9 Nisan 2025 Çarşamba

Türkiye’yi Boykot Edenleri Boykot Etmek Şarttır

 Türkiye’yi Boykot Edenleri Boykot Etmek Şarttır

Veysi ERKEN Dr.

Yeryüzünü kana bulayan, kandan, kinden, nefretten ve sömürüden beslenen Siyonist haçlı zihniyetinin “Küresel Haydutları” ülkemize karşı yeniden bir cephe açtılar. Aparatları ve uşaklarını devreye soktular. Özeti şudur.

Türkiye’yi boykot edin, Türkiye’yi çökertin.

Boykot cephesi BODOSLAMA açılmıştır. Günümüzün Yakup Cemilleri kullanılmıştır, kullanılmaktadır.

Bu cephe her alanda bilhassa Ekonomide açılmıştır, gençler sokağa sürülmüştür.

Temel hedefleri ülkemize ve mazlum dünyaya diz çökertmektir.

Küresel Siyonist haçlı zihniyetinin haydutları biliyorlar ki, Türkiye, İslam ve Mazlum coğrafyaların KALBİ ve BEYNİ durumundadır. Bu asırlardır hep bu şekilde bilinir.

Siyonist haçlı zihniyetinin Küresel Haydutları bu coğrafyaları tamamen sömürgeleştirerek yok etmenin yolunun Türkiye’yi güçsüzleştirmek ve dağıtmaktan geçtiğini biliyorlar.

Tabi ki, bu alçak zihniyetin tezahürleri ve saldırıları yeni değildir. Yolsuzluk, rüşvet, irtikâp soruşturmaları ve tutuklamalar bahane edilmiştir.

Haçlı seferlerinin başlangıcından beri haydutların niyet ve gayeleri aynıdır.

Osmanlı döneminin son bulmasıyla Asya ve Afrika’da oluşturulan sömürü çarkı bunun göstergesidir.

Küresel haydutlar her şeyi istiyorlar. Bir kurgu makalenin diliyle “Dünyayı ve Yüzde Beşini istiyorlar”

Bunun için Türkiye’yi hedef seçmiş ve piyonlarını piyasaya sürmüş durumdadırlar. Son kalkışma bunun devamıdır.

Unutulmamalıdır ki, bu savaş piyon, uşak ve köle örgütler ile taşeron bireylerle yürütülmektedir.

Coğrafyamızdaki bütün vahşi ve katil örgütleri kurduran, finanse eden ve maşa olarak kullanan hep küresel haydutlar olmuşlardır.

Birleşmiş Milletler adı ile oluşturulan çatı örgüt ve buna bağlı birimler de bu zihniyetin örgütleridir.

Aziz dostlar, Küresel haydutlar “Hayır Diyen Bir Türkiye” ve İslam Coğrafyası istemiyorlar. Önlerinde diz çöken bir ülke ve lidercikler arzuluyorlar. Kudurmuşlukları Türkiye’nin HAYIR demesindendir.

Türkiye’yi bunun için boykot etmeye, çökertmeye çalıştılar.

Ekonomik savaş bunun için devreye sokulmuş ve piyonlar piyasaya sürülmüştür.

Bu savaşı kazanabilir miyiz?

Elbette.

İnanıyoruz ve cenabı Allah’a güveniyoruz.

Biz Allah’ın emrettiği şekilde hayatımızı kurgularsak başaramayacağımız bir şey, kazanamayacağımız bir zafer yoktur.

Allah Say (çaba, gayret, üretim, çalışma, direnç) ediniz diyor. Çabalayın ve üretin diye yol gösteriyor.

Mel’unları, boykotçuları hayatınızdan çıkarın diyor.

Şeytanların peşinde gitmeyin buyuruyor.

Şimdi üretimi arttırma, her şeyi yerlileştirme, bağımsızlaştırma zamanıdır. Boykotçuları boykot etme zamanıdır.

Esasında insanımızın kısa sürede üretemeyeceği bir şey yoktur.

1974 ambargosundan sonra kurulan ASELSAN, aspilsan, roketsan ve devamları ortadadır.

İHAlar, SİHAlar, Altaylar ve diğer yerli üretimler gururumuzdur.

Bu üretim merkezleri yerli zannedilen işbirlikçi piyonlar marifetiyle engellenmeseydi bugün Türkiye her alandaki üretimde dünyanın merkezi olurdu.

Evet, ekonomik savaşı kazanmak için üretim ile birlikte boykotçuları da boykot etmek şarttır.

Ülkemize karşı haydutlar tarafından yürütülen bu savaşı kazanmak için BOYKOT gerekir.

Yakup Cemilleri tasfiye etmek gerekir.

Haydi, dostlar, Allah’ın dışında kimseye eğilmeyen, secde etmeyen başlar.

Direnişe ve dirilişe yol alalım.

Üretim, tasarruf ve boykotçuları boykot etmekle bu savaşı kazanalım.

Bilinmelidir ki, zafer Allah’a inanan, gevşemeyen ve direnenlerindir.

Zafer “Allah’a dayan, Say’e sarıl, hikmet’e ram ol, yol varsa budur. Bilmiyorum başka çıkar yol” diyenlerindir.

