31 Aralık 2024 Salı

İstanbul’dan Yeni Bir Aksa Tufanı Başlayacak

 İstanbul’dan Yeni Bir Aksa Tufanı  Başlayacak

Veysi ERKEN Dr.

“Aksa tufanı” dünyada etki bıraktı ve bırakmaya devam ediyor. ! Ocak 2025 Recep Ayının ilk günü İstanbul’dan Ayasofya’dan, Sultanahmet’ten, Yeni Camiden hareketle Galata Köprüsüne oradan Kudüs’e, Gazze’ye bir tufan başlayacak inşallah.

İsrail denilen Siyonist haçlı kışlasını dağıtacak bir tufan başlayacak inşallah.

Dünyanın bütün iyi insanları ve Müslümanlar, Müslüman kalanlar Kudüs’e, Mescid-i Aksa’ya akacak inşallah.

Dün Ayasofya, Bugün Emevi, Yarın Aksa hürriyetine, Gazze özgürlüğüne kavuşacak Allah’ın nusreti ve yardımıyla.

Aksa tufanı “kanımız AKSA da zafer İslam’ın” anlayışının doğruluğunu teyit etti. Artık mümin Müslüman “Kudüs” ve mazlum coğrafyaların kurtulabileceğine ve tekrar özgürlüklerin kavuşabileceklerine inancı arttı.

Bu önemlidir.

Ve “diri meyyitler”in dirilmesine vesile olacak inşallah. Tufan büyüyecek, bentleri yıkacak, Siyonist ABD, İngiltere, diğer Siyonist yönetimlerle beraber İsrail denilen kışlalarını da yutacak inşallah.

Aksa tufa yeryüzünde küresel intifadaya vesile oldu İstanbul’dan başlayacak tufan özgürlüğe sebep olacak inşallah.

Bugün dünyanın her yerinde “Gazze’deki katliama, soykırıma, vahşete, işgale karşı isyan eden, Gazze’lilerin yanında saf tutmaya çalışan yüz binler oluştu.

Siyonist haçlı düzeninin hâkim olduğu ülkelerin başkentlerinde ve diğer şehirlerinde Gazze’ye destekler arttı. Rachel Corie’ler çoğaldı.

Aksa tufanı İstanbul’da Nuh tufanına evirilecek ve bütün soykırımcıları, başta ABD, İngiltere ve kışlaları olan İsrail’i boğacak inşallah.

Bir diğer etkisi, batılın gücünün yenilmez olduğu hissiyatını ve anlayışını darmadağın etti. Aşılmaz denilen duvarları ve demir kubbeleri yıkıldı, Tümenleri dağıtıldı. Yenilmezlik imajını param parça etti.

Velhasıl küresel uyanışa sebep oldu.

Bizler imtihan dünyasındayız diyoruz.

İmtihan ediliyoruz.

Canımızla, malımızla ve her şeyimizle imtihan ediliyoruz.

İnşallah vicdanlılar galip gelecek ve Gazze, Doğu Türkistan’la birlikte bütün mazlum diyarlar kurtulacak.

Yeter ki, bizler gevşemeyelim.

İstanbul gevşemediğimizi göstermelidir.

Ayette Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz”. Âl-i İmrân- 139

Ayrılmayalım, dayanışma halinde olalım, yardımlaşalım. Ayette “Ey mü'minler! Hepiniz birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Allah'ın size olan şu nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmandınız; derken Allah kalplerinizi kaynaştırdı da O'nun bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Âl-i İmrân- 103

İstanbul kardeş olduğumuzu bir daha gösterecek inşallah.

Selam ve Sabırla… 31.12.2024

 

S. Ahmet Arvasi Fikirleriyle Yaşıyor

 S. Ahmet Arvasi Fikirleriyle Yaşıyor

Veysi ERKEN Dr.

“Asıl ölüm unutulmaktır” diye bir söz vardır. Hakikati ifade eden bir yönü vardır bu sözün.

Unutulan demek eserleri yok olmak demektir. Bu anlamda gerçek ehli iman, irfan ve ilim ehli olanlar kolay kolay unutulmaz ve ölüme terk edilmez. Farabiler, İbn Sinalar, Gazaliler vs buna şahitlik etmektedir.

"Âlimin ölümü âlemin ölümü”dür nazarımızda.

Takvimler 1988 yılının 31 Aralık gününü gösterdiğinde çağımızın Alperenlerinden âlim, muallim, mütefekkir ve mürebbi S.Ahmet Arvasi hocamız vuslata erdi.

Bedenen fani âlemi terk etti. Ama Terekesi olan eserleriyle, sözleriyle yaşıyor ve terekesi sadaka-i cariye hükmünde insanları irşad etmeye devam ediyor biiznillah. Eserleri, tespitleri ve sözleri aynı tazeliğini ve geçerliğini koruyor. Vuslat yıl dönümü münasebetiyle sözlerinden bir seçkiyle baş başa bırakıyoruz ârif olanları.

“Allah’a kul olmak demek, başka hiçbir şeye “kul olmamak” demektir.

