8 Temmuz 2025 Salı

Nizam-ı Âlemin Mihenk Taşı

Nizam-ı Âlemin Mihenk Taşı

Veysi ERKEN Dr.

Yeryüzü geniş, âdemoğlu çoktur. Geniş, adeta uçsuz bucaksız bir dünyada insanların bir kısmı süfli arzuların peşinde hayatını ikmal edip dünyadan göçerken, bir kısmı ise ulvi gayelerin gerektirdiği meşakkate, zahmete, yokluğa ve eziyete talip olurlar. Kimdir bu eziyete talip olanlar, neden talip olurlar bunca zahmete. Onlar da bu hayatın tadını çıkaramazlar mıydı acaba?

Bu soruların bir cevabı vardır. Bu dünyanın bir imtihan dünyası olduğunu, buranın bir tarla olduğunu, buranın geçici olduğunu bilenler ve buna inananlar zahmete, eziyete, meşakkate talip olurlar. Onlar bilirler ki, bu dünyada bulunmanın bir gayesi vardır. Ve bu gaye İlayı Kelimetullah doğrultusunda âleme nizam vermedir.

Yenidünya düzeni diyenlere karşı âleme nizam verme ülküsü. Muhteşem bir ülkü, muhteşem bir dava. Geçmişimizden Karahanlı'lardan, Gaznelil'erden, Selçuklulardan ve Osmanlılardan tevarüs eden bir ülkü. Büyük ülkü. İlme, imana, ıhlasa ve amele dayanan bir mukaddes dava.

Âleme nizamat verme iddiasında olanların önce kendilerine nizam ve intizam verdikleri “iyi” liği ve “hikmet”i kaybolmuş malı olarak gören, “kötü” ve “tembel”liği hor görenlerin ülküsüdür nizam-ı âlem.

İlmi, ameli, ihlâsı ve imanı mezc eden bir ahlakı hulk haline getirenlerin ülküsüdür nizam-ı âlem. Bir ahlak ve fazilet davasıdır nizamı âlem. Onun için nizam-ı âlem ülkücüsünün vazgeçemeyeceği ilkeler vizyonunun ve misyonunun yani ahlakının temelini oluşturur.

Unutulmamalıdır ki, nizam-ı âlem davasını güden insan, Şeyh Edebali’nin Osman beye:

“Oğul,

 İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler.

 Avun oğlum avun.

Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelâmlısın.

Ama

Bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgârında savrulursun gidersin. Öfken ve nefsin bir olup aklını yener. Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın. Dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizemler, bilinmeyenler, görülmeyenler, ancak; senin fazilet ve erdemlerinle gün ışığına çıkacaktır.

Ananı, Atanı say, bereket büyüklerle beraberdir.

Bu dünyada inancını kaybedersen yeşilken çorak olur, çöllere dönersin.

Açık sözlü ol. Her sözü üstüne alma. Gördün söyleme, bildin bilme.

Sevildiğin yere sık gidip gelme, kalkar muhabbetin itibar olmaz.

Üç kişiye acı:

 Cahiller arasındaki âlime,

 Zenginken fakir düşene,

 Hatırlı iken itibarını kaybedene.

 Unutma ki! Yüksekte yer tutanlar aşağıdakiler kadar emniyette değildir.

 Haklı olduğunda mücadeleden korkma.

 Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler...” nasihatini gönlüne nakşeder haklı davasının delisi olur. Onu yaşar. Yerine getiremeyeceği, ifa edemeyeceği bir konuyu vadetmez.

Nizam-ı âlemi, ilay-ı kelimetullah nirengi noktasında teessüs ettirme iddiasında olan mefkûre insanı yüksek ahlak sahibidir. Zira, o bilir ki, âleme gerçek nizam ancak yüksek bir ahlakla kazandırılır.

Ve bilinmelidir ki; İlây-ı Kelimetullahı kendisine ülkü edinen bir hareketin başarıya ulaşması mensuplarının fikir, zihniyet, fiil ve eylemlerinde tutarlı olmasına bağlıdır. Eylem ve söylem birliği. Özellikle hareketin öncü kadrosunda eylem ve söylem birliğinin varlığı hem elzem, hem de hareketin başarısının temelini oluşturur.

Âleme nizam verme iddiasında olan bilir ki, fikir ve fiil birliği ancak güzel ahlakla sağlanır. İlim, iman, ihlâs ve amelin zübdesi olan ahlak. Zira ahlak;”nefiste yerleşmiş bir şekil ve hey’etten ibarettir. Düşünür taşınmağa lüzum görmeden bütün işler suhûlet ve kolaylıkla bundan sadır olur. Akıl ve şeriat bakımından övülen ve güzel sayılan işler bu hey’etten meydana gelirse, buna güzel ahlak, şayet kötü işler meydana gelirse ona da çirkin huy denir”

Nizam-ı âlem ülküsü nefiste karar bulmuş vasıflarla gerçekleşecekse, bilinmelidir ki, övülen ve övülebilecek bütün nitelikler vahyin ilkelerinden ve onun açıklaması olan sünnetten neşet eder. Dolayısıyla bu davanın divanesi, hayat tarzını bu kaynağa dayandırmak zorundadır.

Eylem ve söylem birliğinin teessüsü, yani ahlak haline dönüşümü vahiyle emredilenlerin yapılması ve yasaklananlardan kaçınılması ile mümkündür. Fiiller tekrar edile edile tabiat, tabiat tekrar edile edile huy haline dönüşür. Yani nefiste “karar” karar bulur.

