Tarikat Okulları
Veysi ERKEN Dr.
Siyonist haçlı zihniyetinin uşakları ve piyonları doğrudan İslam’ı inkâr edemedikleri için münafık tavırlarıyla İslami kabul edilen “tarikatlara”, “mezheplere” ve bunların faaliyetlerine saldırıyorlar.
Bunlara en iyi cevabı verenlerden birisi Atilla İlhandır. İslam’a saldıran bu münafık karakterli, insan görünümlü şeytanlara Şu şekilde cevap veriyor.
“Hep söylerim,
Türkiye’de ‘hasta’ olan ne halktır, ne de ekonomi; hasta olan, aydın kesiminin bir bölüğüdür.
Geçen gün laikliğin tehlikeye düştüğünü söyleyen birkaçıyla tartışacak olduk, laiklik anlayışları basit, sıradan ve sathi; aslında farkında olmadan ‘seçkinci alafrangalığı’ savunuyorlar; her zaman yaptıkları gibi ‘orijinallikle ‘marjinallik’i karıştırıyorlar, vs. Bir ara kafam kızmış olmalı, dedim ki:
“-…şimdi bakın ülkemizde ‘tarikat liseleri’ açılması serbest olsa, Filan yerde Nakşibendi Lisesi, filan yerde Kaadiri Lisesi bulunsa, çocuklarınızı o liselere gönderir miydiniz?”
Nasıl bir dehşete düştüklerini anlatmak gerekir mi? Böyle bir ihtimalin tasavvuru bile tüyleri diken diken ediyordu; her şeyin sonu demekti bu laikliğin de, modern Türkiye’nin de, çağdaşlık hayallerinin de!
O zaman korkunç bir şey yaptım,
-‘öyleyse’ dedim, ‘çocuklarınızı yabancıların tarikat okullarında okutabilmek için, niye yırtınıyorsunuz?’
Ortaya yıldırım düşmüş gibi oldu: çoğu ya Amerikan, ya Fransız, ya İtalyan, ya da Alman ‘liselerini’ bitirmişlerdi; çocuklarını da aynı ‘Liseler’de okutabilmek için, yapmayacakları fedakârlık yoktu: içlerinden birisi bile düşünmüyordu ki, yurdumuzdaki (gerçekte bütün dünyadaki) ‘ecnebi’ okullar, çeşitli Hıristiyan tarikatlarının ‘misyonerlik’ faaliyetleri İçindedir; okulları açanlar ya da yönetenler, ya papazlardır, ya da rahibelerdir; o kadar böyledir ki bu, yakın zamanlara kadar çocuğu bu okullara göndermenin Türkçedeki adı ‘soeur’lere’, ya da ‘frere’lere’ vermek idi.
Türk aydınlarının bir kısmındaki hastalığı görüyor muşunuz?
Dominicain, Fransiscain, ya Jesuite papazlarının okuluna gitmeyi, çocuğunu göndermeyi (bizatihi o okulu), laikliğe hiç de aykırı bulmuyor: çağdaşlığın alafrangalığın’ kaçınılmaz bir gereği sayıyor;
İş, üstelik mensup olduğunu iddia ettiği dinin öğretimi oldu mu, dehşete düşüyor: ‘çifte standart’ değil mi şimdi bu?
Dahası kendi ülkesi, tarihi ve geleceği aleyhine işleyen bir ‘çifte standart’?”
…
Peki, İstiklal Savaşı sonunda bu yabancı misyoner okullarına ne oldu?
Lozan’da bu okullar kapatılmadı mı?
Bunun cevabını da meraklılarına ve araştırmacılarına bırakalım.
Şimdi kimi Laiklerin kapısında gönüllü! Sıraya girdikleri Hıristiyan Tarikat Okullarını biraz açalım. Ve bunlardan: Amerikan, Fransız, İtalyan, Alman Liseleri’nden Robert Koleji örnek verelim
…
“..Robert Kolej’in ilk talebeleri arasında bulunan Bulgar ihtilâlcisi Mateef, Bulgarca Mir Gazetesi’nin 20 Haziran 1936 tarih ve 10.774 numaralı sayısında şunları yazmıştır:
(Robert Koleji’nin kurucusu) “Dr. S. Hamlin Müslümanlık nereden İstanbul’a girmişse Hıristiyanlığın da oradan İstanbul’a girmesi için Rumeli Hisarı’nın en yüksek kulesi üzerinde bir Kolej açmak istiyordu.”
Amerikan Bord ajanları Kırım Harbi sırasında “Türklere yardım etmek bahanesiyle İstanbul’a gelmiş ve Bebek’de bir evi karargâh haline getirmişlerdi… Kolej, ilk olarak Ermenek Kesiş Okulu’nun bir dairesinde ihtilâlci öğretime başladı. Okulun bütün masraflarını Fransız Yahudilerinden, meşhur ‘ Roşild ailesine mensup Christopher Rinlender –Robert üzerine almıştı. Robert 1878’de ölürken servetinin beşte birinin koleje verilmesini vasiyet etmiş, böylece 400 bin dolarlık bir servete kavuşan okul idarecileri bugünkü Robert Kolej’in dev binalarını yaptırmışlardı. 1878’e kadar Amerikan Koleji adıyla anılan okulun ismi ise bu tarihten sonra Robert Kolej’e çevrilmişti.
…
“…Re-Thinking Missions isimli eserin 118. Sayfasında yabancı okulların amacı şöyle açıklanmıştır:
-“Misyoner gruplarının kontrolünde bulunan fakülte ve okulların gayeleri bütün ülkelerde birbirine benzer.
–“Hristiyan misyonerleri okulunda eğitim, yalnız gaye için – bir vasıtadır- Bu gaye de insanları İsa’ya götürmek ve milletleri Hıristiyan oluncaya kadar eğitmektir,” demektedir.”
…
“..Îstiklâl Savaşı sırasında Ajan Okullarıyla da mücadele etmek zorunda kalan Kâzım Karabekir, Yeni Sabah’da yayınlanan misyonerlerle ilgili yazısında:
-«Misyonerlik, gayesini ve faaliyet sahasını artık Avrupa memleketlerinin Asya ve Afrika fütuhatını (Fetihleri) kolaylaştırmak için siyasî istilalara manevi öncülük yapmağa hasretmiştir,” demektedir.”
İslam düşmanlarını ancak bu kadar veciz anlatılır.
Ülkemizin ve Müslümanların temel sıkıntılarından birisi budur. Onun içindir ki diyoruz ki, Türkiye’de dinsizlik yoktur, İslam düşmanlığı vardır.
Maalesef İslam düşmanları her yerde olduğu gibi eğitim alanında da hâkimdirler.
Selam ve Sabırla… 13.04.2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?