Selam ve Sabırla… 09.04.2025

Politika- Parti

 Politika- Parti

Veysi ERKEN Dr.

Siyaset kavramı yönetme, işi görme anlamına gelir. Bunun için “siyaset”i idare etme sanatı biçiminde tanımlamak mümkündür.

İdare de aynı zamanda “el değiştirme” “tedvir”, döndürme, çevirme, ilgili kısımları birbiriyle tesanüt haline getirme anlamında kullanılır.

“Parti” kavramı İngilizcede “parça, kısım” anlamına gelir.

Batı/batıl zihniyet parçalayıcı olduğundan “siyaset” yerine “poltika”yı kabullenir.

Politika  “poli” ve” tika” kelimelerinden oluştuğu ifade edilir. “Poli” çok, “tika” ise İngilizcede pek çok anlamda kullanıldığı gibi “maske” anlamında da kullanılır. https://www.seslisozluk.net/tika-nedir-ne-demek/

“Politika” genel anlamda yalan dolan üzerine inşa edilir. Bizim değerler sisteminde “siyaset” yönetme sanatını, iş görme, tedvir manalarına geldiğinden “ahlakî” ilkelere dayanması bir zorunluluktur.

Bizim inancımıza göre Yönetici olarak vazife ifa edenler idari faaliyetlerinde ahlaklı olmak mecburiyetindedir. Aksi takdirde politikleşirler. Yönettikleri alanın parçalanmasına, bozulmasına ve çürümesine vesile olurlar.

Siyaset ayetlerde ifade edildiği gibi “hayırda yarışmak”, “iyilik üzere yardımlaşmak” ve “tefrika” üzerine inşa edilmemeyi gerektirir.

Buradan hareketle şu tespitte bulunabiliriz.

Politika ayrıştırıcı, tefrikacı, parçalayıcı, siyaset ise birleştirici, tevhidçidir.

Bunun için diyoruz ki, ülkelerde siyaset yapılmalı politikadan uzak durulmalıdır.

Maalesef ülkemizde bir asır, bir buçuk asır önce  “fırka”laşma sürecine girmiş, sokulmuş ve parçalanma sürecine girmiştir.

0n sene içinde (1908-1918) ülke fırkalaşma ile yerle yeksan edilmiştir. Politik süreç STK zannettiğimiz (parti, dernek, sendika, vakıf vs.) yerlerde de hâkimdir maalesef.

Günümüze baktığımızda bu manzarayı görebiliyoruz.

160 küsur parti, binlerce aynı amaca hizmet ettiğini sanan dernekler, vakıflar bunun nişanelerinden biridir.

Siyaset ortak hareket etmeyi, amaca yönelmeyi gerektirirken, politika ayrışmayı, bölünmeyi, husumeti gerektirmektedir.

Tabir yerinde ise küsen yeni bir dernek, yeni bir parti kuruyor, kendini “baş” ilan ediyor.

Bu durum ülke geneline yayıldığı oranda zarar ve ziyan büyüyor.

Yazık diyorum.

Hem de çok yazık.

Yıllarca beraber olduklarının yanlışlıklarını ortak görev yaptıkları zamanlarda değil de yönetimden ayrıldıkları, ayrılmak durumunda kaldıkları, parti değiştirdikleri, aday gösterilmedikleri zamanlarda dile getirmeleri “siyaset”çi değil de “politika”cı olduklarının tipik bir göstergesidir.

Bu durum ahlaki ve değerler sistemi açısından çürümüşlüktür, parçalanmışlıktır, bölünmüşlüktür.

Bu durum “dava Şuuru”nun olmadığını, menfaat, makam veya başka bir sebeple her değerin yok sayabileceğinin göstergesidir.

Esasında “siyaset”ten uzaklaşıp “poltika”ya saplananlara şu soruyu sormak gerekir.

Yıllarca beraber olduğunuz kişi veya kişilerin yanlış icraatlarına neden ortak oldunuz? İcraatın içinde iken neden ses çıkarmadınız?

Sizin için makamlar yanlışlara göz yumma yeri midir?

İcraatlar sizi rahatsız ediyor idiyse neden görevde olduğunuz dönemde bunları ifşa edip gereğini yapmadınız. Merhum Mehmet Akif’in ifadesiyle “Hiç olmazsa yanımdan kovarım” tavrını neden sergilemediniz veya istifa etmediniz.

Yanlış icraatta vebaliniz yok mudur?

Şayet icraatlar doğru idiyse bugün neden konuşuyorsunuz?

Sizi konuşturan bir yer mi var?

Siyasi tecrübelerim şunu göstermiştir ki, yönetimde bulunduğu dönemde sessiz kalanların sonraki konuşmaları ahlakî ve samimi değildir.

İslamî anlamda makamlar, mevkiler ve görevler yanlışlıkların sessizce geçiştirileceği yerler değildir ve olmamalıdır.

Makamlar “haksızlık ve yanlışlık karşısında susma” yeri değil ve olmamalıdır.

Yanlışını kılıçlarımızla düzeltiriz inancına sahip olanlar yanlışların ortağı olmamalıdır ve olamaz.

