İnsanoğlu o kadar dünyevileşir ki…
Veysi ERKEN Dr.
“İmam Gazali “İnsanoğlu o kadar dünyevileşir ki, mezar kazan bile öleceğine inanmaz” der.
Dünyevileşme ve mal/mülk sevgisi tavan yapar nankör olan insanoğlunda.
Ayetlerde “İnsan, rabbine karşı pek nankördür. Şüphesiz buna kendisi de şahittir; O, aşırı derecede mal sevgisine kapılmıştır. Âdiyât 6-8” buyrulur.
Rabbine karşı nankör olanlarda mal/mülk sevgisi sınırsızdır. Ayette “Malı mülkü de sınırsız bir sevgiyle seviyorsunuz” (Fecr 89/20) diye açıklanır.
Rabbulalemin, insanın nankörlüğü olmasaydı kâfirlerin dünyevi hayatını altın ve gümüşlerle süslerdi. Ayetlerde bu durum “Eğer insanlar, kâfirlere verdiğimiz nimetlere bakıp da onlara özenerek inkârda birleşen bir tek toplum hâline gelecek olmasalardı, Rahmân’ı inkâr edenlerin evlerini gümüşten tavanlarla ve üzerinde yükselecekleri gümüş merdivenlerle donatırdık. Evlerinin kapılarını ve üzerine yaslanacakları koltuklarını da hep gümüşten yapardık. Onları altın zînetlere, mücevherlere boğardık. Fakat bunların hepsi, dünya hayatının basit ve fânî zevklerinden ibarettir. Âhiret nimetleri ise Rabbinin katında, kalpleri Allah saygısıyla dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınan bahtiyarlara mahsustur. Zuhruf 33-35” diye izah edilir.
Mal/mülk sevgisi insanı cimriliğe sevk eder. Yardımı kısar, zekât vermemeye çalışır. Zekât kâmilen verilmiş olsa yeryüzünde fakir kalmaz diye düşünüyorum.
Zekât aynı zamanda kişinin kendisini ve malını temizlemesidir.
“Zekât vermek kişiyi kalben, ruhen ve manen arındırır. Nitekim Kur'ân-ı
Kerîm’de şöyle buyrulmaktadır: “Onların
mallarından zekât al ki onları temizleyesin ve arındırasın…” (et-Tevbe,
9/103); “…Eğer namazı dosdoğru kılar,
zekâtı verir, peygamberlerime iman eder ve onları destekler, bir de Allah için
karz-ı hasende bulunursanız andolsun ki sizin günahlarınızı örterim ve sizi
mutlaka altından ırmaklar akan cennetlere koyarım…” (el-Mâide, 5/12). Bir
başka âyet-i kerîmede ise “…Rahmetim her şeyi kapsamıştır. Onu, bana karşı
gelmekten sakınanlara, zekâtı verenlere
ve âyetlerimize inananlara yazacağım.” (el-A’râf, 7/156) buyrulmaktadır.
Zekât veren kimse Allah’ın kendisine
bahşettiği malından infakta bulunmak suretiyle kulluk şuuruna ve bilincine
kavuşur. Başa kakmadan ve gönül incitmeden ifa edeceği bu ibadet sayesinde kişi
içindeki mal sevgisini ve dünya hırsını dizginler. Böylelikle zekât, kişideki
cimrilik hastalığını ortadan kaldırır.
İnsanoğlu mala karşı gerçekten hırslıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) “Âdemoğlunun iki vadi dolusu malı olsa
mutlaka bir üçüncüsünü ister. Onun gözünü ancak toprak doyurur.” (Buhârî,
Rikâk, 10 [6436]; Müslim, Zekât, 116 [1048], 119 [1050]) buyurmuştur. Ancak
kişi zekât vermek suretiyle malın, mülkün ve servetin gerçek sahibinin Allah
olduğu inancını pratiğe dökmüş olur. Böylelikle ideal kulluk bilincine ulaşıp,
hırstan, gururdan, bencillik ve kibirden uzaklaşmış olur.
Zekât veren kimse diğer insanlara karşı
şefkatli ve merhametli olur. Kalbinin katılığından şikâyet eden bir sahâbîye
Peygamber Efendimiz (s.a.s.), “Eğer
kalbinin yumuşamasını istiyorsan fakiri yedir, yetimin başını okşa!”
(Beyhakî, Şuabü’l-Îmân, 7/472 [11034]) şeklinde cevap vermiştir.
https://fetva.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/392/zekatin-farz-kilinmasindaki-hikmetler-nelerdir
Gazzelilere ve bütün mazlumlara yardım etmeyen, sessiz kalan nankörlerin halini Gazzelinin sözü açık bir şekilde ortaya koymaktadır. “İnsanoğlu o kadar dünyevileşir ki, mezar kazan bile öleceğine inanmaz”
Bunlar da bir gün mezar denilen çukura girecek, cimriliğinin ve malının, zekât vermeyişinin hesabını verecektir.
Selam ve Sabırla… 24.04.2025
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?