20 Haziran 2024 Perşembe

“Asla köle olmayacağız”*

 “Asla köle olmayacağız”*

Veysi ERKEN Dr.

Siyonist haçlı kâfirlerine karşı Kassam mücahitlerinin mücadelesi ve savaşı İslam ümmeti denilen kitleyi ve önderlerini uyandıracak mı?

Kassam mücahitleri Aliya İzzet Begoviç’in “Her şeye kadir olan Allah’a and olsun ki asla köle olmayacağız!”* ifadesini terennüm ediyor ve Din ahlaktır; onu hayata geçirmek ise terbiyedir.

Biz de zalimlerden olursak, zulme karşı savaşmamızın bir anlamı kalmaz.

Kitaba uyacağız.

 Bir şahsın yüceltilmesi hadisesi, geçmişte ve bugün var ama İslam'a kesinlikle yabancıdır! Çünkü bu bir çeşit putçuluktur!

Özgürlük verilmez, alınır.

İyi insan olmadan iyi Müslüman olamayız.

Biz ölüyoruz ama onlar da kazanmıyorlar.

İlimle din, birbirinden ayrıldığı takdirde, din insanları geri kafalılığa, ilim ise ateizme sürükler.

Düşmanına benzediğin zaman, savaşmanın anlamı kalmaz.

Bütün yücelik ve şükran Allah'a aittir ve insanların gerçek kalitesini ancak Allah tespit edebilir.

Ben Müslüman’ım ve Müslüman olarak kalmaya kararlıyım. Bu hayatımın sonuna kadar böyle devam edecek. Çünkü İslam benim için iyi ve asil olmanın en doğru ifadesidir. Olduğunuz gibi kalın. Dininizi, milliyetinizi koruyun.

 Kimliğinizi kaybetmenin bedeli köleliktir. Köle Olmayın...” diye yaşayışını haykırıyorlar ve yaşıyorlar.

Kassam Mücahitleri ve müminler Kudüs’ü, Mescid-i Aksa'yı, Filistin’i ve bilumum topraklarımızı terk etmeyeceğiz, “ya felah ya helak” diyorlar Osman Paşa gibi.

Osman Paşanın mücadelesi şu şekilde izah ediliyor ve bizlere anlatılıyordu.

“Tuna nehri akmam diyor

Etrafımı yıkmam diyor

Ünü büyük Osman Paşa

 Plevne'den çıkmam diyor

Kılıcımı vurdum taşa

 Taş yarıldı baştan başa

Ünü büyük Osman Paşa

Askerinle binler yaşa”

Taş’ın yarıldığı gibi Siyonist haçlı zihniyetinin kışlası olan İsrail’de yarılacak, dağılacak ve zafer Kassam mücahitlerinin ve Müslümanların olacak inşallah.

Zira Kassam mücahitleri Ömer Muhtar gibi hadiselere bakıyor ve hüküm Allah’ındır diyorlar.

Ömer Muhtar;

“Savaşıyoruz, çünkü düşmanı bu topraklardan söküp atıncaya kadar ya da bu uğurda ölünceye kadar imanımız ve özgürlüğümüz için savaşmak zorundayız. Başka yolu yok. Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz” ve ”Biz asla teslim olmayız. Ya kazanırız, ya ölürüz. Bizden sonraki nesillerle de savaşacaksınız. Bana gelince, ben cellâtlarımdan daha uzun yaşayacağım” diye haykırıyordu

Bilinmelidir ki, hüküm Allah’ındır diyenler asla köle ve mahzun olmaz.

Ayette; “Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz. Âl-i İmrân-139”

Kamil imana sahip olanlar bilirler ki yardım gelecek Bundan başka, sevdiğiniz bir şey daha: Allah katından bir yardım ve yakın bir zafer vardır. İnananlara müjde ver.” Saf-13

Evet.

Gazze’liler, Doğu Türkistanlılar belki ölecek, şehit olacak ama asla köle olmayacak, köle yapamayacaklar.

Selam ve Sabırla… 20.06.2024

 

 

19 Haziran 2024 Çarşamba

Gazze’de Ümmeti Uyandırmaya Çalışanlara İhanet Ediliyor

 Gazze’de Ümmeti Uyandırmaya Çalışanlara İhanet Ediliyor

Veysi ERKEN Dr.

Bir darb-ı mesel anlatılır.

“Bir gün bir kurt sürüye yaklaşır.

Horoz kurdu görünce ötmeye başlar.

Horozun sesine uyanan köpek, kurdu görür ve havlamaya başlar.

Köpeğin sesine çoban uyanır, kurdu görünce yaygarayı koparır.

Çobanın yaygarasına köy ahalisi uyanır ve kurdu kovalayıp koyunları kurtarırlar.

Kıssa bu ya...

Sürü kurtulunca keyfe gelen köylüler horozu kesip çobana ikram ederler.

Zavallı horoz kurdu gördüğünde susmaya devam etseydi yaşamaya devam edecekti. Mükâfat alması gerekirken boğazına bıçağı yer.”

Yıllardır topraklarımıza, Filistin denilen topraklarımıza Siyonist haçlı sürüsü musallat olmuş, işgal, vahşet, soykırım, katliamla insanları perişan etmiş, kalan kısmı da yutmaya çalışmıştır.

İşte bu manzaraya karşı “Kassam Mücahitleri” ümmeti uyandırmak ve topraklarımızı Siyonist, evangelist haçlı sürüsünden kurtarmak için harekete geçmiş.

Peki, ne olmuş veya olmakta?

Maalesef ümmet zannedilen, daha doğrusu ümmetin liderleri, önderleri, yöneticileri zannedilenler “Kassam Mücahitleri”ni kesmeye, Siyonistlere yem etmeye çalıştılar, çalışıyorlar.

Gazzelilerin Siyonist haçlı haydutlarından kurtuluşuna yardımcı olacaklarına “Kassam Mücahitleri”ni kurban etmeye çalışıyorlar.

