30 Nisan 2024 Salı

İttihatçıların Torunları, Halkçı, Kürtçü, Türkçü Kılıklılar Ülkeye zarar veriyor

 İttihatçıların Torunları, Halkçı, Kürtçü,Türkçü Kılıklılar Ülkeye zarar veriyor

Veysi ERKEN Dr.

Siyonist haçlı zihniyetine ram olanlardan bu ülkeye, İslam âlemine ve insanlığa bir fayda gelmeyeceği aşikârdır.

Maalesef yüzyılı aşkın bir süredir bu mel’un zihniyetin mensupları, muakkipleri ve torunları ülkemize ve İslam âlemine zarar vermeye, fitne fesat tohumlarını ekmeye devam ediyor.

Mel’un zihniyet Arap, Kürt, Alevi, Sünni sıfatları ve kimlikleri altında bölücülükte sınır tanımıyor.

 Türkiye’de ikamet etmekte olan, okuyan, Türkiye’ye gönül bağı ile bağlı olanlarda nefret duygularını oluşturmaya çalışıyor.

Bunları, nefret tohumlarını ekenleri incelediğimizde Moizlerin, kirkorların, suzilerin torunları, sabetaycıların çocukları olduklarını görüyoruz.

Bugün olup bitenler geçmişte de olmuştur.

İttihat ve terakkici diye geçinenler fitne ve fücur tohumlarını ekerek ülkeyi on yılda dağıtmaya ve parçalamaya çalışmışlar ve maalesef becermişlerdir.

Suriye Filistin cephesindeki mağlubiyetin ana sebebini bu zihniyet oluşturmuş, fitne ve fesat tohumlarını ekerek İslam âleminin parçalanmasına ve bu topraklarda siyon terör devletinin kurulmasına zemin hazırlamışlardır.

Merhum Cevat Rıfat Atilhan bu durumu şu şekilde izah ediyor.

*“Ordunun kumandanı, Bahriye Nazırı Cemal Paşa… Büyük azim, himmet ve şiddet sahibi bir kumandan… Yapıcı bir insan… Fakat Meşrutiyet inkılâbının arifesinde, Enver Paşa müstesna, diğer İttihat putları gibi Farmason dinine girmiş bulunuyor.

Hak maskesine bürünmüş, küçük, büyük rütbeli Farmasonlar, Suriye ve garbi Arabistan’da bir (terör) havası doğurmak için karargâhta gayet mahirane ve sessizce çalışıyorlar.

Beyrut ve Şam’da kurulan idam sehpalarında âyan ve mebuslar, eşraf ve Arap kumandanları sallandırılıyor. Müthiş bir korku çöl hudutlarına kadar her tarafı istila etmiş ve yer yer isyanlar, kıyımlar, aksülameller başlamış… İttihat ve Terakkinin, en büyük günahı Siyonist canilerinin ileri karakolu olan Farmasonluk, orduyu içinden kemirmekte… Karargâhlarda ve kıtalarda farmason zabitler İsviçre’nin Bazel şehrinde 1897 senesinde Siyonistlerin ilk kongresinde verilen kararı gerçekleştirmeye çalışıyorlar.

Karar şu:

“Türk İmparatorluğunu yık, siyon devletini kur!..”

İbret alınmasa bugün Arapça tabelalara, ezana, camiye, kelime-i tevhid bayrağına olan saldırıları, düşmanlıkları anlayamayız, doğru yorumlayamayız.

Unutulmamalıdır ki, bugün İslam’a ve Müslümanlara saldıranlar dünün ittihatçı kılığına bürünmüş ve ülkemizi parçalamış olanların torunlarıdır.

Moiz’in Türkçülerini(!), halkçılarını(!), bölücü Kürtçülerini(!) anlayabilir ve şerlerini def edebilirsek Gök vatan, Mavi Vatan ve Kara(toprak) vatanımızı muhafaza edebilir ve büyüterek “gönül vatanımızı inşa edebiliriz.

Selam ve Sabırla… 30.04. 2024

 

 

·         Celil Bozkurt, Mersinli Cemal Paşa’nın Yaveri Yüzbaşı Cevat Rıfat Bey’in Birinci Dünya Savaşı ve Mütareke Dönemi Anıları, Gündoğan Yayınları, Birinci Baskı, Nisan, İstanbul-2020. S.23.

