31 Ağustos 2024 Cumartesi

Hz. Muhammed’in Konumu ve Risaletteki Görevleri

 Hz. Muhammed’in Konumu ve Risaletteki Görevleri

Veysi ERKEN Dr.

“Ey peygamber! Seni tanık, şahit, müjdeci, uyarıcı, izniyle Allah’a çağırıcı ve etrafını aydınlatan bir ışık olarak gönderdik. Ahzab 45-46” ayetleri şu şekilde tefsir edilmektedir.

“Hz. Peygamber’in maddî ve mânevî özellikleri, Allah katındaki değeri, bir fâninin altından kalkamayacağı kadar ağır yükü ve kutsal görevi sebebiyle Allah tarafından kendisine lutfedilen istisnaî (kendine özgü) inayetler, hüküm ve kurallar açıklanmaktadır.

Resûlullah’ın üstün nitelikleri, görev ve işlevinden kaynaklanan güzel isimleri burada sayılanlardan ibaret değildir. Ebû Bekir İbnü’l-Arabî’nin tesbitine göre bunların sayısı altmış yediyi bulmaktadır (III, 1546). Ona özgü hükümler de bu âyetler kümesinde geçenlerden ibaret değildir. Yine aynı âlimin tesbitine göre bunların da sayısı otuz beştir (III, 1561-1563).

Allah kullarına peygamber gönderip inanç, amel, ahlâk konularında ne istediğini açıklamadıkça onları sorumlu tutmuyor, birçok âyette “Bilmiyorduk, bilemezdik demeyesiniz diye size peygamberler gönderdim” diyor (meselâ bk. Nisâ 4/165). Bütün bunlara rağmen âhirette “uyarılmadığı, bilgi verilmediği yolunda” mazeret ileri sürecek olanlara da Allah Teâlâ peygamberleri ve hepsine birden son peygamberini tanık gösteriyor. Hz. Peygamber’in bu niteliği, onun rabbi nezdindeki değerini gösterir. Çünkü şahitler önce tezkiye edilir, onları tanıyan erdemli kişiler tarafından tanık olabilecekleri ifade edilir. Hz. Peygamber’i tezkiye eden ise bizzat Allah’tır.

Hz. Peygamber hem Kur’an âyetlerini tebliğ etmekle hem de bunları açıklayan, canlandıran ifadeleriyle yeteri kadar müjdeci ve uyarıcı olmuştur. Onun tebliği ve açıklamaları itaat edenler için ebedî mutlulukların müjdesi, inkâr ve isyan edenler için ise felâketlerin haberidir.

Peygamber efendimiz insanları Allah’a çağırmaktadır; yani O’na iman, ibadet ve itaat etmeye davet etmektedir. Burada dikkat çeken bir kayıt, Peygamber’in bunu Allah’ın izniyle yapmakta olduğudur. Allah bir kuluna insanları kendine çağırma izni, yani bilgisi ve yetkisi vermedikçe kimse bu vazifeyi üstlenemez. Bu konuda ümmete düşen görev, Hz. Peygamber’den öğrendiği şekilde insanları Allah’a çağırmaktır.

Öğrenmenin yolu ise her mümine açık olan din ilmini tahsil etmektir. Aslı Kur’an’da ve sahih hadislerde bulunan ve tahsille elde edilen din ilmine uymayan bilgi, sezgi, keşif vb. bilgi yolları, insanları Allah’a çağırmak için yeterli ve geçerli değildir.

Beşer bilgisi Allah, varlık, başlangıç ve son, ruh, âhiret, iman, ibadetler, helâller ve haramlar gibi konularda yetersizdir. Bu konularda aydınlığa kavuşmanın, doğru bilgi sahibi olmanın geçerli yolu vahiydir, Peygamber’i dinlemektir. Şu halde Peygamber bir ışıktır, insanoğlunun en önemli bilinemezlerine Allah’ın lutfu ve izniyle onun tuttuğu ışık ortalığı aydınlatmaktadır.” https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Ahz%C3%A2b-suresi/3578/45-46-ayet-tefsiri

Bu konuyu tekrar hatırlatmamın sebebi “azgın azınlık” taifesine, şeytanlara tabi olanlara uyarak münafıklaşanlardır.

Bunlar Kur’an-ı Kerim ve sünneti doğrudan inkâr edemeyen gayrı Müslim taifeye amade olanlardır. Bu taife (ingiliziyun, Hindiyun, Sabetayist ve münafık güruhları) iki şeyi sürekli gündemde tutmaya çalışmaktadırlar.