Âleme nizam verme davasının öncüsünün nefsinde ataları olan Karahanlı’lardan, Gazneli'lerden, Selçuklulardan ve Osmanlılardan tevarüs eden ilahi ilkeler sübut bulmuştur. O ilkeler ki:

“Müminler felaha ermişlerdir. Onlar namazda huşu içindedirler. Onlar boş sözlerden yüz çevirmişlerdir. Onlar zekât verirler. Onlar eşleri ve cariyeleri dışında, mahrem yerlerini herkesten korurlar. Doğrusu bunlar zemmedilmezler. Bu sınırları aşmak isteyenler, işte bunlar aşırı gidenlerdir. Onlar emanetlerini ve sözlerini yerine getirirler. Namazlarına riayet ederler. İşte onlar temelli kalacakları Firdevs cennetine varis olan mirasçılardır. Mü’minun,1-11

“Şirk ve nifaktan tövbe edenler, Allah’a ihlâsla ibadet edenler, hamd edenler, oruç tutanlar, rükû ve secde yapanlar(namaz kılanlar), iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın şeriat hükümlerini koruyanlar(onları yerine getirenler var ya) işte böyle müminleri cennet ile müjdele. Tevbe,112”

“Rahman olan Allah’ın kulları yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürürler. Cahiller kendilerine laf attıklarında ‘selm’ derler. Onlar ki, Rablerine secdeler ve kıyamlar yaparak(namaz kılarak) geceyi geçirirler. Onlar ki, şöyle derler: Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını sav, muhakkak ki onun azabı devamlı bir helaktir. Doğrusu o, ne kötü bir karargâh, ne kötü bir makamdır. Onlar ki, harcadıkları zaman israf etmezler, cimrilik de yapmazlar ve bu ikisi arasında orta bir yol tutarlar. Onlar ki, Allah’la beraber başka bir ilaha ibadet etmezler, Allah’ın haram kıldığı nefsi haksız yere öldürmezler, zina yapmazlar. Kim ki bunları yaparsa günahının cezasına kavuşur, kıyamet günü de azabı katmerleşir ve bu azap içerisinde hakir olarak ebedi kalır. Ancak tevbe eden ve iman edip de Salih amel işleyen kimse müstesnadır, çünkü bunların kötülüklerini Allah iyiliğe çevirir. Allah Gafurdur, Rahimdir. Kim tevbe eder de salih amel işlerse, muhakkak ki o,makbul bir şekilde Allah’a döner. Onlar ki, yalana şahitlik etmezler ve boş söz konuşanlara rast geldikleri zaman, bulaşmadan iyi bir şekilde yüz çevirir geçerler. Furkan,63-72”

“Müminler ancak o kimselerdir ki, Allah’a ve Resulüne iman ettikten sonra şüpheye düşmeyip, Allah yolunda malları ile canları ile mücahide etmektedir Hucurat,15.” Ayetlerinden neş’et eder.

Netice olarak, dünün nizam-ı âlem ülkücüleri nasıl ki, davalarını mihenk taşı olan İlay-ı Kelimetullaha dayandırıp muvaffak olmuşlarsa, bugünün ve geleceğin nizam-ı âlem ülküsünün delileri-Osman Gazi gibi- de aynı şekilde hareket etmekte ve nihaî hedef doğrultusunda zafer adımlarını atmaktalar.

Selam olsun nizam-ı âlem ülküsünün Alp Erenlerine. 12.07.1999

Selam ve Sabırla…08.07.2025

 

Genel Kötülük Şahsi Olarak Defedilemez

Genel Kötülük Şahsi Olarak Defedilemez

Veysi ERKEN Dr.

Bir toplumda kötülük, fuhşiyat, ahlaksızlık, hırsızlık, rüşvet yaygınlaşmış, revaç bulmuş ve ahlak haline dönüşmüşse onu şahsî olarak def etmek, ortadan kaldırmak mümkün değildir.

“Kişinin önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu kayıt ve koruma altına alan takipçiler vardır. Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez. Allah herhangi bir toplumun başına bir kötülük gelmesini diledi mi, artık onun geri çevrilmesi mümkün değildir. Onların Allah’tan başka yardımcıları da bulunmaz. Ra’d-11”

Ayetten de anlaşılacağı üzere “bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez.”

Toplu güzel niteliklerini kötülerle değiştirince de yıkıma ve yokluğa doğru gider.

Bilindiği üzere toplumu oluşturan fertlerin davranışları, inançları ve yaşayışları birbirinden etkilenerek, görerek ve yaşayışa dönüştürerek gelişir.

Bireyi kuşatan çevre ve iletişim araçları önemlidir ve çevrede ve iletişim araçlarıyla gerçekleşen iyi veya kötü fiiller sâri (bulaşıcı)dir. Kötülüğün sirayeti kolay, iyiliğin sirayeti güçtür. Zira “nefis” kötülüğe meyletme özelliğine sahiptir. Nefs kötülüğü emreder, ortam cazipse kötülüğün bulaşıcılığı hızlanır.

Özellikle sadıklardan oluşan çevrenin oluşması engelleniyor veya zorlaştırılıyorsa zeminin oluşması daha da kolaylaşır ve kötü fiiller toplumda “huy”a dönüşür.

 “fiiller tekrar edile edile alışkanlıklara, alışkanlıklar tekrar edile edile huylara dönüşür.”Huylara dönüşen davranışlar ve eylemler toplumu habis ur misali yer bitirir, tüketir ve yıkıma sürükler.

Bunu için diyoruz ki toplumumuzda yaygınlaşmış, zemin bulmuş ve yaşanır hale gelmiş kötülüklerle mücadele ferdi değil, topyekûn olmalıdır. Bilhassa yönetim “hayırlı ümmet” özelliğini kuşanıp toplumun kötülüklerden, fuhşiyattan arındırılmasında öncülük etmekle mükelleftir.

Ayette “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten menedersiniz… Âl-i İmrân, 110” ifade edildiği gibi yönetim iyiliği emretme, kötülüklerden sakındırma görevini kâmilen ifa etmelidir ki, topluma yerleşmiş kötülükler izale edilebilsin.

Bunun basit bir misali “sigara içme” konusudur.

Toplu yerlerde, ulaşım araçlarında sigara içimi kanuni olarak yasaklanınca “sigara içme”nin ne kadar azaldığını hepimiz biliyoruz.