29 Nisan 2024 Pazartesi

Müfredatta öngörülen değişiklik hemen uygulansın mı?

Müfredatta öngörülen değişiklik taslağı hemen uygulansın mı?

Veysi ERKEN Dr.

Eğitim müfredatında değişiklik yapılmak isteniyor.

Yıllardır aynı cümleler ve kelimeler tekrar ediliyor.

Müfredatımız sakat, insanımızı terbiye etmiyor.

Doğrudur.

Zaten müfredatımız İslam terbiyesiyle terbiyelenmiş, ahlaklı, vicdanlı insanı yetiştirmeyi öngörmüyor, böyle bir amacı yok.

İyi niyetle hazırlandığını düşündüğüm müfredatta kısmi bir değişiklik ön görülüyor.  Bunun için bir taslak hazırlanmış ve görüşler alınsın diye internet ortamında herkesin görüşüne sunulmuş.

Tabii ki, her dersin müfredatını incelemiş değilim.

Fen ve Matematik ilgimin dışındadır.

Moda tabirle “değer”lerin kazandırılması ile ilgili kısımları ve değişiklik tekliflerini inceledim.

Kanunda ifade edilen “amaç” yerinde durduğu müddetçe sağlıklı ve işe yarar müfredatın yürürlüğe konulabileceğini zannetmiyorum. Öngörülen ve yazılan değişiklikler ortadadır ve yeni şeyler ifade etmekten uzaktır.

Buna rağmen genel kanaatim şudur.

Gerçekten değişiklik isteniyorsa amaç”tan başlanmalı ve program esnek ve değiştirilebilecek  şekilde uygulansın derim.

Benim bu konudaki ölçüm merhum Turgut Özal’ın sözüdür. Özal, “Ben bir icraat yapacağım zaman sol kafaların yazdıklarına bakarım. Eğer hiç sesleri çıkmıyorsa o projeyi yapmam, rafa kaldırırım. Yarısının sesi çıkmıyor, yarısının sesi çıkıyorsa o projeyi yeniler, öyle yaparım. Eğer bütün solcular projeyi engellemek için yaygara yapıyorsa hiç kimseyi dinlemem, o projeyi aynen yapar ve bitiririm. Çünkü o proje memleket için hayırlara vesiledir” diyordu.

Sol, sebatayist ve yerli olmayan kalemşorların karalamalarına bakıyorum.

Gördüğüm manzara şudur.

Yerli olmayanlar, öngörülen değişikliklere hep birlikte ve acımasız bir şekilde tenkit, tahkir, yıldırma ve vazgeçirtme yönünde yazı yazmadılar. Onun için temkinli olmak ve düzeltmeler yapmak kaydıyla yürürlüğe koymak gerekir diyorum.

Özellikle sosyal alanlarda – din dersleri dahil- öngörülen kazanımlarda sakatlık fazla görünüyor. Bu alandaki yanlış ve kasıtlı ifadeler ayıklanarak değişiklikler gelecek öğretim yılı değil, yarın değil, yarından yakın bir zamanda devreye sokulmalıdır.

Değişikliğe karşı çıkan herkese, partilere, partilerin başkanlarına, sendikalara, STK denilen millet düşmanlarına, insan ve medya şeytanlarına rağmen İslami anlayışı ve yaşayışı pekiştirecek değişiklikler yürürlüğe konulmalı ve daha mükemmellik için çalışmalar devam ettirilmelidir.

Cesur ve kararlı olunursa “Salih ve Kamil” nesillerin yetiştirilmesinin yolu açılır diye düşünüyorum.

Selam ve Sabırla… 29.04.2024

Altay Kartalı Osman Batur

Altay Kartalı Osman Batur

Veysi ERKEN Dr.

“Kahramanlar vurulunca değil unutulunca ölür” diye bir söz vardır. İlay-ı Kelimetullah için Nizâm-ı Âlem” davasının davalıları kahramanlarını unutmaz, unutturmaz.

Bilirler ve inanırlar ki Allah yolunda “şehid” olanlar “ölü” değil, “hayy”dır.