Birincisi Kur’an ahkâmının Hz. Âdemden beri gelenlerle aynı olduğu, gerçekte demek istedikleri bizim kitabımız bir toplama kitabıdır. İkincisi resul” yerine sürekli resuller ve nebiler diyerek Hz. Muhammed Mustafa’yı devre dışı bırakma anlayışıdır.

Özetle bunlar İngilizlerin oyuncakları olduklarından Kur’ansız ve Sünnetsiz İslam(!) peşindedir.

Yukarıdaki ayetlere ilave olarak Kur’an-ı Kerim ve peygamberin konumu şu şekilde ifade edilmektedir “(Resulüm!) Sana da kendisinden önceki kitapları tasdik edici ve onları denetleyici olarak bu kitabı hak ile indirdik. Artık aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet. Sana gelen bu gerçeği bırakıp da onların isteklerine uyma. Her birinize bir şeriat ve bir yol yöntem verdik. Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat size verdikleriyle sizi denemek istedi. Öyleyse hayırlı işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır. Allah size hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir.”

Halis niyetli olup anlamak istenler yukarıdaki bilgi yeterlidir.

Kalpler, gözleri, fuadları ve duyguları körleşmişlere anlatacağımız bir şey yoktur.

Selam ve Sabırla… 31.08.2024

İslam Düşmanları İyice Azgınlaştı

 İslam Düşmanları İyice Azgınlaştı

Veysi ERKEN Dr.

Bahçeli, “Bizim için asıl tehlike siyasete yuva yapmış siyasilerdir. CHP güvenlik sorunudur.” https://www.ilerihaber.org/icerik/bahceli-chp-guvenlik-sorunu-dem-parti-guvenlik-tehdididir-160593 demekle haklıdır.

Zira ne kadar “azgın azınlık” mensubu kişi varsa hakaretleriyle saldırganlıklarıyla, kötü eylemleriyle, medyadaki mülevves karalamalarıyla birlikte CHP tarafından sahipleniyor.

Tek tek sıralamaya gerek yok.

Son bir iki aylık eylemlere bakmak ve olanları tahlil etmek yeterlidir.

Bilindiği üzere yeryüzünün bütün karelerinde gerçekleri tersyüz etmek “Siyonist haçlı Çetesi”nin temel görevi ve işidir. Yaptığı veya yaptırdığı katliamları, soygunları, hırsızlıkları, edepsizlikleri ve fuhşiyatı masumların sırtına yıkma işini iyi becerir. Müslümanlara ve İslam’a saldırmakta mahirdirler. Bu iş ve görev genel olarak münafık, müfsit  mürted “maşa”lar marifetiyle gerçekleştirilir.

Roger Garaudy bu “maşa”ları “kin vaizleri” olarak nitelendirir.

Evet.

Siyonist’in “kin vaizleri” yeryüzünün her yerinde bulunmaktadır.

Ülkemizde, merkezleri Londra’da, Paris’te, Waşington’da, Newyork’ta veya başka yerlerde bulunan şebekelerin “kin vaizleri” olan elemanları cirit atmakta ve hayatı Müslüman insanımıza zehir etmektedir.

Öğretim üyesi, bürokrat, sanatçı, gazeteci, patron, parti yöneticisi vb. kılıklı bu münafık, müfsit “kin Vaizleri”nin ortak niteliği “İslam ve Müslüman Düşmanı” olmalarıdır.

Özellikle gazeteci, bilim adamı, sanatçı veya parti yöneticisi kılığına girmiş “kin vaiz”lerinin düşmanlığı had safhada olduğu gözden ırak değildir.

Yapılan şerefsizlikleri, hıyaneti ve soygunu örtmek ve gündemden düşürmek için başvurmadıkları yöntem yoktur.

Nasırlarına dokunuldu mu viyaklamaya başlarlar. Medyanın ekseriyetine sahip olduklarından viyaklamalarının tonu ve dozu yüksek olur.

İmam Hatip, Kur’an Kursları, Diyanet’e bağlı anaokulları, vaaz, hutbe konusunu yine manşetlerine taşıyan, İlahiyat Fakültelerinin ve mezunlarının içine düşürüldüğü durumu görmezlikten gelerek kitleleri sahipsiz bırakan hep aynı şerefsiz şebekedir.