Bu misalden hareketle diyoruz ki toplum içinde yaygınlaşmış olan kötülüklerle yönetim ve hayrı tavsiye eden bir ekiple yapılması zorunluluk haline dönüşmüştür.

Ferdi, şahsî olarak kötülüğün engellenmesi mümkün değildir.

Buna rağmen ferdi olarak Hz. Peygamber s.av. emirleri doğrultusunda kötülüklerle mücadeleye devam etmekle de mükellefiz.

“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, Îmân 78. Tirmizî, Fiten 11; Nesâî, Îmân 17)

Kâinâtın Fahr-i Ebedîsi bir gün, iyiliği tavsiye edip kötülüğe mânî olma mes’ûliyetinden bahsederken şöyle bir misal vermiştir: “Gemi yolcuları alt ve üst katlara yerleştiler. Geminin alt katında seyahat edenler; Su ihtiyacımızı karşılamak için ikide bir yukarı çıkıyor, üsttekileri rahatsız ediyoruz. Geminin tabanında bir delik açıp suyu oradan alalım diye konuştular. Bu durumda üst kattakiler onlara mânî olmazsa, hepsi birden boğulup giderler. Şayet onlara gemiyi delmenin yanlış olduğunu anlatırlarsa, hem kendilerini, hem diğerlerini boğulmaktan kurtarırlar.” (Buhârî, Şehâdât, 30; Tirmizî, Fiten, 12)

Hâsılı kelam.

Toplumumuzda kötülük zemin bulmuş ve topyekûn mücadeleyi gerektirir hal almıştır. Yönetim ve cemiyet olarak topyekûn olarak kötülüğü engellemek mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde tarihin mezarlığına gömülürüz.

Selam ve Sabırla… 08.07.2025

 

 

7 Temmuz 2025 Pazartesi

Girilecek Yere Doğrulukla Girmek

Girilecek Yere Doğrulukla Girmek

Veysi ERKEN Dr.

Amellerimiz, fiillerimiz, eylemlerimiz niyetlerimize göre şekillenir, değerli olur veya değersizleşir. Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Ameller niyete göredir. Herkes sadece niyetinin karşılığını alır. Kim Allah ve Resûlü için hicret ederse, hicreti Allah ve Resûlü"nedir. Kim de erişeceği bir dünyalık veya evleneceği bir kadından dolayı hicret ederse, onun hicreti de hicretine sebep olan şeyedir.” (M4927 Müslim, İmâre, 155;B1 Buhârî, Bedu”l”vahy,1)

https://hadislerleislam.diyanet.gov.tr/sayfa.php?CILT=3&SAYFA=21

Amellerimiz niyetimize göre şekillendiğine göre içinde yer alacağımız çevre de ehemmiyet kazanır.

Bilindiği üzere “sıvı içine girdiği kab’ın şeklini alır”

İnsan da girdiği grubun, partinin, cemaatin, tarikatın şeklini, huyunu, ilkelerini, kurallarını alır, benimser ve yaşar.

Onun için Rabbulalemin resulünün diliyle bize şöyle niyaz etmemizi ister.

“Ve şöyle niyaz et: “Rabbim! Girilecek yere doğrulukla girmemi, çıkılacak yerden de doğrulukla çıkmamı sağla, bana tarafından yardımcı bir güç ver! De ki: “Hak geldi bâtıl yıkılıp gitti! Zaten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur.” İsrâ 80-81”

Maalesef aynı fikirde olduğumuz bazı kişilerin niyetlerinin bozulduğunu, niyazlarının farklılaştığını ve yamuk yerlere, partilere, gruplara dâhil olduklarını görüyoruz.

Adeta “cami”yi terk edip, tapınakçıların “mescitleri (toplanma yerleri), mabetleri”ne yöneldiler, içlerine girdiler, oranın şekil ve şemailine büründüler.

“Rahman”ı bırakıp “şeytan”a uydular.

Her türlü hırsızlığı, rüşveti, irtikâbı, hainliği savunur hale dönüştüler.

“Çağrımız İslam’da dirilişedir”, “milli görüşçüyüz”, “nurcuyuz” diyenler sapkınları, laikçileri önder ve yönetici edinmeye başladılar.

Şeytanın adımlarını takip etmeye başladılar.

Allah “Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytana ayak uydurursa bilsin ki, o edepsizliği ve kötülüğü emreder. Allah’ın lutfu ve rahmeti sizinle olmasaydı içinizden hiçbir kimse günahtan asla arınamazdı, fakat Allah dilediğini arındırır; Allah her şeyi işitmekte ve bilmektedir. Nûr-21” emrine muhalefet etmeye, şeytanlara uymaya başladılar.

Girdikleri yerler onları bozdu, İslam’dan uzaklaştırdı ve şeytanların adımlarını takip ettirdi.

Her türlü kötülüğü, ahlaksızlığı, rüşveti, hırsızlığı, edepsizliği, fuhşiyatı savunur ve yaşar hale dönüştüler.

Her şeye rağmen temennimiz ve duamız onların hidayetten nasiplenmeleri ve sırat-ı müstakime yönelmeleridir.

Bizler Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyiz.

Selam ve Sabırla… 07.07.2025

Zihin Dinlendirici Bilgi

Zihin Dinlendirici Bilgi

Veysi ERKEN Dr.

Bir dostundan gelen bir bilgiyi sizlerle paylaşayım.

Altı tane 9 rakamını kullanarak 100 sonucunu elde etmeye çalışınız. Lütfen önce deneğin, çözmeye çalışın, sonra çözüm yollarına bakın.

İyi temrinler ve denemeler.

“Biraz eğlence Altı tane 9’u kullanarak 100 sayısına ulaşma konusunda, dört seçenek
(99 / 9 x 9) + 9 / 9 = 100
Diğerleri :
a) (99) + (99/99) = 100
b) (999-99) / 9 = 100
c) (9 x 9) + (9 - 9) + (9 / 9) = 100”

Selam ve Sabırla… 07.07.2025

Yöneticilere ve Önderlere İtaatin Sınırları

Yöneticilere ve Önderlere İtaatin Sınırları

Veysi ERKEN Dr.