Ayette “Allah yolunda öldürülenler için “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz. Bakara-154” buyrulur ve bizler inanıyoruz ki Allah’ın rızasını kazanmak için hayatlarını ortaya koyarak, mücadele ederek şehit düşünler “haydır/diridir.”

Altay Kartalı Osman Batur da bu kahramanlardan ve “hayy” olanlardan biridir. O “batur” sıfatını zalimlere, İslam düşmanlarına karşı mücadelesi neticesinde kazanmış biridir.

O “Bir gün biz kâfirleri yine çöllerin öbür tarafına atacağız. Sayıları Taklamakan Çölü’ndeki kum taneleri kadar olsa bile” diyen “Böke Batur”un mücadelesini sürdürmüştür. Osman Batur ve arkadaşları Allah için yola çıkmışlardır, “‘dua’yla çıkmışlardır yola. Çin zulmüne isyan bayrağı açtığı günlerde annesi şöyle dua etmiştir arkasından:“Ben oğlumu bu günler için doğurdum. Çinliler asırlardır koyun boğazlar gibi biz Türk’leri öldürüyorlar. Bizim canımız, bizden önce ölenlerin canından daha kıymetli değildir. Bizden sonrakilerin yaşaması için oğlum, ben diğer çocuklarım ölmeye hazırız.” https://www.gzt.com/cins/20-yuzyilin-kursadi-osman-batur-3389131

Türkistan coğrafyasında küffar Çinlilerle, Ruslarla savaş hiç bitmemiş ve biteceğine dair emare de yoktur.

Fuzuli’nin ifadesiyle

“Dost bivefa, Felek birahm, devran bisükun

Dert çok, hemdert yok, düşman kavi, tali’ zebun” “Dost vefasız, dünya acımasız, dönem huzursuz, dert çok, dert paylaşan yok, düşman güçlü, talih esir/ güçsüz” olsa da Osman Batur ve arkadaşları küffarla mücadelesini sürdürür.

Mücadele ve başarılarla geçen bir hayat 1951 yılının Şubat ayında esir düşmesi, işkenceye tabi tutulması ve 29 Nisan 1951 yılında idam edilmesi ile nihayete erer.

Tabii ki dünyevi hayat sona erse de gerçekte hayat ve dirilik devam ediyordur. Biz buna iman etmişiz.

Osman Batur bir kahraman olarak yerini almıştır ve başta kullandığım sözde olduğu gibi yaşıyor, unutulmuyor, unutturmayacağız inşallah.

Evet.

“Kahramanlar vurulunca değil unutulunca ölür” sözünü unutmadan Osman Baturun hayatını, mücadelesini ve şehadetini nesillerimize, gençlerimize ve torunlarımıza anlatmalıyız ki, kahraman milletimiz ölmesin, diri kalsın.

Bugün 29 Nisan 2024.

Osman  Batur'un şehadeti ve "HAYY"lığı üzerinden 73 sene geçti 

Osman Batur’un şehadetinin sene-i devriyesi.

Taklamakan çölünün kum taneleri gibi olan küffarın karşısında mücadelesi ve şehadeti ile dimdik duran Osman Batur’un unutulmadığının hikâyesi.

Mekânın cennettir biiznillah.

Bizler buna inanıyoruz.

Şehadetin kutlu, mekânın Hz. Muhammed Mustafa’nın ravzası olsun inşallah.

Dualarımız, Fatihalarımız, Yasinlerimiz Şehid Osman Batur ve bütün şehidlere olsun inşallah.

Hâsılı kelam kahramanlarını unutmayan, unutturmayan milletler yaşar. Yolların sonu yolları başlangıcıdır.

Bir kahraman şehid düşer, bin kahraman sahada zuhur eder.

Selam ve Sabırla… 29.04.2024

 

28 Nisan 2024 Pazar

Fatih’in İzinde olacak Genç Yetiştirme niyeti var mı?

 Fatih’in İzinde olacak Genç Yetiştirme niyeti var mı?

Veysi ERKEN Dr.

Yeni müfredat için taslak hazırlanmış ve herkesin değerlendirilmesine açılmış. Benzer bir taslak Erkan Mumcu döneminde de hazırlanmış ve görüşlerimi doğrudan bakana iletmiştim.

