24 Temmuz 2025 Perşembe

Gazze İçin Söz Değil Acil Eylem Vaktidir

“Gazze İçin Söz Değil Acil Eylem Vaktidir”

Veysi ERKEN Dr.

Söz bitmiştir. Kelam yazmaktan kalemin mürekkebi tükenmiştir. Allah “Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında çok çirkin bir davranıştır. Saff,2-3” İman ediyorsak söylediklerimizi yapmalıyız.

Gazze için çok söz söylenmiştir. Eylem vakti geçmiştir. Artık eyleme, harekete geçmek iman eden ve insan kalanlar için şarttır. Bu bağlamda ANFİDAP bir açıklama yapmıştır. Cumhurbaşkanına açık çağrıdır. “Gazze İçin Söz Değil Acil Eylem Vaktidir”

Evet.

“CUMHURBAŞKANI SAYIN RECEP TAYYİP ERDOĞAN’A AÇIK ÇAĞRIMIZDIR”

“Gazze Şeridi’nde yaşanan ve her geçen gün derinleşen insani kriz, dünya kamuoyunun gözleri önünde devam etmekte; sivil, çocuk, kadın, hasta ve yaşlılar açlık ve susuzluk başta olmak üzere en temel yaşam haklarından mahrum bırakılmaktadır.

Uluslararası kuruluşlar Gazze’deki açlığı “kitlesel kıyım” ve “insan eliyle yaratılmış bir felaket” olarak tanımlamaktadır. Son günlerde de durum kritik bir noktadadır ve maalesef açlıktan kaynaklı özellikle çocuk ölümleri başlamıştır. Acil olarak İnsani yardım ulaştırılmadığı takdirde açlıktan kaynaklı kitlesel ölümler yaşanacaktır. Türkiye, tarihsel ve ahlaki sorumlulukları doğrultusunda, bugüne dek hem kamu kurumları hem de sivil toplum kuruluşlarıyla insani yardım konusunda bölgede ve dünyada her zaman mazlum halkların yanında yer almış öncü olmuştur.

Türkiye geçmişte Somali, Sudan, Katar gibi kriz bölgelerinde insani yardım konusunda aktif rol üstlenmiştir.

Bugün de Gazze'nin izzetli insanları acil yardım beklemektedir. Türkiye’nin Gazze konusunda BM, İslami İşbirliği Teşkilatı, bölge ülkeleri nezdinde girişimlerini, diplomatik çabalarını biliyoruz. Ancak gelinen noktada bu çabaların fiili olarak Gazze'ye insani yardım ulaştırılması konusunda sonuç getirmediği bilinen bir gerçektir. Bugün gelinen noktada uluslararası yardım mekanizmaları yetersiz kalmıştır. Katil İsrail yardımları 5 aydır engellemektedir.

ANFİDAP olarak, bizler Türkiye'nin Gazze'ye insani koridor açılması için diplomatik girişimleri yanında acil olarak Gazze'ye insani yardımın ulaştırılmasında havadan, denizden, karadan, mümkün olan tüm yollardan harekete geçerek fiili sorumluluk almasını bekliyoruz.

Yarın harekete geçmek için geç olacaktır. Her geçen gün insani kriz ağırlaşmaktadır. Hukuk ve ahlâkın ortaya koyabileceği en meşru gerekçeler ortadayken insanlık adına harekete geçmek için Türkiye inisiyatif almalı ve öncü olmalıdır.

Zira Gazze'de, bebeklere süt, mama, çocuklara gıda ve ilaç ulaştırmak, insani, vicdani, imani bir sorumluluktur. Türkiye kamu gücüyle bu sorumluluğu yerine getirme konusunda geri durmamalı, mazeretlerin ardına saklanmadan cesaretli olmalıdır.

Gazze İçin söz değil acil eylem vaktidir.

https://x.com/anfidap/status/1948081539331563767

Hasılı kelam.

Gazze’deki soykırımı, vahşeti, işgali, açlığı, yokluğu durdurma ve Siyonist haçlıların kışlası olan İsrail’i tasfiye için şimdi eylem vaktidir.

Selam ve Sabırla… 24.07.2025

 

Vahşet Siyaseti Güden İslam ve Türkiye Düşmanıdır

Vahşet Siyaseti Güden İslam ve Türkiye Düşmanıdır

Veysi ERKEN Dr.

İslam ve Türkiye düşmanları önlerine sürülen her şeyi bahane ederek “Vahşet siyaset”i yaparlar.

Vahşiler nasıl saldırıyor, yok etmeye çalışıyorlarsa insanlıktan, merhametten, ahlaktan nasibini almayan bu iki ayaklılar da aynı şeyi yapıyorlar.

Vahşet siyaseti.

Her şeyleri hırsızlık,

Yalan,

Rüşvet,

Sahte evrak üzerine kurulu olanları görmez Müslüman’a saldırırlar.

Hayatları ve yaşayışları yalan, iftira, inkar, itham üzerine kuruludur.

Bu tipler bir sınavı bahane ederek İslam’a ve Türkiye’ye saldırmaya devam ettiler.

Ömer Çelik bunu kısaca şöyle özetledi. “Burada öncelikle muhalefet odakları tarafından kamuoyuna yalan bir bilgi servis edildi. Bu yalan bilginin ardından, yalan siyaseti çerçevesinde bir kampanya yürütüldü ve bu ülkenin göz bebeği olan İmam Hatip okulları, haksız, şuursuz ve vahşi bir şekilde hedef alındı.

Ortaya atılan bu yalanlar bir bir çürütülmesine rağmen, ne bu yalan bilgiyi yayımlayanlar ne de bu yalan siyaseti sürdürenler geri adım attı. Ne bir özür, ne bir düzeltme gördük. Bu durum, söz konusu kampanyanın bilinçli, kasıtlı ve hedef odaklı bir yalan siyaseti üretimi olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Bu, vatandaşlarımız üzerinde tereddüt oluşturmaya yönelik kötü niyetli bir girişimdir. Yapılan resmi açıklamalarla bu yalanlar tümüyle çürütülmesine rağmen, hâlâ bu pozisyonu sürdürmeleri, bize geçmişte yaşanmış benzer kampanyaları bir kez daha hatırlattı.