Allah ve resulünün çizdiği hudutlar dışında amel eden yöneticilere ve önderlere itaat bizi sorumluluktan kurtarmaz.

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin, sizden olan ülü’l-emre de. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız- onu, Allah’a ve peygambere götürün. Bu, elde edilecek sonuç bakımından hem hayırlıdır hem de en güzelidir. Nisâ-59” ayeti itaatin sınırlarını sarih bir şekilde belirler.

Bu sınırları aşıp her konuda yöneticilerine/önderlerine itaat edenler pişmanlık duyacak ve nedamet getireceklerdir. “Yüzleri ateşe çevrildiği gün, “Keşke Allah’a itaat etseydik, resulü dinleseydik” diyecekler. Ve ekleyecekler: “Rabbimiz! Biz efendilerimizi ve büyüklerimizi dinledik, onlar da bizi yoldan saptırdılar. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları ağır bir şekilde lânetle! Ahzâb, 66-68”

Nedamet sonucu değiştirmez.

Son andaki nedamet firavunun son andaki imanına benzer. O da işe yaramaz. Sonunda Firavun boğulmak üzereyken şöyle dedi: “Elhak inandım ki, İsrâiloğulları’nın iman ettiğinden başka tanrı yokmuş! Ben de artık kendini O’na teslim edenlerden biriyim.” Şimdi mi? Hâlbuki daha önce hep baş kaldırmış ve bozguncular arasında yer almıştın. İşte bugün senin cesedini kurtaracağız ki, senden sonra gelenler için bir ibret olsun! İnsanların pek çoğu gösterdiğimiz delillerin bilincinde değildirler. Yunus, 90-92

Pişmanlık duymamak için kime ve hangi durumlarda itaat ettiğimizin bilincinde ve şuurunda olmamız gerekir. Ayetteki “minkum” zamiri yöneticinin bizden olmasını gerektirir.

Allah ve resulüne itaat edene itaat edilir.

Bilinmelidir ki önder edindiklerimizle haşr edileceğiz. Amellerimizin kitabı ya sağdan veya soldan verilecek. Her insan topluluğunu önderleriyle birlikte çağıracağımız o günde kimlerin amel defterleri sağından verilirse işte onlar amel defterlerini okuyacaklar ve en küçük bir haksızlığa uğramayacak Bu dünyada kör olan âhirette de kördür, yolunu daha da şaşırmıştır.  İsrâ, 71-72

Allah ve resulüne itaat etmeyenlere itaat edenlerin amel defterleri soldan verilecek ve pişmanlıklarını dile getireceklerdir.“Kitabı sağ tarafından verilen kimse der ki “Alın kitabımı okuyun; Doğrusu ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten bekliyordum.” Artık o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir; Meyveleri kolayca devşirilebilir yüce bir cennettedir. Onlara “Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık olarak âfiyetle yiyin için” denir. Kitabı sol tarafından verilene gelince o, “Keşke” der, “Bana kitabım verilmeseydi de hesabımın ne olduğunu bilmeseydim! Keşke ölümüm her şeyi bitirseydi! Malım bana hiç fayda sağlamadı; Güç ve saltanatım elimden çıkıp gitti. Hakka, 19-29”

Hâsılı kelam.

İtaatin sınırları bellidir. O da Allah ve resulünün belirlediği sınırlardır.

Selam ve Sabırla… 07.07.2025

6 Temmuz 2025 Pazar

HamasYenilmez Gazze Eğilmez

HamasYenilmez Gazze Eğilmez

Veysi ERKEN Dr.

Hamas yenilmez. Hamas bir tohumdur toprağa düşse bile yeşerir, dünyaya adalet gölgesini yayar, yayacak.

Hamas kâmil iman sahibi topluluktur. “İyyake Na’budu ve İyyake Nestain” imanına sahiplerin hareketidir.

Gazze ve Gazzeliler zalimlere, katillere, Siyonistlere, hainlere boyun eğmez, eğilmez.

Sadece Allah’a secde eder, boyun eğer.

Esasında bütün mücahidlerin ve cihad hareketlerinin içinde yer alanların değişmez ve vazgeçilmez ilkeleri “İyyake Na’budu ve İyyake Nestain”dir.

Bunun için yenilmezler, eğilmezler.

Şehid olsalar da tohum olduklarından yere düşseler bile yeşerirler, yeşertirler.

Hamas,  iyyake nabudu ilkesini esas ittihaz etmiş “Ya zafer Ya Şehadet” diyerek rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla cihada başlamıştır, cihada devam ediyor.

Kassam gücünü Allah’tan almıştır. Ancak sana kulluk ederiz, senden başka ilah tanımayız, sen bizim için her şeysin, rızanı kazanmak için yaşarız ve ancak senden yardım bekleriz demiş ve demektedir.

Bunu nereden anlıyoruz.

Duruşlarından, tutum ve tavırlarından anlıyoruz. Dipdiri meyyit olan “Müslümanlar”ın sessizliğinden anlıyoruz.

Hamas “İyyake Na’budu ve İyyake Nestain” ilkesiyle cihada başlarken parolası “Ya zafer Ya Şehadet” olmuştur.

Hamas ve kassam açıklamalarını her zaman “Ya zafer Ya Şehadet” ile bitirdi, bildiriyor.

Onun için Hamas yenilmez, Gazze eğilmez.

Evet.

“İyyake Na’budu ve İyyake Nestain” ve “Ya zafer Ya Şehadet” diyenlere zafer Allah’ın lütf-u keremi, inayeti ve nusretiyle nasip olacak.

İnşallah Siyonistlerin kışlası olan İsrail’in ve bütün Siyonist haçlı zihniyetinin tasfiyesi zaferle taçlanacak.

Bir Müslüman’ın hayatı “iman, sabır ve cihaddan ibarettir” diyen Hamas İsrail denilen Siyonist kışlayı da tasfiye edecek ve Siyonistleri tarihe gömecek inşallah.

