Doğum Oranında Felaketi Yaşıyoruz
Veysi ERKEN Dr
Bu
ifade Cumhurbaşkanına aittir
Doğru
bir ifadedir
Ama
Devletin bütün icraatları doğum oranındaki felaketi arttırmak için
gerçekleştiriliyor, intihar meşrulaştırılıyor.
Erdoğan;
“Nüfus artış hızında şu anda maalesef 1,7’deyiz. Bu bir intihardır. Bunu
çözmemiz lazım. Türkiye’nin nüfus artış hızının böyle bir konuma gelmesi
hazmedilemez.”
Cumhurbaşkanı
Erdoğan: Nüfus artış hızında şu anda 1,7’deyiz, bu bir intihardır - Güncel Son
Dakika Haberleri
"Türkiye'nin doğurganlık hızı tarihimizde
ilk kez 1,48'e gerilemiş durumda. Bu, bir felaket. Bu rakam, kritik eşik olan
2,1'in çok altında bir seviyedir. İster iktidar ister muhalefet olsun hiç kimse
buna kayıtsız kalamaz.” Erdoğan'dan
doğurganlık çıkışı: Bu bir felâket! haberi - BorsaninGündemi.com
Erdoğan doğru
söylüyor ve herkes kayıtsız.
Sadece kayıtsız
kalmıyor, kadını “ev”den uzaklaştıracak her icraat yapılıyor.
Bakan Vedat Işıkhan’ın
şu açıklaması bile kadının nasıl uzaklaştırılmaya çalışıldığını, başkasına
kölelik yapsın diye iş sahasına sürüldüğünü ve doğurganlık oranının felakete
nasıl sürüklendiğini göstermeye yeter.
Işıkhan; “bu
yıl şubat ayında uygulamaya başladıkları İşgücü Uyum Programı'nın bir parçası
olan İŞKUR Gençlik Programı'ndan yararlanan öğrencilerin yüzde 61'ini ise kadınların
oluşturduğunu, program boyunca "Kadın
İstihdamı İçin Pozitif Ayrımcılık Projesi" ve "Her Meslekte Kadın Eli
Projesi" gibi çeşitli projelerle bu süreci daha aktif ve daha verimli hale
getirdiklerini anlattı.
Bakan Işıkhan, bu rakamların sadece bir projenin sonucunu değil,
aynı zamanda ülkede çalışan ve üreten insan kaynağı potansiyelinin büyüklüğünü,
ayrıca kadınların azmini, kararlılığını ve yeteneklerini gösterdiğini ifade
etti.”
Kadın
istihdamında 2 yılda rekor artış... Bakan Işıkhan: Türkiye'nin kalkınma gücüdür
Evet.
Türkiye’de uygulanan
bütün projeler ailenin dağıtılması, doğurganlık oranının azaltılması, kadının
evden uzaklaştırılması ve Türkiye’nin yok edilmesi üzerine kuruludur.
Türkiye’de “aile” maalesef
çökertildi. Çökertme ve yok etme projeleri kararlılıkla sürdürülüyor.
Aile’yi ihya ve inşa edilmek isteniyormuş?
Samimiyet var mı?
Zannetmiyorum.
Samimiyet varsa bize, aile düzenimize aykırı olan, ailemizi
yok eden bütün mevzuatın, kanunların, tüzüklerin, yönetmeliklerin ortadan
kaldırılması gerekir.
Kadını “ev”de “ev hanı” yapmakla mümkündür.
“Aile yılı” ilan edilmekle “aile” kurtarılmaz.
Emekliler yılı emeklileri kurtarmadığı gibi “aile yılı”da
aileyi ihya ve inşa etmez.
“Aile”yi ihya ve inşa ederek vatanı kurtarmak isteyenlerin
yapması gerekenlerin başında mevzuat değişikliği ve “ev hanımlığı”na bakışlarını
değişmesidir.
“Ev hanımlığı” “ev hanlığı” olduğu gerçeği tescil edilmeli ve uygun düzenlemeler
yapılmalıdır.
Bunun için diyorum ki, “Ev
Hanlığı”na dönüş şarttır.
“Ev hanı” olana en yüksek memur maaşı kadar maaş verilmeli ve
her türlü imkân tanınmalıdır ki, evler devlete dönüşsün. Nesillerimizin
muhafazası için çocuk sayımız artsın.