Uluslar arası sistem denilen BİR leş MİŞ m İLLETLER Gazzelilerin azar azar, acı çeke çeke yok olmasını planlarken Müslüman zannedilen yöneticiler Kassam Mücahitlerini kesmeye çalışıyor.

 Adeta Kassam Mücahitlerini Siyonist haydutlara yem etmeye çalışıyor.

Bilinmelidir ki, Allah için yola koyulanlar, cihad edenler Siyonist haçlı zihniyetinin köleleri olan zalim yöneticilere itimat ederek yola çıkmadı, çıkmaz, cehdini ve gayretini Allah için yapar ve vahyine, tebliğine inanır.

“Ey iman edenler! Sizi, elem verici azaptan kurtaracak bir ticareti size göstereyim mi? Allah’a ve resulüne iman edersiniz, Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edersiniz. Bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. O sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altından ırmaklar akan cennetlere, adn cennetleri içindeki güzel köşklere koyar. İşte büyük kurtuluş budur.  Hoşunuza gidecek bir şey daha var: Allah’ın yardımı ve yakın bir fetih! Haydi müminleri müjdele. Saff, 10-13

Allah için cihat edenler seferden sorumlu olduğuna inanır ve gereğini yapar.

Zaferi takdir eden Allah’tır ve Siyonist haçlı zihniyetinin köleleri olan yöneticiler istemezse, desteklemezse de Rabbulalemin dilerse zafer yakın olur.

Her şeye rağmen ABD’nin, İngiltere’nin ve bütün Siyonist haçlı zihniyetinin kışlaları olan israil'le birlikte çökeceklerine inanıyoruz.

Kassam mücahitleri Aksa Tufanı ile Siyonistleri boğacak inşallah.

Selam ve Sabırla… 19.06.2024

 

 

Düşman Seni Övüyorsa

 Düşman Seni Övüyorsa

Veysi ERKEN Dr.

Georgi Dimitrov’un “Düşmanın seni ancak hata yaptığında över” sözü elhak doğrudur.

İttihatçı Jöntürk’çülerin torunlarının iltifatlarına mazhar olan eski ülkücülere, milli görüşçülere, nurculara baktıkça bu sözün doğruluğunu teyit ediyorum.

Esasında Fidel Castro “Eğer düşmanın seni övüyorsa sende bir puştluk var demektir!” ifadesiyle bunu daha güzel izah etmiştir denilebilir.

Piyasadaki övgüler bu gerçeği gösteriyor.

Evet.

Bir cinayet üzerine eskileri, eskimişleri övenlere, pohpohlayanlara baktıkça aklıma bir reklam geliyor.

“Atın atın eskimiş çoraplarınızı atın Jill geliyor”

Eskimiş çoraplar övgüye layık günümüzde.

İttihatçı zihniyetin yaması ile süslenmiş çoraplar.

İnanmışları kandırmak için yaldızlı sözler fısıldayan şeytanlar gibi yaldızlı lafazanlıklar yapan Jönler, ittihatçı zihniyetliler.

Ayette; “İşte biz her peygamberin karşısında insan ve cin şeytanlarından oluşan bir düşman şebeke var etmişizdir. Bunlar, aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldayıp dururlar. Şayet Rabbin dileseydi böyle yapamazlardı. Bu bakımdan onları, uydurdukları yalanlarla başbaşa bırak!” En’am-112 buyrulur.

Üzülsek de yaldızlı sözlere, vaatlere, makamlara, paraya, şöhrete aldananlar ve kananlar var.

Şeytanın adımlarını takip edenler var. Ayette; “Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın/ tabi olmayın. Kim şeytana ayak uydurursa bilsin ki, o edepsizliği ve kötülüğü emreder. Allah’ın lutfu ve rahmeti sizinle olmasaydı içinizden hiçbir kimse günahtan asla arınamazdı, fakat Allah dilediğini arındırır; Allah her şeyi işitmekte ve bilmektedir.” Nûr-21” uyarısına kulak tıkayanlar var.

Bu tiplerin kalpleri ve gözleri mühürlenmiştir bu tiplerin gerçeğe dönmeleri mümkün değildir. Ayetlerde; “Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler.” Bakara-18 “İnkârcılara seslenenin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyen hayvana haykıran çobanın durumuna benzer. Onlar sağır, dilsiz ve kördürler; çünkü onlar düşünmezler.” Bakara-171

Bunlara seslenmemizin anlamı yoktur.

Düşmanın övgüsüne mazhar olanlar biraz tefekkür edebilselerdi kurtulmaları mümkün olabilirdi diye düşünüyorum. Bunlara boşuna sesleniyoruz.

Görünen manzara kurtuluşun mümkün olmadığını gösteriyor. Manzarada eskimiş ve yamalandırılmış çoraplara dönüştürüldükleri görünüyor.

Bunlar için zaman kaybı gereksizdir.

Bırakınız düşman onları övmeye devam etsin.

Daha önce bu tiplerle ilgili bir yazı yazmıştım isteyenler okuyabilir.

http://veysierken.blogspot.com/2024/06/chplilesenler-ve-chplilestirilenler.html

Selam ve Sabırla… 19.06.2024


CHP’lileşenler ve CHP’lileştirilenler

 CHP’lileşenler ve CHP’lileştirilenler

Veysi ERKEN Dr.

CHP denilen partinin iktidar veya iktidar ortaklığı dönemlerini yaşamış bir kişiyim.

Hiçbir döneminde ülkemizin yararına bir icraatını görmedik, bundan sonra da görebileceğimizi zannetmiyorum.

Sebebi gayet basittir. CHP parti ötesi bir zihniyettir ve bu ülkenin insanının sahip olduğu değerlere aykırı bir şekilde teşekkül ettirilmiştir.