Hamas’ın ilke ve parolalarını asla unutmayalım ve bir mümin Müslüman olarak hayatımızın nirengi ilkelerini yapalım ki, zafere erelim.

Bu ilkeleri hatırımızda tutalım ve unutmayalım.

Unutmak ve gevşemek felakettir. Siyonistlerin tuzağına düşmektir.

Bu bir cihattır.

“İyyake Na’budu ve İyyake Nestain” ve “Ya zafer ya şehadet...” cihad ve zaferin vazgeçilmezleridir.

Merhum Aliya İzzetbegoviç “bunu hiç unutma evlat. Batı hiçbir zaman medenî olmamıştır ve bugünkü refahı, devam ede gelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur"  diye Siyonistlerin vahşetini, soykırımını, işgalini haykırıyor ve gereğini ifa etmeye çalışıyordu. Hamas da bunu yaptı ve yapmaya çalışıyor.

Hâsılı kelam

“İyyake Na’budu ve İyyake Nestain” ve “Ya zafer ya şehadet...” düsturu ve parolası ile dünyanın her yerini kana bulayan, coğrafyaları talan ve işgal eden, soykırımları yapan ABD, İngiltere, İsrail ve bütün Siyonist terör örgütleri yok edilmelidir ki dünya huzur bulsun.

Evet.

RabbulaleminGevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz. Âl-i İmrân-139” buyurur.

Gevşemek yok, üzülmek yok, ilkelerden vazgeçmek yok. Zafer ve üstünlük mümin mücahidlerindir.

Hamas yenilmez, Gazze eğilmez.

“İyyake Na’budu ve İyyake Nestain” ve “Ya zafer ya şehadet...” düsturu ve parolası ile ölmüş Müslümanları, milletleri ihya ve inşa eden Kassam Tugaylarının mücahidlerine selam, binlerce selam.

Selam ve Sabırla… 06.07.2025

 

İnsan Olan Liderler Harekete Geçiniz

 İnsan Olan Liderler Harekete Geçiniz

Veysi ERKEN Dr.Hamas, TÜM İSLAM ve İNSAN olan liderlere sesleniyor. Siyonist soykırımcıları kınama paradoksundan kurtulun, Siyonist haçlıların kışlasındaki katiller sürüsüne, uşaklarını, işbirlikçilerine karşı yanımızda durun, onları durdurun, vahşileri tasfiye için savaşın.

“TÜM İSLAM ÜLKELERİNE 'KINAMA PARADOKSUNDAN ÇIKIP HAREKETE GEÇİN' ÇAĞRISI

İşte Hamas'ın Muharrem ayının 10'ncu gününde tüm İslam âlemine çağrı yaptığı açıklamanın tamamı:

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla,

Gazze Şeridi'nin tüm bölgelerinde her gün devam eden katliamlar ve faşist işgal ordusunun yerleşim bölgelerine, çadırlara, barınaklara ve yardım bekleme noktalarına yönelik saldırıları sonucunda bugün şafak vaktinden bu yana onlarca şehit verilmesi, savaş suçlusu Netanyahu hükümeti tarafından yürütülen imha savaşının bir devamıdır.

Hamas, Arap ve İslam ülkelerini, Birleşmiş Milletleri ve kurumlarını kınama paradoksundan çıkmaya ve terörist işgalcilerin yirmi bir aydır masum sivillere karşı işlediği katliam, aç bırakma ve yaşamın tüm unsurlarının yok edilmesi gibi sistematik savaş suçlarını durdurmak için etkin bir şekilde harekete geçmeye çağırmaktadır.

https://www.haber7.com/dunya/haber/3544623-gazzeden-tum-islam-ulkelerine-son-dakika-cagrisi-resmen-duyurdular

Hamas ve Kassam kudurmuş Siyonistlere karşı vazifesini kâmilen yapıyor, Müslüman olan, insan olanlara çağrıda bulunuyor.

İnsan olun, insan kalın, mustazaflara yardım edin katilleri ve işbirlikçilerini durdurun, dünya insan olanlara kalsın

Hamas’ın çağrısına imkânı ve gücü olduğu halde sessiz kalanlar cehennemliktir. Ayetlerde “Size ne oldu da Allah yolunda ve “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diyen çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?

İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inanmayanlar ise bâtıl dava uğrunda savaşırlar. Şu halde şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphe yok ki şeytanın planı (tuzağı) daima zayıftır. Nisâ, 75-76” buyrulur.

Bugün Siyonistlerin kışlası olan İsrail zulmün ve zalimlerin merkezidir, şehridir, katillerin yığınak yaptıkları yerdir. Bunlara karşı çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmak farzdır, şarttır.

Etkili, yetkili olanlar mustazaflar için savaşmadıkları, onlara bütün imkânlarını sunmadıkları takdirde cehennemlik olduklarına, olacaklarına inanıyorum.

Evet.

Siyonist haçlı katilleri ilan ediyor.

Gazze tamamen yerle yeksan edilecek, Gazzeliler katledilecek, boşaltılacak.

Buna sessiz kalan Hamas’ın, Kassam’ın, mazlumların çağrısına icabet etmeyen bütün yöneticiler ve bireyler sorumludur.

Katillerin ve işgalcilerin ortağıdır.

Dünya Siyonist haçlı sürülerini durdurmak ve kışlaları olan İsrail’i tasfiye etmekle mükelleftir.

Her yol ve yöntemle savaş Siyonistlerin topraklarına taşınmalıdır.

Allah “Onlarla savaşın ki, Allah onları sizin elinizle cezalandırsın, onları rezil rüsvâ etsin, sizi onlara karşı başarılı kılsın, inananların yüreklerine su serpsin, kalplerindeki öfkeyi yatıştırsın. Allah dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah bilmekte, hikmetle yönetmektedir Tevbe, 14-15” buyurur.

Şimdi ve her zaman HAMAS’ın 'KINAMA PARADOKSUNDAN ÇIKIP HAREKETE GEÇİN' çağrısına icabet zamanıdır.