“Bayrağı zamanında ve yerine dikmek gerekir” anlayışı doğru zamanda yanlışa karşı çıkmayı ve doğruyu savunmayı gerektirir.

Siyasetçi Akif’in tabiriyle;

“Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım

Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu” diyebilmesi gerekir.

Politikacılığa terfi edenler tövbe etmeleri gerekir.

Esasında hepimizin her gün tövbe etmemiz gerekir.

Bir müminin yapması gereken budur.

Selam ve Sabırla… 09.04.2025

8 Nisan 2025 Salı

Komitacılık, cuntacılık ve Günümüzün Yakup Cemilleri

 Komitacılık, cuntacılık ve Günümüzün Yakup Cemilleri

Veysi Erken Dr.

Tarihimizde en önemli ve etkili cuntacılık faaliyeti kendilerini “Jöntürk” olarak nitelendiren tayfanın faaliyetidir. Cunta “Bir ülkede yönetime silah zoruyla el koyan kimselerden oluşan kurul” https://sozluk.gov.tr/ demek olup Jöntürkler bunun için Paris’te toplanıp faaliyete geçmiş, yerli olmayanlardan müteşekkil bir yapıdır. Akabinde “İttihat ve Terakki” oluşturularak “komitacılık” düzeniyle ülke yönetimi ele geçirilmiştir.

Komitacı; Siyasi bir amaca ulaşmak için silahlı mücadele eden gizli topluluk veya örgüte bağlı kimse” https://sozluk.gov.tr/ demek olup İT bunlardan oluşmuştur.

Maalesef İttihat ve Terakki Osmanlıyı dağıtan bir yapıdır ve elemanlarının bir kısmı tamamen Siyonist haçlı zihniyetinin kölesi, piyonu, taşeronu olmuştur.

İttihatçıların içinde yabancılarla, düşmanla işbirliği yapanlar fazla olmakla birlikte Yakup Cemil bir örnek olarak zikredilir.

“Meşhur İttihatçılardan Yakup Cemil Bey, I. Dünya Savaşı yıllarında İngiltere ile münferit bir barış antlaşması yapılmasını savunduğu ve bu fikrini gerçekleştirmek üzere İttihatçı hükümete karşı bir darbe organize ettiği gerekçeleriyle tutuklanmış ve idam edilmişti.” https://dergipark.org.tr/tr/pub/ataunitaed/issue/60071/866793 diye tarihe not düşüldü.

Esasında tarih ibret alınmak için okunmalıdır.

Aksi takdirde olgular tekrar olur.

Merhum Mehmet Akif:

“Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!

Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?

"Tarih"i  "tekerrür"  diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” diyordu.

İbret alınsaydı bugünlerde Yakup Cemiller ortaya çıkmazdı diye düşünüyorum.

Maalesef ülkesini Siyonist haçlı zihniyetinin elemanlarına, işgalci yönetimlerine pervasız bir şekilde şikâyet eden, onlardan medet uman türedi Yakup Cemiller ortaya çıkmıştır.

Cuntacılık ve komitacılık geleneğini sürdürmeye çalışan Türkiye’yi dağıtmayı marifet gören zihniyet varlığını sürdürebilmektedir.

Bunların iplerini tutan eller milletimizin düşmanlarıdır.

Tabii ki asıl sorulması gereken soru şudur.

Yeni yetme Yakup Cemiller hangi eğitim sisteminin mahsulüdür.

Nerede hata yaptık ve yapıyoruz ki içimizden devşirilip Yakup Cemiller yetiştirilebiliyor.

Bu soru doğru cevaplandırılıp, tedbirler alınmazsa içimizden devşirilip Yakup Cemilleştirilecekler her zaman olur.

Tarih ibret alınmak ve aynı hatalara düşülmemek için nesillere, bilhassa genç nesillere okutulmalıdır ki aslımıza ve asaletimize kavuşabilelim.

Aksi takdirde Atilla İlhan’ın ifadesiyle “Türkiye’nin bir hain kontenjanı var, bu nüfusun % 10’udur” -“Türk aydını, Batı’nın manevi ajanıdır” -“Batı diye bir şey yoktur. Bu hayâli bir kavramdır.” -“Türkiye’de basın Türk değildir” https://x.com/mhulkicevizoglu/status/1272537730459807744?lang=bg ifadesi doğrulanmış ve içimizde her zaman yüzde on hain oluşturulabilir. Yakup Cemiller devşirilebilir.

Selam ve Sabırla… 08.04.2025

Ülkü, Umut, Ümit Kaybı

 Ülkü, Umut, Ümit Kaybı

Veysi ERKEN Dr.

Ülküsünü kaybeden her şeyini kaybeder.

Şuurlu Müslüman’ın ülküsü daim olarak “İ’lay-ı Kelimetullah için Nizâm-ı âlem” olmuştur.

Ne zaman bu ülkü fertlerde kaybolmuş, kaybettirilmiş ve unutturulmuş ise fertler ve toplumlar yeise düşmüş, umudunu ve ümidini kaybetmiş, köleleşmiş oldu.

Bilinmelidir ki, en büyük kölelik “zihin Köleliği”dir.