Son günlerde bu çete tekrar faaliyetlerini arttırmıştır. Neredeye her gün bir veya birkaç elemanı vasıtasıyla yeryüzünün ve ülkemizin bir yerinde İslam’a ve Müslümanlara saldırmaktadır.

Bu çetenin Türk ve Müslüman kılıklı elemanlarının ortak paydası, İslam’ı hayattan silmektir. Bu şerefsiz çetenin kin vaizleri, ne Siyonist şebekenin misyonerlerini, ne de diğer haçlı misyonerlerini görür. Onların varsa yoksa dertleri İslam’dır. İslam’ı gönüllerden, hayattan ve yeryüzünden silmektir. “MHP'li Yıldırım: Türkiye'de dinsizlik yok, Türkiye’de İslâm düşmanlığı var” https://www.youtube.com/watch?v=Yne8vj2vHXs sözleriyle bu gerçeği dile getirmiştir.

Evet, Gayrı Müslim dinliler, münafıklar, müfsitler, mürtedler İslâm’a ve Müslümanlara saldırıyor. Yüzyıllardır kin ve nefretlerini kusuyorlar.  

Artık CHP bunları sahiplenmekten vazgeçmeli, bunlar en ağır cezalara çarptırılmalıdır ki, milletin yakasından düşün.

CHP bunları sahiplenmeye devam ederse Sayın Bahçelinin ifadesiyle kendisi başlı başına güvenlik sorunu olmaya devam eder.

Selam ve Sabırla... 31.08.2024

Gıybet ve Zanla Esfelleşenler

 Gıybet ve Zanla Esfelleşenler

Veysi ERKEN Dr.

Yazılarımı veya faydalı olduğunu düşündüğüm yazıları gruplarda ve arkadaş bildiğim kişilerle paylaşırım.

Bazı yazılarımı veya paylaşımlarımı mensubu olmadığım gruplarda paylaşanlar oluyor.

İşte müptezellik, gıybet ve esfellik burada başlıyor.

Bilhassa çoğunu tanıdığım bir grupta esfelleşen eskimişlerden haberdar oluyorum. Yazıları okuyup eleştireceklerine yazıları niye paylaşıyorsunuz diye paylaşanlara laf sokuşturuyorlarmış. Hatta yazıları paylaşanlara hakaretamiz ifadeler kullanacak kadar esfelleşiyorlarmış.

Esasında yazılarımı paylaşanlara diyorum ki, esfellerin çoğunlukta oldukları gruba, gruplara göndermeyin. Zaten ben o grupta/gruplarda yokum.

Daha fazla günah çukuruna batmalarına vesile olmayın. Cehaletleriyle baş başa kalsınlar.

Ayette. “Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü bazı zanlar günahtır. Gizlilikleri araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın; herhangi biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Tabii ki bundan tiksindiniz! Allah’a itaatsizlikten de sakının. Allah tövbeleri çokça kabul etmektedir, rahmeti sonsuzdur. Hucurât-12” buyrulur.

Bunlar Kur’an-ı Kerimden uzaklaşmış taifedir, kinlerini dinleri haline getirmiş ve adaletten ayrılmışlardır. Ayette; “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Adaletli olun; bu, takvâya daha uygundur. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. Maide-8” buyrulur.

Ricamdır.

Gıybette bulunabileceğini düşündüğünüz gruplara yazılarımı paylaşmayınız. Doğrudan cevap verecek bilgileri ve ahlakları yoktur, kalmamıştır.

Günah çukuruna yuvarlanmalarına yol açmayınız. Onları “Ey iman edenler! Sizden olmayanları sırdaş edinmeyin, onlar size kötülük yapmaktan geri durmazlar, sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların ağızlarından nefret taşmaktadır; kalplerinin gizlediği ise daha büyüktür. Gerçekten size delilleri açıklamışızdır, eğer düşünüyorsanız! Size gelince, bakın siz onları seviyorsunuz, ama onlar sizi sevmiyorlar. Siz kitabın tamamına inanıyorsunuz; onlar sizinle karşılaştıkları zaman “inandık” diyorlar; yalnız kaldıklarında ise size karşı öfkelerinden parmaklarını ısırıyorlar. De ki: “Öfkenizle ölünüz!” Şüphesiz Allah kalplerde olanı bilmektedir. Âl-i İmran 118-119” ayetlerinin hükümlerine terk ediniz.

Evet dostlar.

Her şeye rağmen tevbe edip hidayete ermeleri için dua ediyorum.