Sebebi de şu idi.

Programlar bu şekilde hazırlanmaması gerektiğine olan inancımdır. Bu tür çalışmalardan bir sonuç elde edilemez.

Program hazırlanırken bir tek soru sorulur ve cevabı aranır.

Nasıl bir insan?

Bilgi, beceri ve İslam ile mücehhez insan mı yoksa başka bir şey mi?

Soruyu bu şekilde sorarlarsa fikirlerimi ve takip edilmesi gereken yöntem ve ilkeleri ifade ederim. Ama gördüğüm kadarıyla böyle bir dertleri ve çabaları yok.

14.12.2006 yılında gençlerin yetiştirilme tarzları ile ilgili “Fatih’in yolu” diye bir yazı yazmıştım. Onu paylaşayım.

“Gençliğimizin haline bakıp ağlamak, sızlanmak, ahvah etmek moda oldu adeta. Hangi görüş mensubu ile konuşsak gençliğin tefessüh ettiğini/ bozulduğunu, değerlerini kaybettiğini söyler durur.

Evet, bir şeyler yapmak lazım. Gençliğin önüne bir model koymak gerekir. Ama ne yapılacak? Kim model olacak?

Bize kalırsa yapmamız gereken tek şey gençliğin “İslâmî” değerlerle donatılmasıdır. Ve önlerine buna uygun modellerin konulmasıdır. Böyle bir cehd bizi geçmişimize layık hale getirir.

Bakınız gençliğimize model olarak gösterilmesi gereken feth-i mubin’in önderi gayesini nasıl dile getirmiş ve bize miras bırakmıştır. Gazelinden öğrenelim:

                            İmtisal-û cahidu- fillah oluptur niyetim;  

                            Dini İslâm’ın mücerret ğayretidür gayretim

 Beyit anlaşılır halde şu şekilde ifade edilebilir “Niyetim Allah yolunda cihat etmektir.  Bütün gayretim dini İslam’ın muzafferiyeti içindir.”

Merak ediyorum bize Avrupa’nın yolunu açan Fatihin amacına ne kadar yakınız. Gençliğimizi böyle bir amaç doğrultusunda yetiştirmeye gayret ediyor muyuz? Sistemin güçlülerinin böyle bir derdi var mıdır?

Amaca ulaşmak için kimin inayetini ve ne için talep etmektedir gençliğimiz, ebeveynimiz, öğretmenlerimiz ve dahi devletlûlarımız.

Milletin ülkesini yöneten Fatih: 

Fazlı hakkı himmeti cünd-i ricalüllah ile;  
        Ehli küfrü serteser kahreylemektir niyyetüm;

mısralarıyla inayeti Allah’tan dilemiştir. “Allah’ın inayeti, maneviyat erlerinin himmeti ile,  Ehli küfrü baştanbaşa kahreylemektir niyetim” inayet talebinin niyetini ortaya koymuştur.

Fatih sağlam yere dayanmıştır yola çıkarken. Dayandığı yeri:

Enbiyavü evliyaya istinadım var benum; 
           Lütf-i haktan dur heman ümidi fethu nusretüm

mısralarıyla terennüm etmektedir. “Ben peygamberlere evliyaya dayanırım. Fetih ve yardım ümidim Allahın lütfündandır” mısralarının açılımını önümüze koymaktadır.

Fatih cehd ve cihadın lafla olamayacağını bilir ve bunu:

Nefsü mal ile nola kılsam cihanda ictihad.
          Hamdü lillah var gazaya sad hezeran rağbetüm;

mısralarıyla ihsas etmektedir. “Nefs ve mal ile cihat ne güzel olur; Elhamdülillah benim gazaya çok rağbetüm var” diyerek hem kendisine hem de etrafına seslenen Fatih günümüzün güzel bir modeli olarak yaşamaktadır.

Fatih bütün yaptıklarını din-i mubin için yapmıştır. Ve bunu devlet adına temenniyle bildirmektedir.

