31 Ekim 2025 Cuma

Sahi Neden Düşmana Benzetildik

Sahi Neden Düşmana Benzetildik

Veysi ERKEN Dr.

Jöntürk ve ittihatçılar on yıl içinde devletimizi (Osmanlı) yerle yeksan ettiler. 1908-1918 sadece on yıl içinde devletimizin tarumar edilmesini sağladı ittihatçı çete.

Peki, sonra ne oldu?

Anadolu insanı İslam’a, sancağa, bayrağa, vatana, namusa sahip çıkmak için cihad meydanına revan oldu.

Anadolu düşmanlardan temizlendi, rejim değişikliği oldu.

Yeni rejimin adı Cumhuriyet.

Evet, Anadolu insanı savaşı kazandı kazanmasına da bütün değerleri kaybettirildi, kaybettirilmeye çalışıldı.

Düşmana benzetildi.

Halk sormaya başladı.

Sahi bizler mademki düşmana benzetilecektik ne diye savaştık.

Hem de kanun zoruyla düşmana benzetildik.

Kanunlarımız ithal.

Ticaret kanunu,

Borçlar kanunu,

Ceza kanunu,

Medeni(!) kanun vd.

Mademki yeni bir rejim idi neden kendi kanunlarımızı yapmadık da düşmanın kanunlarını benimsedik, millete dayattık.

Ya yaşayışımız.

Giyimden kuşama, yemek yeme tarzından sokakta yürüyüşümüze kadar ne ecnebilerin tarzları dayatıldı.

Camilerimiz, medreselerimiz, ilim irfan yuvalarımız niye tarumar edildi, satıldı, ahırlara, meyhanelere çevrildi.

Neden?

Neden?

Neden?

Artık cevabı doğru vermek mecburiyetindeyiz.

Hakikatler ortaya çıkarılmalı ve özümüze dönmeliyiz.

Bunu başaramazsak nesiller mahvolmaya ve millet yok olmaya devam edecek.

Merhum Osman Yüksel “Bir Nesli Nasıl Mahvettiler?” diye bir risale yazmıştı.

Milletimizin değerlerinden nasıl koparıldığını, yok edilmeye çalışıldığını ortaya koymuştu. Düşmana benzetilişimizi şöyle yazmıştı yıllar önce.

“Ey Türk Milleti!

Hiçbir partiye mensup olmayan müstakil bir arkadaşınız, kardeşiniz sıfatıyla sizlere bu hakikatleri bildirmeyi kendime milli, vatani bir vazife telakki ediyorum:

Ey Türk Milleti!

Şurası acı bir hakikattir ki: Milli Mücadelede zafer kazanıldıktan, binlerce şehit vatan uğruna, din ve iman uğruna, hilâl, istiklâl uğruna kara topraklara kefensiz gömüldükten sonra, C.H.Partisi tarafından bu ruha ihanet edilmiş, büyük iman cephelerinin sesi susturulmuştur.

Paris sokaklarında yetişenler, hukuku beşer beyannamesini ezbere bilenler, lâiklik ve inkılâpçılık perdesi altında yoksul Anadolu halkının imanını, vicdanını, hak ve hukukunu pervasızca çiğnediler. İklimlere ve kıtalara hükmeden, üç kıtada asırlarca dimdik duran ecdadımızı şurada burada, halkevlerinde türlü kılıklara sokarak tahkir ve tezlil ettiler.

Bizi måzimizden, bizi kökümüzden, bizi bizden ayırdılar. Ne kadar batırdılarsa, o kadar kurtardık. Ne kadar öldürdülerse o kadar yarattık dediler. Eski nesille, yeni nesil arasına nifaklar soktular. Babalarla çocukları birbirine düşman yaptılar. Mabutları ceplerinde, mâbudeleri yataklarında olan bu adamlar, kadınlara birdenbire, rastgele hürriyetler vererek aile müessesini kökünden sarstılar. Böylece komünizmin gelişeceği zemini kendi elleriyle hazırladılar.

