Kıbrıs Seçimleri ve Gönül Yarası
Veysi ERKEN Dr.
Kıbrıs’ta cumhurbaşkanlığı seçimini bağımsızlığı istemeyen aday kazanmış.
Elbette ibret alınması gereken bir durumdur.
Neden düşmanına aşık olan kazandı.
Bunun iyi tahlil edilmesi ve Türkiye için ibret alınması gerekir.
Bunu şunun için yazıyorum.
Türkiye Kıbrıs için büyük yatırımlar yaptı.
Köprüler, yollar, su, iletişim, binalar vs.
Ama ihmal ettiği bir alan var.
İnsana, maneviyata yatırım yapmadı, gençliği kaybetti ve sonuç ortada.
“Dil yarası geçer, Gönül yarası geçmez” diye bir söz vardır. Kıbrıs’ta gönüller aç ve yaralıdır.
Maneviyat sıfırlanmıştır adeta.
Türkiye’de de benzer durum vardır.
Tedbir alınmazsa ülkemizdeki yatırımların, kalkınmanın, refahın düşmanları kazanırsa şaşırmam.
Özellikle insanların düşük gelire mahkum edilmesi, emeklilerden seyyanen zammın esirgenmesi, bürokrasideki çifter çifter maaşların verilmesi, yüzdelik maaş artışlarıyla gelir makasının aşırı derecede açılması ve en önemlisi İslami hayatı yok edici faaliyetlere ağırlık verilmesi ile toplumda gönül yarası oluşturmuş ve kitleler suçluları, hırsızları, rüşvetçileri, irtikapçıları savunur hale dönüşmüştür.
Evet.
Kıbrıs seçimlerinden ders çıkarılmalı ve tedbirler alınmalıdır.
Yoksa maddi kalkınmamızı heba edecek, Siyonistlerle işbirliği halinde olanların seçilmesine kimse şaşırmamalıdır.
Bilinmeli ve unutulmamalıdır ki, kitleler kötü yönete değişikliğe ve dönüşüme uğratılmış vaziyettedir.
Medya ve sosyal medya yoluyla kitleler yönlendirilmekte, hırsızlar, ahlaksızlar, rüşvetçiler, Türkiye’yi İngilizlere, Siyonistlere şikayet edenler masum gösterilmekte ve her türlü pislik normalleştirilmektedir.
Olup bitenin farkına varılıp tedbir alınmazsa sonuç hüsran olur.
Bunu görüyoruz.
Belediyelerdeki her kötü icraat bile iktidara fatura edilmeye çalışılmaktadır.
Tavsiyemiz insani olana, ahlaki eğitime, gönüllere, gençliğe yatırım yapılması, emeklilerin, az gelirlilerin, küçük esnafın mağduriyetinin giderilmesi ve gönüllerinin kazanılmasıdır.
Yıkım ancak bu şekilde durdurulur ve seçim kazanılır.
Bizler şuna inanıyoruz.
Genel anlamda “mülk”ün, iktidarın geri alınması toplulukların vasıflarını kötü niteliklerle değiştirmesi ve zenginlerinin azgınlaşması sonucunda tecelli ettiği söylenebilir.
“Firavun hânedanıyla onlardan öncekilerin âdet haline getirdikleri gibi Allah’ın âyetlerini inkâr ettiler, Allah da onları günahları yüzünden yakalayıp cezalandırdı. Allah güçlüdür, azabı çetindir.
Bu böyle olmuştur; çünkü Allah, bir topluluğa lutfettiği nimetini, onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmez ve Allah her şeyi işitip bilmektedir. Enfâl, 52-53 ayetlerinde ifade edildiği gibi yöneticiler, güçlüler öncekilerinin kötü adetlerini yaşayarak güzel vasıflarını terk edip nimetin kesilmesine, mülkün, iktidarın elden gitmesine vesile olmaktadır.
Bir başka ayette “Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde, o ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış elebaşılarına (iyilikleri) emrederiz; buna rağmen onlar orada kötülük işlerler. Böylece o ülke, helâke müstahak olur; biz de orayı darmadağın ederiz. İsrâ-16
Hâsılı kelam.
Allah verdiği mülkü, iktidarı kendilerindeki güzel vasıfları terk edip kötü niteliklere tebdil edenlerden de alır.
Mevcut gidişat budur. Gönüller yaralıdır. Güven ve heyecan sıfırlanmak üzeredir.
Tedbir şarttır.
Yoksa sonucun Kıbrıs gibi olma ihtimali yüksektir.
Selam ve Sabırla… 20.10.2025
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?