Davet ve Tebliğ
Veysi ERKEN Dr.
Birbiriyle alakalı iki mefhum/kavramdır.
Davet; bir şeye, yere vs. “çağırmak”, tebliğ ise “bir şeyi veya bir haberi bildirmek, ulaştırmak” anlamına gelmektedir.
Terim olarak davet, irşad, vaaz, nasihat, inzar, tebşir, emri bil maruf, nehyi anil münker gibi terimlerle de ilgilidir “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü
men eden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir. Âl-i İmrân-104” ayeti bu iki kavramın birbiriyle münasebetini ortaya koymaktadır.
Davetin amacı olmalıdır. Tebliğ ise amaçla belirlenmiş içeriği/ muhtevayı tazammun eder.
Tefekkür tarzımızda davetin amacı Allah’ın rızasını kazanmak için vahiyle bildirilene uygun bir hayat sürmek, tebliğ edilecek olan da vahiy/Kur’an-ı Kerim ve sünnetin ahkâmını bildirmektir.
Bilindiği üzere insanlar Hz. Âdem döneminden beri ihtilaf edip duruyor.
Fıtrat gereği “ihtilaf” her daim söz konusudur. Ayetlerde “Onların yüz çevirmeleri sana ağır geldi ise, yapabilirsen, yeri yarıp inebileceğin bir tünel ya da göğe çıkabileceğin bir merdiven ara ki, onlara bir mûcize getiresin! Allah dileseydi elbette onları hidayet üzerinde toplayıp birleştirirdi. O halde sakın cahillerden olma! Ancak (samimiyetle) dinleyenler daveti kabul eder. Ölülere gelince, Allah onları diriltecek, sonra da O’na döndürülecekler. En’am 35-36” ve “Şayet Rabbin dileseydi, insanları elbette (aynı din ve düşüncede) tek bir ümmet kılardı. Oysa onlar, (hâlâ anlaşmazlık ve ayrılık çıkarmakta) ihtilaf edip durmaktadırlar. Hud-118” buyrulmaktadır.
Hakikat budur. İnsanlar arasında ihtilaflar, çekişmeler olmaya devam edecek ve bir kısmı cehennemi boylayacak, “Bunu yapamazsanız -ki asla yapamayacaksınız- yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten sakının; o, inkârcılar için hazırlanmıştır. Bakara-24” ayetinde buyurduğu gibi cehennem ateşine yakıt olacaklardır.
Peki, inanlara görev, davet vazifesi yok mu?
Elbette vazifemiz vardır ve bunu doğru yöntemlerle ifa etmekle mükellefiz. “İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir. Âl-i İmrân-104” ayetinde Allah’ın rızasına, vahyin/Kur’an-ı Kerimin ahkâmına ve sünnete davet açık açık belirtilmektedir.
Dolayısıyla İslam’ın mümin müntesipleri, yeryüzündeki her bireyin Müslümanlaşmasına, İslam’ı bütün boyutlarıyla yaşamasına davet ve cehd vazgeçilmez bir vazifedir.
Peki, davet ve tebliğ, kime ve nasıl olmalıdır?
Hz. Peygamber’in yaptığı gibi olmalıdır. Allah’ın ayetleriyle olmalıdır. “Nitekim aranızdan size bir peygamber gönderdik: O size âyetlerimizi okuyor, sizi arıtıp temizliyor, size kitabı ve hikmeti öğretiyor; yine size daha önce bilmediklerinizi öğretiyor. Bakara-151”
“Ey peygamber! Seni tanık, müjdeci, uyarıcı, izniyle Allah’a çağırıcı ve etrafını aydınlatan bir ışık olarak gönderdik. Ahzab-46”
Demek ki davet Allah’a olmalı ve muhatap/davet edilenin nitelikleri bilinip davet edilmelidir.
Bunlar bilindikten sonra vahyin ışığında tebliğ edilecek mevzu davet edilene uygun yöntem ve araçlarla yapılmalıdır ki etkili olsun.
Dolayısıyla bireyler ve topluluklar tebliğde ve hayra çağırmada günün şartlarına uygun yöntem ve araçları kullanmaları gerekir.
Günümüzün dünyasında uzaktan davetler pek etkili olmuyor. Kendiliğinden derneklere, vakıflara, STK’lara gelenler yok denecek kadar az.
Dolayısıyla günümüzün şartlarında davet ve tebliğ yöntemlerinin çoğaltılması gerektiğini düşünüyorum.
Kanaatime göre hangi boyutta olursa olsun İslami tebliğde bulunduğunu iddia eden STK’lar, Tarikatlar gelenlere, kendilerine intisab edenlere tebliğ etme yönteminden çok, tebliğ ve eğitim beklemeyen, hatta reddedenlere gitme, onlara teklifte bulunma, mekânlarını ziyaret etme ve bu şekilde çalışma yapma yöntemlerini kullanmaları gerekir.
Kısaca “gelmeyene gitmek, duymayana duyurmak, bilmeyenin yanına giderek bilir hale getirmek” gerek.
Bu bağlamda kendini, ülkücü, alperen, milli görüşçü, Nakşî, kadiri vs ifade eden gruplara çağrıda bulunuyorum.
Artık inanmayanlara, CHP’lilere, diğer partililere, derneklere, vakıflara ulaşmaya ve onlara tebliğde bulunmaya çalışınız. Geliyoruz diye teklifte bulununuz.
Teklifler açık, anlaşılır ve İslami, insani değerleri iyi bilenlerle yapılırsa bundan kaçamayacaklarını, daveti kabul edeceklerini veya etmek mecburiyetinde olacaklarını düşünüyorum.
Davet ve teklifi kabul etmeyenler hemen, her ortam ve vasıta ile ifşa edilmelidir. Biz bu yöntemi yıllar önce kullandık ve etkili olduk.
Bugün de davette aynı yöntemle tebliğ ve irşad yapılmalıdır, yapılabilir hatta bu yöntemi kullanmak öncelikli olmalıdır ki İslam’dan uzak duran, hatta yer yer düşmanlık eden münkirleri, bölücüleri “sırat-ı müstakim”e çağırabilelim.
Unutulmamalıdır ki, davette, tebliğ ve irşad doğru yöntem ve şahsiyetlerle olursa etkili olur.
Selam ve Sabırla… 02.11.2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?