İslâmiyet, hiçbir ırkın, kavmin, zümrenin, partinin, ailenin ve şahsın inhisarında değildir. O, Allah’ın dinidir.

Türk devletini yıkmak ve Türk milletini parçalamak isteyen bölücüler yalnız Türklüğe değil, İslam’a da ihanet etmektedirler.

İtikat ve ibadete bid’at katan, İslamiyet’i kendi dar idraklerine göre tamamlamaya kalkan beyinsizler, kendilerine ne ad verirlerse versinler, asla İslam’a hizmet etmemektedirler.

Dinimizin ve milliyetimizin düşmanları, din ve milliyet gibi iki mukaddes varlığımızı birbirine düşman göstermek oyunundan kolay kolay vazgeçeceğe benzemiyor.

Şaşarım insanların haline; geçimi maaştan, şifayı ilaçtan bilirler.

Düşünen insana saygı duyulur, şartlanmış insan saygı değer bulunmaz.

“Ben” sayısız parçacıkları birlik prensibinde tutmaya muvaffak oldukça yaşar.

Batmayacağına inanarak suya bas, yürür gidersin. Mucize yürüyebilmen değil, inanabilmendir.

Varlığımızda, duyularımızda, isyan eden bir prensip vardır. Bu insan zihninin tabiatı icabıdır.

İslam dünyasını esir almak isteyen şer kuvvetlerin ilk hedefi Türk devleti ve Türk milleti olmuştur.

Biz Müslüman Türk üz. Bizi, gelecek asırlarda yine biz olarak temsil edebilecek güçlü kadrolara muhtacız. Kadrolar değişmedikçe, anayasalar, kanunlar, kararnameler ve tüzükler değişse bile bir mana ifade etmez.

 Kesin olarak iman etmişimdir ki, Müslüman Türk milleti ve onun devleti güçlüyse, İslam dünyası da güçlüdür.

Biz zeki doğarız, fakat aklı sonradan kazanırız.

Madde dünyası, kendini çevreleyen yokluk fikrinden kurtulamaz.

Biz yalnız objeleri idrak etmeyiz, bu idrakimizi de idrak ederiz.

Sayılarda anlaşmak kolaydır da, kelimelerde ve kavramlarda anlaşmak zordur.

Ölüm, maddi varlığımızı değil, orijinalliğimizi ve manamızı tehdit etmektedir.

Her halde, tehlikeler ihtiyaçlara, ihtiyaçlar ise istek ve ilgilere vesile olmaktadırlar.

Türk Milletinin hayatî meselesi, tamamen kendinden olan kendini çok seven milli tarihine, milli kültürüne gönülden bağlı ve bu değerlere yabancılaşmamış aydın ve milliyetçi kadrolardır. İşte milli eğitim Türk Milletine daima bunları vermelidir.

Tarihine, kültürüne, bayrağına, devletine ve milletine yabancılaşmış nesiller ve kadrolar teşekkül etmişse, bizi biz yapan milli ve mukaddes değerlerimize alenen tecavüz edilebiliyorsa, devletin ve milletin bütünlüğüne yönelen eylemler pervasızlaşmışsa, bunları sadece sosyal değişmelerin doğal sonuçları olarak yorumlamak mümkün değildir. İhanetle, kendini sosyal değişmenin sancıları ile maskeleyemez.

Bugün yeryüzünde iki sömürgeci “blok” vardır. Bunlardan biri kara renkli “kapitalist emperyalizm”; diğeri ise bütün fraksiyonu ile “kızıl emperyalizm”. Birincisi “çok uluslu şirketlerin” paravanasında, “az gelişmiş veya gelişmekte olan halklara yardım etmek, özgürlük ve uygarlık götürmek” maskesi altında, ikincisi de “ezilen, sömürülen halklara bağımsızlık, özgürlük ve adalet götürmek” maskesi altında,”sınıfsal savaş” sloganı ile “iç savaşlar” çıkarmakta ve “dünya proleterlerinin dayanışması” adı altında işgalini gerçekleştirmektedir.”

Selam ve Sabırla… 31.12.2024

 

 

 

30 Aralık 2024 Pazartesi

Ötsün mü çan?

 Ötsün mü çan?

Veysi ERKEN Dr.

Siyonist haçlı oyunu asla bitmez.

Ta Hz. Muhammed’in s.a.v. risaletinin Medine döneminden beri oyunları, hileleri, desiseleri, münafıklıkları, fücurları, fesad ve fıskları devam ediyor.

Nifak tezgâhı aynı.

Değişen sadece fertler.

Zihniyette farklılık yok, hedefleri değişmez.

İslam’ı ortadan kaldırmak, Müslümanları yok etmek.

Doğuda, Batıda, Kuzeyde güneyle oyun ve tezgâh aynı, senaryo bir figüranlar muhtelif.

Şimdi uyanmak ve uyanık kalmak zamanıdır.

Merhum Mehmet Akif Ersoy şöyle sesleniyordu bir asır öncesinden.