Maalesef toplumumuzun ekseriyeti zihnen köleleştirilmiş vaziyettedir.

Umudu ve ümidi tükenmiştir.

Ufku daraltılmıştır.

Bir günlük ufku bile yoktur.

Günlük yaşar.

Hayvanlar gibi.

Yarını düşünmez, ülkenin geleceği için tasavvuru, ufku ve ülküsü yoktur.

“İ’lay-ı Kelimetullah için Nizâm-ı âlem”den bi haberdir.

Gazze’deki soykırım, vahşet ve enkaz-ı beşer karşısındaki hissiyatsızlık, duyarsızlık bunun neticesidir.

Ayette “Ey iman edenler! Sizi, elem verici azaptan kurtaracak bir ticareti size göstereyim mi? Allah’a ve resulüne iman edersiniz, Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edersiniz. Bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Saff 10-11” buyrulur.

Bizim için, topyekûn insanlık için hayırlı olanı unuttuk, unutturuldu.

Umudumuzu ve ümidimizi tükettiler adeta.

Çünkü ülkümüzü kaybettik.

Cihad ruhumuz “tuz Ruhu”na dönüştü.

Evet.

Cihad, her türlü cehdi ve gayreti ifade eder.

Malla, canla ve her türlü imkânla yapılır.

Cihad, Allah’ın rızasını kazanmak için gerçekleştirilir.

Cihad, Allah’a ve Resûlüne kâmil imanı gerektirir.

Cihad, Fahr-i kâinatı sultan kabul etmektir. Onun şer-ini bir ihsan olarak kabul edip uygulamaktır.

Cihad, mü’min Müslüman’ın vazgeçilmezidir.

Cihad, İ’lay-ı Kelimetullah’ı dünyaya hâkim kılma çabasıdır.

Cihad, zalime Yavuz, mazluma Yunus olmaktır.

Cihad, “kanımız aksa da zafer İslam’ın” diyebilmek için mücadele etmektir.

Cihad, “çağrımız İslam’da dirilişedir” demektir.

Cihad umuttur, ümittir, ülkünün tahakkuku için çabadır.

Şimdi ve her zaman umutlu, ümitli ve cihad vaktidir.

Şimdi “İ’lay-ı Kelimetullah için Nizâm-ı âlem” ülküsünü kuşanma zamanıdır.

Selam ve Sabırla… 08.04.2025

Cihad Çağrısı, konuşma zamanı bitti

 Cihad Çağrısı, konuşma zamanı bitti

Veysi ERKEN Dr.

Dünya İslam âlimleri cihad fetvası yayınladı.

İnşallah gereği yapılır ve İsrail denilen Siyonistlerin kışlası tasfiye edilir.

Evet

“Konuşma zamanı bitti”.

Hedef belli ise gecikilmemeli ve hemen harekete geçilmelidir.

Gazze, Gırnata'ya dönmek üzere. Gazze ve Gazzeliler tamamen dünyadan silinmek üzere.

Ey Müslüman olduğunu söyleyen liderler ve dünyanın vicdanlı liderleri GAZZE’ YE askeri kuvvetle giriniz.

Kendini Müslüman olarak ifade eden ve vicdanlı olan herkes böyle bir girişime katkı sağlamakla mükelleftir.

Hatta dünyada vicdanlı olan herkes yanınızda olacaktır. Rachel Corie gibi.

Aksi takdirde bu vebalin altında kalırsınız, zaten kaldınız. Delikanlı olun ve Gazze’ye karadan, denizden, havadan girin, yürüyün, İsrail’i ablukaya alın, Siyonist haçlı katliamını ve işgalini durdurun. İşaret verin.

Şairin dediği gibi;

“Delikanlım, işaret aldığın gün atandan

Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan!

Sana selam getirdim Ulubatlı Hasandan ....

Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;

Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

……………

Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın...

Yürü, hâlâ ne diye kendinle savaştasın?

Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!”

Evet.

Eğer DELİKANLI iseniz, Gazze’deki katliamı durduracak güçtesiniz. “Nasrun minellah ve fethun karib” ayetinin müjdesi yakın olacaktır.

Gücünüzü kullanmazsanız, Allah sizleri de cezalandıracak Gırnata’nın yöneticilerine döneceksiniz.

Söz bitmiştir.

Evet.

 Gazze’nin her tarafı enkazı beşer.

Ve beşeriyet seyrediyor medeniyet adına. Cehd yok, İslam coğrafyası “BAŞ”sız.

Tek dişi kalmış canavar olan medeniyet. Merhum Mehmet Akif Çanakkale şehitlerine hitaben katiller sürüsünün vahşetini şöyle tasvir ediyordu.
“Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...”
Gazzede olan biten farklı mı?
Hayır. Hayır.
Daha beter. Sadece dünü değil bugünü tasvir ediyor merhum Akif.

Yağan yağmur değil Gazze’nin üstüne.

Seyrediyoruz katliamı canlı yayında, yağan bombaları ve vahşeti.

Vahşetin ve insanlığın bitişi karşısında söylediğimiz bir tek şey var elimden bir şey gelmiyor.