Bu nedenle, bu yalanları deşifre etmeye ve yalan siyasetiyle mücadele etmeye kararlılıkla devam edeceğiz. Özellikle başarılı çocuklarımızın anne babalarının kimlikleri veya meslekleri nedeniyle hedef gösterilmesi, bu kampanyayı yürütenlerin nasıl ayrımcı, nasıl vahşi bir zihniyete sahip olduğunu göstermektedir.

Bu bizim açımızdan tam anlamıyla bir “vahşet siyasetidir” ve buna hiçbir şekilde müsaade etmeyeceğimizi özellikle belirtmek isterim.”

https://www.haber7.com/guncel/haber/3549597-omer-celikten-imam-hatip-tepkisi-vahsi-bir-zihniyet

Evet.

Türkiye’de İslam’a ve Türkiye’ye muhalif, düşman bir yapı vardır.

Ve bu yapı her daim vahşice saldırmaktadır.

Bunların dedeleri de İslam ve Türkiye düşmanıydılar. Türk ve İslam coğrafyalarını parçalayan hep bunların çocuklarıdır.

Merhum Abdurrahim Karakoç; İslam’a karşı vahşi siyaset güdenleri;

 “İlim adamıyım der, araştır mason çıkar

Dört makale yazmışsa dördü de fason çıkar

Hele bir araştır bak aslını-astarını

 Büyük dedesi Yorgi, babası Mişon çıkar.”

Evet.

Parti başkanı, gazeteci, sanayici, sanatçı, bürokrat kimlikli olup Türkiye’nin gelişmesini dünyada söz sahibi olmasını istemeyen ihanet şebekesinin elemanları “vahşet siyaset”i yoluyla İslam düşmanlığı yapıyor, Müslümanları küçümsemeye, dışlamaya çalışıyor. Bunları deşifre etmek ve onları hayattan tasfiye etmek kurtuluşun başlangıcıdır.

Selam ve Sabırla… 24.07.2025

 

 

23 Temmuz 2025 Çarşamba

Allah’ın Dosdoğru Yolu Ve Saptırmaya Çalışanlar

Allah’ın Dosdoğru Yolu Ve Saptırmaya Çalışanlar

Veysi ERKEN Dr.

Rabbulalemin “Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun; (başka) yollara sapmayın; sonra onlar sizi Allah’ın yolundan ayırır. İşte günahtan korunmanız için Allah bunları size emretti. En’am-153” buyurur.  Bu yolun nitelikleri 151-153 ayetleri ışığında şöyle maddeleştirilmiş, buyruklar sıralanmış ve tefsir edilmiştir.

“Müşriklerin temelsiz hükümleri ve kuralları eleştirildikten sonra bu âyetlerde asıl benimsenmesi gereken başlıca ilâhî kurallar ve hükümler yer almakta; biri tevhid inancına, diğerleri ahlâka dair olmak üzere İslâm’ın dokuz temel buyruğu sıralanmakta, son olarak da bütün bu buyurulanları kapsayıcı küllî bir ödev olmak üzere, Allah’ın dosdoğru olan yolundan gidilmesi emredilmektedir. 151. âyetin başındaki “Gelin, rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım” meâlindeki ifade muhatapların ilgisini, müteakip ifadelerdeki ilkeleri ihtiva eden yolun tek doğru ve izlenmesi zorunlu yol olduğu gerçeğine çekme gayesini gütmektedir.

Bu âyetlerde sıralanan buyruklar şunlardır:

1. “Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayın.” Bu, İslâm’ın ana ilkesi olan Allah’ın her yönden birliği inancının bir gereği olup Müslüman olmanın da ilk şartıdır. Fahreddin er-Râzî, ilgili âyetlere göndermeler yaparak, bu sûrede çeşitli müşrik zümrelerin en iyi şekilde açıklandığını belirttikten sonra bunları şöyle sıralamaktadır: Putperestler, yıldızperestler, Yezdân ve Ehrimen’in tanrılığını iddia edenler, Allah’a erkek ve kız çocuk isnat edenler (Râzî, XIII, 232).

2. “Anne babaya iyilik edin.” Âyetin bu kısmında geçen ihsân “güzellik, iyilik” anlamına gelen hüsn kelimesinden türetilmiş olup en geniş anlamda “iyilik etmek, güzel davranmak” demektir. Âyette bu buyruğun, Allah’ın birliğine inanmayı emreden ifadeden hemen sonra gelmesi, anne baba hakkının önemini gösterir (geniş bilgi için bk. İsrâ 17/23).

3. “Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin.” Özellikle geçim kaygısıyla çocuk öldürmenin, Allah’ın hazinesinin herkesi rızıklandıracak kadar zengin olduğundan şüphelenme anlamı taşıdığına bir işaret vardır.  ……

Âyetteki “Çocuklarınızı öldürmeyin” emri, günümüzde yaygın olarak uygulanan ve ciddi tartışmalara yol açan kürtaj konusuyla yakından ilgilidir. Günümüz âlimlerinin büyük çoğunluğu, hamileliğin hangi safhasında olursa olsun, çocuk düşürme ve aldırmanın haram olduğu görüşündedirler.

4. “Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın.” Burada geçen fevâhiş kelimesi fuhş kökünden gelmekte olup “çirkin ve yüz kızartıcı, utanç verici söz ve davranışlar”ı ifade eder. ……

Bununla birlikte, âyetteki fevâhiş lafzı çoğul olduğundan ve ayrıca bununla sadece zinanın kastedildiğini gösteren belirleyici bir ifade bulunmadığından, bu yasağı zina ile sınırlamak doğru değildir. Burada kötülüklerin gizlisinin de açığının da özellikle tasrih edilmesi ilgi çekicidir. Çünkü eğer bir insan, açıktan işlemeye çekindiği bir kötülüğü gizli olarak yapabiliyorsa, bu onun, insanlar tarafından kınanmaktan çekindiği halde Allah’ın buyruğunu ihlâl etmekten çekinmediğini gösterir. Ayrıca kötülüğü “yapmayın” veya “işlemeyin” yerine “yaklaşmayın” buyurulması, insanı kaçınılmaz olarak kötülük işlemeye sevkedebilecek ortam ve şartlardan uzak durmayı öngörmektedir.