Bu zihniyetin temelinde İttihat ve Terakki anlayışı, ilkeleri, kuralları ve bağlantıları vardır.

Biraz okuyanlar bilir.

İttihatçıların zihniyeti ve uygulamaları coğrafyamız parçalanmış ve 12 milyon kareye yakın bir toprak kaybı olmuştur.

Bu kayıplar 6 senede gerçekleşmiş kayıplardır.

Sadece toprak kaybı mı?

Elbette ki, hayır.

İnsan, maddi ve manevi imkân kaybı hesaplanamaz büyüklükte.

İşte CHP bu zihniyeti tevarüs etmiştir ve bize hep yabancı olmuştur.

Bunun içindir ki, yetmişli yıllardan sonraki dönemleri yaşadığımdan dolayı biliyorum ki, CHP zihniyetinden ve ona eklemlenenlerden bu ülkeye hayır gelmez.

2019 öncesine gitmeye gerek yok.

Bilinen bir husus var.

CHP zihniyetine Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu ve HDP eklemlendirilmiştir.

Meral Akşener CHP’ye kazandırdık diyebilmekte, Karamollaoğlu iktidara kaybettirdik, Sezai temelli Batıda iktidara kaybettireceğiz doğuda kazanacağız diyebilmektedir.

Kısaca CHP marifetiyle ülkemizin insanı kendine yabancılaştırılmaktadır.

Buradan şunu çıkarmayalım aziz dostlar.

İktidarın kusuru, hatası, günahı yoktur demiyorum.

Bilakis sayılamayacak kadar çoktur.

Demem o ki, Meral Akşener ve Temel Karamollaoğlu gibiler kendileri olamadıkları gibi, insanımızı CHP zihniyetine alıştırma görevini üstlenmiş oldular. Tabii ki, bunlar gibi hareket eden küçümsenmeyecek kadar çoktur.

Şimdi aynı güruha Davutoğlu ve Babacan eklemlendiriliyor.

Babacan için bir şey demiyorum. Zaten hep yurt dışındakilerle görüşüyor. Herhalde talimat alıyordur.

Şahsen ben yakıştıramıyorum.

Elbette ki, bir partiden ayrılabilir. Bu anlaşılır bir şeydir. Ben de ayrıldım. Bilenler bilir merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte partinin hem MKYK’da bulundum hem de uzun bir süre Yüksek İstişare Kurulu Başkanlığını yürüttüm.

Sonra ayrıldım. Bugüne kadar hiçbir yere gitmişliğim yok. Gidebilir miyim? Allah bilir.

Bilesiniz ki, “Cenabı Allah’ın Birliği ve Hz. Muhammed’in (s.a.v.) risaleti dışında tartışılmazımız yoktur” anlayışını benimsemeyenlerle işim olmaz.

Davutoğlu böyle davranırsa eyvallah. Aksi takdirde o da kaybedenlerden olur. Tıpkı Abdullatif Şener, İlhan Kesici, Mehmet Bekaroğlu, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Huda Kaya, İhsan Özkes, Yaşar Nuri Öztürk vs.

Hata bazıları pişmanlıklarını bildirmişlerdir bir zamanlar.

Ama iş işten geçmiş ve zarar tahakkuk olmuş olur.

Dün olduğu gibi bugün de pişmanlığını bildirenler vardır. 31 Mart 2019 seçimlerinde İstanbul ilimizin bir ilçesinde belediye başkan adayı olup kaybeden bir arkadaştan gelen yazı. Bu arkadaş 23 Haziran 2019 seçimlerinde CHP’li Ekrem için çalışmış hem de çok çalışmış bir kişi.

İşte ibretlik yazısı

“Sayın Ekrem İmamoğlu;

Ak parti’nin 17 yıllık iktidarının son günlerinde, Halk sizi kendinden zannetti ve adınız şanınız kimdir demeden seçti.

Ak       parti iktidarı ilk günlerinden itibaren millet için bir kurtuluşken, sonraki yıllarda denize düşenin yılana sarılmasına dönmeye başladı ve Ak parti kendi doğrularını da red ede red ede kendini tasfiye ederken, doğanın boşluk kaldırmayacağı gerçeği üzere hem yıllardır iktidardan uzak CHP‘ye şans vermek hem de toplumdan gözüken size şans vermek adına, En yakınlarımızla küsmek kava etmek adına size destek olduk...!!!

Maalesef CHP‘li belediyeler Onur Yürüyüşü vb. gibi sapıkça meselelere destek olmaya kalkıp tüm Sosyal medyalarını LGBT renkleriyle bezediler...!!!

Siz ise seçim arasında alınmış olsa dahi evine ekmek götürmek derdinden başka derdi olmayanları işten çıkarmayla devam ettiniz...!!! ve maalesef İBB TV ‘nin LOGO ‘sunu değiştirmeyle devam ediyorsunuz...!!!

Sayın İmamoğlu;

Biz Ak partilileri böyle güzel güzel ikaz ettiğimizde, bize düşman gözüyle bakar bize terörist muamelesi yaparlardı...!!!

Hâlbuki biz idarecilerimizin başarılı olması için dua eden kişileriz...!

Sizin belediye başkanı olmanız için mücadele veren kitle size karşı soğumaya başladı..!

Siz 16 milyonun belediye başkanıyım diyorsunuz ya; Bir müddet sonra sadece Chp'lilerin Hdp'lilerin ve Lgbt’lilerin başkanı olarak siyaset sahnesine devem edecek, 5 yıl sonrada İstanbul’un Kadir abisi gibi tarihe karışacaksınız...!!

Naçizane tavsiyem bu toplumun sinir uçlarına dokunmayın, bu toplumun değerlerini bilen danışmanlar edinin.

Bu ülkede CHP ‘nin söyleyecek sözü olduğuna inanıyorum, bu sözlerin önünü tıkamayın...!!