İy Muhammed mucizatı Ahmedi muhtar ile;

Umarım galip ola a’day’ı dine devletüm;

Mısraları devletin temel gayesinin İslam düşmanlarına galip gelme olduğunu ortaya koyar. Yukarıdaki mısraların açılımı “Ey Muhammed senin mucizelerinle, Umarım devletim din düşmanlarına galip olacaktır” biçimindedir.

Gerçekten merak ediyorum.

Bizim böyle bir gençlik yetiştirme özlemimiz, talebimiz, çabamız, hedefimiz, gayemiz, gayretimiz ve niyetimiz var mıdır?

Bilen varsa bize de iletsin” ki program çalışmalarına katkımız olsun.

Selam ve Sabırla… 28.04.2024

Musavat Dervişoğlu: Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak Diyor. İnanalım mı?

 Musavat Dervişoğlu: Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak Diyor. İnanalım mı?

 Veysi ERKEN Dr.

Bazılarına göre Kemal ve Meral milli güvenlik sorunuydu.

Gittiler.

Partilerini feshettirerek gitmeliydiler.

Olmadı.

CHP ile ilgili  gitti yeter geldi beter” diye yazı yazmıştım.

Gerçekten CHP’de gidişat daha da kötüleşiyor.

Toplumun içinde fitne fücur tohumu daha çok ekilmeye çalışılıyor, ekilen tohumlar yaygınlaştırılıyor.

Arapça tabelalar, ezanlar, camiler, medreseler, anaokullarının DİB marifetiyle açılması CHP zihniyetlileri için kötü, bunların ortadan kaldırılması gerekir deniliyor.

Kısaca İslam düşmanlığı arttırılmaya çalışılıyor,arttırılıyor.

Bunlar bilinen gerçekler.

Acaba Musavat Dervişoğlu ne yapacak.

Herkes biliyor ki, Meral’in görevi ülkücü, milliyetçi bilinen kitleyi dönüştürerek CHP’ye iltisaklandırmaktı. Hatta ödünç vekiller bile alınmış ve görev ifa edilmiş idi.

Artık Meral görevini tamamlamış durumda.

Merak ediyorum.

Musavat iltisaklı olan partisini özgürleştirebilecek mi?

Merak bu ya?

Musavat Dervişoğlu kime “Musavat”, yani denk olacak.

Özgür’e mi?

Ona denk ve eşit olacaksa partisinin iyi olmasına imkân ve ihtimal yok.

Değişip, titreyip kendine döner mi?

Bilemem.

Hani ülkücüler arasında “Ey Türk titre ve kendine dön” diye meşhur bir söz vardı.

Musavat Dervişoğlu titreyip kendine dönerek “Çağrımız İslam’da Dirilişedir” diyebilip yaşayabilecek mi?

Partililerine bunu yaşatabilecek öi?

Zannetmiyorum.

Ama yanılmak isterim.

Yanılalım ki, değişip dönüşenler asıllarına dönsün. İlke ve ülküleri İslamî, yaşayışları İslamî olsun.

Kanımız aksa da zafer İslam’ın” diyebilsinler.

Evet.

Kemalin akabinde, partinin ablası Meral abla da gitti.

Kemal ve Meral partilerini feshettiremeden gittiler.

Haleflerden biri beter çıktı. Özgür Kemal’den beter çıktı.

Sıra halef Musavat’ta.

Bize göre Musavat Dervişoğlu’nun ilk vazifesi partisini CHP ve iltisaklılarının vesayetinden kurtarma ve dönüştürme aracı olmaktan kurtarma olmalıdır.

Bunu başarabilirse ülkeye katkıları olabilir.

Başarabilirler mi?

Başarılı olmalarını isterim.

Zira bizler tebliğle görevliyiz.

Herkesin ve her düşüncenin İslam’la barışmasını ve İslamî ilke ve kuralları yaşamasını can-u gönülden isteriz.

“Gitti yeter geldi beter” fikriyatının Musavat Dervişoğlu’nun partisi için de neş’vu nemâ bulmasını istemeyiz.

Hâsılı kelam.

Meral’in partisinde yeni bir devir başlıyor ve Musavat Dervişoğlu artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diyor.