5. “Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın yasakladığı cana kıymayın.” Buradaki tahrîmde “yasaklama” yanında “muhterem ve dokunulmaz kılma” anlamı da vardır. Bunun özellikle belirtilmesi, insan hayatının Hz. Âdem’den beri dokunulmaz olduğunu ima eder (İbn Âşûr, VIII, 161). Âyetteki hak kelimesi bâtılın zıddı olup din ve aklın doğru, gerçek, meşrû saydığı durumu ifade eder. Burada “doğru, gerçek, geçerli, meşrû sebep” anlamında kullanılmıştır (geniş bilgi için bk. Mâide 5/32).

6. “Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına sadece iyi tutumla yaklaşın.” Şüphesiz meşruiyet içinde bütün insanların malları dokunulmaz olmakla birlikte, zayıf ve korumasız olmalarından dolayı yetimlerin malları daha çok saldırı veya istismara açık olduğu için âyette bu hususta özellikle titiz olunması gerektiğine dikkat çekilmiştir. Ayrıca yetimin malına bütünüyle ilgisiz kalmak bu malın zaman içinde aşınmasına veya en azından bir artış sağlamamasına yol açacağından, bu malla ilgilenmeye izin verilmiş, hatta “en iyi ve en güzel” (ahsen) kaydından anlaşıldığı kadarıyla ilgilenmek zımnen teşvik edilmiştir. Zira en iyi ve en güzeli yapmak faziletin gereğidir.

7. “Ölçü ve tartıyı adaletle yapın.” İnsanlar arasındaki en yoğun ilişkilerden olan alışveriş sırasındaki ölçü ve tartılarda haksızlıklar sıklıkla vuku bulduğu için hemen her dönemin illeti olan bu duruma özellikle dikkat çekilmiş; ayrıca adaleti her zaman tam olarak yerine getirmek insanın gücünü aşan bir yükümlülük olduğundan, âyetin devamında “Biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz” buyurulmakla kasıtsız olarak yapılan yanlış ölçü ve tartıların sorumluluğu gerektirmediğine işaret edilmiştir. Râzî’nin de belirttiği üzere, burada geçen ifa kavramı tam olarak ölçüp tartmayı ifade etmekle birlikte ayrıca bir de kıst (adalet) kelimesinin geçmesinden anlaşılıyor ki, alışveriş sırasında satıcının da müşterinin de karşılıklı olarak adalet ve hakkaniyeti gözetmeleri gerekmektedir.

8. “Söz söylediğiniz zaman, yakınlarınız bile olsa, adaletli olun.” Bu buyruk, çeşitli konularla ilgili bilgi, haber, hüküm, övgü, yergi, sözleşme, yemin, vaad, vasiyet, öğüt, eleştiri, emir, istek, istişare gibi her türlü sözlü ilişkilerde adaletli, dürüst ve doğru olmayı; haksızlık, zulüm, incitme, eziyet, hakaret gibi ahlâka aykırı amaçlar güden sözler sarfetmekten sakınmayı kapsamaktadır. İnsanların yakınlarına duydukları sevgi ve acıma gibi sübjektif sebeplerle haksızlık yapmaları sıklıkla karşılaşılan beşerî zaaflardan olduğu için âyetteki “yakınlarınız bile olsa” kaydıyla bu hususta özellikle uyarıda bulunulmuştur.

9. “Allah’ın ahdini tam olarak yerine getirin.” Allah’ın ahdinden maksat, O’nun kullarına yüklediği her türlü vazifelerdir. Müslüman olan kişi, bir bakıma Allah ile ahidleşmiş, O’nun hükümlerine uymayı taahhüt etmiş olduğundan âyette bu durum hatırlatılmaktadır. Ayrıca insanlara meşrû bir vaadde bulunulduğunda bunun yerine getirilmesi de Allah’ın buyruğu olup söz konusu âyet bu buyruğu da kapsamaktadır.

10. “Bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun, (başka) yollara uymayın.” 153. âyetin bu kısmı yukarıdaki bütün emir ve yasakları kapsamakta, devamında ise bunun dışındaki bütün yolların, yani burada başlıca ilkeleri belirtilmiş bulunan İslâm’a aykırı her türlü düşünce ve hayat tarzlarının, insanları Allah’ın yolundan, hak dinden uzaklaştıran sapmalardan ibaret olduğu ifade buyurulmaktadır.”

https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/En%27%C3%A2m-suresi/940/151-153-ayet-tefsiri

Okuyup anlayan ve Allah’ın dosdoğru yolundan ayrılmayanlar için temel ilkeler.

Rabbulaleminin yolundan gidenlere selam olsun.

Selam ve Sabırla… 23.07.2025

Bana ne Amerika’dan

Bana ne Amerika’dan

Veysi ERKEN Dr.

Gazze’de soykırım, vahşet, açlık, kıtlık, yokluk biter mi?

Biter.

Siyonist haçlıların kışlası olan İsrail tasfiye edilebilir mi?

Edilir.

Ne zaman.

Şahsiyetli bir duruş ve kararlılık sergilendiği zaman.

Bana ne Amerika’dan, bana ne bir LEŞ miş M illetlerden, halklar ve ordular harekete geçirildiği zaman.

Önümüzde örnekleri var.

Kıbrıs “Bana ne Amerika’dan, bana ne bir LEŞ miş M illetlerden” denildiği zaman Rum’un işgalinden kurtarılmıştır. İçteki Rum işbirlikçileri olmasaydı tamamı işgalden azad edilecektir.

Gazze için durum aynıdır.

 “Bana ne Amerika’dan, bana ne bir LEŞ miş M illetlerden”  ve İsrail’den denildiği zaman Gazze özgür olur, açlıktan kurtulur.

Bu hakikati Kıbrıs’ın işgalden kurtarılmasına vesile olan merhum Necmettin Erbakan mecliste şöyle dile getirmişti.

“Meselenin Aslı ortaya kondu mu çözüm kolay oldu bakınız bir Kıbrıs ne yapacağız biz

Kıbrıs'a derhal federe devlet görüşmelerine son vereceğiz, Neymiş bu federe devlet görüşmesi.

Bizim bir bağımsız devletimiz var gidiyoruz.

