Bir Gün Geri Döneceğiz
Veysi ERKEN Dr.
Evet.
“Bir gün geri döneceğiz” hakikatine inanıyoruz.
Yeter ki, Allah’ın rızasına uygun yaşamaya cehd ve gayret edelim. Kur’an’da emredilenlere göre yaşayıp Müslüman olalım. Ayette “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız. Âl-i İmrân-103 buyrulur. Ayette ifade edildiği gibi Kur’an’a sarılır ve yaşarsak elbette bir gün geri döneceğiz.
Çünkü bizler nefsimizin aleyhine aşırı gitsek bile Allah’ın rahmetinden asla ümidimizi kesmeyiz. Ayette “De ki (Allah şöyle buyuruyor): “Ey kendi aleyhlerine olarak günahta haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah (dilerse) bütün günahları bağışlar; doğrusu O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. Zümer-53”
Onun için dua ediyoruz.
'”La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim” duası bizim içindir. İnanıyoruz güç ve kuvvet, sadece Yüce ve Büyük olan Allah'ın yardımıyla elde edilir.
Güç ve kuvvetinin kendinden menkul olduğunu zanneden bireylerin ve toplumların nasıl helak olduklarını ibretle okuyoruz, Allah ayetlerinde bu gerçeği dile getiriyor. “Onlara, misal olarak şu iki adamı anlat: Bunlardan birine iki üzüm bağı vermiş, her ikisinin de etrafını hurmalarla donatmış, aralarında da ekin bitirmiştik. Bağların ikisi de yemişlerini verip hiçbir ürünü eksik bırakmamışlardı. İki bağın arasından bir de ırmak akıtmıştık. Böylece adamın bol ürünü oluyordu. Bu yüzden arkadaşıyla konuşurken ona şöyle dedi: “Benim malım seninkinden daha çok; insan sayısı olarak da daha güçlüyüm.” Böyle bir böbürlenme içinde kendine kötülük ederek bağına girdi ve şöyle dedi: “Bunun hiçbir zaman yok olacağını sanmam. Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Rabbimin huzuruna götürülürsem bile, hiç şüphem yok ki, orada bunun yerine daha iyisini bulurum.”
Kendisiyle konuşmakta olan arkadaşı ona hitaben, “Yoksa sen” dedi, “Seni topraktan, sonra nutfeden (sperm) yaratan, daha sonra seni bir adam biçimine sokan Allah’a da mı inanmıyorsun?” Hâlbuki O Allah benim rabbimdir ve ben rabbime hiçbir şeyi ortak koşmam. Keşke bağına girdiğinde, ‘Mâşallah! Güç yalnız Allah’ındır’ deseydin! Eğer malca ve evlâtça beni kendinden güçsüz görüyorsan, ben de rabbimin, senin bağından daha iyisini bana vereceğini umuyorum. Allah senin bağına gökten âfetler gönderir de bağ boş ve kaygan bir zemin haline gelebilir. Yahut bağının suyu dibe çekilir de bir daha onu aramaya bile gücün yetmez. Çok geçmeden adamın ürünleri (felâketlerle) kuşatıldı. Sahibi, çardakları yere çökmüş haldeki bağı uğruna yaptığı masraflardan ötürü çırpınmaya başladı. Ah, diyordu, “Keşke ben rabbime hiçbir şeyi ortak koşmamış olsaydım!” Ona Allah’tan başka yardım edecek yandaşları da yoktu; kendisi de (bu felâkete) engel olamadı. İşte burada yardım ve dostluk, Hak olan Allah’a mahsustur. Mükâfatı en iyi olan O, en güzel âkıbeti veren yine O’dur. Kehf, 32-44”
Evet.
Yüzyıl öncesinde kale duvarlarında yazıldığı gibi “inne raciine ya hu” diyerek, Allah’a iltica ederek, O’nun adını yüceltmeye çalışarak ve ümidimizi kesmeyerek bir gün döneceğiz ve Siyonistlerin güçlerini bertaraf edeceğiz biiznillah.
“Nasrun minellahi ve fethun karib.”
Selam ve Sabırla… 03.12. 2024.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?