“Artık ey millet-i merhûme, sabâh oldu uyan!

Sana az geldi ezanlar, diye ötsün mü bu çan?

Ne Araplık, ne de Türklük kalacak, aç gözünü!

Dinle Peygamber-i Zîşân´ın İlâhî sözünü.

Türk Arapsız yaşamaz. Kim ki “yaşar” der, delidir!

Arap’ın, Türk ise hem sağ gözü, hem sağ elidir.

Veriniz başbaşa... Zîrâ sonu hüsrân-ı mübin:

Ne Hilâfet kalıyor ortada billâhi, ne din!

“Medeniyyet!” size çoktan beridir diş biliyor;

Evvelâ parçalamak, sonra da yutmak diliyor,

Arnavutlar size ibret olacakken, hâlâ,

Ne bu şûrîde siyâset, ne bu fâsid da´vâ?

Görmüyor gittiği yanlış yolu, zannım, çoğunuz...

Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz!

Bunu benden duyunuz, ben ki, evet, Arnavudum...

Başka bir şey diyemem... İşte perişan yurdum!...”

Milet-i merhume olmamak semalarımızda “çan”ların ötmemesi için şimdi bir olma, birlik olma, dayanışma ve yardımlaşma zamanıdır.

Bir olamazsak Akif’in deyimi ile “Ne Araplık, ne de Türklük kalacak”  aç gözünü

Gözümüzü, kulağımızı, kalbimizi, gönlümüzü ümmet olarak, İslam ümmeti olarak birbirimize açmak ve iyilik üzerinde yardımlaşmak, yarışmak mecburiyetindeyiz.

Kim ezanlar dinmesin, bayrak inmesin, İ’lâyı Kelimetullah için nizam-ı Âlem gerçekleşsin.

Şairlerin ifadeleri tahakkuk etsin.

 Merhum Baki;

Aldın hezâr büt-gedeyi mescid eyledin

Nâkūs yerlerinde okuttun ezanları”

Merhum Hersekli Ârif Hikmet

“Neşr olsa n’ola âleme gülbang-i safâmız

 Nâkūs-ı sanem-hâne-i sevdâda nihânız”

Merhum Süleyman Nazif;

İmâm-ı Âzam’ın âfâk-ı içtihâdında

Eder mücâdele nâkūs ile ezân-ı şerîf”

https://www.lugatim.com/s/N%C3%A2k%C3%BBs

Velhasıl

Merhum Âkif’in mısralarıyla;

Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli

Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.” diyebilelim.

Selam ve Sabırla… 30.12.2024

İsrail Denilen Kışla Dağıtılmalıdır

 İsrail Denilen Kışla Dağıtılmalıdır

Veysi ERKEN Dr.

İsrail Filistin’i, Gazze’yi, Kudüs’ü zindanlara, sednayalara çeviren bir kışladır.

ABD’nin, İngiltere’nin, Fransa’nın, bütün Siyonist yönetimlerin ve işbirlikçilerinin bir kışlasıdır.

İsrail sadece bir kışladır ve dağıtılmalıdır ki, coğrafyamız ve insanlık huzur, sükûn bulsun.

İsrail denilen kışla dağıtılmalıdır ki, Siyonistler topraklarımızdan, vatanımızdan tahliye edilebilsin.

Müslümanlar bir araya gelmek ve İsrail denilen kışlayı ve sahiplerini dağıtmakla, kapatmakla mükelleftir.

Her Müslüman’ın buna katkısı ve yardımı şarttır, farzdır.

Herkes gücü nispetinde sorumludur.

Bilmemiz gereken her “bir”imiz yaptıklarından veya yapabileceklerini yapmamaktan sorumludur.

 Ayette Allah hiçbir kimseyi, gücünün yetmediği bir şeyle yükümlü kılmaz; lehinde olanı da kendi kazandığıdır, aleyhinde olanı da kendi kazandığıdır. Rabbimiz! Unutur veya yanılırsak bizi cezalandırma! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Üstesinden gelemeyeceğimiz şeyleri boynumuza borç kılma! Bizi bağışla, ayıplarımızı ört ve bize rahmetinle muamele buyur! Sen bizim sahibimiz ve yardımcımızsın; artık inkârcı topluluğa karşı bize yardım et! Bakara-286”

Her Müslüman İsrail denilen kışlanın kapatılması, dağıtılması ve Siyonistlerin tahliyesi için katkı verir, cehd ederse Rabbulalemin yardım eder, zaferi nasip ve müyesser kılar.

Siyonist İsrail kışlası kapatılmalıdır ki, Gazze, Filistin, Kudüs zindan olmaktan kurtulsun, insanlar hür topraklar ve şehirler müstakil, bağımsız olsun.

Zindan merhum Necip Fazılın ifadesiyle “Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!” kavuşma ümidi var mı? “Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!” diyor.

Evet.

GAZZE, Filistin, Kudüs topyekûn zindan’a çevrilmiş, şehirler cehenneme İsrail denilen Siyonist kışlada.