Bizler inanıyoruz ki, hidayet Allah’tandır ve ümidimizi kesmeyiz.

Zira ayette “vela teknatu” buyrulur.

Selam ve Sabırla… 31.08.2024

30 Ağustos 2024 Cuma

Bakalım Diyanet Ne Yapacak Diyen Gayrı Müslim Azgın Taife

 "Bakalım Diyanet Ne Yapacak" Diyen Gayrı Müslim Azgın Taife

Veysi ERKEN Dr.

Azgın azınlık. İki ayaklı insan görünümlü şeytanlar. İslam’ı tahrip etmek ve Müslümanları tahkir eden müptezeller.

Her şeyi kullanmaya çalışan ihanet şebekesi. İstismar etmeye çalıştıkları belirli gün, haftalar ve kişiler.

“Bakalım Diyanet Ne Yapacak”, hutbede ne söylenecek, kimlerden bahsedilecek veya bahsedilmeyecek gündeme sokulan, sokulmaya çalışılan ifadeler.

Bu azgın ve gayrı Müslim taifeye soruyoruz.

Diyanetin fetvasına, açıklamalarına, hutbelerine, tavsiyelerine uyuyor musunuz?

Hayatınızı İslami ilke ve kurallarla inşa etmeye çalışıyor musunuz?

Cevap yok.

Çünkü gayrı Müslim azgın taifedirler.

Ama “Bakalım Diyanet Ne Yapacak” ifadeleriyle ortalığı velveleye boğmaya, toplum içinde fitne ve fesat çıkarmaya çalışmaya devam ediyorlar.

Bütün Müslümanlara, (ülkücülere, milli görüşçülere, nurculara, tarikat erbabına vs.) sesleniyorum ve diyorum ki, Diyanet ne yapacak diyen azgın azınlığa İslam’ı yaşıyor musunuz, önce İslam’ı yaşayın sonra konuşun.

İslam’la alakası olmayanın İslam ile ilgili konuşma hakkı yoktur deyin.

Evet.

İki ayaklı “Azgın azınlık” rahat durmuyor, asla rahat durmayacak, “Kabil” ruhludur.

“Azgın azınlık” ülkeyi karıştırmak, kargaşa çıkarmak ve insanımızı birbirine düşürmek isteyenler, yerli ve Müslüman olmayan azınlıktır. İlave olarak kendilerine benzettikleridir.

Azgın azınlığın bir tek derdi vardır; o da halkın arasındaki ihtilafları körüklemek, fitne ve fesat seviyesini yükseltmek ve İslami hayatı ortadan kaldırmaktır.

Maalesef Azgın azınlık kullanacağı kesimleri de rahatlıkla bulmaktadır. Özellikle “Medya ve Sosyal medya” denilen mülevves sahanın köşebentleri ve uşakları bunların en ön sıradaki elemanlarıdır.

Neyse Ağustos ayındayız.

Merhum Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Bakalım Diyanet Ne Yapacak” diyen azgın ve gayrı Müslim azınlığa cevabını vermiştir. İşte müthiş cevap.

 

“Aylardan Ağustos, günlerden Cuma,
Gün doğmadan evvel İklim-i Rum’a,
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma

Yeni bir şevk ile gürledi gökler
Ya Allah… Bismillah… Allahuekber!..

Önde yalın kılıç Türkmen Başbuğu,
Ardında Oğuz’un ellibin tuğu
Andırır Altay’dan kopan bir çığı

Budur, Peygamberin övdüğü Türkler…
Ya Allah.. Bismillah… Allahuekber!..

Türk, Ulu Tanrının soylu gözdesi
Malazgirt, Bizans’ın Türk’e secdesi
Bu ses insanlığın, Hakkın müjdesi…

Bu seste birleşir bütün yürekler
Ya Allah… Bismillah… Allahuekber!..

Nağramızdır bugün gök gürültüsü
Kanımızdır bugün yerin örtüsü
Gazı atlarımın nal pırıltısı

Kılıçlarımızdır çakan şimşekler
Ya Allah… Bismillah… Allahuekber!..

Yiğitler kan döker bayrak solmaya
Anadolu başlar vatan olmaya
Kızılelma’ya hey… Kızılelma’ya!

En güzel marşını vurmada mehter
Ya Allah… Bismillah… Allahuekber!..”

Selam ve Sabırla… 30.08.2024

 

29 Ağustos 2024 Perşembe

Gazze’deki Vahşeti Ölülere İşittiremeyiz

 Gazze’deki Vahşeti Ölülere İşittiremeyiz

Veysi ERKEN Dr.