Hiç kimse unutmasın ki, sizde unutmayın;

31 Mart seçimlerinin Galibi Ak partiye Yeter artık diyen sağduyulu seçmendir...!

Sağduyulu seçmen için önce Türk milleti ve değerleri gelir...!!!

 Kim ki milletten yana tavır alır, sağduyulu seçmen onu kucaklar.

Bilmem anlatabildim mi?

Bu gidiş iyi bir gidiş değil, hatırlatmak istedim.”

Yazıyı bana gönderen arkadaş dâhil olmak üzere bütün dostlara, arkadaşlara, okuyuculara tavsiyemdir. CHP zihniyetine eklemlenmeyin. Kendiniz kalınız. Çağrınız ve yaşayışınız “çağrımız İslam’da dirilişedir” umdesine uygun olsun.

CHP zihniyetine eklemlenmiş her birey ve topluluk dönüşmüş ve bu ülke başta olmak üzere bütün mazlum ve mağdur coğrafyalara zarar verir hale gelmiştir.

Bunun örnekleri çoktur. Eklemlenerek dönüşenler katliamlara karşı tavır ve çocuklarını bulmaya çalışan annelere destek sergileyecekleri yerde sessiz kalmaktadırlar.

Selam ve Sabırla… 14.09.2019

18 Haziran 2024 Salı

Kehanet Değil Cinayetler ve Suçlar Katlanacak

 Kehanet Değil Cinayetler ve Suçlar Katlanacak

Veysi ERKEN Dr.

Gazetelerde, İnternette kısaca her yerde cinaye haberleri.

Korkunç cinayet.

Kadın cinayeti, sevgili cinayeti, tecavüz, hırsızlık, eşkıyalık vs. Suçlular ve cinayetler artıyormuş.

Dosyalar kabarıyormuş.

Kararlar yıllara sâri oluyormuş, adalet çöküyormuş.

Bunlar doğruymuş.

Etkililer ve yetkililer her gün birkaç suç örgütünün çökertildiğini, binlerce kişinin yakalandığını, hapishanelerde yer kalmadığını, cinayetlerin arttığını dillendiriyor.

Evet, suçlular ve cinayetler artıyor.

Moda tabirle kehanet değil, suçlar ve cinayetler artacak, zira İnsanımız İslam’dan koparıldı. Ahlaksızlık teşvik edildi.

İnsanlar ilişkilerini gayrı İslami zeminde ve ahlak dışı şekilde kuruyor.

Ahlaksızlığın adı aşk, elbise değiştirir gibi sevgili(!) değiştirmek moda, sokakları çıplaklar kampına çevirmek medeniyet diye teşvik edilirse bilinmelidir ki cinayetler artacak, suçlular katlanacak ve toplum çökecektir.

Bu kaçınılmaz sonuçtur.

İslamsızlaştırmanın sonucu felakettir, hüsrandır, yok oluştur.

Evet.

Cinayetler, kadın, sevgili cinayetleri ve suçlar artıyor ve artacaktır.

Çünkü doğru tedbirler bilerek ve isteyerek alınmıyor. İslamsızlaştırma devam ediyor ve ettiriliyor.

Kanunlarımız hukuka ve ahlaka uygun olmadığı için “mağdur”u değil, suçlu ve caniyi koruyan yapıdadır. Kanunlarımız inancımıza (İslam) tanzim edilmediğinden adeta suçluyu ve caniyi teşvik eder mahiyettedir.

Etkililer, yetkililer ve sorumlular doğru yönde tekdirler almıyorlar, İslam’a ve ahlaka uygun kanunları vazetmiyorlar.

Ve.

Cinayetler, suçlar artarak devam ettiriliyor, mağdurlar çoğaltılıyor. Toplum çökertiliyor.

Meseleye hak ve hukuk açısından bakıldığında mağdur hakkından vazgeçmedikçe başkasının onun adına “suçluyu affetme” denk bir cezayı vermeme yetkisi olamaz. Ama ülkemizde mağdura rağmen suçlular cezalandırılmıyor, kişiler ihkak-ı hakka zorlanıyor.

Hırsızlık, gasp, kapkaççılık, cinayetler işleniyor ve bunlara karşı verilen cezalara bakıyoruz.

Verilen cezalar suçla orantılı değil. Aksine suça teşvik nitelikte.

İdamı gerektiren suçun karşılığı katili hapishanede beslemek şeklinde tecelli ediyor.

Irza musallat olanın cezası bir iki ay hapis ile geçiştiriliyor.

Kısaca ceza- suç denk değil.

Mağdurun aleyhine bir kanuni yapılanma söz konusudur.

Kanunlarımız bu şekilde ve İslam dışı olduğu müddetçe bilinmelidir ki suçlular, suç örgütleri, cinayetler ve caniler artacaktır.

Bu bir kehanet değildir.

Görünen ve yaşanan bir durumdur.

Yapılması gereken bir tek şey vardır.

Suçlu ve cani olanların suçuna göre cezanın verilmesi ve bireylere karşı işlenen suçların cezasını mağdurun mağduriyetine göre takdir edilmesidir.

Cezalar mutlaka caydırıcı, İslami ve adaletli olmalıdır.

Ve.

Bizi mağdur edenleri rızamız dışında etkililer ve yetkililer asla yargılama ve cezalandırma yoluna gitmemelidir. Affetmemelidir.

Yargı adil olmalı ve suçlular işledikleri suça göre mağdurun mağduriyetine orantılı ve rızası ile ceza takdir edilmelidir.

Hâsılı kelam, Cinayetlerin, suçların, canilerin, hırsızların, ırz ve namus düşmanlarının çoğalmasını istemeyenlerin yapmaları gereken bir tek şey vardır.

Hayatı İslamileştirmek ve kanuni düzenlemelerin caydırıcılığını sağlamadır. Kanunların suçları azaltıcı yaptırımları olmalıdır. Günümüzün yönetim anlayışında bu kanuni düzenleme yetkisi TBMM’ye ait olduğundan behemehâl vekiller görevlerini ifa etmekle mükelleftir.