Evet. İsrail Siyonist haçlı ve Evanjelik/Hıristiyan Siyonizmcinin bir kışlasıdır. Asla devlet değildir.

Terör örgütünün bir kışlasıdır.

Hâsılı kelam.

İnsanların özgürlüğü,

Ülkelerin bağımsızlığı,

Fertlerin bahtiyarlığı

Ve insanlığın yaşaması için, Siyonist haçlı zihniyetinin “örümcek ağı”ndan ibaret kışlası, İsrail denilen kışla kapatılmalı, Siyonistler Gazze’den, Kudüs’ten ve bütün Filistin’den, topraklarımızdan tahliye edilmeli ve zindanlardaki Müslümanlar azad edilmelidir.

Selam ve Sabırla… 30.12.2024

29 Aralık 2024 Pazar

Ali de bizim Ömer de Bizim

 Ali de bizim Ömer de Bizim         

Veysi ERKEN Dr.

Hz. Muhammed Mustafa’nın s.a.v risaletinin başlangıcından beri münafık, fasık, fettan, facir seciyeliler İslam toplumunun huzurunu ve refahını engellemek, hakkın hâkimiyetini kırmak, adaletin icrasını engellemek için faaliyetlerini sürdürmüşlerdir, tefrika tohumlarını ekmişlerdir, ekmeye devam ediyorlardır.

Bilinmelidir ki her Müslüman Kur’an ve Sünneti yaşamak, onları tefekkür zemini olarak kabul etmek ve yorumlarını buna göre yapmakla mükelleftir.

Muhtelif yorumlar olabilir ancak yorumlar tefrika konusu asla olmamalıdır. Allah; “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız. Âl-i İmrân-103” buyurur.

Yorumlar mezheb, tarikat biçiminde ifade edilebilir.

Ancak mezhep ve tarikatlar asla ana cadde durumunda olan Kur’an ve sünnete aykırı olmamalıdır.

Aykırı olan her yorum, mezheb, meşrep, tarikat, görüş İslam dışıdır.

Olay ve olgulara bu gözle baktığımızda İslam “tevhidi” Siyonist haçlı zihniyeti “tefrika”yı esas aldığını ve Siyonist anlayışın Müslümanlar arasında “tefrika”yı, “bölücülüğü” oluşturmaya çalıştığını görüyoruz.

Suriye’deki gelişmeler üzerine Siyonistlerin Müslümanlar arasında tefrikayı arttırmak için devrede olduklarını, alamet-i farika olan şahsiyetler üzerinden bölücülüğü arttırmaya çalıştıklarını görüyoruz.

Hz. Ali ve Hz. Ömer, Osman, Ebubekir üzerinden tefrikayı arttırmaya çalışıyorlar.

Siyonistlerin bu oyununa asla düşülmemelidir.

Bu oyuna düşenler ancak ve ancak Siyonistlerin piyonu, uşağı olur.

Evet.

Hz. Ali de bizi, Hz. Ömer de, Osman da, Ebubekir de bizim.

Ehl-i Beyt hepimizin.

Mezhebi, meşrebi, tarikatı ne olursa olsun her Müslüman ashabı kiramı sever, sevmekle ve onların yaşadığı İslam’ı yaşamakla mükelleftir.

Zira hepsi tebliğ edilen vahye, Kur’an’a ve Hz. Muhammed’in s.av. sünnetine uygun yaşamaya ve yaşatmaya çalışmışlardır.

Hâsılı kelam.

Ali de bizim Ömer de bizim.

Farklı düşünenler ya kirkorun ya mişonun yolundadır. Onların torunlarıdır. Merhum Ayırım ve bölücülük yapanlar merhum Abdurrahim Karakoç ağabeyimizin ifadesiyle

“İlim adamıyım der, araştır mason çıkar

Dört makale yazmışsa dördü de fason çıkar

Hele bir araştır bak aslını-astarını

 Büyük dedesi Yorgi, babası Mişon çıkar.” cinsindendir.

Unutmayalı şimdi ve her zaman birlik zamanıdır.

Birleşin diyor Abdurrahim Karakoç ağabeyimiz.

“Birleşin ey! Yolları Kur'an'da birleşenler

Birleşin, itikatta, imanda birleşenler

Ayrılık yakışmıyor, bölünmek günah size

Birleşin ey! Secde-i Rahman'da birleşenler.”

Evet.

Secde-i Rahman’da birleşenler için Ali de bir Ömer de bir.

Ali de bizim Ömer de bizim.

Selam ve Sabırla… 29.12.2024

Soykırımların Devamı İçin İran-ABD İşbirliği halinde

 Soykırımların Devamı İçin İran-ABD İşbirliği halinde

Veysi ERKEN Dr.

Tarihi süreç içinde haşhaşiler ile tapınakçılar iç içe olmuşlardır. Dün olduğu gibi bugün de aynı ortak eylemleri devam ediyor.

Afganistan’da olduğu gibi Suriye’deki gelişmeler de bunu bir kere daha teyit etmiş oluyor.