Gazze’de, Filistin’de, Doğu Türkistan’da ve dünyanın muhtelif yerlerinde vahşet, katliam, işgal, sürgün, tecavüz ve soykırım devam ediyor.

İnsanım diyenlerin havsalası almıyor, tahammül edemiyor, söyleyebileceği kelimeler kifayetsiz kalıyor.

Ve mazlumlar seslerini duyuramıyor.

Çünkü canlı zannettiklerimiz ölüdürler, sağırdırlar, kördürler.

Allah “Doğrusu bu Kur’an, İsrâiloğulları’na, üzerinde anlaşamadıkları pek çok şeyi açıklamaktadır. Şüphesiz o, müminler için bir hidayet rehberi ve bir rahmettir. Gerçek şu ki rabbin onların arasında hükmünü verecektir. O çok güçlüdür, her şeyi bilmektedir. O halde sen Allah’a güvenip dayan. Çünkü sen apaçık hakikat üzeresin. Bil ki sen ölülere işittiremezsin, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da çağrıyı duyuramazsın. Sen körleri yanlış yoldan doğruya yönlendiremezsin. Sen (çağrını) ancak âyetlerimize inanıp teslim olanlara duyurabilirsin. Neml-76-81

Evet.

Kur’an İsrailoğullarına, destekçilerine, uşaklarına ve “soykırım dini”ni oluşturanlara gerçeği açıklamaktadır. Ama onlar insan görünümlü şeytanlar oldukları için duymazlar, duymazlıktan gelirler, arkalarını döner giderler, kördürler onları yanlış yoldan çevirmek mümkün değildir.

Bu körlük, sağırlık ve canlı görünümlü ölülük onlara tabi olan münafıklara fazlasıyla sirayet etmiştir.

Münafık seciyeli alçaklar zümresidir.

Münafıklar Katliam, işgal, soykırım karşısında sessizdirler, suskundurlar.

Sıranın bütün mazlumlara gelmesini beklemektedirler.

Münafıklar susarak soykırım dini”ne mensup olduklarını teyit ederek soykırımın ortağı oluyorlar. Şeytanlara uyuyorlar.

Allah müminleri, inananları uyarıyor. “Ey iman edenler! Hep birlikte ve bütün varlığınızla İslâm’ın barış ve huzur iklimine girin. Şeytanın adımları ardınca gitmeyin; çünkü o, size apaçık bir düşmandır. Bakara-208”

Barış ve huzura karşı münafıklara, kulaklarını tıkayanlara, sırtlarını dönenlere ve kalpleri ölmüşlere bir şeyi anlatmak mümkün değildir.

“Boykot” çağrılarının yeterli yankı bulamaması bunun delilidir.

Milyarlarla ifade edilen Müslüman topluluk “münafık”laşarak “soykırım dini”ne uymasaydı İsrail denilen ABD’nin, İngiltere’nin ve diğer Siyonist yönetimlerin “kışlası” ve” katilleri” kısa zamanda çöküp yok olurdu.

Maalesef ölülere feryat ve figanı işittiremiyoruz.

Selam ve Sabırla… 29.08.2024

Siyonistler ve Demokrasi

 Siyonistler ve Demokrasi

Veysi ERKEN Dr.

“Soykırım Dini”ni oluşturan Siyonist haçlı şeytanları insanları aldatmak, zihinleri bulandırmak ve yönlendirmek için her mel’aneti işlerler, sistemler uydururlar, yaldızlı sözlerle bazılarını parlatırlar ve dünyayı yakarlar. Ayette “Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar, aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle baş başa bırak da âhirete inanmayanların kalpleri ona (o yaldızlı sözlere) kansın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri kötülüğü bundan böyle de işlemeye devam etsinler. En’am 112-113”

İşte o yaldızladıkları ve fısıldaştıkları kelimelerden birisi.

Demokrasi.

“Soykırım Dini”nin mensupları Siyonist haçlılar coğrafyamızda demokratik devletin İsrail olduğunu ileri sürerler. Atzmon* bunu şu şekilde belirtir.

“Yahudi devleti, ‘Orta Doğu’daki  tek ‘demokrasi’ olduğunu iddia etmektedir. Dünyadaki İsrail destekçileri de ‘demokrasi’ adına çatışmaları desteklemektedirler.