Bir yandan bu bağımsız Devleti sözle Müslüman ülkelere ne olursun Siz de bunu kabul edin diyoruz öbür taraftan işte Birleşmiş Milletler şunu dedi de bunu dedi de bunu dedi de Vay canına ya biri hipnotize mi ediyor sizi Allah aşkına ya Bırakın şunu Efendim Amerika'nın hoşuna gitmez bana ne Amerika'dan bana ne Amerika'dan bizi hale bakın Sözde bağımsız Devletimiz biz bu devleti tanımışız senelerden beri niçin uğraşıyoruz Rumlarla bir devlet kuracağız kendi bağımsız devletimizin bağımsızlığını ortadan kaldıracağız

Bu nasıl iş an kim zorluyor Rum bizim peşimizde koşsun Bırakın bu görüşmeleri Kesin kesin de sizi 60 milyon alkışlasın sizi milyar alkışlasın size 6 milyar insan Selam Dursun

Bırakın bu safsataları Refah Partisi meclise girdi ve sesleniyor ve ben de huzurlarınızda Rabbime şükrediyorum ki ilk defa bunu burada bar bar bağırıyorum Ya Kıbrıs devletini tanıtır Bırakın bu federe devlet saçmalıklarını Allah aşkına neymiş Bunlar neymiş Bunlar bak şu anda eğer Rauf Denktaş televizyonun başındaysa gözünden yaş akıyor yaşa Erbakan bir sen varsın zaten burada diyor ben onu da duyuyorum” https://www.youtube.com/watch?v=xlAFKRWDxR4

7 Ekim 2023 yılından beri işlenen vahşeti, soykırımı, sürdürülen işgal ve açlığı bitirmenin tek yolu vardır.

Merhum Erbakan’ın tabiriyle bırakın Amerika’nın, bir LEŞ miş M illetler’in, İsrail’in, sözde Müslüman Liderlerin ne dediğini, girin Filistin topraklarına, Müslümanların mukaddes beldelerine, vatanımıza.

İşgal, soykırım, katliam, vahşet ancak bu şekilde bitirilebilir.

Soykırımı bitirimek için kararlılık, cesaret ve cihad şarttır, farzdır, iman meselesidir.

Müslüman ve insan olanlar Gazze ve Gazzeliler için harekete geçmek, bana ne Amerika’dan demek farzdır, insan olarak kalmaktır.

Selam ve Sabırla… 23.07.2025

 

 

22 Temmuz 2025 Salı

Âlimlerin, Gazze ve Mazlumlar İçin Yaptıkları Çağrılar Niye Etkili Olmuyor

Âlimlerin, Gazze ve Mazlumlar İçin Yaptıkları Çağrılar Niye Etkili Olmuyor

Veysi ERKEN Dr.

Yıllardır İslam âlimleri, insan şerefine sahip olanlar Siyonist haçlı soykırımcılarının katliamına karşı seslerini yükseltiyor, ferdi veya grup olarak açılamalarda, çağrılarda bulunuyor, haykırıyor.

Ama etkileri olmuyor.

Çünkü yetkileri ve güçleri yok.

Gücü elinde bulunduranlar, yetki sahibi olanlar, yöneticiler bu seslere karşı sağırlaşıyor, duymuyor, gözlerini kapatıyor, körleşiyor, kalpleri taşlaşıyor.

Onun için çağrılar etkili olmuyor.

Bilinen bir gerçektir.

Kitleleri harekete geçiren veya susturan liderler, güç ve yetkiyi elinde bulunduranlardır.

Gazze için harekete geçmeyen, ordularını harekete geçirmeyen, soykırıma sessiz kalanlar gücü elinde bulunduranlar, kitleleri susturanlardır.

Evet.

Güç sahipleri hariç herkes bu çağrının gereğini yapmaya hazırdır. Yeter ki yöneticiler İHA’larla, SİHA’larlara Siyonistlerin tepelerine “sicil”leri yağdırsın, kapıları açsın.

İşte Mehmet Görmez’in son çağrısı. Bu çağrıya katılıyorum ve gücü elinde bulunduran yöneticilere sesleniyorum. Harekete geçmediğiniz her saniye sizi ve bizi cehenneme yaklaştırıyor. Sorumlusunuz ve kurtulamayacaksınız.

“Hür dünyanın bütün vicdân sahiplerine,

Bugün, gün boyu Gazze'deki yetkili kişilerden çok acı haberler aldım.

Gazze'deki büyük mezalim, tahammülü hatta tasavvuru dahi mümkün olmayan bir safhaya girmiştir.

Başka siyasi ve insani krizlere odaklanarak Gazze'deki trajediyi geri planda bırakan kamuoyuna mevcut durumu ilan etmeyi insani bir vazife biliyorum.

Birkaç yıldır devam eden ağır bombardıman, toplu yıkım ve soykırımla beraber Gazze'de su, yiyecek ve ilaç başta olmak üzere temel hayatî ihtiyaçlar konusunda büyük bir mahrumiyet yaşanmaktaydı. Bu mahrumiyet son haddine ulaşmış durumdadır. Bebeğinden ihtiyarına, yaralısından hastasına, bütün Gazzeliler topyekûn bir açlıkla karşı karşıyadır. Uzun süredir açlığa direnen çocuklar, yaşlılar ve hastalar ölmektedir.

Sınırlarda ihtiyacın binde biri dahi olmayan yardımların tabiri caizse damla damla dağıtılması nedeniyle büyük bir kaos oluşturulmaktadır.

Şerefli Gazzeliler çocuklarına götürebilecekleri bir lokma için itiş kakış içine girmek zorunda bırakılmakta ve küçük düşürülmektedir.

Dünya tarihinin en şerefli mücadelelerinden birini vererek her halükarda ayakta kalan bir halk, silahlı askerlerin karşısında yerlerde süründürülerek, aşağılanmaktadır. Yüzlerce kişi yiyeceğe ulaşmak isterken, hunharca katledilmektedir. Bu açlık, tabiî bir afetin neticesi değildir.

Alçakça uygulanan bir soykırım mühendisliğinin son aşamasıdır.

Değerli dostlar, Süre tükenmektedir... Hayat tükenmektedir... Onur tükenmektedir... Başta ilk günden itibaren Gazze'nin sesini tüm insanlığa duyuran Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere tüm yetkililere tarih boyunca insanlığın vicdan yükünü omuzlayan aziz milletimizin her ferdine sesleniyorum.