Bu düzenlemelerden kaçınmak suçluyu ve caniyi koruma sonucunu doğurur.

Unutulmamalıdır ki;

Kurallarda, kanunlarda haklara uygun düzenlemeler yapılmadıkça “mağdur”lar ve cinayetler artacak, tavizler devam edecek ve aramızda binlerce “suçlu” olan hırsız, arsız, katil, soyguncu, hortumcu ve soysuz dolaşmaya devam edecektir.

Selam ve Sabırla… 18.06.2024

 

 

Dünya İsrail’e Set Çekmelidir*

 Dünya İsrail’e Set Çekmelidir*

Veysi ERKEN Dr.

Dünya "İsrail’i, ABD’yi, İngiltere’yi durdurmak zorundadır. Dünya İsrail’e Set Çekmelidir  

Aylar önce de  "İsrail’i durdurmalıyız. Ya barışla ya da zorla..."* denilmişti.

Vicdan, iman ve ahlak sahibi olan herkes bu ifadeyi onayladı ve gereğinin hemen yapılmasını bekledi, bekliyor.

Bilinmelidir ki vahşeti durdurma seferinden kaçınan, seferi başlatmayan yeryüzündeki bütün yöneticiler ve yetkililer sorumludur. Yeryüzünde Müslüman kabul edilen bütün liderler sorumludur.

Bizler, katiller sürüsünün durdurulması için ne yapılması gerekiyorsa maddi ve manevi olarak katkı sağlamaya hazırız.

Evet.

ABD’nin, İngiltere’nin ve topyekûn haçlı zihniyetinin kışlası olan İsrail terör örgütü behemehâl durdurulmalı ve işgal ettiği her yerden sökülüp atılmalıdır.* https://twitter.com/habertoplumsal/status/1787769061104898477

Erdoğan;"Dünya, İsrail'in kana susamışlığına karşı tedbir almak, her gün bir yenisine şahit olduğumuz katliamların önüne derhal set çekmek zorundadır. https://www.haber7.com/guncel/haber/3434069-cumhurbaskani-erdogandan-onemli-aciklamalar

Doğru ve gereği yapılmayan bir ifadedir.

Bin Salman denilen kişi de aynı şeyleri söylemeye başladı. “Gazze'deki bu saldırıların bir an önce durdurulması gerektiğini vurgulayan Bin Selman, uluslararası topluma "Gazze'deki Filistinlilerin canlarının korunması için her türlü tedbiri almak üzere harekete geçilmesi” çağrısında bulundu.

https://www.haber7.com/dunya/haber/3434086-prens-selmandan-gazze-icin-cagri

Bilinmelidir ki, şimdi söylem zamanı değil, eylem zamanı, zaman geçmiştir bile.

Çünkü tahammül kalmadı. Gazze ve Gazzeliler yok ediliyor, bitmek ve tükenmek üzeredir.

İnsan olan anlar. Şeytanlar, moizin torunları hariç her insan tahammülün kalmadığını bilir.

Evet, gerçekten “tahammül kalmadı” ve Hakan Fidan’ın, Erdoğan’ın, bin Salman’ın söylediklerinin gereği yapılmalıdır.

Anlaşılıyor ki, yeryüzünde Gazze için harekete geçecek yöneticiler ve liderler kalmadı. Bütün etkililer, yetkililer ve yöneticiler ölüm uykusunda.

İcraat ve harekete geçme yok.

Doğruyu söylemek yetmiyor, "İsrail’i durdurmalıyız. Ya barışla ya da zorla..." ifadesinin gerçekleşmesi için sefer, seferberlik, boykot, eylem ve harekete geçme zamanıdır.

Geçmiştir bile

Şimdi konuşmak değil sefer ve İsrail terör örgütünü efendileriyle beraber durdurma zamanıdır.

Öyle bir “sefer” ki, Siyonist küresel haçlı zihniyetini ve onun İsrail terör örgütünü darmadağın edecek bir seferberlik lazımdır, insan olanlar için şart, Müslümanlar için farzdır.

Bir sefer olmalıdır ki, içimizdeki fetöit Siyonistleri, tapınakçıları ve münafıkları da kahr-u perişan etsin.

Gazze’de tahammül kalmadı.

Gazze’de katliam, zulüm, vahşet, işgal, kırım, soykırım devam ediyor, tahammül kalmadı ve dünya seyrediyor.

Vahşeti barışla veya zorla durdurmak için hemen harekete geçilmelidir.

Geç kalındı, artık gecikilmemelidir. Tahammül kalmadı. Bu vahşet ve soykırım barışla veya zorla durdurulmalıdır artık.

Şimdi sefer zamanıdır. Allah bizi sefere çağırıyor. Seferden kaçınan, seferi başlatmayan yeryüzündeki bütün yöneticiler ve yetkililer sorumludur. Yeryüzünde Müslüman kabul edilen bütün liderler sorumludur.

Allah başta liderleri sefere davet ediyor ve yardımın yakın olduğunu müjdeliyor. “Ey iman edenler! Sizi, elem verici azaptan kurtaracak bir ticareti size göstereyim mi? Allah’a ve resulüne iman edersiniz, Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edersiniz. Bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.  O sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altından ırmaklar akan cennetlere, adn cennetleri içindeki güzel köşklere koyar. İşte büyük kurtuluş budur. Hoşunuza gidecek bir şey daha var: Allah’ın yardımı ve yakın bir fetih! Haydi, müminleri müjdele. Saff-10-13”

Hâsılı kelam.

Gazze’de tahammül kalmadı, tahammül sınırları binlerce defa aşıldı. Katliam, soykırım, vahşet, işgal ve yıkım her yeri ve her şeyi yerle yeksan etti. ABD’ye, İngiltere’ye, tüm Siyonistlere ve kışlaları olan İsrail’e SET çekilmelidir.