Hâlbuki yapılabilecek çok şey var. Elimizden, dilimizden ve gönlümüzden gelen ve gelmesi gereken çok şey var. Hiçbir şey yapamıyorsak boykot var.
Siyonist kafanın topyekûn boykotu sadece saldırıyı değil insanlık düşmanı yönetimin sonunu getirecektir. Sadece işgal edilmiş topraklarda değil. Merkezleri Amerika’da da.

Ah Gazze.
Hiçbir şey yapamıyorsanız dua, fiili dua ediniz samimi iseniz.

Duanın gücünü unutmayınız.

Tıpkı Erzurum’un Ruslar tarafından işgalinde olduğu gibi. Okuyanlar bilir Rusların katliamına uğrayan Erzurum’un kaybı büyüktü. Nüfusu seksen doksan binlerden on binlere düşmüştü. Sıkıntılı zamanda gerçekten biçare olanlar şöyle dua ediyordu.
Ya Rabbi Katil sürüsü Ruslara gücüm yetmiyor. Sen onlara içlerinden bir bela musallat et.

Duası makbul olanların duasına icabet edildi. Ruslar iç bela ile karşılaştı ve Erzurum’u terk etti.

Hiçbir şey yapamıyorum diyen biçarelere sesleniyorum.

Dua ediniz.
Fiili ve kavli bir şekilde.

Sadece şöyle dua ediniz. Yarabbi İsrailli, İngiltere’yi, Almanya’yı, Fransa’yı ve Amerikalı Siyonist katiller sürüsünü, uşaklarını ve onları boykot etmeyenleri Gazze topraklarından ve İslam coğrafyasından çıkarmaya gücüm yetmiyor.

En kesif ve teknolojik katiller yükleniyor.

İçlerinden bela yağdır başlarına, kendi dertlerine düşsünler ve Filistin’in topraklarından, İslam diyarından defolusunlar, yok olsunlar. Sen ki, Kahharsın. Masum canlara kıyan katiller sürüsünü kahhar isminle kahret.

Ey Gazze halkı.
Duamız sizinle. Fiili ve kavli şekliyle…
Selam ve Sabırla… 07.04.2025

Cihad Çağrısı ve Birlik/ Baş Meselesi

 Cihad Çağrısı ve Birlik/ Baş Meselesi

Veysi ERKEN Dr.

“Dünya Müslüman Âlimler Birliği Fetva Komitesi, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını ve ateşkes ihlali karşısında tüm Müslümanları silahlı cihad yapmaya çağıran tarihi bir fetva yayınladı.

 

FETVANIN ANA MADDELERİ

SİLAHLI CİHADIN FARZ OLMASI: Fetvaya göre, Filistin'deki işgalci güce karşı her Müslüman’ın silahlı cihad yapması farzdır.

ASKERİ İTTİFAK ÇAĞRISI: Ümmeti korumak ve saldırganları püskürtmek için acil olarak bir "İslami askeri ittifak" kurulması gerektiği vurgulandı.

MALİ VE HUKUKİ DESTEK: Direnişe askeri, mali ve hukuki destek sağlanmasının önemi belirtildi.

İSRAİL İLE İLİŞKİLER: İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesinin şeriatla çeliştiği, İsrail'e petrol ya da doğalgaz sağlanmasının yasak olduğu ifade edildi.

BARIŞ ANLAŞMALARI: Bazı Arap ülkelerinin İsrail ile imzaladıkları barış anlaşmalarının gözden geçirilmesi gerektiği belirtildi.

GAZZE'YE DESTEK: Gazze'deki direnişi desteklemek amacıyla mali cihad yapılmasının ve Gazze'ye geçişlerin açılmasının zorunlu olduğu kaydedildi.

AMERİKA'DAKİ MÜSLÜMANLARA ÇAĞRI: Amerika'daki Müslüman diasporasına, Başkan Donald Trump'a "saldırıyı durdurma ve barışı getirme" vaadini yerine getirmesi için baskı yapmaları çağrısı yapıldı.”

https://www.haber7.com/dunya/haber/3519874-dunya-musluman-alimler-birliginden-islam-ulkelerine-tarihi-fetva-cihat-farzdir-derhal

Siyonist haçlı zihniyetinin kışlası olan İsrail’in tasfiyesi ve Gazze’lilerin felahı için “silahlı cihad çağrısı” yerindedir.

Maddeler doğrudur.

Yankı bulup gereği yapılacak mı?

Zannetmiyorum. İnşallah yanılırım.

Çağrı gereği gibi destek bulamayacak diye düşünmemin temel sebebi Müslümanlar arasında siyasi birliğin sağlanamaması, başsız olmasıdır.

Baş olmayınca İslam ülkeleri ve mazlum coğrafyalar tespih taneleri gibi dağılmışlar, dağıtılmışlar ve dağınıktırlar.

Tespihin anlam bulabilmesi için imame nasıl gerekliyse, ülkelerin birliği için de “imamet, hilafet, başkanlık, liderlik” şarttır, farzdır.

Bilindiği üzere “hilafet” siyasi birliğin var olması şarttır.

Siyasi birliğin başı “fetva” yayınlarsa anlamlı olur, yerini bulur, İsrail’in tasfiyesi mümkün olur.