Lütfen tüm önceliklerimizi değiştirerek insanlığı bir kez daha Gazze'de yaşanan büyük trajediye yöneltelim.

Bu mutlak şer ve kötülüğe derhal müdahale edilmediği takdirde, -tıpkı Bosna gibi- bütün insanlığın utançla anacağı bir Gazze'miz olacak!

Vallahi ahirette Gazze'den sorulacağız!

Vallahi ahirette bunun hesabını veremeyeceğiz!”

https://x.com/DIBMehmetGormez/status/1946890545269473757

Selam ve Sabırla… 22.07.2025

 

“Heva”sını İlah edinenleri gördün mü?

“Heva”sını İlah edinenleri gördün mü?

Veysi ERKEN Dr.

Heva’nın ilah edinilmesi Kur’an ve sünnetin terkiyle başlar.

Hani, Resul, “Rabbim! Kavmim bu Kur’an’a büsbütün ilgisiz kaldılar/ terk ettiler” dedi. İşte bunun gibi her peygambere karşı, günaha batmış kimseler içinden bir düşman çıkardık. Ama yol gösterici ve yardımcı olarak rabbin yeterlidir. Furkan-30-31” buyrulur ve saflarını belirler.

Tabii ki bu duruma bir günde gelinmediği gibi bir günde de düzelecek değildir.  İnsanımızı, batının sapkın fikirleriyle“eğiterek” eydik, yoldan çıkardık, “sırat-ı müstakim”den ayırdık.

 İnsanımızı eğiterek(!) Kur’andan ve sünnetten uzaklaştırdık. Kur’anı mahcur bıraktı yeni(!) nesillerimiz.

Kur’an-ı Kerimi mahcur bırakanlar heva ve heveslerini ilah ediniverdiler. Bayağı arzularını, hevalarını ilahlaştıran kişiyi gördün mü? Şimdi sen, bu adamı da doğru yola getirmekle yükümlü olabilir misin? Yoksa sen, onların büyük çoğunluğunun gerçekten senin davetine kulak verdiklerini yahut doğru dürüst düşündüklerini mi sanıyorsun? Aksine onlar, başka değil, bir hayvan sürüsü gibidirler, hatta tuttukları yol bakımından daha da sapkındırlar. Furkan 43-44” ayette ifade edildiği gibi bayağılaştılar, hayvan sürüsü gibi oldular, tuttukları yol ise daha sapkınlık yolu oldu.

 Evet.

Merhum Osman Yüksel Serdengeçti “Bu şehirde yaşayan insanların mabutları ceplerinde, mabudeleri yataklarındadır” diyordu

İnsanımızın ekseriyeti bu durumda, en sefil hevaları ilah, ilahları ceplerinde ve yataklarında.

Her yerde şuursuz haykırışlar ve bağırışlar yükseliyor. 

Falan benim “idol”üm. Falan benim her şeyim. Para, servet her şeydir. Feşmekan'a tapıyorum bağırtıları, çıplaklıkları sokaklarda yankılanıyor.

İlk ifadeler şuursuzluğun, son ifade gerçeğin belirtisidir.

Bilhassa gençlik ya heva ve hevesine veya sanatçı denilen bir fahişeye tapıyor, parayı ilahlaştırıyor.

Her türlük ahlaksızlığı, hevayı ilah edinerek bilerek veya bilmeyerek tapıyor.

Bir kısmı bilmeden, bir kısmı bilerek Sodomlaşıp Gomorlaşıyor.

Toplum yıkıma doğru sürükleniyor.

Eğiterek(!) yoldan çıkardığımız nesil bu.

İnsanımızın önüne güzel örnekler koymadık, koymuyoruz, meziyet yok ahlak sıfırlanmış.

Bilindiği üzere insanın önüne güzel örnekler konulabildiğinde fertler “Gerçekten İbrahim’in ve beraberinde olanların sözlerinde sizin için güzel bir örnek oldu. Vaktiyle kavimlerine dediler ki, ‘--- Biz, sizlerden ve Allah’dan başka taptıklarınızdan beriyiz. Siz, Allah’ın birliğine iman etmedikçe sizi (dininizi) tanımıyoruz. Sizinle aramızda ebedi düşmanlık ve kin baş gösterdi’.

Ey Rabbimiz! Bizi o kâfir olanların fitnesi kılma(bizi onlara ezdirme); bizi bağışla.

Gerçekten sizler için, onların sözlerinde güzel bir örnek olmuştur. Bu örnek, Allah’tan ve ahiret gününden korkanlar içindir. Kim (emirlerimizden) yüz çevirir (ve kâfirleri dost edinirse) şüphe yok ki, Allah Ganidir, Hamid’dir. Mümtehine 4-6”  ayetlerinde belirtildiği gibi kendilerini fuhşiyata sürüklemek isteyenlere karşı tavır belirleyecek fıtrattadır.

Fıtrata uygun yetiştirilmez ise bilhassa gücü eline geçirdiğinde harsı ve nesli bozmaya kalkışır.

“İnsanlardan öylesi vardır ki dünya hayatı konusundaki sözleri senin hoşuna gider; o,hasımların en yamanı olduğu halde kalbinde olana Allah’ı şahit de tutar. Hâkimiyeti ele aldığında ise ülkede bozgunculuk/fesat çıkarıp ürünleri/harsı ve nesilleri yok etmeye çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez. Bakara, 204-205”

Hâsılı kelam.

Bizler ahlaklı nesiller yetiştirmek istiyorsak insanımızın, gençliğimizin, çocuklarımızın önüne güzel misaller, numune-i timsaller koymak mecburiyetindeyiz.

Unutmamalıyız ki, ayette belirtildiği gibi en güzel örnek Hz. Muhammed Mustafa’dır. Sav. “İçinizden Allah’ın lutfuna ve âhiret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Resûlullah’ta güzel bir örneklik vardır. Ahzâb-21” buyrulmaktadır.

Merhum Osman Yüksel Serdengeçti’nin “İnsanların mabutları ceplerinde, mabudeleri yataklarındadır” tespitini boşa çıkarabilmenin , “HEVA”nın ilah edinilmesinin engellenmesinin yolu ve yöntemi Kur’an’a dönmedir.

Yeter ki bunu gerçekleştirecek İRADE olsun.