Şimdi sefer, hareket, eylem, vahşeti, soykırımı durdurma, soykırımcılardan hesap sorma ve zafer zamanıdır.

SET çekmeyen, Katılmayan kaçaktır ve Allah katında sorumludur.

Selam ve Sabırla… 18.06.2024

 

17 Haziran 2024 Pazartesi

“GÜCÜMÜZÜ İSLAM'DAN ALIYORUZ”*

 “GÜCÜMÜZÜ İSLAM'DAN ALIYORUZ”*

Veysi ERKEN Dr.

Bugün Bayram. Merhum Muhsin Yazıcıoğlu köşeme misafir oldu. Söz onun.

“Şüphesiz Allah size emanetleri -devletleri görevlerini- ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hüküm vermenizi emreder. (Nisâ Suresi: Ayet: 58)

Bütün övgüler Allah’ a mahsustur. Ona hamd eder, Ondan yardım dileriz.  Allah’ın hidayete erdirdiğini hiç kimse saptıramaz. O’nun delalete götürdüğünü ise; hiç kimse hidayete erdiremez Nefislerimizin ve amellerimizin kötülüklerinden yalnız O’na sığınırız Ondan başka ilâh olmadığına, bir tek ve ortaksız olduğuna, Hz Muhammed (Sallâllahü aleyhi vesellem)in Onun kulu ve resulü olduğuna; şahadet ederiz Efendimiz Hz. Muhammed (Sallâllahü aleyhi vesellem) e Onun ehline ve ashabına Salât ve Selâm olsun...! (Muhsin Yazıcıoğlu)

Bugünün insanlarını mümkün olsa da bir meydanda toplasak ve ”Asrımızın in­sanları mutlu mudur?" diye bir soru yöneltsek, eğer mutludur diyen bir kişi çıkarsa, o biliniz ki dünyanın en aptal, en cahil ve en serseri insanıdır.

Maddi ve iktisadi, siyasi, idari, içtimai ve ahlaki sahaların hangisi vardır ki, in­sanlığı memnun et­mektedir? Rahat ve huzurdan bahse­denlerin ve bunların dünya üzerinde mevcudiyetini iddia edenlerin yüzlerin­de utanmanın eseri kalmamıştır.

Topyekûn batı­nın madde ve maki­neye esir olmuş, ruh ve manasını kaybet­miş robot insan mı huzur içerisindedir? Doğunun, maddesi­ni de, manasını da, hürriyetini ve şahsi­yetini de yitirmiş köle insanları mı huzur içerisindedir­ler? Henüz kendi varlığını tesbit edip duyuramamış, mad­de ve manada sal­lantılar içerisinde yalpalayan, zelzele­ler ve yıkıntılar içe­risinde yol alacağını zanneden, Asya ve Afrika'nın milyonla­rı mı huzur içerisin­dedirler?

Demokrasi, sosyalizm, komünizm, liberalizm, faşizm, nasyonalizm, feodalizm... Nereden çıktı bunlar? İnsanlığın başına nereden bela oldular? Bunların hangisi in­sanlığı mutluluğa götürmüştür. Yıllardır medeniyetin timsali olarak tanınan batıyı hayranlıklar diyarı olarak göstermeye çalışan bu sistemler kendi toplumlarını mut­lu etmişler midir?

İnsanlığın yaradılışına ters olarak yürütülmek istenen faaliyetlerin sesiyle yuka­rıda bahsi geçen idare sistemleri doğmuştur. Ve bütün insanlığı uçuruma sürükle­miştir. İnsanların yaratılış gayesine ters düştüğü için de, yaşamanın sadece madde ihtiyacından doğduğu gibi bir saplantıya varılmış, böylece insanlık maddenin eseri yapılmıştı. Demokrasi uyutmasıyla İnsanlık bazı inançsız toplumların menfaati doğ­rultusunda istismar edilmiş ve insafsızca sömürülmüştür. Batının ruhsuz azınlığı, demokrasi uyutmasıyla kapitalist zihniyete insanlığı hizmet ettirirken, komünizme zemin hazırlamıştır.

Komünizm; İnsanlığın vücuda bağlı, maddeye mahkûm yönünü ele almıştır. "Sen çalışmana, kazanmana bak Ben senin nasıl yaşayacağını, nasıl hareket edeceğini söyleyeceğim. ALLAH diye, din diye, ruh diye bir şey yoktur. O seni soymak isteyen­lerin uydurmasıdır." diyerek hem dine karşı inançsızlığı yaymakta, hem de toplum­ları sömürmek için zemin hazırlamaktadır.

Kapitalist ve komünist ülkeler temelde aynı köke bağlı olarak insanlığın çökme­sini birlikte sağlamışlardır. Milletler arasına en büyük nifak tohumlarını beraberce saçmışlar ve kendi menfaatleri doğrultusunda ektiklerini biçmişlerdir. Bu huzur avcılarına daha fazla müsaade edildiği müddetçe dünyada barış ve sükûndan söz etmek mümkün değildir.

Dünyadaki dengeyi ancak kendi aralarında bir denge olarak gerçekleştirmeye çalışan kapitalist ve komünist ülkelerin icraatları gözler önündedir. Bugünkü dün­yamızda söz sahibi olan ABD, Rusya ve Çin gibi süper devletlerin, kendi teknolojile­rinin ve sanayilerinin durmaması için yeni pazarlar arama ve yeni satış sahaları bulmadan başka hiçbir icraatları yoktur. Her sükûnetin arkasından yeni bir savaş stadyumu inşa edip lüks ve konforlu tribünlerinden ağzı sulanmış çakal iştihası ile temaşa etmektedirler. Bunun için Birinci, İkinci Dünya ve Ortadoğu savaşları, Viet­nam, Lübnan... vs. gibi kardeş kavgalarını örnek verebiliriz. Bunların hangisi vardır ki süper devletlere zarar vermiştir? Perde önünde düşman, perde arkasında dost olan bu süper devletlere sadece fayda sağlamıştır. Çünkü bu savaşlarla açılan pa­zarlarda kendi sömürü düzenleri devam etmiştir.