Oldukça trajik olansa, ‘demokrasi’ adına öldürmek, Neocon’ların ‘ahlaki müdahalecilik’ dedikleri şeydir. Aslında, demokrasi Siyonist nüfuz tacirleri için ideal siyasi platformdur. Bugün demokrasi, özellikle İngilizce konuşan dünyada, liderlik mevkilerine yetersiz, vasıfsız ve müphem tipleri yerleştirmede uzmanlaşan siyasi bir sistemdir. Böyle demokratik bir şekilde seçilmiş iki lider (Bush, Blair), Irak’taki yasal olmayan bir savaş başlattı ve batıyı maddi felakete sürükledi” ….

“Defalarca, oyumuzu, şu veya bu acınası genç zavallıya vermek için ‘demokratik seçimle’ baş başa bırakıldık: Bir devleti yönetmek için vasıfsız, hayatlarında kayda değer bir başarı elde etmemiş yükselen siyasi ‘yıldızlar’.  ‘Özgür  seçimimizi’ yansıtıyormuş gibi görünen, yıkıcı siyasi bir sistem tarafından esir alındık.” S.205

Siyonist haçlı zihniyeti bu senaryoyu her ülkede oyunlaştırmaya ve demokrasi dedikleri sistem içinde kifayetsiz, köle ruhlu ve uşakları “lider” diye milletlere yutturarak dünyayı vahşice yakıp yıkıyorlar. Kifayetsiz ve kullanışlıları lider diye seçtirmek için de;

“Siyasi partilere bağış yap,

Düşünce kuruluşları kur

Ve Medya pazarını kontrol et” s.204 ilkelerini vazgeçilmez bir şekilde uygularlar.

Gazze’de ve dünyanın muhtelif yerlerinde devam eden katliam ve vahşetler Siyonist haçlılar tarafından bunun için kolayca işlenebilmektedir.

İnsanların huzuru için aldatıcı sözlerden ve düzenlerden kurtulmak ve Rabbul âleminin vaz ettiği düzeni, kuralları uygulamak ve yönetim emanetini ehil ellere teslim etmek gerekir.

Selam ve Sabırla… 29.08.2024

 

*Gılad Atzmon, Göçebe Kimlik Yahudi kimlik Siyaseti üzerine bir inceleme, Mana Yayınları, İstanbul-2014

28 Ağustos 2024 Çarşamba

Bir millet İman ve ahlâk ile yaşar*

 “Bir millet İman ve ahlâk ile yaşar”*

 Veysi ERKEN Dr.

 

Merhum Alparslan Türkeş 1993 yılında yaptığı bir konuşmada *“Bir millet İman ve ahlâk ile yaşar. Bir milletin güçlü olması, insanların güçlü, kuvvetli olması her şeyden evvel İmanlı olmasına ve Ahlaklı olmasına bağlıdır. İmanını kaybeden ahlaksız bir toplum yıkılır gider. Müslüman Türk Milleti olarak, Türk Dünyası olarak, İslam Âlemi olarak birçok düşmanlıklarla karşı karşıyayız ama hepsinin başında gelen en büyük düşmanlar nelerdir...

 En büyük düşman imansızlık, ahlaksızlık ve cehalettir, cahilliktir. Her şeyden evvel temiz ihlâslı, gerçek imân ve ahlâk sahibi olmalıyız. Sağlam ahlak sahibi olmalıyız, bunun ile beraber cehaletten kurtulmalıyız. Eğitim ve öğrenim seferberliği yapmalıyız.”  https://www.youtube.com/watch?v=GNSwnw9rRxs diyordu.

Evet.

“Bir millet İman ve ahlâk ile yaşar” ve imansızlık ve ahlaksızlık sebebiyle çözülür, çöker, dağılır ve yok olur.

Ülkücüler bunun için “çağrımız İslam’da dirilişedir”, “Kanımız aksa da zafer İslam’ın” demişler ve “İ’layı Kelimetullah için nizâm-ı âlem” ülküsünü benimsemişlerdir.

Maalesef günümüzün Türkiye’sinde bu ilkeler, iman ve ahlak ilkeleri neredeyse ortadan kalkmış “İ’layı Kelimetullah için nizâm-ı âlem” ülküsü terk edilmiş, imansızlık ve ahlaksızlık insanların boyunu aşmıştır.

Milliyetçiyim, ülkücüyüm, milli görüşçüyüm, kısaca Müslüman’ın diyen herkesin, her kuruluşun, her Müslüman ferdin kendine, özüne ve İslam’a dönmesi, İslam’ı öğrenmesi ve yaşaması gerekir, şarttır, elzemdir, farz-ı ayındır.