Selam ve Sabırla… 22.07.2025

 

21 Temmuz 2025 Pazartesi

Dil Bir Anahtardır

Dil Bir Anahtardır

Veysi ERKEN Dr.

“Dil hayatın ANAHTARIDIR

İyi kullanırsan kapılar açar

Kötü kullanırsan

Açık kapılar bile, yüzüne kapanır.”

Evet. Kapıların kapanmasını istemiyorsak dilimizi, üslubumuzu uygun bir şekilde kullanmalıyız ki, ola ki muhatabımız hakikati anlar.

Ayette “Yine de ona söyleyeceklerinizi yumuşak bir üslûpla söyleyin, ola ki aklını başına toplar veya içine bir korku düşer. Tahâ-44” dilin doğru bir tarzda kullanılması talep edilir.

Tebliğde yumuşak davranmak ve uygun bir dille hitap etmek önemlidir.

“Sen onlara sırf Allah’ın lütfettiği merhamet sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onların bağışlanmasını dile, iş hakkında onlara danış, karar verince de Allah’a güven, doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever. Âl-i İmrân-159” ayetinde belirtildiği gibi insanların dağılmasını istemiyorsak ANAHTAR olan dili doğru kullanmamız gerekir.

Umulur ki,

“Dil hayatın ANAHTARIDIR

İyi kullanırsan kapılar açar

Kötü kullanırsan

Açık kapılar bile, yüzüne kapanır.”  İfadesinde yer aldığı gibi dilimiz hayatta kapıları açar.

Fert ve cemiyet olarak bahtiyar ve mesut hayat süreriz.

Selam ve Sabırla… 21.07.2025

İslam Dışında Kendisine DİN arayanlar

İslam Dışında Kendisine DİN arayanlar

Veysi ERKEN Dr.

“Ne ekersen onu biçersin”  ehemmiyetli bir tespittir.  “Şehirleri imar ederken nesilleri ihmal etmemek gerekir”

Yoksa ihmal edilen nesil, imar edilen şehirleri, hayatları tahrip ve yok eder.

Bugün bunu yaşıyoruz ve gençlik “İslam” ile İhya edilmediği için kendini ve şehirlerini imhaya çalışıyor.

Bilindiği üzere hangi din olursa olsun müntesiplerinin hayatını tanzim eder.

İslam, kapitalizm, sosyalizm, Şintoizm, Budizm, Siyonizm, kadına tapma, heva ve hevesi ilah edinme vs müntesiplerinin hayatını tanzim ediyor.

Dinin genel tanımından kolaylıkla anlaşılır. “Dinin terim anlamını yakından ilgilendirenler şunlardır: Ceza ve karşılık, İslâm, örf ve âdet, zül ve inkıyâd, hesap, hâkimiyet ve galibiyet, saltanat ve mülkiyet, hüküm ve ferman, makbul ibadet, millet, şeriat, itaat”

“Kur’ân-ı Kerîm’de din kelimesi doksan iki yerde geçmektedir; ayrıca üç âyette de (et-Tevbe 9/29; es-Sâffât 37/53; el-Vâkıa 56/86) değişik türevleri yer almıştır. Bu âyetlerde dinin başlıca şu anlamlarda kullanıldığı görülür: Zül, yönetme-yönetilme, itaat, hüküm, tapınma, tevhid, İslâm, şeriat, hudûd, âdet, ceza, hesap, millet.

Kur’an anlayışında “Din Allah tarafından konulan ve insanları O’na ulaştıran yoldur. “Muhlisîne lehü’d-dîn” ifadesinde vurgulanan ihlâs kişinin bütün hayatını yüce Allah’a vakfetmesi, bütün samimiyetiyle O’na bağlanıp teslim olmasıdır; sadece sıkıntı ve üzüntü anında Allah’a yönelmek değil her zaman O’nu hatırlamak ve koyduğu ilkelerden ayrılmamaktır.” https://islamansiklopedisi.org.tr/din

Maalesef Kür’an-ı Kerimin okunmasını, öğrenilmesini, anlaşılmasını ve yaşanmasını nesillere öğretmediğimiz müddetçe, Hz. Muhammed Mustafa’nın sav sünnetini, yaşayışını insana kazandırmadığımız takdirde İslam Dışında Kendisine DİN arayanlar çoğalacak, sapıtacak, çıplaklığa, paraya, heva ve heveslere, putçuluğa, kadına, erkeye tapınmaya yönelebilecektir.

Bunun da bedeli ağır olmaktadır.

Allah vahyi ile bize bir hayat nizamının dairesini belirlemiştir.

“Bugün sizin için dininizi ikmal ettim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslâm’a razı oldum” el-Mâide -3” ayetinde ifade edildiği gibi İnsanoğlu için İSLAM din olarak belirlenmiştir.

“Onlar Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar! Oysa göklerde olanlar da yerde olanlar da isteyerek veya istemeyerek hep O’na boyun eğmişlerdir ve O’na döndürüleceklerdir. De ki: “Biz Allah’a ve bize indirilene; kezâ İbrâhim, İsmâil, İshak, Ya‘kūb ve torunlarına indirilenlere; yine Mûsâ, Îsâ ve bütün peygamberlere rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onlar arasında ayırım yapmayız ve biz O’na teslim olmuşuzdur. Kim İslâm’dan başka bir din arama çabası içine girerse, bilsin ki bu kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o âhirette ziyan edenlerden olacaktır. Âl-i İmrân, 83-85

İslam dışında kendine din arayanlar hüsrana uğrayanlar, hayatı zehire dönüşenler, mutsuzluk çukurunda debelenenler olmuşlardır.

Dünya hayatını kendilerine zehir etmişler ve etmeye devam etmektedirler. Çünkü “Kuşkusuz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki hak tanımazlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah’ın hesabı çok çabuktur. Âl-i İmrân-19”

Nesilleri ihya etmek istiyorsak onların gönlüne vahyi ve Hz. Muhammed’in yaşayış tarzını, kısaca İSLAM’I nakşetmekle mükellefiz.

Buna yönelmediğimiz takdirde ferdi ve içtimai bunalı artacak ve toplum olarak yok olma çukuruna yuvarlanacağız.

Mevcut gidişat yokluğa doğrudur, Allah’ın verdiği nimet kesiliyor.