Her türlü ihanetin arkasından bir de, Birleşmiş Milletler Evrensel beyannamele­ri tertiplenmiş, insanlığa huzur vaat edilmiş, barış orduları kurularak barış güvercin­leri uçurulmuştur. Bunların hepsi samimi veya değil, tesbit şudur; fezada yarış, teknikte süratli bir gelişme, çekişmeler, bunalımlar içerisinde kıvranan feza çağı­mız; mutsuzluk, umutsuzluklarla dolu, nereye gittiği belli olmayan insanların yaşa­dığı 20. asra ait bir dünyamız var.

Bir toplum gerçek huzuru ile bu huzuru temin edecek gerçek nizamı kaybeder­se; huzur diye huzursuzluğa. nizam diye nizamsızlığa mahkum olur. Bugün insan­lığımız bu huzuru ve nizamı yitirmiş ve perişandır. Mevcut sistemlerin hiçbiri insan­lığı kurtaramaz ve onu huzura erdiremez, erdirememiştir de. Ne hikmetli bir tecel­lidir ki, hakiki ve ilahi bir nizamın terk edilişi neticesinde, onun tam zıddı olan tehlikeli ve korkunç bir yol çıkıyor karşımıza.

Bu insanlık için bela olan tehlikeyle mücadele, gerçek huzuru arayan herkes için kaçınılmaz bir vazifedir. Kötülüğü gören herkes onu ortadan kaldırmak için uğraş­malıdır. Bunu zor kullanarak yapacaksa, zor kullanmalıdır. Eğer bu mümkün değil­se, açık açık karşısında olduğunu belirtmelidir.……………………

İslam’ı hayat nizamı olarak kitlelerin ruhuna nakşeden Türk-İslam Devleti, Ni­zam-ı Âlem davası ile milletlere önder olacak ve dünyadaki barış ve huzurun temi­natı olacaktır. Çünkü "komşusu açken tok yatan bizden değildir" Hadis-i Şerif'ine sadakatle bağlı olacağından kendi insanının ötesinde komşularının da dertlerini kendi problemleri olarak ele alacaktır. Tarihte birçok kez aynı vazifeyi ifa için orta­ya çıkan büyük milletim bunu ispat etmiştir. Yine tarihi görevini yerine getireceğine inanıyoruz. Çünkü tarih tekerrür edecektir.

İnsanlığın huzuru ve milletler arası barış ve sükûnet, ancak Türk Milletinin güç­lenerek, İslam’ı hayat nizamı olarak cihana yaymasıyla mümkün olacaktır.

Ülkücü Gençlik olarak Nizam-ı Âlem inancı ile çalışıyoruz. Bu inançla dikenli yollarda çıplak ayaklarımıza aldırmadan yürüyecek ve her türlü engeli aşacağız. Sonuçta ölebiliriz belki, ama cihad ruhu bizi mutlak zafere götürecektir. Buna ina­nıyoruz, çünkü gücümüzü İslam'dan alıyoruz.”

*GÜCÜMÜZÜ İSLAM'DAN ALIYORUZ, Muhsin Yazıcıoğlu, Büyük Türkiye’ye Hasret Dergisi, 1 Nisan I977, Sayı: 24

 

 

 

Hal ve Gidiş Kötüye doğrudur

 Hal ve Gidiş Kötüye doğrudur

Veysi ERKEN Dr.

İlk mektepte okuduğumuz yıllarda karnede iki bölüm olurdu. Derslerin notlarını(akademik başarı) ihtiva eden bölüm ile ahlaki ve terbiyevi vaziyetimizi gösteren  hal ve gidiş” bölümü.

Umumi vaziyete baktığımızda Türkiye’nin “hal ve gidiş” istikametinin doğru olmadığını görüyoruz.

Ham “maddi” hem de “manevi” istikamet hayra, güzele, iyiliğe değil “şer” ve “bataklık”a yöneliktir.

Gelir dağılımına baktığımızda uçurumların oluştuğunu, oluşturulduğunu görüyoruz.

Kapitalist dininin bütün ahkâmı acımasız bir şekilde icra ediliyor, “altta kalanın canı çıksın” hesabı yapılıyor.

Necip Fazıl’ın tabiriyle “bir kişiye dokuz pul, dokuz kişiye bir pul” veriliyor. Böylece gelirlerde ve maaşlarda “adalet(!) sağlanıyor.

On bin lira ile geçinmeye mahkûm edilen milyonların yanında saniyede milyon liraları kazanan bir azınlık kitlesi oluşturuldu, oluşturuluyor arttırılıyor.

Yüzdelik hesaplarla, kandırmalarla “yüz” hatta “yüzlerce delik” açıldıkça açılıyor, ülkeye ve yönetime olan güven ve itimat sıfırlanıyor.

Millet artık bu uçurumların bilerek ve istenerek gerçekleştirildiğine, küresel haydutlara tam teslimiyetin cari olduğuna ve ülkenin felakete sürüklendiğine inanıyor.

Çıkarılan kanunlar hukuka ve hakka uygun olmayacak bir şekilde gerçekleştiriliyor, zorbalıklar arttırılıyor, hayat çekilmez hale dönüştürülüyor.

Ülkemiz adeta küresel haydutların merkezi olan BİR leş MİŞ  m İLLETLER’e teslimi ediliyor.

Nereye yönelsek karşımıza bir illet kuruluş çıkıyor.

Sağımızda DSÖ, solumuzda DTÖ, önümüzde İMF, arkamızda NATO bizleri cehennem çukuruna doğru yuvarlıyor, ilgililer, yetkililer, yöneticiler seyrediyor.