Dün haşhaşilerle tapınakçılar nasıl iç içe idilerse bugün de fetöitler ve İran’daki hâkim yönetim daim olarak Siyonist tapınakçı örgütlerle, devletlerle ve onların kışlalarıyla bir ve beraber olmuşlardır.

Kısaca günümüzün Siyonist örgütleri olan ABD, İngiltere ve kışlaları olan İsrail, fetöist teröristlerle ve İran yönetimleri iç içedir.

Yıllar önce Kurtlar Vadisi dizisindeki bir sahnede bu gerçek işleniş idi.  O konuşmalarda geçen söz konusu sahnede; “Polat Alemdar karakterinin ve karşısındakinin "Bölgede İsrail ile İran'ın adı konmamış bir işbirliği var aslında. İkisi de varlıklarını, birbirlerine olan karşıtlıkları üzerinden sürdürüyor. Tansiyonun düştüğünü hissettikleri an yapay bir kriz yaratıyorlar" diyalogu yer alıyor.  O sahneyi seyretmenizi isterim. https://www.youtube.com/watch?v=_FOZd-8FR7g

Evet.

İran, ABD, İngiltere, kışlaları olan İsrail ve iltisaklıları Suriye’de, Afganistan’da, Filistin’de, Gazze’de, Türkiye’de ve yeryüzünün her yerinde fitne, fücur ve fesat çuvalını beraber sallıyor. Suriye’deki perişanlığın, yıkımın, soykırımız devamını istiyor.

Fare çuvalı teorisini hatırlayalım.

“Mısır’ın bir köyünde tarım mühendisi olarak çalışan bir adam, Kahire’ye gitmek üzere trene bindi. Yanına, köyün yaşlı çiftçilerinden biri oturdu. Mühendis, çiftçinin ayakları arasında bir çuval olduğunu fark etti ve yol boyunca çiftçi, her çeyrek saatte bir çuvalı çevirip içindekileri karıştırıyor, sonra tekrar ayakları arasına yerleştiriyordu.

Bu durum yolculuk boyunca devam etti. Mühendis çiftçinin bu hareketini garipseyerek çuvalın hikâyesini sordu. Çiftçi, “Fareleri ve sıçanları yakalayıp bunları Kahire’deki Ulusal Araştırma Merkezi’ne satıyorum; orada laboratuar deneylerinde kullanılıyorlar” dedi.

Mühendis, “Peki bu çuvalı neden sürekli çevirip sallıyorsun?” diye sordu. Çiftçi, “Bu çuval fareler ve sıçanlarla dolu, eğer çuvalı çeyrek saatten fazla sallamaz ve çevirmezsem fareler ve sıçanlar rahatlayacak ve yerleşecekler. Bu durumda, onların gerginlikleri azalacak ve çuvalı kemirip delmeye başlayacaklar.

Bu yüzden onların korku ve gerginliklerini artırmak için her çeyrek saatte bir çuvalı sallıyorum. Böylece birbirleriyle çatışırlar, içgüdülerine kapılırlar ve çuvalı unuturlar, ta ki Araştırma Merkezi’ne varana kadar” dedi.

Bu teoriyi Suriye’de uyguluyorlar.

Suriye’deki olumlu gelişmeyi durdurmak için olursa şer ittifakı olan ABD, İngiltere, İran ve kışlaları olan İsrail harekete geçmiş durumda.  

Suriye’de fitne, fücur ve fesat çuvalını birlikte sallıyor, soykırım, vahşet, işgal, katliam, sürgünlerin devamını sağlamaya çalışıyor.

Bu durumdan kurtulmak ve Suriye’de huzur, birlik ve refahı sağlamak için fitne çuvalını ellerinde tutanların, ABD’nin, İngiltere’nin, Fransa’nın, İran’ın ve kışlaları İsrail’in ellerini kırmak gerekir.

Türkiye’nin, Suriye’nin ve bütün dünyanın rahatı ve huzuru için gerektirmektedir.

Unutulmamalıdır ki, Bir LEŞ miş M illetler çuvalı sallayan şer ellerin maşasıdır.

Artık birlik zamanıdır diyoruz. İyi insanlar ve yönetimler bir araya gelip bu illetlerden, ABD, İngiltere, İran ve bütün fitne, fücur ve fesat kaynaklarından kurtulmalıdır.

Hakkın ve adaletin hâkimiyeti için gereklidir.

Huzur için Türkiye öncü olmalıdır.

Selam ve Sabırla… 29.12.2024

Sûreti Güzel Olanın Siyreti Güzel Olur

Sûreti Güzel Olanın Siyreti Güzel Olur

Veysi ERKEN Dr.

Talim ve Terbiye (eğitim) sürecinin en önemli unsurlarından birisi mürebbiler ve muallimlerdir. (öğretmenler)

Talim ve terbiye faaliyetlerine bu nazardan bakıldığında öğretmenlerin bazı niteliklere/ vasıflara sahip olması gerekir.

Geçmişte öğretmen adayında aranılan vasıfların başında “sûret” ve “siyret” olurdu.