Her ferdimizin “iman ve ahlak”la teçhiz olması gerekir ki, milletimiz ayakta dursun, güçlü olsun ve yaşasın.

Yaşama ölçüsü ve zemini bellidir.

Kendi yaşayışımızı Kur’an ölçütleriyle mukayese etmek ve yaşamakla mükellefiz.

İşin özü İslam’la İslamlaşmadır.

Gerisi teferruattır.

İslam imanı, şuuru ve ahlakına sahip olmayanlar ülkücü olamaz ve bu millete hayrı dokunamaz.

Acil bir eğitim ve yaşayarak yaşatma seferberliğine ihtiyaç vardır. Bu yapılmazsa nesillerin yok olmasına şahitlik edeceğiz.

Bilhassa kendini ülkücü olarak addeden, Kızılelması olan herkese diyorum ki, merhum Alparslan Türkeş’in konuşmasını hayatınızda tatbik edin.

Tekraren.

“Bir millet İman ve ahlâk ile yaşar. Bir milletin güçlü olması, insanların güçlü, kuvvetli olması her şeyden evvel İmanlı olmasına ve Ahlaklı olmasına bağlıdır. İmanını kaybeden ahlaksız bir toplum yıkılır gider. Müslüman Türk Milleti olarak, Türk Dünyası olarak, İslam Âlemi olarak birçok düşmanlıklarla karşı karşıyayız ama hepsinin başında gelen en büyük düşmanlar nelerdir... En büyük düşman imansızlık, ahlaksızlık ve cehalettir, cahilliktir. Her şeyden evvel temiz ihlâslı, gerçek iman sahibi olmalı ve ahlâk sahibi olmalıyız. Sağlam ahlak sahibi olmalıyız, bunun ile beraber cehaletten kurtulmalıyız. Eğitim ve öğrenim seferberliği yapmalıyız.”

Selam ve Sabırla… 28.08.2024

 

 

Soykırım Dini'nin Mensupları Türkiye’yi Kuşattı

 “Soykırım Dini”nin Mensupları Türkiye’yi Kuşattı

Veysi ERKEN Dr.

“Soykırım Dini”nin Mensupları ve oluşturucuları olan Siyonist haçlılar Türkiye’yi Kuşattı. Acilen kuşatmanın yok edilmesi gerekir.

Evet.

Türkiye manen, zihnen yıllardır işgal altında, günümüzde ise fiili olarak kuşatılmış işgal edilmeye çalışılıyor.

İşgal ve yıkım her ülkede deneniyor.

1917, 1948, 1967 kuşatmalarını ve işgallerini unutmayalım. “Soykırım Dini”ni oluşturan Siyonist haçlılar aynısını Türkiye için uygulamaya çalışıyorlar.

İbrahim Karagül Bey. 1967 sürecini, sonuçlarını ve günümüze yansımasını şöyle maddeleştiriyor

“BENCE ÖNEMLİ!

1-    1967 Arap-İsrail savaşında; Birleşik Arap Ordusu kuruldu. Irak ordusu da bu güce katılacaktı. Ama katılamadı. Neden?

2-     Çünkü; İsrail İran ile savaş ittifakı kurdu. Şah yönetimi ile İsrail, birlikte, Irak’ın kuzeyinde büyük bir isyan başlattı. Kürt grupları Bağdat’la sert bir savaşa soktu.

3-     Silahlar İsrail’den İran’a oradan da Irak’ın kuzeyine naklediliyordu. Ağır silahlar, tanklar gönderiliyordu.

4-     İsrail askerleri de bu silahlarla birlikte İran üzerinden Irak'ın kuzeyine geçiriliyor, Bağdat'a karşı savaşı bizzat yönetiyordu.

5-     Bu isyan ve savaş, Bağdat yönetimini çok zor durumda, hareketsiz bıraktı. Irak ordusu Birleşik Arap Ordusu’na katılamadı.

6-     İsrail için bir ülke böyle saf dışı edilmişti. İsrail hiçbir şey yapmadan bir ülkeyi denklemden çıkarmış, savaşın dışına itmişti.

7-     Önümüzdeki dönemde; Muhtemel bölgesel savaşta, benzer bir senaryonun Türkiye’nin önüne de konulacağından endişe ediyorum.