Ruhların kaynaştığı, vicdanların tatmin bulduğu büyük iman merkezlerini kapattılar. Kanunlar çıkararak toplantıları yasak ettiler; cemaatleri dağıttılar. Bunların yerine iradelerin gevşediği sevki tabiilerin işlediği yerler, sinemalar, tiyatrolar, stadyumlar, randevu evleri, meyhaneler açtılar. Gençliğimizin galeyanını, heyecanını bu bataklıklara akıttılar. Ruhumuzu, ateşimizi söndürdüler. Bizi ölmeden evvel öldürdüler. Kendi prensiplerini dahi istismar ettiler. 6 oku 6 direk haline getirdiler; onunla apartmanlar yaptılar. Milleti, halkı, köylüyü düşünmediler. Doğru yoldan saptılar, hakka değil batıla taptılar.

Onlar kendilerini yarı ilâh sanıyorlardı. Yapanlar onlardı, yaratanlar onlardı! Partilerinden bahsederlerken şerefli partimiz diyorlardı. 10 yılda 15 milyon genç yaratmışlardı. O kadar ileri fikirli, o kadar ileri gidiyorlardı ki 400 yıllık mesafeyi 20 yıla sığdırmışlardı. Her şey onlarla başlıyordu. Şanlarla, şereflerle dolu koskoca Türk tarihi onlarca devri istibdat, kapkara Orta Çağdı.

Tam 27 yıl Tanrılar gibi konuştular, Firavunlar gibi saltanat sürdüler. Yediler, içtiler, kustular! Bol harcadılar, hususi vagonlar, yatlar, sürgün ettikleri padişahların saraylarında şahane hayatlar!.. Zevk, eğlence âlemleri.. Vur patlasın, çal oynasın! Her gün bayram.. Her gün seyran! Altta kalanın canı çıksın! Altta kalan milletti, halktı, köylü idi. Amma nutuklarda, afişlerde: "Köylü milletin efendisidir" diye yazılı idi. Halkı ve köylüyü efendimiz sensin, efendimiz sensin, diye diye soydular. Ne usandılar, ne utandılar, ne doydular... «Yurtta sulh, cihanda sulh» diye Ankara'da yan gelip yattılar. İşte bunlar böyleydi, böyle battılar!...

…….

Ey Türk Milleti!

Bugün sözde C.H.P. saflarında muhalefeti temsil edenler, dünkü diktatörlerin şakşakçı ve alkışçılarıydı. Bugün sana yanaşmak istiyenler, ayaklarına kadar gelenler, dün seni ayakaltı edenlerdi. Bugün, adaletten, hakkaniyetten, maneviyattan bahsedenler, dün senin imanını, vicdanını, hakkını, hukukunu alçakça çiğneyenlerdi Vatan ve millet cellâtlarını unutma ve affetme”

SERDENGEÇT! YIL:10 EYLÜL 1957 sayı 25”

Hâsılı kelam düşmana benzetilme ve yıkım durdurulamazsa yok oluş süreci daha da hızlanacak ve tarih denilen mezarlıkta yerimizi alacağız.

Ayetlerde;

“Bu böyle olmuştur; çünkü Allah, bir topluluğa lutfettiği nimetini, onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmez ve Allah her şeyi işitip bilmektedir. Enfâl-53”

“Kişinin önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu kayıt ve koruma altına alan takipçiler vardır. Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez. Allah herhangi bir toplumun başına bir kötülük gelmesini diledi mi, artık onun geri çevrilmesi mümkün değildir. Onların Allah’tan başka yardımcıları da bulunmaz. Ra’d -11

Evet.

 “Rabbin, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir peygamberi memleketlerin ana merkezlerine göndermedikçe, memleketleri helâk edici değildir. Zaten biz, ancak halkı zalim olan memleketleri helâk etmişizdir. Kasas-59”

“Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde oranın şımarmış yöneticilerine (iyiye yönlendirici) emirler veririz; onlar ise orada günah işlemeye devam ederler, sonuçta o ülke helâke müstahak olur, biz de oranın altını üstüne getiririz. İsrâ-16” buyrulur.

Selam ve Sabırla… 31.10.2025

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?