“Bu böyle olmuştur; çünkü Allah, bir topluluğa lutfettiği nimetini, onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmez ve Allah her şeyi işitip bilmektedir. Enfâl-53

Selam ve Sabırla…21.07.2025

20 Temmuz 2025 Pazar

Benden olmayanın niyeti başkadır

“Benden olmayanın niyeti başkadır”

Veysi ERKEN Dr.

Çinlilerin  “Benden olmayanın niyeti başkadır” anlayışı ile Siyonistlerin “Goyim” anlayışı aynıdır denilebilir.

Çinliler “Benden olmayanın niyeti başkadır” anlayışı ile kendilerinden olmayı asimile ederken, Siyonistler kendilerinden olmayanları “Goyim ifadesi Talmud(*)  kaynaklı Yahudi inancına göre; hayvanlardan tekâmül etmiş insanlar demektir. Daha açık tabir ile Yahudiler, Yahudi olmayan insanların hepsini Goyim diye adlandırırlar.  Bu inanışa göre, gerçek insanlar sadece Yahudilerdir. Goyimler ise köledirler. Yahudiler efendidir. Tüm Goyimler Yahudilere hizmet etmek için yaratılmıştır” diye nitelendirirler ve yok etmeye çalışırlar. https://www.surmansethaber.net/yazarlar/ersan-salihoglu/yahudi-olmayanlar-hayvan-hukmunde-goyim/89/

Tahlil edildiklerinde iki anlayışta da kendilerinden olmayanı ötekileştirmekle kalmayıp yok etme, asimile etmenin hakim olduğu görülür.

Dolayısıyla Doğu Türkistan’daki soykırımı ve kültürel soykırımı ancak Çinlilerin bu anlayışlarıyla izah etmek mümkündür.

Mevlan Tanrıkut “Çin kültürü, Yangtze ve Sarı Nehir’in orta kesimlerindeki havzada inşa olmuştur. Ortaya çıktığı dönemden bu yana Çin kültürü hep Çinli olmayan halklarla, onların diliyle “Dört Barbarlar” ile, komşuluk ilişkisi içinde oluşmuştur. Bütün tarihî süreçte Çin toplumu dört tarafındaki kendi yaşam tarzından farklı olan insanlara “Barbar” demiştir. Örneğin, kuzeyde bulunan halklar için “Yabani Köpek’’ anlamına gelen Beidi (北狄), doğuda bulunanlara “Doğulu surungenler” anlamına gelen Dongyi (), güney halkları için “Güneyli Caniler” anlamına gelen Nanman (南蛮) ve batı sınırında yaşayanlar için “Batılı Düşmanlar” anlamına gelen Xirong (西戎) kelimelerini kullanmıştır. Genellikle Çinli olmayan insanları, ayrımcı anlamlar ve çağrışımlar taşıyan Çince karakterler kullanarak tanımlarlar. Bu karakterler hayvanlar veya aşağılayıcı terimler için kullanılan vuruşları içerebilir. Örneğin, Hunlar “鬼国” (şeytan veya canavar ülkeleri) olarak anılırken, “” (köle veya savaş esiri anlamına gelir) karakterleri Moğollar ve Mançular için kullanılırdı.

…..

Bu fikirlerle inşa edilen Çin siyasi hâkimiyeti Çinli olmayan halkları aşağılık, kültürsüz, eğitilmesi gereken ve güvenilmez kişiler olarak görmüştür. Günümüzde Çin idari yönetimi sınırları içinde yaşayan Çinli olmayan halklara yönelik uygulanan politikalar ve sergilenen davranışlar düşünüldüğünde bu tutum ile doğru orantılı politikalar geliştirildiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Tarihteki Çin hanedanlıkları ve sonra gelen modern hükümetler yabancı toplumlarla hep ya komşuluk ilişkisi içinde ya da aynı siyasi yönetim içinde yaşamıştır. Ama hiçbir zaman yabancı halkların kendi kültürleri ve kendi yönetim tarzıyla yaşamalarına müsaade etmemiştir. Çin kendi kültürüne dayalı bir takım politik taktikler kullanarak yabancı halkları kendi içinde eritmeye çalışmıştır. Mesela Çin tarihinde Çin hanedanlıkları içinde yaşamış toplumların hemen hemen hepsi Çine asimile edilmiştir. Mesela Hunlar, Tobalar, 9 yüzyılda Çine sığnan Uygurlar ve Türkler, Kıtanlar ve Mançular Çin’in hakimiyeti altına girdikten sonra birtakım politikalar uygulayarak asimile edilmiştir. Böylece eriyen kavimlerin toprakları Çin topraklarına eklenmiştir.

2012 yılında Xi Jinping’in iktidara gelmesiyle Uygurlar başta olmak üzere Türk Müslüman halklara uygulanan politikalar Birleşmiş milletler raporunda belirtildiği gibi soykırım boyutuna ulaşmıştır. Nazi kampları tarzında kamplar kurma, toplu olarak tutuklama, kamplarda işkence ve tecavüz etme, kısırlaştırma, Çinlilerle zorla evlendirme, köle işçilik, ana dilin yasaklanması, dinin neredeyse yok edilmesi, birincil akrabalar dahil diasporayla iletişimi komple kesme gibi politikalar hâlâ uygulanmaktadır.

Çin’in geleneksel yönetim anlayışı ve Çinli olmayanlara yönelik tutumu, tarihten gelen uygulamalar sayesinde modern Çin yönetim anlayışını ve ulus meselelerine yaklaşımını güçlü bir şekilde etkilemeye devam etmektedir. Çin’in, kendinden olmayanları sürekli dönüştürme ve asimile etme çabaları, onu çeşitliliğe tolerans gösteremeyen bir yapı haline getirmiştir. Bu düşünce, Çin’in Doğu Türkistan politikasının ideolojik temelini oluşturmaktadır” diye izah eder. https://www.siyerdergisi.com/cinin-etnik-ve-kulturel-soykirimin-arka-plani/

Hasılı kelam.

Soykırımları anlamak ve soykırımdan kurtulmak için öncelikle soykırımcıların temel düşüncelerini, ilkelerini, yaşayışlarını bilmek gerekir.