Çağrıya sessiz kalanlar, Hamas’ın sesine kulak vermeyenler sorumludur, cehennemliktir.

Selam ve Sabırla… 06.07.2025

 

5 Temmuz 2025 Cumartesi

Urumçi, Doğu Türkistan’da Soykırım Bitmiyor

Urumçi, Doğu Türkistan’da Soykırım Bitmiyor

Veysi ERKEN Dr.

5 Temmuz URUMÇİ’ DE, katliamın, soykırımın gerçekleştirildiği bir zaman dilimi.

Kumakura Jun, Doğu Türkistan isimli kitabında, Doğu Türkistan’da gerçekleştirilen soykırımı ve kültürel soykırımı birkaç maddede toplar.

*“Doğum kontrolünü sıkılaştırmak ve kısırlaştırmayı teşvik etmek gibi gelecek nesli öldürmeye yönelik önlemler,

“Mesleki Beceri Eğitim ve Öğretim Merkezine” kapatma, eğitim reformu ve işçi eğitimi,

Pamuk tarlalarında pamuk toplama için seferberlik, anakaraya grup istihdamına aracılık etme vb. gibi iş gücünden faydalanmaya yönelik önlemler,

İleri teknoloji, akrabalık sistemi vb. ile kapsamlı izleme,

Çince dil eğitiminin yayılması, Çin ulusal topluluk bilincinin oluşturulması ve İslam Dinini Çinlileştirme gibi asimilasyon politikaları s.209-210”

 Doğu Türkistan’daki, Urumçi’deki, Kaşgar’daki ve her yerdeki katliamı unutma, unutturma,

Zira “unutmak pusudur”.

Tarih boyunca İslam ve Türk coğrafyaları “istila” ve “soykırım”a uğratılmaya çalışılmış ve çalışılmaktadır.

Türkistan coğrafyasında, Balkanlarda, Arakanda, Afrika’da ve dahi yeryüzünün hemen hemen her yerinde Müslümanlara yönelik soykırımlar yapılmış ve yapılmaya çalışılıyor.

Onun için Aliya İzzetbegoviç “Ne yaparsanız yapın soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır” dediği gibi hiçbir “soykırım”ı, kültürel soykırımı unutmamamız gerekir.

Ne dildeki ne de biyolojik soykırımları unutmasak “Allah nurunu tamamlayacaktır.” Buna inanıyoruz.

Soykırımları, Urumçileri, Gazze’leri, Afrika’yı unutmamamız gerekir.

Unutmamak ve her gün hatırlamak mümin, Müslüman ve insan olan herkes için farzdır, şarttır.

Unutmak pusudur, soykırımın tekrarına zemin hazırlamadır. Çin işkencesinin devamına, Türklerin, Müslümanların soykırıma, kültürel soykırımına uğramasına katkı sağlamadır.

Hafızası olmayan veya duygusu ve hafızası kaybolmuş olanlar unutur.

Türkistan ata yurdumuzdur, İslam’ın ilk yayıldığı coğrafyalardandır.

İslami ilimlerin neşvu nema bulduğu yerlerdir.

Gayrı Müslimlerin, Çinlilerin, İngilizlerin, haçlıların, Siyonistlerin asimilasyona, soykırıma tabi tuttuğu vatanımızdır.

Unutmadık. Unutmamalıyız.

Urumçi katliamını unutmamak farzdır, şereftir, izzettir.

Evet.

Yüzyıllardır Türkistan’da soykırımlarla, vahşetle, işgallerle binlerce, milyonlarca masum insanın, Müslüman’ın, Türk’ün canına kıyıldığı, işkencelere tabi tutulduğu, kanının akıtıldığı vahşetin sergilendiği yerdir.

Soykırımları unutmadık ve unutturmayacağız inşallah.

Biliyoruz ve unutmuyoruz.

Kanayan ve kanaması dinmeyen coğrafyanın adıdır Türkistan, Doğu Türkistan ve bütün olarak İslam ve mazlum coğrafyalar.

Esasında Türkistan Coğrafyasının tarihi katliamla, vahşetle doludur. Doğudan Çinlilerin, Kuzeyden Rusların, Güneyde Hinduların( İngiliz, Portekizli, İspanyol, Hollandalı), Batıdan Siyonist Haçlıların kuşatmaya ve imha etmeye çalıştığı coğrafyanın adıdır.

Allah ” Ey iman edenler! Bir düşman birliği ile çatıştığınız vakit sebat ediniz ve Allah’ı çokça anınız ki zafer sizin olsun.  Allah ve resulüne itaat edin, birbirinize düşmeyin, sonra zayıflarsınız ve zaferi elden kaçırırsınız. Sabredin, kuşkusuz Allah sabredenlerle beraberdir. Enfal 45-46”

Ayette belirtildiği gibi birbirimize düşünce düşman her yerden saldırıyor ve katliamları gerçekleştiriyor.

Urumçi bunlardan biridir.

Hâsılı kelam.

Soykırımları, katliamları unutmamalıyız, unutturmamalıyız.

Devam eden katliamları bu millet unutmamalı. Unutursak değişen bir şey yok demeye devam ederiz.

Soykırımlar tekrarlanır.

Değişen bir şeyler olmalıdır.

Buna inanıyorum.

Evet. Soykırımları unutmasak “Allah nurunu muhakkak tamamlayacak! Saff- 8 ayetinin hükmü gerçekleşecek.

Selam ve Sabırla… 05.07.2025

 

*Prof. Dr. Kumakura Jun, Doğu Türkistan Çin Yönetiminde Geçen 70 Yıl, Ç. Hıqashıtotsu Kutluk, Nobel Yayınları,1. Basım, Ankara-2023

 

Emekliler İkiye Ayrılır

Emekliler İkiye Ayrılır

Veysi ERKEN Dr.

Kurulu ve cari sistem “emekli”leri ikiye ayırır.

“E-mek-li olanlar, Yemekli olanlar.