Umarız ki, hiçbir şey eskisi gibi olmaz. CHP ve iltisaklılarının hâkimiyetlerinden kurtulurlar, titreyip kendilerine ve İslamî hayata dönerler, ülkeye hizmet yarışına katılırlar.

Selam ve Sabırla… 28.04.2024

27 Nisan 2024 Cumartesi

Yabancı Öğrenci, Mülteci ve Muhacir Düşmanlığı

 Yabancı Öğrenci, Mülteci ve Muhacir Düşmanlığı

Veysi ERKEN Dr.

Merhum Abdurrahim Karakoç ağabeyimizin ifadesiyle

“İlim adamıyım der, araştır mason çıkar

Dört makale yazmışsa dördü de fason çıkar

Hele bir araştır bak aslını-astarını

 Büyük dedesi Yorgi, babası Mişon çıkar.”

Evet.

Parti başkanı, gazeteci, sanayici, sanatçı, bürokrat kimlikli olup Türkiye’nin gelişmesini dünyada söz sahibi olmasını istemeyen ihanet şebekesinin elemanları bilhassa Yabancı öğrenci, Mülteci ve Muhacir düşmanlığı yapıyor, insanları küçümsemeye, dışlamaya, düşmanlaştırmaya çalışıyorlar.

Bu adi mahlûklar bilerek yapıyorlar bunu.

Moiz Cohen’lerin torunları olarak yapıyorlar.

Türkiye’nin bütün dünyada, bütün dünyanın Türkiye’de olmasını engellemek için yapıyorlar.

Türkiye’nin dünyanın merkezi olmasını engellemek için yapıyorlar.

Biliyorlar ki, Türkiye İslam ve mazlum coğrafyaların kalbi ve beynidir, efendilerinin ve sahiplerinin emriyle kalbi ve beyni yok etmek için düşmanlığı yapıyorlar.

Evet.

Türkiye her alanda dünyaya ne kadar açılım sağlarsa o kadar güçlü olur, ne kadar yabancı öğrenci kabul ederse söz sahibi olur.

Siyonist haçlı zihniyetinin içimizdeki piyonları, maşaları, köleleri bunun için rahatsızdır.

Moiz Cohen’in veletleri parti başkanı, gazeteci, sanayici, sanatçı, bürokrat kimlikleriyle Yabancı Öğrenci, Mülteci ve Muhacir Düşmanlığı ile Afganistan, Suriye, Gazze, Afrika’daki ve bütün dünyadaki faaliyetlerimizi akamete uğratmaya çalışıyorlar.

Bilhassa bürokrasi içindeki bürokratlara, siyaset içindeki elemanlara ve medyadaki şeytanlara dikkat edilmesi gerekir.

Algı operasyonları boşa çıkarılmalı, etkisizleştirilmelidirler.

Bilindiği üzere İçimizde ve dost olabilecek ülkelerle tefrika ve bölücülüğü arttırmak için Siyonist haçlı zihniyetinin sahaya sürmediği bir şey kalmadı denilebilir.  Ülkemize iltica etmiş veya göç etmek mecburiyetinde kalmış, okumaya, öğrenmeye gelmiş olanlar bahane edilerek “tefrika/bölücülük” tahkim edilmeye çalışılmaktadır.

Evet.

Moizlerin, mişonların torunları Yabancı Öğrenci, Mülteci ve Muhacir Düşmanlığı yapıyorlar.

Artık yeter.

Bu Siyonist zihniyetin algı operasyonları boşa çıkarılmalıdır.

Evet dostlar.

Bugün yabancı öğrenci, muhacir mülteci düşmanlığı yapanların diğer ülkelerle ilişkilerimizi bozmaya çalışanların ekseriyetinin dedesi, babası ya agop, ya kirkor veya moiz’dir. Bunlar muhtelif ad ve kılıklarla partilerde, yönetimlerde, derneklerde, vakıflarda, sosyal medyada, basın yayında, kısaca hayatımızın her alanında mebzul miktarda yer alır.

Şimdi moizlerin torunlarına rağmen dünyanın her yerinde olma zamanıdır. Milyonlarca yabancıyı öğrenci olarak ülkemize davet edebilme zamanıdır.

Bunu yapabilmek için içimizdeki moizlerin, siyonistlerin torunlarını, masonları, fetöcüleri deşifre etmek ve temizlemek gerekir.

