Maarif Sistemi ve İhmal Edilenler
Veysi ERKEN Dr.
Malum atalarımız “Eğer şehri imar ederken nesli ihmal edersen, bir gün ihmal ettiğin nesil, imar ettiğin şehri târumar eder!!!” tespitinde bulunmuşlarıdır.
Evet.
Maalesef ülkemizde nesillerin ve topyekun az gelirlilerin, fakirlerin ihmal edilmesi söz konusudur. Görünen manzaraya göre de ihmal edilenler, fakirler, eğitilmiş(!) gençler imar edilenleri ve imar edenleri tarumar edecektir.
Bilindiği üzere kitle hareketlerini oluşturan, harekete geçiren faktörler, inanç, güven, heyecan, bağlılık, yapabilirlilik duygularıdır.
Burada oluşan zafiyet kitleyi başka taraflara savurur, başkalaştırır, göç ettirir.
Eric Hoffer Kesin İnançlılar kitabında “Her kitle hareketi, bir bakıma bir göçtür, yani vaad edilene doğru bir yürüyüş. Kitle halindeki göç, bir hareketin birliğini ve maneviyatını kuvvetlendirir. S.37” tespitinde bulunur.
Nesillerin ve az gelirlilerin ihmali sonucunda münafıklığın arttığını, nesillerin yamukların, sabetayistlerin, siyonistlerin tarafına göç ettiğini, orada kalıcı hale dönüştüğünü ve imar edilenleri tahrip etmeye başladıklarını görüyoruz.
Yıllardır işletilen plan çerçevesinde bir kısım kendini ülkücü, milli görüşçü, nurcu vs ifade edenler ihmal edilmeleri, zenginlerin kayırılmaları, servetin kapitalist kesime aktarılması neticesinde Osmanlıyı paramparça eden ittihatçı, bölücü, masonik zihniyete eklemlendirilmiş, ittihatçı zihniyet de bunları bölücülere yönlendirmiştir, yönlendirmektedir.
İhmalin sonucu ortadadır.
İhmalin sonucu doğru okunamazsa münafık olarak yetişen ve bölücülere katılan kitle şehirleri ve nesilleri tarumar edebilir ve etmektedir.
Unutulmamalıdır ki eğer bu ihmal devam ederse ülkenin felakete sürüklenmesi kolay olur ve “Eğer şehri imar ederken nesli ihmal edersen, bir gün ihmal ettiğin nesil, imar ettiğin şehri târumar eder!” tespiti gerçek olur.
Elbette ki, tahribat bir günde becerilmiş ve gerçekleşmiş bir şey değildir.
Özellikle kapitülasyonlar ile başlatabileceğimiz bozulma süreci ile “maarif”imizin tuğlaları yerli görünümlülerce hissettirilmeden sökülmeye başlanmış ve “maarif binası” çökertilmiştir.
Maalesef maarif sistemi “harabat” haldedir.
Ve zannediyoruz ki, çok okul kurmak, sınıfın içindeki öğrenci mevcutlarını düşürmek, teknolojiyi kullanmak maarifimizi düzeltiyor, ilerletiyor. Üzülerek belirtmeliyim ki, bazen bu değişiklikler kötülüğü sadece arttırıyor.
Hani ülkemizde eskiden bir dansözden bahsedilirdi tabii ki, sayının azlığından bahsediliyordu. Bugünkü eğitim sistemimiz toplumun ekseriyetini dansöze dönüştürmüştür. Bütün “değerler” islam'dan koparılmış ve iflas etmiş vaziyetteyiz.
Neden mi?
Gayet basit.
Maarifimizin tuğlaları sökülmüş birer birer.
Hem de hissettirilmeden.
Artık değerlerimize yabancıların düşmanlık etmesine gerek kalmadı. Değerlerimize düşman bizim zannettiğimiz tipler, yetişdiklerimiz.
Her sahadaki “rol model”ler değerlerimize, ahlakımıza, yaşayışımıza yabancı veya düşman ama bizden görünümlü.
Bunlar “bizden” koparılmış “bizden” görünümlü.
Bizden görünümlü öncelikle “dil”den başladılar. Dilimizi küçümsediler, batılların diliyle konuşmayı “kutsal”laştırdılar, yetmedi “kelimeler”imizi anlamsızlaştılar.
Eğitimimiz “maarif” olmaktan çıkarıldı. “Maarif”, “arafa” irfan, bilme, görme, sezme kelimesinden müştak ve “ marifetullah” ile ilişkiliydi. Bilgiler ve beceriler Marifetullah için elde edilmeye, gelecek bunun için kurgulanmaya ve insanlığa sunulmaya çalışılırdı.
Bu anlayış tahrip edildi. Amaç, ilkeler, kurallar ve program bozuldu. Yerli görünümlü yabancılar öncelikle bunları bozdular.
