İslam Tevhid, Birlik ister
Veysi ERKEN Dr.
“Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Soyunuz sopunuzla birbirinize karşı övünesiniz diye değil, birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en şerefliniz, Allah’a karşı saygısı, korkusu ve O’nun yasaklarından kaçınıp emirlerine itaati en yüksek olanınızdır. Hiç şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden haberdârdır. Hucurât-13
Allah, bir erkek ve bir kadından yaratılan, türeyen, çoğalan insanoğluna yaratılış gayesini hatırlatıyor, milletlere, kabilelere ayırmanın üstünlük taslamak için değil tanışıp kaynaşma için olduğunu vurguluyor.
Ve tefrikada, ayrılıkta azap olduğunu şöyle açıklıyor.
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur`ân’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz. Al-i İmran-103”
Demek ki, parçalanıp bölünmemek için Allah’ın ipine, vahyine sımsıkı sarılmak gerekiyor.
Allah’ın ipine sımsıkı sarılan, vahyin ahkâmını yaşayan, yaşamaya çalışanlar arasında ülfet, meveddet ve muhabbet oluşur.
İman kardeşliği pekişir.
“Müminler ancak kardeştirler, öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin, Allah’a itaatsizlikten sakının ki rahmetine mazhar olasınız. Hucurat-10”
Bu bağlamda dünümüzü ve günümüzü incelediğimizde İslam’ın, “tevhid” anlayışının birleştirici “aidiyet”çiliğin tefrikacı ve ayrıştırıcı olduğunu görürüz.
Unutulmamalıdır ki AİDİYET ile aidiyetçilik farklıdır.
“Aidiyet” inkâr edilecek şey değildir. Bizim medeniyetimizde “aidiyet”in inkârı söz konusu değildir. İstenmeyen “aidiyetçilik”tir.
Ait olunan grubun Allah’ın ahkâmına aykırı bir şekilde üstün tutulması, kutsanmasıdır.
Birey veya gruplar birden fazla birkaç aidiyete sahip olabilirler. Önemli olan bu aidiyetleri kimliğe dönüştürüp başka aidiyetleri imha etme vasıtası haline getirmemedir.
Bilinen gerçek şudur ki, kimliğe dönüştürülen aidiyetler ölümcül olabilir ve bunu en çok Siyonist haçlı anlayışı kullanır.
Tarih boyunca menfur emellerini gerçekleştirmek isteyen Siyonist haçlı zihniyeti İslam coğrafyasında aidiyetleri kimliklere dönüştürme çabasında olmuştur.
Tapınak şövalyelerinin ve uzantılarının bu politikası tespit edilip hayatımızdan çıkarabildiğimiz an kurtuluşun adımı atılmış olur.
Bu lanetli zihniyet dün Hint kıtasında, insanları aidiyetlere bölmüş Babür, Selçuklu, Osmanlı devletlerinin sonunu hazırlamıştır.
O kadar uzağa gitmeye gerek olmasa gerektir. Bugün Afganistan, Türkistan, Sudan, Libya, Cezayir, Suriye, Türkiye vs. ülkelerde sahnelenen oyun aynıdır.
Kısaca İslam coğrafyasında aynı zihniyet tefrika ağlarını örmektedir. İngiliz-Fransız gizli anlaşması “Sykes- Picot” ile tefrikayı nasıl ördüğünün bir göstergesidir. (Bu anlaşmayı okumak isteyenlere aşağıda verdiğim iki link’teki makaleleri okusun http://www.dunyabulteni.net/haberler/301594/sykes-picot-anlasmasi-neler-getirmisti ve http://www.jasstudies.com/Makaleler/1500154802_18-Yrd.-Do%C3%A7.-Dr.-%C4%B0smail-%C5%9EAH%C4%B0N.pdf )
Esasında bu anlaşmayı basiret ve feraset sahibi olan herkesin okuması ve ibret alması gerekir.
Yüz yıl öncesi karanlık dehlizlerde oluşturulan tefrika bugün de aynı zihniyet tarafından devam ettirilmektedir. Dün Fransa ve İngiltere diyorduk. Bugün Fransa ve İngiltere’ye Amerika, Almanya, Rusya İtalya, kısaca bütün Siyonist haçlı ülkeleri eklemlenmiştir.
Bu melun zihniyet tefrika ağlarını İslam coğrafyasında taşeron örgütler, satılmış gazeteciler, kiralık bürokratlar, zihni iğfal edilmiş aydınlar (!), sanatçı kılıklı müptezeller, şeyh, cemaat önderi görünümlü aptallar vasıtasıyla gerçekleştirmektedir.
Maalesef İslam coğrafyasında tefrika zemini mümbitleşmiştir.
Türkiye bu tefrikayı ortadan kaldırma çabasında olduğu için hedef tahtasındadır.
Ülkemizi hedef tahtasına oturtanlar bir taraftan dostluk (!) ve barış (!)tan dem vururken maşalarını ve taşeronlarını piyasada bulundurmaktan geri durmamaktadır.
Felahımız mümkün mü?
Elbette mümkündür.
Felahımız “Allah’a dayanmak, Sa’ye sarılmak ve Hikmet’e ram olmak”la mümkündür.
Felahımız Siyonist haçlı zihniyetinin maşaları ve taşeronları marifetiyle oluşturdukları “tefrikacılık” zemini kurutmak ve “tevhid” anlayışını hâkim kılmakla mümkündür.
Selam ve Sabırla… 03.12.2025
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?