“Mek” diz üstü sürünme anlamına gelir.

İnanmayanlar lügat okusun.

E-mek-i olanlar diz üstü sürünen develer gibi sürünür, hayatını sürünerek idame ettirmeye çalışır.

Yemekli olanlar hayatlarını emekli olduktan sonra da zenginlik içinde yaşar, geçinemediğinden bahseder ve insanları kandırır.

Yemekli tabakasını emekli vekiller, bankacılar, bakanlar, bürokratlar vs. oluşturur.

Bunların maaşlarını araştırınız e-MEK-li olanın neredeyse 20 katı kadardır. Mesela en düşük e-MEK-li maaşı 16.000 lira iken bunların maaşı en az 200 bin lira civarındadır.

Vekillerin emekli maaşını inceleyiniz yeter.

Tabii ki, e-MEK-lilerle YEMEKLİLERLERin gelirleri arasında yüzdelik artışlarla YÜZ DELİK daha açılır.

16.000 bin alan bir e-MEK-linin maaşına yüzdelik artışla yapılan zam 2.400 lira olurken,  200 bin lira alan bir YEMEKLİnin maaşına 30.000 bin lira zam yapılır.

Böylece gelir uçurumu arttırılır.

E-mek-linin maaşı 18.400’e, yemeklinin maaşı 230 bine yükseltilir.

Yüzdeliklerle YÜZ DELİK açılmış olur.

Açılan YÜZ delik e-MEK-lilerin kemerlerini daha fazla sıkmalarına vesile içindir.

Bir gün belki açlığa, yokluğa alışırlar, maaş almalarına gerek kalmaz.

Hani Nasrettin hoca fıkrası anlatılır ya.

Hoca her gün eşeğinin yemini kısmaya başlar. Eşek gittikçe zayıflar, güç ve kuvvetten düşer ve sonunda ölür.

Hoca yahu tam az yem’e alışacakken öldü.

E-mek-linin hali budur.

YEMEKLİler semirirken e-MEK-liler açlığa, ölüme sürüklenir.

Özellikle bu düzeni kuran yöneticiler, bürokratlar, gücü ve yetkiyi elinde bulunduranlar bunu toplumun faydası için yaptığını ileri sürerler.

Âl-i menfaat için olduğunu dillendirirler.

“Âl-i menfaat”çılara daha önce şöyle seslenmiştim.

Milletin âl-i menfaati için maaşınızı en düşük ücretlinin maaşına endeksleyiniz. Samimiyetinizi görelim ve geçim yolunu bulalım, bilelim.

Karar alıcılar olduğunuza göre bize yol ve yöntem gösteriniz.

Sizler de e-MEK-li olunuz.

Biliniz ki SABIR taşı çatladı.

Bentler yıkılmak üzere.

Öfke seli her tarafı yıkmadan önce e-MEK-liler için tedbir alınız.

YEMEKLİ olmalarını sağlayınız.

Adil olunuz.

Adaletin olmadığı yerde zulüm vardır.

Zalimlere ve zulme yaklaşanları ateş yakar.

Selam ve Sabırla…05.07.2025

Yek Vücut, Tek Vücut

 Yek Vücut, Tek Vücut

Veysi ERKEN Dr.

Ümmet olmak YEKVÜCUT olabilmektir. La ilahe illallah Muhammed'un Rasulullah” şuurunda olmak ve gereğini ifa edebilmektir.

Allah birbirine örülmüş, kenetlenmişleri ve yolunda cihad edenleri, yaşayanları sever.

“Bilin ki Allah kendi yolunda sağlam örülmüş bir duvar gibi kenetlenmiş saflar halinde çarpışanları sever. Saff-4”

Sevilen olmak gayretinde olmamız gerekir.

“Numân İbni Beşir radıyallahu anhümâ’ dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”  Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 6”

Bir vücuda benziyorsak “kol kırılır yen içinse kalır” diyemeyiz. Kırılan kol”un, soykırıma uğrayan Müslüman’ın bizlerin de kırıma, soykırıma uğradığımızın delilidir diyebilmemiz ve onlarla cihat etmemizi gerektirir.

Müminsek ahiyiz. “Müminler ancak kardeştirler, öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin, Allah’a itaatsizlikten sakının ki rahmetine mazhar olasınız. Hucurat-10” ahilerimizin acısını duymak mecburiyetindeyiz.

Soykırımı durdurmakla mükellefiz. Sessiz kalanlar, bilhassa gücü ve yetkiyi elinde bulunduranlar sorumludur ve cezalarını çekeceklerdir.

Ümmet bilincinde olanlar Allah’ın ipine, vahyine sımsıkı yapışmakla mükelleftir.

“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız. Âl-i İmrân-103”

Gönülleri birleşenler kâfirlere, münafıklara, fasıklara, müfsidlere, fitnecilere uymaz. Münafıkların eylemlerini “Bir de şunlar var ki, zararlı eylemler gerçekleştirmek, inkârcılıklarını pekiştirmek, müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve resulüne savaş açmış kişi lehine fırsat kollamak üzere bir mescid yapmışlardır.

“Amacımız sadece iyi bir şey yapmaktı” diye de yemin edecekler. Allah şahit, onlar kesinkes yalancıdırlar.

Orada asla namaza durma! Daha ilk günden takvâ temeli üzerine kurulan mescid ise namaz kılman için elbette daha uygundur; burada gerçekten arınmak isteyen adamlar vardır. Allah da arınmaya çalışanları sever.

Binasını Allah’a saygı ve O’nun hoşnutluğunu kazanma temeli üzerine kuran mı daha iyidir yoksa binasını kaymak üzere olan bir uçurumun kenarına kurarak onunla birlikte cehennem ateşine yuvarlanan mı? Allah hakkı çiğneyenleri doğru yola iletmez. Tevbe, 107-109”

Birliği, yekvücutluğu bozarak Siyonistlere, haçlılara hizmet ve uşaklık yolunu seçerler.

Evet.