Selam ve Sabırla… 27.04.2024

Türkiye'nin Hür ve Müstakilliği İçin

Türkiye'nin Hür ve Müstakilliği İçin  

Veysi Erken Dr.

Hani bir söz vardır. En sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim diye.  Türkiye’nin birliği ve beraberliği için “İslam Kardeşliği” zeminin de partiler bir araya gelmek mecburiyetindedir. AK Parti ve MHP bunu başardı, İslam kardeşliğini esas alan diğer partiler de buna katılmalı, bir araya gelmeli, el ele, gönül gönül’e ülkemize, İslam âlemine ve insanlığa hizmet etmelidir.

Zira zihniyetleri birbirine çok yakındır ve tevhidi zemininde beraber hareket edebilirler. Ülkemizde serpiştirilen fitne ve bölücülük tohumları ancak bu şekilde giderilebilir.

Merhum Alpaslan Türkeş Bey'in; terörün en zor zamanlarında "Türk’le Kürt etle tırnak gibi kardeştir, kız alıp vermişiz, biz ne kadar Türk’sek onlar da o kadar Türk, onlar ne kadar Kürt'se biz de o kadar Kürdüz" sözü bu zemini açıklamaya yeterli delildir.

Evet.

Parti zihniyetlerinde farklılık olabilir, ancak zihniyetler birbirine yakın ise yöntemlerdeki farklılıklar önem arz etmez, birlikteliğin önünde engel teşkil etmez.

Bilindiği üzere zihniyet: Belirli görüş, inanç ve alışkanlıkların etkisiyle oluşan düşünme tarzı, zihin yapısı:  http://www.lugatim.com/s/zihniyet biçiminde tanımlanır.

Zihniyetin oluşumunda ve hayatiyetinin devamında inanç ilke ve kuralları ortadan kaldırılırsa toplumun hayatı ve hayata bakışı değişir.

Maalesef ülkemizde yüzyılı aşkın bir süredir bizim düşünme ve akl etmenin İslamî ilkeleri ve kuralları azar azar ortadan kaldırılmış, tefekkür zeminimiz batıya/batıla kaydırılmıştır.

Zihniyet sorununa bu bağlamda baktığımızda ülkemizde cari iki farklı zihniyetin varlığı ile karşılaşırız.

Biri “öze dönüş” diğeri “özden kopuş” zihniyeti.

Öze dönüş zihniyeti eksiyi fazlası, hatası sevabıyla bize ait değerleri ihya ve yaşatmaya çalışır, diğeri özden kopuş zihniyeti, varsa/ kalmışsa bize ait değerlerin kırıntılarını bile ortadan kaldırmaya çalışır.

Özden kopuşun ataları olan “İttihatçı” zihniyet oluşumundan beri bize ait değerleri, İslamî ilke ve kuralları ortadan kaldırmakla memur edilmiştir. CHP ve iltisaklıları bunların devamıdır.

Yahya Kemal "İttihat ve Terakki kadar bin türlü zihniyeti, bin türlü yaratılışı, bin türlü emeli bir araya toplamış ve dağılmamış, bilâkis, zaman geçtikçe daha ziyade top­lanmış ve kuvvetlenmiş siyasî bir cemiyeti Avrupa'­nın ve Asya'nın tarihinde göstermek imkânsızdır.

 İttihatçı ittifakının içinde en dinsiz masonlar yanında en şedîd İslâm İttihatçıları; en geniş insaniyetçi ve medeniyetçiler yanında en dar kafalı milliyetçiler bu­lunduğu gibi, en seciyeli tanınmış adamlarla seciye­sizlikleri herkesçe malûm adamlar, maddî menfaatlerden uzak, temiz vatanperverlerle vurguncular ve harb zenginleri yan yana ve biri birini çok sever olarak görülüyordu. Böyleyken İttihat ve Terakki dağılmadı. Bu terkibi Talat vücuda getirmiştir." Yahya Kemal, Çocukluğum, Gençliğim, Siyasî ve Edebî Hatıralarım, 3. baskı, 1986, s. 171-176. biçiminde tavsif etmiştir.