Evet.

Birlik olunmalı bununla ilgili hazırlıklar yapılmalıdır.

Esasında yüz yıl önce böyle bir düşünce vardı.

Maalesef yerli görünümlü yabancılar, sabetayistlerin torunları ve gayrı Müslimler tarafından bu amaç ve düşünce unutturuldu, yok farz edildi.

Hatta karşı çıkıldı, kötülendi.

Hâlbuki birlik/ hilafet, "tesbih"in imamesi gibi olduğu, taneleri/ülkeleri bir arada tuttuğu belirtildi, konuşuldu, amaç olarak belirlendi.

Art niyetliler, kötüler kişileri istismar ettiler, ediyorlar ve dahi hilafet sözünü duymazlıktan geliyorlar, unutturuyorlar.

Art niyetli istismarcılar Mustafa Kemal’in Hilafetle/ birlikle ilgili şu konuşmasını yıllarca gizlediler.

HALK FIRKASI UMDELERI'NIN tasnif ve tefsirindeki 5'inci madde aynen şöyledir:

"5- İstinatgâhı Türkiye Büyük Millet Meclisi olan makamı Hilâfet beyne'l-İslam bir makarr-ı muallâdır. İslâm dininde bütün namazlar cemaatle eda olunur. Cemaatin bir başı vardır ki, cemaatı terkip eden bütün fertler ona bağlanırlar. Bu suretle imam, cemaatın timsali olmuş olur.

Cemaatın fertleri arasındaki tesanüt, imamın şahsında tecelli eder. Her imamın kendi cemaatını namaz esnasında birleştirerek birçok ruhlardan tek bir ruh meydana getirmesinde küçük bir dayanışma oluşur. İslâmiyet’te bundan başka bir de büyük bir dayanışma vardır ki bütün ümmeti tek bir ruh haline getirir. Bunun şekli de, bütün imamların, manevi bir surette bir imam-ı ekbere iktida eylemesidir. İşte bu imamlara "Halife" nâmı verilir.

O halde. Namaz kılınırken yalnız gözümüzün önündeki cemaatın imamda temerküz eden ruhî vahdetini görmekle yetinmemeliyiz. Bilmeliyiz ki bu cemaattan başka, milyonlarca cemaat de aynı zamanda bir "ümmet" halinde birleşmişlerdir. Bu birleşme bütün milletin bir büyük imam etrafında yani "Halife"nin çevresinde birleşmesiyle husule gelir. Demek ki küçük imamlar, küçük cemaatları oluşturacak, büyük imam da bütün ümmeti temerküz ettirerek İslâm âlemindeki umuru dayanışmayı meydana getirecektir. Bundan dolayıdır ki, bütün İslâm âlemi halife meselesinde alâkadardır. Yeryüzünde bir (Hilafet) makamı bulunmazsa, İslâm âlemi kendisini imamesiz kalmış bir tesbih gibi dağılmış, perişan görür.

HILAFET, TBMM'E DAYALIDIR

Bu ifadelerden anlaşılıyor ki mutlaka İslâm ümmetinin başında "Halife” nâmı verilen şahsî bir timsalin bulunması lâzımdır. Fakat bu yüksek makamı, hangi Müslüman millet, kendi içinden bir şahsiyet seçerek vücuda getirebilir? Dinen halifenin gayr-i Müslim hiç bir devlete tabi olmaması şart olduğundan halifeyi kendi içinden doğuracak milletin mutlaka kuvvetli bir orduya ve tam bir istiklâle malik olan mücahittir İslâm milleti olması lâzımdır. Birçok asırlardan beri bu şartları hâiz olan millet Türkiye olduğu gibi, bugün de bu şarları hâiz olan millet, yalnız Yeni Türkiye'dir. Buna binaen Türkiye Büyük Millet Meclisi bizzat Halife hazretlerini muazzez ve muhterem makama istinatgâh yapmıştır.” *Kazım Karabekir, Paşaların Kavgası, Yayına Hazırlayan, Prof. Dr. Faruk Özerengin, Emre Yayınları İstanbul, S.136-137

Evet, bu ifadeler dün doğru idi bugün de doğrudur ve “cihad” fetvasının anlam bulması ve ifası  “Hilafet”  gereklidir.

Temennimiz, gayretimiz, cehdimiz “baş”sız da olsak Cihad fetvasının gereğinin hemen yapılması, ifa edilmesi ve mazlumların birliği sağlanarak İsrail denilen kışlanın tasfiye edilmesidir.

Selam ve Sabırla… 08.04.2025

 

6 Nisan 2025 Pazar

En Sağır edici ses

 En Sağır edici ses

Veysi ERKEN Dr.

Hz. Ali (r.a.) “Dünyadaki en sağır edici ses, acı çeken bir MAZLUMUN SUSKUNLUĞUDUR” buyurur.

Evet.

Gazzeli mazlumlar SUSKUN.

Onların suskunluğu en sağır eden sestir.

Onların suskunluğu zalimleri, kalpleri taşlaşanları, soykırımcıların safında yer alanları, Siyonist haçlı zihniyetinde olanları SAĞIRLAŞTIRMIŞTIR.