Bu sebepledir ki geçmişte muallim ve mürebbi seçiminde “sûreti güzel olanın siyreti güzel olur” ifadesi ilke haline getirilmiş idi.

Ehemmiyetini koruyan bu ilkeyi  “dost”, “arkadaş”, “öğretmen” seçen herkesin dikkate alması gerekir.

“Sûret” ve “Siyret” birbirinin mütemmim cüzleridir. Aralarında sağlam bir bağ vardır.

“Sûret” ile “siyret” münasebeti şu şekilde ortaya konulmaktadır.

*“Kişinin sûreti (yani huyu, ahlakı, ameli, tutumu, tavrı münasebeti, davranışı, hulasa topyekûn dış görünüşü) siretinin (yani niyetinin, fikrinin, emelinin, hedefinin, maksadının, hulasa topyekûn derunî âleminin) dışa yansıması, aynası ve aynısıdır. Nitekim –istisna hariç- çok defa müstekreh bir sûret sahibinin iç dünyasının harap ve berbat, manevi zevk ve lezzetlerden mahrum, beyninin enfusî ve şeytanî düşüncelerle muallel ve meşbu bulunduğu müşahede edilmiştir. Bunun aksine latif sima sahibinin iç âleminin mamur ve müsellem, ulvî lezzet ve zaika ile memlu, dimağının merğub ve makbul fikirlerle meşgul ve mahmul olduğuna şahit olunmuştur. S.82.”

Peki.

İnsanlar suretlerinden nasıl anlaşılıyor?

Günümüzde “yüz/ sima okuma Teknikleri”nden bahsediliyor.

İnsanın “sûret”inden anlaşılması kolay mı?

Bir yönüyle kolaydır?

Zira Sûret çehreye, simaya da, konuşmaya da yansır.

Ayetlerde yansına şu şekilde ifade edilir. “İffet ve hayâları sebebiyle halktan bir talepte bulunmadıklarından câhiller onları zengin zanneder. Sen ise onları sîmâlarından tanırsın. Hele yüzsüzlük edip de insanlardan ısrarla bir şey istemezler. Bakara-273”

“Eğer dileseydik, Biz onları sana gösterirdik; sen de onları yüzlerinden/ simalarından tanırdın. And olsun ki sen, onları konuşmalarından da tanırsın; Allah işlediklerinizi bilir. Muhammed-30”

“Secdenin tesiriyle yüzlerine simaları oturmuştur. Fetih-29”

Hâsılı kelam.

Bir yönüyle insanın mahiyetini, onu o yapan, kişiliğini inşa eden, hal ve gidişini belirleyen “sûret” ve “siyret” hayatımızı şekillendirmesi gereken ehemmiyetli bir ilke olarak göz önünde bulundurulması bir zorunluluktur.

Bilhassa öğretmen seçimi ve tayininde vazgeçilmez bir zarurettir. Çünkü sûreti ve siyreti bozuk olanlar “kem âlât” hükmündedir.

Kem âlât ile kemâlât olmaz. Kamil insan yetiştirilmez, yetiştirilemez.

*Gevaş Müftüsü Şeyh Seyyid Ali İhsan Arvas,  Hazırlayan Takyeddin Zahid Arvas, Kutupyıldızı Yayınları, İstanbul-2020.

 

28 Aralık 2024 Cumartesi

Tefekkür Ederken(!) Unuttuklarımız

 Tefekkür Ederken(!) Unuttuklarımız

Veysi ERKEN Dr.

Ressam Alex Kanevsky şöyle bir tespitte bulunmuş.

“İNSANOĞLU BİR GÜN;

* Virgülü kaybetti. Söyledikleri birbirine karıştı.

* Noktayı kaybetti. Düşünceleri uzadı gitti, ayıramadı onları.

* Ünlem işaretini kaybetti. Bir günde sevincini, öfkesini tüm duygularını kaybetti.

* Soru işaretini kaybetti Başka bir gün;  soru sormayı unuttu, her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.

*İki noktayı kaybettiğinde de hiç bir açıklama yapamadı. Hayatının sonuna geldiğinde elinde;

* Tırnak işareti kalmıştı ve

"İçinde başkalarını düşünceleri vardı."

Evet.

Kayıplar çoktur.

Nesiller kuşaklara dönüşmüş.

Tefekkür, tezekkür, tedebbür sıfıra doğru hızla kayıyor. Teallum muhteviyatını kaybetmiş, tefekkürde terkib ve tahlil yok.

Elde kalan tırnak işareti.

Onun içini de bize “idol/put” sunulanların yaşayışları, tarzları, giyinişleri, sahte gülücük ve sevinçleri doldurmakta.

Hal ve gidiş, seyr'u sülukumuz iyiye, doğruya, güzele değil maalesef.

Bindik, bindirildik bir alamete, gidiyoruz kıyamete.

Her şeye rağmen ümitliğiz.

Çünkü “De ki (Allah şöyle buyuruyor): “Ey kendi aleyhlerine olarak günahta haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Zümer-53” buyrulur.

Hâsılı kelam.

Duamız şudur.