“Hal ve gidiş” zayıf.

Seyir “pek zayıf”a müteveccihtir.

Hal ve gidişatın vaziyeti sadece maddi alanda değil manevi ve ahlaki boyutta da berbat.

Hem de maddi alandan da daha berbat.

Aile çökertilmiş, doğum oranları azalmış, boşanmalar artmış, yaşlı nüfus çoğalmış, sokaklar çıplaklar kampına dönüştürülmüş, caddelerde köpek hâkimiyeti sağlanmış.

“Hal ve Gidiş”in kötülüğünü yazacak olsak sahifeler yetmez, ciltler dolusu kitaplar olur, raflar dolar.

Hal ve gidişin yönü değişir mi?

Olumlu ve müspet bir gidişata teveccüh edilir mi?

Zannetmiyorum.

Hani dilimizde bir söz var.

“İp puştun elinde”

İpimiz küresel haydutlara kaptırılmış.

“Kamet” ve “İstikamet”imiz bozulmuş, “Kıblemiz” değişmiş, batıllaşmış.

Hala milletin ahlakı ve maddiyatıyla oynanıyor, geniş kitleler “ölme eşeğim ölme yaz gelecek” şarkılarıyla oyalanıyor, güven ve itimat ortamı/vasatı ortadan kaldırılıyor.

“Yumuşama”, “anayasa değişikliği” “enflasyon düşecek”, “hayat pahalılığı bitecek” laflarıyla iktidar/muhalefet tarafından el birlik bir şekilde oyalama devam ettirilmekte.

Adeta bir “horoz dövüşü” sahnelenerek toplum uyutulmakta, cukkalar yutulmakta.

Hâsılı kelam.

Hal ve gidiş Hayra değil. İstikamet tam gaz ve frensiz bir şekilde “şer ve kötülük”

Selam ve Sabırla… 17.06.2024

16 Haziran 2024 Pazar

Bayram Merhamet Ola

 Bayram Merhamet Ola

Veysi ERKEN Dr.

Bayramımız bayram ola, bereketli ve merhametli ola. Huzur getire.

GAZZE’lilerin, bütün mazlumların, mağdurların felahına vesile olsun inşallah.

Evet.

Bayram merhametin ve meveddetin daha fazla kuşanıldığı zaman dilimidir mümin Müslümanlar için.

De ki: “Sizden akrabalık sevgisinden (meveddet) başka bir karşılık istemiyorum.” Kim çaba harcayıp bir iyiliği gerçekleştirirse bu konuda ona daha büyük güzellikler bahşederiz. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır ve iyiliği asla karşılıksız bırakmaz. Şûrâ-23” ayetinin gönüllere tecelli ettiği gündür BAYRAM.

Bayram sevinçlerin, huzurun ve zenginliğin paylaşıldığı, dayanışma ve yardımlaşmanın arttığı, iyilikte yarışıldığı bir zamandır bizler için. Müslümanlar için.

Kurban Bayramı bunun açık bir göstergesidir inanan ve inandığını yaşayan mümin Müslümanlar için.

Bir tevhid eylemidir bayram günleri.

Kurban bayramında Hac ibadeti bunun nişanesidir.

Tavaf edenlerin dilinde ve gönlünde “La İlahe illallah” zikri, eylemi vardır. “Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk, innel hamde ve'n-ni'mete leke ve'l-mülk, lâ şerîke lek” duasının gönüllere nakş olunduğu gündür BAYRAM. Türk’ün, Arab’ın, Malay’ın, Japon’un, Kürd’ün kardeşlik düşüncesini terennüm ettiği ve yaşadığı vakittir.

Bayram yazıdan ibaret değildir elbette

Elbette bayram takvimdeki yazı günü, hasret, ağrı değil, özüne girdiğimiz gündür.

Sevinç günüdür.

Bayram af günüdür, barış günüdür
Bayramlar rahmete giriş günüdür
Bayram, Hak menzile varış günüdür
Hududullah dairesinde özgürlüğün yaşandığı gündür.

Evet. Gönlümüzü merhamete, affa, iyilik üzere yardımlaşmaya ve dayanışmaya açtığımız gündür.

Kısaca, Bayram iyiliği, güzelliği, ihsanı, dayanışmayı, yardımlaşmayı, sevinci yaşamaktır, yaşatmaktır.

Şükürler olsun milletimizin mümin Müslümanları bu duyguları en güzel şekilde yaşamaya ve yaşatmaya çalışıyorlar.

Neredeyse dünyanın bütün mazlum ve mağdur coğrafyalardaki fakir ve yoksulara kurbanlarıyla Bayram sevinçlerini ulaştırmaya ve yaşatmaya çalışıyorlar.

Yeryüzü bayram yeri olsun diyedir bütün çabalar. Yeryüzü merhamet ve adaletle kuşansın diyedir bütün gayretler ve koşuşturmacalar.

Gün, bir yetim başı okşadığımızda, aşımızı paylaştığımızda, sevdamızı merhamet duygusuyla belirttiğimizde, imkânlarımızla mazlumların yaralarına ilaç olmaya gayret ettiğimizde, büyüğümüzün, küçüğümüzün gönüllerini ve dualarını almaya çalıştığımızda bayrama döner.

Günlerimiz tevhidle, merhametle, sevgiyle, muhabbetle, bereketle, “birr”le, ihsanla, iyilikler ve güzelliklerle bayrama tebdil olsun bayram olsun inşallah.

Merhum Alvarlı Efe Hazretleri’nin şu mısralarıyla bitirelim temenni ve duamızı.

“Can bula cananını, bayram o bayram ola

Kul bula sultanını, bayram o bayram ola

 Hüzn-ü keder def ola, dilde hicap ref ola

 Cümle günah af ola, bayram o bayram ola” duamız ve takvim günlerimiz daim olarak BAYRAM olsun inşallah.

Selam ve Sabırla… 16.06. 2024