Allah: “Yemin olsun ki biz cinlerden ve insanlardan birçok kimseyi cehenneme uyumlu yaratmışızdır. Şu sebeple ki, onların kalpleri var, fakat bununla gerçeği anlamazlar; gözleri var onunla görmezler; kulakları var onunla işitmezler. Hâsılı bunlar hayvanlar gibidir, hatta onlardan daha şaşkındırlar. İşte asıl gâfil olanlar da bunlardır. A’raf-179”

Sağırlaşanlar insan kılıklı iblisler, şeytanlar, zalimler, vahşiler, katiller, işgalciler ve “Zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur” ifadesinde yer bulan namussuzlardır.

Ayet, İnsan kılıklı şeytanları gayet açık bir şekilde tanımlıyor.

Maalesef içimizde insan kılıklı şeytanlar çoğalmıştır.

Haksızlık ve zulüm karşısında sessizdirler, tarafsız olduklarını dillendirirler. Siyonist haçlı zihniyetine bilerek veya bilmeyerek hizmet ediyorlar. Bilerek hizmet edenler “hain” bilmeyerek hizmet edenler “gafil”dir.

Hz. Ali (r.a.) bunları şu şekilde tanımlıyor.

“Haksızlık karşısında susanlar hem hakkını hem de şerefini kaybeder”

Hakkını, şerefini ve namusunu kaybetmek istemeyenler “en sağır edici ses olan acı çeken mazlumun suskunluğu” karşısında sessiz kalmayınız, tarafsız olduğunuzu söylemeyiniz.

Tarafınızı mazlumdan, mağdurdan yana olduğunu beyan ediniz.

Şefkat ve merhamet kanatlarınızı mazlumların üzerine açınız, yardımlarınızı esirgemeyiniz, yaralarına mehlem olunuz ve siyonist haçlı zihniyetinin kışlasının tasfiyesine destek olunuz.

Şimdi ve her zaman mazlumları, hakkımızı, şerefimizi ve namusumuzu koruma ve kollama zamanıdır.

Selam ve Sabırla… 06.04.2025

Zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur

 Zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur

Veysi ERKEN Dr.

Bazı sosyal medya ve watsApp kullanıcıları Gazze ve Gazzelilerin maruz kaldıkları soykırımla, vahşetle, işgalle, katliamla, açlıkla, susuzlukla ilgili yapılan duyurulardan rahatsızlık duyuyor, gruplarında yapılan paylaşımları siliyor ve utanmadan, sıkılmadan burası yeri değil, tarafsızız diyebiliyor.

Merhum Cemil Meriç: “Zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur” diyerek bu tip mahlûkları, embesilleri ve “esfel”leri tarif ediyor, alçaklıklarını faş ediyor.

Müslüman olan zulmün, soykırımın karşısında asla tarafsız, lakayt, bigâne olamaz, kalamaz Allah insanlara “Zalimlerin yanında olmayın; sonra ateş sizi de yakar. Allah’tan başka dostlarınız olmadığına göre bir yerden yardım da göremezsiniz! Hud-113” diye buyurur. Allah yolunda taraf olmayı, zulüm karşısında susmamayı, cihad ve boykot etmeyi emrediyor.

Zulüm karşısında mazlumun yanında olmak “insan” olmaktır. İki ayaklı insan görünümlü şeytan olmamaktır.

Bilinen bir kıssadır.

Hz. İbrahim ateşe atıldığında ateşi söndürmek için karınca ağzıyla su taşımaya başlamış, yanındakiler ne yapıyorsun diye sormuşlar.

Karınca ateşi söndürmek için su taşıyorum diye cevap vermiş.

Yanındakiler bu halinle kocaman ateşi nasıl söndüreceksin diye sorunca karınca şu muhteşem cevabı vermiş.

Ateşi söndüremezsem de tarafımı belli etmiş olurum diye cevap vermiş.

Evet.

Şimdi tarafsız olmak zamanı değil, TARAFLI olma zamanıdır.

GAZZE’DEKİ ateşi söndürmek için, Siyonist haçlı katillerinin kışlası olan İsrail’in yaktığı ateşi söndürmek, Siyonistleri tasfiye etmek, Gazzelilerin imdadıma yetişmek, yaralarına mehlem olmak için TARAFLI olmak, mazlumlara, açlara, susuz bırakılanlara destek ve yardımcı olmak zamanıdır.

Zalimin karşısında olmamak, tarafsızlık numarası yapmak, kulağın üstünde yatıp zulmü duymamak, görmemek NAMUSSUZLUKTUR.

Müslüman ve insan olan NAMUSSUZ olamaz.

Müslüman ve insan olan doksan küsur yaşında Kostantinopolis’in İslambol olması için cihad için yola çıkan ve ruhunu surların dibinde veren Ebu Eyyüb el-ensari gibi taraflı olur, namuslu olur.

Hangi mecrada olunursa olunsun Müslüman ve insan olan Gazze’deki zulmü duyurmak için yapılan paylaşımları görmezlikten gelemez, tarafsızlık adı altında silemez, silerse namussuzlar sınıfında yer almış, Siyonist haçlı zihniyetinin katillerinin yanında tarafını ifşa etmiş olur.