Akıbetimiz hayr ola…

Selam ve Sabırla… 28.12.2024



 

İtimadını Kaybeden Mevcut Na Mevcut Olur*

 İtimadını Kaybeden Mevcut Na Mevcut Olur*

Veysi ERKEN Dr.

“Şu hükmü kim inkâr edebilir?

Şahsî veya umumî her tekevvün, her oluşum, her ihdas, idamesini itibarına ve itimadına borçludur. İtibarını ve itimadını kaybeden her mevcut sonunda namevcut olur. Aksine itibarını ve itimadını muhafaza edebilen her mevcut çok uzun zamanlar boyunca hayatiyetini ve haysiyetini devam ettirir. İşbu hakikat insandan eşyaya kadar bütün mahlûkata şamildir. Hakeminden hâkimine, aşçısından avcısına, bakanından bakmayanına kadar herkes; masasından kasasına, sobasından robasına, bıçağından uçağına her eşya; imarlıktan mimarlığa, kalfalıktan kaptanlığa, işçilikten dişçiliğe her meslek, marketten şirkete, postaneden pastaneye, mescitten meclise her kurum itibarını kaybettiği an zeval çukuruna düşme şansını elde etmiş olur. S.62”

İtibar ve itimad, değer ve güven ortadan kalktı mı o oluşum, tekevvün, ihdas zeval bulmaya ve yok olmaya başlar.

Fıtratın gereğidir zeval bulma.

İtibarını ve itimadını kaybeden toplumların zeval bulacağını Allah bizlere bildiriyor.

Toplum imtihanı kaybeder ve kendini değiştirmeye başlarsa yokluğa ve zevale yönelir.

Ayetlerde: “Bu böyle olmuştur; çünkü Allah, bir topluluğa lütfettiği nimetini, onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmez ve Allah her şeyi işitip bilmektedir. Enfal-53”

 “Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez. Allah herhangi bir toplumun başına bir kötülük gelmesini diledi mi, artık onun geri çevrilmesi mümkün değildir. Onların Allah’tan başka yardımcıları da bulunmaz. Ra’d-11”

Hâsılı kelam.

İmtihanı başaramayan ve kendini değiştiren, oluş gayesini yitiren her oluşumun mukadderatı bellidir.

Zeval.

Zeval kaçınılmazdır.

Teşekkül ediliş amacına uygun davranmayan her parti, dernek, sendika, tarikat, cemaat, fırka, içtimaî yapı zevali hak eder.

Toplumların ve oluşumların zevali azgınlaşan yöneticileri marifetiyle oluşur. Ayette, “Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde oranın şımarmış yöneticilerine (iyiye yönlendirici) emirler veririz; onlar ise orada günah işlemeye devam ederler, sonuçta o ülke helâke müstahak olur, biz de oranın altını üstüne getiririz. Nûh’tan sonraki nesillerden nicelerini helâk ettik. Kullarının günahlarını bilip görmede rabbin yeterlidir. İsrâ 16-17” ayetleriyle helak izah edilir.

Ayetin ışığında denilebilir ki oluşumlar, cemiyetler, umumiyetle meliklerinin/yöneticilerinin dini üzeredirler. Meliklerin gidişatı, dünya görüşleri, tercihleri, değer yargıları, tabi olanlarına da yansımaktadır. “Ennâsü alâ dîn-i mülûkihim: İnsanlar meliklerinin dini üzeredir” hadis-i şerifi bunu ifade etmektedir. Dolayısıyla itibar ve itimad kaybı da meliklerle başlar.

Özetle, temennimiz ve duamız bütün oluşumlarımız, ihdas edilen umumi yapılarımız Allah’ın rızasını kazanma gayesine matuf bir şekilde tekevvün ettirilmesi ve bu amaç doğrultusunda itibarını ve itimadını muhafaza ederek zail olmamalarıdır.

Bizler, “Şahsî veya umumî her tekevvün, her oluşum, her ihdas, idamesini itibarına ve itimadına borçludur. İtibarını ve itimadını kaybeden her mevcut sonunda namevcut olur. Aksine itibarını ve itimadını muhafaza edebilen her mevcut çok uzun zamanlar boyunca hayatiyetini ve haysiyetini devam ettirir” hükmünün cari olduğuna inanıyoruz.

Selam ve Sabırla… 28.12.2024

*Gevaş Müftüsü Şeyh Seyyid Ali İhsan Arvas,  Hazırlayan Takyeddin Zahid Arvas, Kutupyıldızı Yayınları, İstanbul-2020.

27 Aralık 2024 Cuma

TAK’ın, (Türk, Arab, Kürt) Ümmetin Birliği

 TAK’ın,  (Türk, Arab, Kürt) Ümmetin Birliği

Veysi ERKEN Dr.

TAK, gür,  tok ses demektir. TAK İslam’ın sadasıdır. İslam’ın, İslam ümmetinin “Gür” sadasıdır.

TAK ümmetin birliğidir. Tefrikanın ortadan kaldırılmasıdır.