Ülkemizin neredeyse her şeyini kaybettiren bu zihniyet maalesef bugün de varlığını en çok CHP ve iltisaklılarında devam ettiriyor ve her olumlu icraata karşı çıkıyor.

Maalesef bu yapı ve zihniyet en çok CHP ve türevlerinde devam ediyor. Bu zihniyet tarih boyunca “tahripkâr” olmuştur.  Olmaya devam ediyor.

Bunun içindir ki, bu zihniyette olanlarda komplo, kumpas, şantaj, yalan, hile ve hurda eksik olmaz.

Zira bu yöntemler “efendileri dışarıda olan zihniyet”in temel usulleridir. CHP’lilerin ve türevlerinin sürekli olarak yerli olmayanlarla gizli mahfillerde görüşmeleri bilinen bir durumdur.

Buna mukabil “öze dönüş”, İslam’a dönüş zihniyeti söz konusudur. Bu zihniyetin ortak paydası İslam’dır. AK Parti, BBP ve MHP tebarüz etmektedir. Başka partilerde de var olduğunu düşünüyoruz. Bunlar ortak payda zemininde bir araya gelebilirse Siyonist haçlı zihniyetinin bölücülüğü çok daha kolay sona erdirilebilir, anasır-ı İslam bir araya gelir ve Türkiye şaha kalkar. 2017 sonrasındaki durum bunu göstermektedir.

Peki, bu zihniyetin eksiyi, hatası yok mu?

Elbette vardır.

Özellikle içlerine sızdırılmış( AK Parti, MHP, BBP ve benzer partilerin içine sızdırılmış) “ittihatçı zihniyetin elemanları” vasıtasıyla epey hata, yanlış ve kusurları oluyor.

Buna rağmen “Öze dönüş” anlayışında olanlar kendini şu şekilde tanımlıyor ve belirlediği istikamet ve hedefler doğrultusunda ilerlemeye çalışıyor.

“Cumhur İttifakı, Türkiye’yi hedef alan saldırılar karşısında parti çıkarları ve günlük siyaset hesapları yapmaksızın ortak bir duruş ortaya koymaya ve Türkiye’yi zayıflatarak uluslar arası operasyonlara açık hale getirmeye yönelik her türlü faaliyetin karşısında yer almaya kararlıdır. Bu kararlılık ve işbirliği ile ittifakımız Türkiye’yi bölgesel güç ve lider ülke yapacak 2023 hedeflerini gerçekleştirmenin yanı sıra, İ’la-yı Kelimetullah uğruna asırlarca dünya barışının ve adaletinin teminatı, İslam âleminin ve bütün mazlum milletlerin yegâne ümidi olan Türkiye’yi küresel bir güç haline getirecek, 2053 ve 2071 vizyonun alt yapısını adım adım inşa edecektir.”

https://www.milliyet.com.tr/siyaset/cumhur-ittifaki-protokolu-nun-tam-metni-2662293

Evet,   Cumhur ittifakı zihniyeti ne kadar öze dönmeye, ülke hayrına iş yapmaya çalışıyorsa ittihatçı ve jöntürkçü zihniyetinin devamı olanlar o kadar yıkmaya ve dağıtmaya çalışıyor.

Hülasa, Cumhur ittifakı zihniyetinin yöneticilerine çağrım şudur.

İçinizde yer bulan ittihatçıları tasfiye ediniz.

AK Parti, MHP ve diğer partiler olarak “İslam Kardeşliği” ortak paydasında Türkiye’nin her ilinde, ilçesinde, beldesinde, köyünde ve mezrasında el ele, gönül gönül'e bir olunuz, iri olunuz, diri olunuz ki İlayı Kelimetullah için Nizamı âlem kurulabilsin.

Umarım ki, birliğinizi devam ettirir ve muhafaza edersiniz.

Temennim tam öze dönüş gerçekleşir ve “İ’la-yı Kelimetullah uğruna asırlarca dünya barışının ve adaletinin teminatı, İslam âleminin ve bütün mazlum milletlerin yegâne ümidi olan Türkiye küresel bir güç haline gelir ve dünyaya nizam verir.”

Selam ve Sabırla… 27 Nisan 2024