Evet.

Mazlumun, mağdurun, Gazzelinin yanında yer almak, tarafı olmak CİHADTIR, izzettin ve şerefin korunmasıdır.

Gazzelilerden yana taraf olmak direnişin ruhudur, ruhun dirilişidir.

Gazzelilerin yanında olmak Siyonistlerin, kâfirlerin, münafıkların, müfsitlerin ateşlerini söndürmedir, zulümlerini ortadan kaldırma, soykırımlarını durdurma, işgallerini bitirmedir.

Taraf olma fitne ve fesada son vermedir.

Gazze’deki zaferin pekiştirilmesidir.

Allah: “Gevşemeyin, üzülmeyin, inanmışsanız, mutlaka siz en üstünsünüzdür” buyurarak TARAFLI, mazlumun, mağdurun, GAZZELİLERİN ve GAZZE’nin tarafında olmamızı emrediyor.

Son söz Merhum Cemil Meriç’in: “Zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur”

Selam ve Sabırla… 06.04.2025

 

5 Nisan 2025 Cumartesi

CHP’liler Partinizi Terk ve Tasfiye Ediniz

 CHP’liler Partinizi Terk ve Tasfiye Ediniz

Veysi ERKEN Dr.

 

EY CHP’liler!

Türkiye’yi Batılılara/ Batıllara şikâyet eden, yerli üretimi boykot etmek için insanları eyleme çağıran ve bilhassa gençleri sokağa dökmeye çalışarak milletin imkânlarını tahrip etmeye çalışan CHP’yi terk ediniz ve tasfiyesine katkıda bulununuz.

İçinde azıcık milli his ve heyecan, İslamî duyarlılığı bulunan bütün CHP’liler CHP’yi terk edip onu ademiyete mahkûm etmelidir.

Bilindiği üzere Sayın Devlet Bahçeli, “Bizim için asıl tehlike siyasete yuva yapmış siyasilerdir. CHP güvenlik sorunudur.” https://www.ilerihaber.org/icerik/bahceli-chp-guvenlik-sorunu-dem-parti-guvenlik-tehdididir-160593 teşhisini koymuştu.

Doğru bir teşhistir ve gereği yapılmalıdır.

Güvenlik sorununun giderilmesi için CHP’liler CHP’yi terk ve tasfiye etmelidir.

Evet.

Şaibelere bulanmış, rüşvete, yolsuzluklara, irtikaba bulandığı varsayılan CHP’nin CHP’liler marifetiyle tasfiyesi şarttır, elzemdir.

Mevcut haliyle CHP zihniyeti gerçekten bir milli güvenlik sorunudur ve bu sorun kangrenleşmiş, milli bünyemize, birliğimize, beraberliğimize ve değerlerimize zarar verir haldedir.

Ataları olan Jön (coni) Türkler ve İttihatçılar gibi zarar veren bir yıkım zihniyetidir.

CHP, ne kadar “azgın azınlık” mensubu kişi, kurum varsa hepsinin sahibi ve yönlendiricisi durumundadır.

Eylemlerinin ekseriyeti yıkıcılık ve milli menfaatlerimizi ortadan kaldırmaya yöneliktir. Tek tek sıralamaya gerek yok.

Bilindiği üzere yeryüzünün bütün karelerinde gerçekleri tersyüz etmek “Siyonist haçlı Çetesi”nin temel görevi ve işidir.

Yaptığı veya yaptırdığı katliamları, soygunları, hırsızlıkları, edepsizlikleri ve fuhşiyatı masumların sırtına yıkma işini iyi becerir.

Müslümanlara ve İslam’a saldırmakta mahirdirler.

Bu iş ve görev genel olarak münafık, müfsit  mürted “maşa”lar marifetiyle gerçekleştirilir.

CHP zihniyeti buna teşnedir.

Roger Garaudy bu “maşa”ları “kin vaizleri” olarak nitelendirir.

Evet.

Siyonist’in “kin vaizleri” yeryüzünün her yerinde bulunmaktadır.

Merkezleri Londra’da, Paris’te, Waşington’da, Newyork’ta veya başka yerlerde bulunan şebekenin “kin vaizleri” ülkemizde cirit atmakta ve hayatı Müslüman insanımıza zehir etmektedir.

Öğretim üyesi, bürokrat, sanatçı, gazeteci, patron, parti yöneticisi vb. kılıklı bu münafık, müfsit “kin Vaizleri”nin ortak niteliği “İslam ve Müslüman Düşmanı” olmalarıdır.

Özellikle gazeteci, bilim adamı, sanatçı veya parti yöneticisi kılığına girmiş “kin vaiz”lerinin düşmanlığı had safhada olduğu gözden ırak değildir.

CHP zihniyeti bunları sahiplenmekte ve teşvik etmektedir.

Son boykot çağrısı bile tasfiyesi için yeterlidir.

Son söz.

Ey CHP’liler.

Hala içinizde azıcık milli his, İslami duyarlılık varsa partinizi terk ediniz, tasfiyesiyle ademiyete mahkûm ediniz.

Selam ve Sabırla... 05.04.2025