Bundan dolayı eğitim alanında maalesef iyi şeyler olmuyor, oldurulmuyor. Çok okul kurmak, sınıfın içindeki öğrenci mevcutlarını düşürmek, teknolojiyi kullanmak yetmiyor. Bazen de bu değişiklikler kötülüğü arttırabiliyor diyorum. Arttırdığı bir gerçektir. İnceleyiniz cinayetleri, boşanmaları, hırsızlıkları, namussuzlukları vs. bunu fark edersiniz.
Evet.
Maalesef “terbiye” boyutunda tahribat gittikçe artıyor.
Unutulmaması gereken şey, eğitim (maarif) alanının düzelmesi ve yararlı olabilmesi için amacın, programın, ilke ve kuralların doğru belirlenmiş olmasıdır.
Bunlar öncelikle düzeltilmelidir ki, “Salih insan” yetiştirilebilsin.
Özellikle bu kavramlarla ilgili ciddi yanlışlıklar yapılıyor.
Ben artık bu yanlışlıkların bilerek ve kasıtlı olarak yapıldığına ve yaptırıldığına inanıyorum. Özellikle devşirilmiş ve dönme olanların eliyle ve görüşleriyle.
Eğitimden anlayan herkes bilir ki, maarifte amaç marifetullah doğrultusunda “Salih ve kâmil insan” yetiştirmek ise programı/ müfredatı ona göre tanzim etmek gerekir. Tedrisat süreci iki yönlü amacı (talim ve terbiyenin gerektirdiği nitelikler) bireye kazandırmak mecburiyetindedir.
Kısaca eğitimde tedrisatında amaç marifetullah ile ilişkili bireye hem kendine yetecek hem de topluma katkı sağlayacağı bir meslek hem de bu mesleğini icra ederken ahlak sahibi olarak işin gereğini yapmak olmalıdır.
Kısaca amaçla birey hem bilgi ve beceri ile donatılacak hem de ahlaklı olacak. Bir başka ifade ile marifetullah için iki kanatlı (talim- terbiye) olmalıdır ki uçabilsin ve menzile varsın, tahsilli olsun.
Maalesef eğitimde böyle bir amaç ortada yok. Böyle bir amacın gerçekleşmesi etkililer ve yetkililer tarafından engelleniyor. Özellikle bilgi ve becerilerle donattığımız bireylerin davranış bozukluğu içinde olduklarını görüyoruz. Adeta insana ve değerlerimize düşman bireyler yetiştiriyoruz. İmalat hataları bu ülkenin sahipleri oluyor.
Sorulunca yahu şu kadar yatırım yapıyoruz, para harcıyoruz, müfredatı bilmem nerenin normlarına uyduruyoruz.
Mevcut yapı sadece “insan insanın kurdudur” amacını gerçekleştiriyor.
Bu yapı ülkemizi yıkıma götürüyor. Aileler dağılıyor, hainler artıyor, batılların gönüllü uşak ve piyonları artıyor.
Bu durum değişir mi?
Elbette değişir. Yiğit düştüğü yerde ayağa kalkar misali ayağa kalkabiliriz ve batı/batılları dize getirebiliriz.
Yeter ki, “Salih ve Kamil bir insan” yetiştirmeyi hedefleyelim. Böyle bir amaç ve hedefiniz varsa uygun program hazırlamak ve uygulamak durumundasınız. Üzülerek belirtmeliyim ki, amaç, ilke, kural ve tedrisat süreci ( program, müfredat, talim, terbiye) ve tahsil yönünden mevcut yapı incelendiğinde görünüm felakettir.
Kamil ve Salih insan yetiştirmek istiyorsak en kısa sürede yapımıza uygun bir maarif düzeni ve sürecini ikame etmekle mükellefiz.
Ümera ve ulema bundan sorumludur. Düzenleme beşik ile mezar arasındaki sürecin her alanını, her bilgi, beceri ve değerini kapsamalıdır.
Velhasıl, buradan Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyorum.
Maalesef eğitim ile yetkilendirdikleriniz sizi yanıltıyor. Ne külliyedeki eğitim ve kültür kurulundan, YÖK’ten ne de eğitim bakanlığından “Salih ve Kamil insan yetiştirme” konusunda olumlu bir icraat görülüyor.
Dünün yanlış tutum ve politikası nasıl günümüze kötü insanı ortaya koymuşsa, mevcut tutumun zararları yıllar sonra daha büyük felakete ve tedavisi mümkün olmayan arızalara yol açacaktır. Umarım ki, kısa sürede tedbir alınır ve sağlıklı icraat yapacak kişiler görevlendirilir, Maarif politikası “Salih ve kâmil insan” yetiştirme sürecine göre gerçekleşir.
Maarif sistemimiz İslam hukuku ve değerlerine göre düzenlenmezse başta ifade ettiğimiz tespit gerçekleşecek. Bu kehanet değil, devam ettirilmekte olan süreçtir.
“Eğer şehri imar ederken nesli ihmal edersen, bir gün ihmal ettiğin nesil, imar ettiğin şehri târumar eder!!!”
Selam ve Sabırla… 11.09.2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?