Hanımlık anlamını bulsun.
“Ev Hanı” olan anamız, bacımız, hanımımız ve kızlarımız sosyal
(içtimaî) vazifelerini kâmilen yerine getirebilsin.
“Ev Hanlığı” kadını hayattan koparmak değildir. Bilakis
hayatın kuşatılmasını ve yönetilmesini sağlar.
“El”lerin işini değil kendi
“devlet”inin işini yönetmesini sağlar.
“Ev Hanı” ve çok
çocuklu olanlara maaş bağlanması için seferberlik ilan etmelidir.
Bu yeniden İslamlaşma ve insanlaşma için elzemdir.
Kadın evine dönmeli, evini yuva ve devlet yapmalıdır.
Devletinin “hanı” olmalıdır.
Kadın evden ihraç edilince ne oldu peki, Daha önce şöyle
ifade etmiştim.
“Kadın "hatun", Ana veya bacı idi evlerde.
Evi ev yapandı "hatun".
Devletin başında "han" yanı başında ” hatun”
olurdu.
Hatun ev denilen devletten ihraç edilince devlet
küçüldü ve yıkıldı. Büyük aile denilirdi "han"e, dağıtıldı
çekirdek aile oldu Dayanışma ve yardımlaşma içinde olan hatunlar
işini yapamaz hale getirildi.
Mutluydu “hatun” ve ev denilen devlet.
Önce işten sonra evden koparıldı.
Evle ilgili işler angarya diye öğretildi, sonra evden ihraç
için özgürlükten bahsedildi. Güya dışarıda özgürce çalışacaktı.
Elin işinde.
Devlet iş bölümü ve iş birliğini gerektiriyordu hâlbuki.
Ne yapıldı.
Bütün görevler yüklenildi kadının sırtına.
Hatunluğu bitirildi.
Ev denilen devletin bütçesi sarsıldı.
Güya kadın çalışırsa bütçeye katkı sağlayacaktı.
Ne gezer.
Çocuk kreşe, ebeveyn yaşlılar mekânına, maaşın yarısı
kıyafete ve tezyin malzemelerine, ulaşıma vs.
Yıkım sadece maddi değil, asıl yıkım maneviyatta ve
hissiyatta oldu, aile dağıldı.
Han ve hatun birbirine tahammül edemez oldu kadın evden
ihraç edilince.
Ana sevgisi ve şefkati yerine kreş sevgisi yer almış.
Ana gibi yar Bağdat gibi diyar olmaz deniliyordu. Ana yâr olmaktan
uzaklaştırıldı.
Evin temel direği idi hatun Ana. Hatun evden uzaklaştırılınca
ev yıkıldı. Hane çöktü.
Velhasıl ev devlet olmaktan çıkmış konaklama alanına dönmüş.
Sadece konaklama ve geçici mesken yerine dönüşen evlerden
huzur, bereket, saadet ve merhamet de firar etmiş.
Kadın evden ihraç edilince firar emri hak olarak vacip
oldu.
Ne diyelim.
Paranın, makamın, şehvetin, bedenin ve şöhretin
ilahlaştırıldığı, ruhun ve hissiyatın terk edildiği/ettirildiği bir düzende evi
“devlet”leştirmek ve “hane”ye çevirmek mümkün mü?
Kadın “hatun”, ana, yâr ve bacı olur mu?
Zor.
Çarkın dişlileri ve işleyiş kuralları kırılır mı?
Bilemem.
Ama ümidimi kaybetmiyorum.
Yol göstermeye çalışıyorum. Ev hanımıza en yüksek memur
maaşı bağlanmalı, çocuk sayısı arttıkça destek çoğaltılmalı vailevi yapımızı
bozan mevzuat yok edilmelidir.
Rabbulalemin “vela
teknatu…” diyor.
Gayret bizden Tevfik Allah’tandır”
Hâsılı kelam hem
“ev” denilen devleti hem de devlet denilen yapıyı muhafaza edebilmek için “Ev Hanlığı” maaş ile desteklenmelidir.
Bu ahlaki, insani ve İslami bir
vazifedir.
Selam ve Sabırla… 12.11.2025