Mabetsiz Şehirden Bir Kesit
Veysi ERKEN Dr.
Gençlerimize örnek olarak gösterilmesi gereken bir şahsiyet. Osman Yüksel SERDENGEÇTİ.
O bir serden geçen idi.
Mabetsiz şehir isimli eserini okuyanlar vardır herhalde.
İşte o eserden bir kesit, Mabetsiz şehirlerin hazin sonunu öğrenme babında.
“Bu şehirde yaşayan insanların mabutları ceplerinde, mabudeleri yataklarındadır.
DÜNYANIN başka yerinde var mı bilmem!
Türkiye’de mabetsiz bir şehir var…
Ankara’nın Yenişehir’i… Bir akşamüzeri bu şehirde dolaşıyorum. Asfalt yollardan yürüyorum. Sanki yürümüyorum, ayaklarım kendiliğinden gidiyor. Asfaltlar üzerinden otomobiller, otobüsler, troleybüsler yağ gibi kayıyor. Bu manzara bana Anadolu yolculuklarını hatırlattı. O yollar ne fena yollardı. Beş saatlik mesafeyi üç günde almıştık. Dağlarda yatmıştık. Otobüs bizi değil, biz otobüsü getirmiştik.
Asfaltların üzerinde gençler erkekli dişili paten kayıyorlardı. Kayarken belki düşmemek için, belki de bililtizam kızlar erkeklere, erkekler kızlara sarılıyorlardı. Bunlar çoluk çocuk değildiler. Yetişkin kızlar ve delikanlılardı, önümden iki genç geçti. Bunlar yukarıya Kocatepe’ye çıkıyorlardı.
Yine bir gün ben güneş batıp ay doğarken manzarası gayet güzel olan bu tepelerde dolaşıyordum. O zaman da ne çirkin manzaralara şahit olmuştum.
Baktım ağaçların altında açıkça münasebette bulunanlar vardı. Bu açık hava kepazeliğini görmemek için oradan uzaklaşmıştım. Önümden geçen gençler de aynı hedefe doğru ilerliyorlardı. Günahlarına girmeyelim; belki de birbirlerine aşk şarkısı söyleyeceklerdir.
Bu geliş gidiş, oynayış ve apaçık münasebetler bana Konya ve Akseki hapishanelerini hatırlattı. Bu hapishanelerde kız kaçırmağa teşebbüsten, zina suçundan, sarkıntılıktan mahkûm olmuş ne kadar genç insan vardı. Bunlar arasında Akseki’nin Fersin köyünden Koca Mehmet’i düşünmemek kabil mi? Ne kadar uslu ve namuslu bir çocuktu. Evlenmek gayesiyle köylerinden bir kızı kaçırmak istemiş. Sonradan köyün haberi olmuş, Mehmet’in elinden kızı almışlardı. Bana “Vallahi bir tüyüne bile dokunmadım. Birşey yapsaydım neyse… ona acımam da 2,5 yıl Alanya Ağır ceza Mahkemesine indim, çıktım. Beş çift çarık eskittim” diyordu. Mehmet’e mahkeme 18 ay mahkûmiyet vermişti.
Ben böyle hapishaneleri ve orada yatan insanları
düşünürken yanımdan mektep arkadaşlarımdan biri geçti. Selâm verdi, sadece
selâm vermekle kalmadı, durdu. Çok neşeli görünüyordu. Konuştuk. Bana, öyle bir
yere gitmeyeceğimi bildiği için,
“akşam seni bir yere götüreyim mi?” dedi.
Lâf
olsun diye sordum:
— Nereye?
Bana biraz daha
yaklaştı, bir elini omuzuma koyarak anlatmağa başladı:
— Azizim bu akşam yine âlem var, anlıyorsun ya âlem!. Poker âlemi. Ben “galiba poker değil, bekâr âlemi, şeker âlemi var“, dedim.
Bu söz üzerine kayıtsız şartsız öyle bir kahkaha attı ki neredeyse yolda
hareket eden otobüsler duracaktı. “Evet, azizim, bekâr âlemi, şeker
âlemi var.. Oraya ne şeker şeyler geliyor bilsen… O yaşını başını almış, içi
geçmiş heriflerin öyle güzel, genç karıları var ki!...
— Ey bunlardan sana ne? Dedim.
— Sana ne olur mu be.. Sen çocuksun galiba… Bu moruklardan bir kısmı oyuna
meraklıdır. Poker masasına oturur, bir kısmı da koltuklara gömülür, horul horul
uyur, işte sen o zaman bir gör ağabeyini!. Masa başında evvelâ alttan ayaklar
anlaşır. Sonra gözler… Nihayet… Nihayet…
Omuzumu şiddetle bir daha sarstı.
— Nihayet bayanın ruhu sıkılacak, hava almak isteyecektir. Hava almasa
fenalıklar geçirir. Sosyete kadınlarının ayılması, bayılması, fenalıklar
geçirmesi âdettir. Sen bilmezsin bunları. Sen daha öküzün ektiğini yiyorsun.
Balkona çıktık biraz hava aldık mı, zaten orada yatak odaları da hazır ne
fenalık kalır, ne birşey. Onlar içerde uyuyadursun oynayadursun!.. Karılarının
kendilerine çok sadık olduklarından bahsededursunlar!
Eski mektep arkadaşım bunları anlatırken bir elini cebine sokuyor, akşam hayal
ettiği şehvet âlemlerine şimdiden hazırlanıyordu.
— Git ulan, dedim.. Allah belânı vermesin.. İnsanı akşam namazı günaha sokma.
Ayrıldı. Ayrılırken elimi sıkamadı. Çünkü hâlâ bir eli cebinde idi. O gidince
arkasına şöyle bir baktım ve eski günleri düşündüm. Bu çocuk mektep sıralarında
iken çok temiz bir çocuktu. Hattâ idealistti. Şimdi ne olmuş? Nereye gidiyor?
Bu yol nereye çıkar? Mabetsiz şehire… İçki, kadın, kumar, ağız dolusu istifra,
dalga… Sefih ve süflî bir hayat.. Arkadaşıma acıdım. Kim bilir aklı sıra o da
bana acımıştır. Hayatın hiçbir şeyinden tad almıyor, kendisini her şeyden
mahrum ediyor, ömrünü hapishanelerde geçiriyor diye…”
İşte şehirlerimizin hali.
Okuyun, ibret alın ve çocuklarınıza, gençlerinize sahip çıkın.
Aksi takdirde sonumuz yıkım ve hüsrandır.
Selam ve Sabırla… 26.11.2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?