Bilmek yetmez soykırımcıları tasfiye için yöntemler geliştirmek, tedbirler almak ve hazırlık yapmak gerekir. Ayette; “Allah’ın ve sizin düşmanlarınızı ve onların gerisinde olup sizin bilmediğiniz, ama Allah’ın bildiklerini korkutup caydırmak üzere, onlara karşı elinizden geldiği kadar güç ve savaş atları (İHA, SİHA, TİHA, DİHA, Tank, top, füze, hava savunması, ordu vs.) hazırlayın. Allah yolunda harcadığınız her şeyin karşılığı, zerrece haksızlığa uğratılmadan size tastamam ödenecektir. Effâl-60” buyrulur.

Selam ve Sabırla… 20.07.2025

 

 

 

Allah Katında Hasımlarımızsınız

Allah Katında Hasımlarımızsınız

Veysi ERKEN Dr.

Kassam’ın, Hamas’ın sözcüsü, mazlumların, soykırıma uğrayanların, şeytan olan Siyonist haçlı sürülerinin katliamına, işgaline, açlığına karşı duranların sesi ve soluğu olan EBU UBEYDE böyle seslendi dünyaya, insan olana, insan kalana.

'SESSİZLİĞİNİZ İLE ALLAH KATINDA HASIMLARIMIZSINIZ'

Evet.

'SESSİZLİĞİNİZ İLE ALLAH KATINDA HASIMLARIMIZSINIZ'

Filistin halkının yaşadığı insani krize dikkat çeken Ubeyde, "Büyük bir ulus, Gazze'deki aç insanlara yiyecek ve ilaç getiremez mi?" diye sorarak İslam ve Arap dünyasını eleştirdi. Ubeyde, "Sessizliğinizle bizim Allah katındaki hasımlarımızsınız" ifadelerini kullandı.

'ÜMMETİN YÖNETİMLERİ SADECE İZLİYOR, BU MASUMLARIN KANI SESSİZ KALANLARIN BOYNUNA YÜKLENECEK'

Ebu Ubeyde İslam ve Arap dünyasının liderlerine yönelik sert tepki gösterdi. Kassam Sözcüsü, "Kudüs’ün bekçileri on binlerce canla bedel öderken, ümmetin yönetimleri sadece izliyor. Bu masumların kanı, sessiz kalanların boynuna yüklenecek." dedi.

https://www.haber7.com/dunya/haber/3548554-ebu-ubeyde-islam-alemi-ve-arap-ulkelerine-ates-puskurdu-hasmimizsiniz

Ebu Ubeyde daha ne desin.

Sessiz kalanları nasıl Allah katında HASIM olarak nitelendirmesin.

Gazze’deki vahşete, soykırıma sessiz kalan, yardıma koşmayan, Filistin’i, Kudüs’ü, Gazze’yi işgal ve talan eden, insanları açlığa, susuzluğa mahkûm eden Siyonist, vahşi şeytanlara sessiz kalanlar HASIM değil de ne olabilir?

Bilinmelidir ki, sessiz kalan bütün yönetimler Siyonistlerin emir eri ve suç ortağıdır.

Bilhassa Gazze’ye, Filistin’e, Kudüs’e yakın mesafede yönetimde bulunanlara sesleniyorum.

Allah’ın ve mazlumların hasmı olmaktan kurtulmak istiyorsanız Siyonistlerin Filistin’den, Kudüs’ten, Gazze’den çıkarılmasına, sürülmesine vesile olunuz, ordularınızı ve halkınızı harekete geçiriniz, Siyonistlerin tepelerine “SİCCİL”leri yağdırınız.

Çok geç kaldınız.

Selam ve Sabırla… 20.07.2025

19 Temmuz 2025 Cumartesi

Allah “Mülk”ü Dilediğine Verir

Allah “Mülk”ü Dilediğine Verir

Veysi ERKEN Dr.

Mülk kavramı çok geniştir. “Kudret, yönetme gücü, zafer, egemenlik, ilim, servet, itibar, akıl, sağlık gibi her türlü maddî ve mânevî imkân” anlamlarına gelir. Kapsayıcıdır.

“De ki: “Ey mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım! Mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden çekip alırsın. Dilediğini yüceltirsin, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Hiç kuşku yok sen her şeye kādirsin.” Âl-i İmrân-26”

Mülkün gerçek sahibi Allah’tır.

Dilediğine mülkü ihsan eder.

Dilediğinden geri alır.

Bilhassa İslam’dan, vahiyden dönenlerden “mülk”ün alındığını biliyoruz. Tarih bunun örnekleriyle doludur.

“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah öyle bir kavim getirecektir ki Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler; müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı vakarlıdırlar; Allah yolunda cihad ederler ve hiç kimsenin kınamasından korkmazlar. İşte bu Allah’ın dilediğine verdiği bir lütfudur. Allah’ın lütfu geniştir; O, her şeyi bilir. Mâide-54” ayeti bunu izah etmektedir.

Genel anlamda “mülk”ün geri alınması toplulukların vasıflarını kötü niteliklerle değiştirmesi ve zenginlerinin azgınlaşması sonucunda tecelli ettiği söylenebilir.

“Firavun hânedanıyla onlardan öncekilerin âdet haline getirdikleri gibi Allah’ın âyetlerini inkâr ettiler, Allah da onları günahları yüzünden yakalayıp cezalandırdı. Allah güçlüdür, azabı çetindir.

Bu böyle olmuştur; çünkü Allah, bir topluluğa lutfettiği nimetini, onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmez ve Allah her şeyi işitip bilmektedir. Enfâl, 52-53 ayetlerinde ifade edildiği gibi yöneticiler, güçlüler öncekilerinin kötü adetlerini yaşayarak güzel vasıflarını terk edip nimetin kesilmesine, mülkün elden gitmesine vesile olmaktadır.

Bir başka ayetteBir ülkeyi helâk etmek istediğimizde, o ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış elebaşılarına (iyilikleri) emrederiz; buna rağmen onlar orada kötülük işlerler. Böylece o ülke, helâke müstahak olur; biz de orayı darmadağın ederiz.  İsrâ-16

Hâsılı kelam.

Allah verdiği mülkü kendilerindeki güzel vasıfları terk edip kötü niteliklere tebdil edenlerden de alır.

Mülkümüzü kaybetmek istemiyorsak kendimizdeki güzel vasıfları muhafaza ve yaşama durumunda olmakla mükellefiz.

Selam ve Sabırla… 19.07.2025