Ümmetin kurtuluşu Gazze’nin, Doğu Türkistan’ın, Keşmir’in, Filistin’in, Afrika’nın, Arakan’ın ve bütün mazlumların özgürlüğü için YEKVÜCUT olmakla mükellefiz. Geride olan, sessiz kalan, yardım etmeyen, ümmetten, milletten değildir. Katillerin, soykırımcıların uşağıdır, işbirlikçisidir.

Selam ve Sabırla… 05.07.2025

4 Temmuz 2025 Cuma

Suç İşleme Özgürlüğü

 Suç İşleme Özgürlüğü

Veysi ERKEN Dr.

Rivayete göre herkes kanun önünde eşittir. Kâğıt üzerinde doğru olabilir ama uygulamada eşitliğin olmadığını görüyoruz.

Türkiye’de bazı kesimler için Müslümanlara karşı“suç işleme ve ceza almama özgürlüğü” vardır desek mübalağa etmiş olmayız.

Gayrı Müslim, sabetayist taifenin parçası, mensubu veya Atatürkçü, Kemalist gibi maskelerle maskelenmiş olmak “suç işleme özgürlüğü ve ceza almamak” için yeterli sebeptir.

Mesela kanunlarda “hakaret” ve tehdit” suç kabul edilir.

Bazıları bunu neredeyse hergün işledikleri halde ceza almazlar.

Valileri, savcıları, hâkimleri tehdit ederler, hakaret ederler, iktidara ağza alınmayacak hakaretleri savururlar,  para kuleleri inşa ederler ve kendilerini sorumsuz addederler, yeterli ve etkili ceza almazlar.

Gayrı Müslimlerin partileri, partiler kanununa aykırı bir şekilde ticaret yapabilir, yönettikleri kurumların mensupları Müslümanlara ve İslam’a hakaret edebilir, sosyal medya ve medyalarında ahlaksızlığı, çıplaklığı, teşhirciliği yayabilir, namuslulara, İslam’a ve Müslümanlara saldırabilir, herkese pisliğini bulaştırabilir, aldıkları rüşvetlerden para kuleleri inşa edebilir, örtülülere saldırabilir, her tarafı kirletebilir cezasız kalır. Çünkü gayrı Müslim taife kendini bu vatanın sahibi olarak görür. Cezalar yaptırımsız olduğundan cezasızlık onlar için bir hak kabul edilir.

Maskelerinden ve familyalarından dolayı üstünler(!) bu çukurlar, alçaklar.

Malumdur ki, hukukun hâkim olmadığı yerlerde “adalet”in tecelli etmesi mümkün değildir.

Ve.

Maalesef Türkiye’de cari olan kanunların ekseriyeti adaleti sağlamaya yönelik değildir, gayrı Müslimlere üstünlük, imtiyaz ve cezasızlık sağlayan yapıdadır. “Adalet”sizliği arttıracak ve cinayetleri “teşvik” edecek durumdadır. Müeyyideleri yoktur.

Kanunlarımız bu haliyle “mağdur”u ve “suçsuz”u değil, “mağdur eden”i ve “suçlu”yu, suç işleyeni korur durumdadır.

Tarih öncesinden misal vermeye gerek yoktur.

Yakın tarihten misal verelim.

Gezi parkındaki 9 ağacı bahane ederek etrafı yıkanlar, kobani bahanesi ile masumları yakanlar, lokantalarda örtülülere saldıranlar, İslam ve İslami değerlere saldıranlar, ayyaş bir şekilde kazalara sebebiyet verenler cezasız kalmaktadır.

Özetle maskelilerin ve gayrı Müslimlerin eylemleriyle ile ilgili verilen kararların tamamı suçları görmezlikten ve  “adalet”sizliği arttırmaktan başka işe yaramamaktadır.

Darbeciler, 28 Şubatçılar ve Siyonist haçlı zihniyetinin fetöitleri yüz binleri mağdur ettiler, zulme uğrattılar, yüzlerce insanı şehit ettiler ve bunlar cezaevlerinden bir kararla çıkarıldılar.

Paradan kuleler inşa eden hırsızlar neş’e ile makamlarında duruyorlar.

Hani bir deyim vardır ya.

“Taşlar bağlandı, köpekler sokakları işgal etti”

Mağdurlar ve mazlumlar esir, suçlular güçlü ve özgür.

Nerede adalet.

Her gün işlenen cinayetlerin, idamı gerektiren suçların faillerine, tecavüzcülere verilen cezalar suçla mütenasip mi?

Bu soruları çoğaltmak mümkündür.

Ve şu kanaate vardım yıllar önce, kanaatim değişmedi ve bugün de geçerlidir.

Kanunlarımızın ekseriyeti suçluyu, gayrı Müslim’i, sabetayisti koruyan ve kollayan yapıdadır, cinstendir.

Hele hele suçu işleyen gayrı Müslim ise cezalar adeta yok hükmünde ve suçu teşvik eder mesabesindedir.

Ülkemize ve insanımıza yazık ediliyor.

Suçlar ve suçlular artıyor.

Keşke yanılsaydık ve son kararlar adil olsaydı da mağduru ve mazlumu korusaydı. Adalet ayaklar altına alınmasaydı.

Bilinmelidir ki “adalet” ancak suçluya suçuna uygun ceza vermek ve mağdura hakkını teslim etmekle mümkün olur.

Kısasta hayat var ayeti bize dengeyi ve mazlumu korumayı sağlar.

Hukuk hâkim olacaksa kimse mazlum ve mağdura sormadan suçluyu affedemez. Öldürülenin katilini ölenin vasisi, velisi olmadan kimse affedemez.

Adaleti sağlamak isteyenler kısası uygulamakla, hırsıza, rüşvetçiye suçuna muadil ceza vermekle mükelleftir.

Velhasıl Türkiye’de “adalet” bir kere değil her gün katlediliyor. Gayrı Müslimler cezasızlıkla ödüllendiriliyor. Mağdur ve mazlumların hakkı çiğneniyor.

Selam ve Sabırla… 04.07.2025