Politika- Parti
Veysi ERKEN Dr.
Siyaset kavramı yönetme, işi görme anlamına gelir. Bunun için “siyaset”i idare etme sanatı biçiminde tanımlamak mümkündür.
İdare de aynı zamanda “el değiştirme” “tedvir”, döndürme, çevirme, ilgili kısımları birbiriyle tesanüt haline getirme anlamında kullanılır.
“Parti” kavramı İngilizcede “parça, kısım” anlamına gelir.
Batı/batıl zihniyet parçalayıcı olduğundan “siyaset” yerine “poltika”yı kabullenir.
Politika “poli” ve” tika” kelimelerinden oluştuğu ifade edilir. “Poli” çok, “tika” ise İngilizcede pek çok anlamda kullanıldığı gibi “maske” anlamında da kullanılır. https://www.seslisozluk.net/tika-nedir-ne-demek/
“Politika” genel anlamda yalan dolan üzerine inşa edilir. Bizim değerler sisteminde “siyaset” yönetme sanatını, iş görme, tedvir manalarına geldiğinden “ahlakî” ilkelere dayanması bir zorunluluktur.
Bizim inancımıza göre Yönetici olarak vazife ifa edenler idari faaliyetlerinde ahlaklı olmak mecburiyetindedir. Aksi takdirde politikleşirler. Yönettikleri alanın parçalanmasına, bozulmasına ve çürümesine vesile olurlar.
Siyaset ayetlerde ifade edildiği gibi “hayırda yarışmak”, “iyilik üzere yardımlaşmak” ve “tefrika” üzerine inşa edilmemeyi gerektirir.
Buradan hareketle şu tespitte bulunabiliriz.
Politika ayrıştırıcı, tefrikacı, parçalayıcı, siyaset ise birleştirici, tevhidçidir.
Bunun için diyoruz ki, ülkelerde siyaset yapılmalı politikadan uzak durulmalıdır.
Maalesef ülkemizde bir asır, bir buçuk asır önce “fırka”laşma sürecine girmiş, sokulmuş ve parçalanma sürecine girmiştir.
0n sene içinde (1908-1918) ülke fırkalaşma ile yerle yeksan edilmiştir. Politik süreç STK zannettiğimiz (parti, dernek, sendika, vakıf vs.) yerlerde de hâkimdir maalesef.
Günümüze baktığımızda bu manzarayı görebiliyoruz.
160 küsur parti, binlerce aynı amaca hizmet ettiğini sanan dernekler, vakıflar bunun nişanelerinden biridir.
Siyaset ortak hareket etmeyi, amaca yönelmeyi gerektirirken, politika ayrışmayı, bölünmeyi, husumeti gerektirmektedir.
Tabir yerinde ise küsen yeni bir dernek, yeni bir parti kuruyor, kendini “baş” ilan ediyor.
Bu durum ülke geneline yayıldığı oranda zarar ve ziyan büyüyor.
Yazık diyorum.
Hem de çok yazık.
Yıllarca beraber olduklarının yanlışlıklarını ortak görev yaptıkları zamanlarda değil de yönetimden ayrıldıkları, ayrılmak durumunda kaldıkları, parti değiştirdikleri, aday gösterilmedikleri zamanlarda dile getirmeleri “siyaset”çi değil de “politika”cı olduklarının tipik bir göstergesidir.
Bu durum ahlaki ve değerler sistemi açısından çürümüşlüktür, parçalanmışlıktır, bölünmüşlüktür.
Bu durum “dava Şuuru”nun olmadığını, menfaat, makam veya başka bir sebeple her değerin yok sayabileceğinin göstergesidir.
Esasında “siyaset”ten uzaklaşıp “poltika”ya saplananlara şu soruyu sormak gerekir.
Yıllarca beraber olduğunuz kişi veya kişilerin yanlış icraatlarına neden ortak oldunuz? İcraatın içinde iken neden ses çıkarmadınız?
Sizin için makamlar yanlışlara göz yumma yeri midir?
İcraatlar sizi rahatsız ediyor idiyse neden görevde olduğunuz dönemde bunları ifşa edip gereğini yapmadınız. Merhum Mehmet Akif’in ifadesiyle “Hiç olmazsa yanımdan kovarım” tavrını neden sergilemediniz veya istifa etmediniz.
Yanlış icraatta vebaliniz yok mudur?
Şayet icraatlar doğru idiyse bugün neden konuşuyorsunuz?
Sizi konuşturan bir yer mi var?
Siyasi tecrübelerim şunu göstermiştir ki, yönetimde bulunduğu dönemde sessiz kalanların sonraki konuşmaları ahlakî ve samimi değildir.
İslamî anlamda makamlar, mevkiler ve görevler yanlışlıkların sessizce geçiştirileceği yerler değildir ve olmamalıdır.
Makamlar “haksızlık ve yanlışlık karşısında susma” yeri değil ve olmamalıdır.
Yanlışını kılıçlarımızla düzeltiriz inancına sahip olanlar yanlışların ortağı olmamalıdır ve olamaz.
“Bayrağı zamanında ve yerine dikmek gerekir” anlayışı doğru zamanda yanlışa karşı çıkmayı ve doğruyu savunmayı gerektirir.
Siyasetçi Akif’in tabiriyle;
“Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu” diyebilmesi gerekir.
Politikacılığa terfi edenler tövbe etmeleri gerekir.
Esasında hepimizin her gün tövbe etmemiz gerekir.
Bir müminin yapması gereken budur.
Selam ve Sabırla… 09.04.2025
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?