TAK Secde-i rahmanda tevhidin sağlanmasıdır. Merhum Abdurrahim Karakoç;

“Birleşin ey! Yolları Kur'an'da birleşenler

Birleşin, itikatta, imanda birleşenler

Ayrılık yakışmıyor, bölünmek günah size

Birleşin ey! Secde-i Rahman'da birleşenler.

Diyordu, bize ayrılık ve tefrika yakışmıyor.

Allah “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız. Âl-i İmran-103” diye buyurur.

Birlik ve tevhidin farziyetini, ümmet bilincini Erdoğan şöyle dile getiriyor. "Biz bu kadim coğrafyada, Türk'üyle Kürt'üyle Arap'ıyla Sünni'siyle Alevi'siyle velhasıl tüm farklılıklarımızla inşallah kıyamete kadar birlikte yaşayacağız. İttihadımız itikadımızdan gelir, insanlığımızdan gelir. Bunun için bizim teröre asla müsamahamız yoktur." diye konuştu

https://www.iletisim.gov.tr/turkce/haberler/detay/cumhurbaskani-erdogan-partisinin-mardin-mitinginde-konustu

Evet.

Bu coğrafyada TAK ağırlıktadır.

TAK bir ve beraber olduğu müddetçe Siyonist haçlı zihniyetinin oyunları bozulacak, piyonları ve uşakları kahrolacak, kışlaları olan İsrail kapatılacak, İslam ümmeti ve yeryüzünün bütün mazlumları huzura kavuşacak inşallah.

Şimdi birlik zamanıdır.

Şimdi Türk, Arab, Kürt denile İslam anasırı arasında birliğin, beraberliğin, kardeşliğin sağlanması, ümmet şuurunun ihya edilmesinin zamanıdır.

Şimdi TAK zamanıdır.

Selam ve Sabırla… 27.12.2024

 

Fantom( Hayalet) Ağrısı ve Gazze

 Fantom( Hayalet) Ağrısı ve Gazze

Veysi ERKEN Dr.

Yeni bir ağrı tipi keşfedildi.

Adına fantom ağrısı deniliyor. Bir nevi hayalet ağrı.

Fantom ağrısı şu şekilde ifade edilir. “Vücuttan bir uzvun kesilmesinden sonra sanki kesilen uzuv yerinde duruyor ve ağrımaya devam ediyormuş gibi ağrı hissedilmesidir. Genellikle kol veya bacak kesilmelerinden sonra ortaya çıkar. Ancak memenin, gözün ya da son bağırsağın çıkarıldığı operasyonlardan sonra da görülebilir. Ayrıca fantom ağrısı doğuştan kolu ya da bacağı olmayanlarda da ortaya çıkabilmektedir.”

Bu ağrı “kalb” ve “beyin” arasındaki ilişkiyle de izah edilir. Kalbin içinde küçük bir beyin varmış aynı zamanda “Kalbin sadece beyinden gelen vagus siniri ile uyarılan ve kontrol edilen bir organ değil, aynı zamanda kendi beyni olacak şekilde lokal sinir ağına da sahip bir organ dokusuna sahip olduğu görüldü. https://www.saglikiletisimplatformu.com/tr/article/desc/68420/kalbimizin-beyni-var-mi.html

Tabii ki tababet ile bilgim azdır.

Ama bu kavramlardan hareketle şunu söyleyebilirim ve bunun gerçekliğine inanıyorum.

Müslüman kalbiyle ve beyniyle İslam ümmetini ve mazlumları bir bütün beden olarak görür.

Ümmet denilen vücudun bir parçası koparıldığı, yok edildiği, soykırıma ve işgale uğratıldığında “fantom” ağrısı kendisinde belirir, aynı acıyı duyar ve yaşar.

Gazze’nin, Filistin’in, Doğu Türkistan’ın, Arakan’ın, Afrika, Amerika veya dünyanın her yerindeki zulmün, soykırımın, işgalin, kırımın ızdarabını her mümin Müslüman hisseder, acı duyar.

Ümmetin ızdırabını hissetme hakikatini Hz. Muhammed Mustafa s.a.v asırlar öncesinden bizlere bildirmiştir. Numân İbni Beşir radıyallahu anhümâ’ dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”  Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66 https://www.islamveihsan.com/muminler-bir-vucudun-azalari-gibidir-hadisi.html

Gazze’nin, Filistin’in, Doğu Türkistan’ın, Arakan’ın, Afrika, Amerika veya dünyanın her yerindeki zulmün, soykırımın, işgalin, kırımın ızdarabını hissetmeyen, acısını duymayan, kalbi ürpermeyen kişi mümin değildir denilebilir.

Adına ne denirse densin.

İster fantom, ister hayalet ağrı denilsin fark etmez.

Her mümin Müslüman fıtratı gereği ümmetin ızdırabını gönlünde hisseder, kalbinde duyar, beyninde yaşar ve mazlumlara yardım etmeye, tedaviye çalışır.

Gücü nispetinde Cehd ve cihad eder.

Selam ve Sabırla… 27.12.2024