Muallim Değil Müellim Olanlar
Veysi ERKEN Dr.
Atanmış olmak, sınıfa girmek belki “Öğretmen” olmaya yeter ama “MUALLİM” olmaya asla yetmez. Sınıfa girerek MUALLİM yerine MÜELLİM olan çoktur maalesef.
MUALLİM olmak için adalet, merhamet, meveddet, sevgi duygularıyla kuşanmak, İslam ahlakıyla ahlâklanmış olmak gerek.
Herkes “Öğretmen” olabilir ama herkes MUALLİM olamaz. “Sureti güzel olanın SİYRETİ güzel olur” ilkesine sahip olanlar ancak MUALLİM olur.
MAARİF ancak MUALLİMLERLE gayesine ulaşır, hedeflerini gerçekleştirir, ahlaklı ve mükemmel insan yetiştirir.
Muallim olamayanlar müellim olur umumiyetle.
Muallim ile müellim arasındaki farkı yaşayarak bize öğretir Merhum S.Ahmet Arvasi.
Merhum Seyyid Ahmet Arvasî’nin ilk öğretmenlik yılında başından geçen hatıra: Ahmet Bey Ağrı ilimizin Molla Şemdin köyüne ilkokul öğretmeni olarak tayin edilir. Başta muhtar olmak üzere köyün ileri gelenleri kendisini karşılarlar. Kalacağı eve yerleştirirler. Her türlü ihtiyacı karşılanır.
Ahmet Bey’in bir şey dikkatini çeker.
Köylüler hitap ederken kelimenin üzerine basa basa "Müellim Bey!" derler.
Ahmet Bey "muallim" kelimesini telaffuzda zorlandıkları için "Müellim" dediklerini düşünür, hitaba takılmaz, köylüyü küçümsemez, hafife almaz.
Kısa zamanda köylüyle kaynaşır, köylüyle iç içe yaşar. Köy odalarında ve evlerdeki sohbetlere katılır. Onlarla camiye gider. Düğünlerinde bulunur, bayramları kutlar, dertlerine derman olamaya çalışır.
Ahmet Bey köylüden kopuk öğretmen değil, onlardan biri haline gelir. Kendilerine tepeden bakmayan, onlarla oturup kalkan, sevinçlerini paylaşan, dertlerine ortak ve hemhâl olan bu genç öğretmeni köylüler bağırlarına basarlar.
İş bu noktaya gelince kendisine söz birliğiyle "Muallim bey" diye hitap etmeye başlarlar.
Bu vaziyet Ahmet Bey"in dikkatinden kaçmaz.
Merakını gidermek için muhtara sorar. Muhtar ve köylü günlerdir, aylardır bu sorunun sorulmasını bekliyordur zaten.
Ağır ağır konuşmaya başlar
"Evet, Muallim Bey! Sana Önceleri ´Müellim´ dememizin çok ehemmiyetli bir sebebi vardı: Bugüne kadar köyümüze gelen öğretmenler hep bizden uzak kaldılar. Bizim dünyamıza giremediler. Onların ayrı dünyaları vardı, bizimle ilgisi olmayan, bizden olmayan, bizleri küçümseyen, bizden uzak duran, ithal kimseler gibiydiler. İnanç ve yaşayışımıza ters hayat tarzları vardı Hatta değerlerimizle ve yaşayışımızla alay da ediyorlardı. Ne aramıza katılır ne de camimizin yolunu bilirlerdi. Hal böyle olunca bizler çok üzülürdük, bize eziyet etmiş oluyorlardı. Bunun için onlara ´elem, keder ve sıkıntı veren anlamında olan ´müellim´ diyorduk. Çünkü onlar öğreten “Muallim”ler değil eziyet eden “Müellim” idiler.
İlk günler seni de onlardan zannettik. Onlardan biri olduğunu düşündük Bunun için ´Müellim´ dedik. Sonra baktık ki; sen onlara benzemiyorsun, bizden birisin, bizim gibisin, değerlerimizi yaşayan, dertlerimizle dertlenen, çocuklarımızı gerçek anlamıyla eğitmeye çalışan birisisin. Bunu anlayınca ´Müellim´i bırakıp ´muallim´ demeye başladık.
Umarım ki, maarif sistemimiz “müellimler” değil, “muallimler” yetiştirir ve sınıfa giren “muallimler” nesillerimizi yetiştirir.
Selam ve Sabırla… 25.11.2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?