8-     Suriye’nin kuzeyinde, Ege adalarında, Dedeağaç’ta, ve yeni bir tehlike olarak ortaya çıkan Kıbrıs Rum Kesimi’nde aynı senaryo uygulanabilir.

9-     ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa, Rum Kesimi’ni tam bir askeri üsse dönüştürdü. Lübnan ve Ortadoğu savaşı için cephe haline getirdi. Adalardaki ABD ve İsrail yığınağı ortada…

10-  İsrail’in 1967 senaryosunu dikkatle hatırlayalım. Terör Koridoru bölgesinde, Rum Kesimi’nde, Adalar’da, bu silahlar Türkiye’ye doğrultulursa...

11-  Bölgesel bir savaşta Türkiye kilitlenir, hareket edemez hale getirilir. Siz buna içerideki "Cephe"yi de katın. Ortadoğu krizinde Türkiye bir hareketle etkisiz hale getirilir.

12-  Bence bunları düşündüler. Hatta planladılar. O silahlar tamamen Türkiye'ye karşı kullanılmak için oralarda toplanıyor.

13-  Kişisel olarak bunun işaretlerini görüyorum. Kısa zamanda daha da netleşecek. O zaman çok konuşacağız.. https://x.com/ibrahimkaragul/status/1823654620670915010

Sadece bu bilgi bile senaryonun nasıl oyunlaştırıldığını, oyunlaştırılmaya çalışıldığını göstermeye yeter.

Ülkelerde senaryo oyunlaştırılırken şöyle bir yolun izlendiğini de unutmayalım.

“Siyasi partilere bağış yap,

Düşünce kuruluşları kur

Ve Medya pazarını kontrol et. Göçebe Kimlik, s.204

Tabii ki, bu yol ve yöntemler bütün dünyada uygulanmaya, piyonlar satın alınmaya, uşak yetiştirilmeye ve iktidar ele geçirilmeye çalışılıyor.

Türkiye güçlü ve uyanık olmak mecburiyetindedir.

Selam ve Sabırla… 28.08.2024

 

 

 

Soykırım Dininin mensupları seçtirdikleri elemanlarıyla Dünyayı Yakıyorlar

 "Soykırım Dini"nin mensupları seçtirdikleri elemanlarıyla Dünyayı Yakıyorlar

Veysi ERKEN Dr.

“Soykırım dini”ni oluşturan Siyonistler tarafından asırlardır aynı senaryo sahneleniyor, oyunlaştırılıyor topraklar, imkânlar işgal ediliyor, şehirler talan ediliyor, vahşice insanlar öldürülüyor.

Senaryo uygulanırken öncelikle kullanışlı olan elemanlarını parlatırlar, piyasaya sürerler ve onların marifetiyle uygulamaya koyarlar.

Bunun en tipik misallerinden birisi Ukrayna’dır.

Öncelikle Ukrayna’nın başına “soykırım dini”ne mensup Siyonist Zelenskiy geçirildi.  “Zelenskiy devlet başkanlığına alışılmadık bir kariyer geçmişinden geldi. Vladimir Zelenskiy, 1978 yılında Ukrayna'nın Krivoy Rog kentinde Yahudi bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Kiev İktisat Fakültesi'nde hukuk eğitimi gördü ama çocukluğundan itibaren tiyatroya tutkuluydu ve daha ortaokul yıllarında ünlü komedi televizyon programı KVN'de rol almaya başladı. Hukuk fakültesinde öğrenci olduğu yıllarda bir grup arkadaşıyla birlikte "95 Kvartal" adlı komedi grubunu kurmuştu. ……….. Zelenskiy'in siyasi sahnedeki sürpriz yükselişi 2014'te bölgede yaşanan çalkantıları izledi. O sırada devlet başkanı olan Rusya yanlısı Viktor Yanukoviç aylar süren protesto gösterilerinden sonra devrilmişti. Bunu Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesi ve Ukrayna'nın doğusundaki bölgelerde ayrılıkçılara destek vermesi izlemişti. Bir yıl sonra 2015 yılı Ekim ayında 1+1 televizyonunda yayınlanan Halkın Hizmetkârı dizisinde Zelenskiy, kendisi gibi yıldırım hızıyla siyasetin zirvesine yükselen Vasiliy Goloborodko adında bir karakteri canlandırıyordu. Kendisi de birkaç yıl sonra, onun tecrübesizliğini öne çıkaran rakibi Devlet Başkanı Petro Poroşenko'yu koltuğundan etti. Ukrayna halkı Zelenskiy'in politika sahnesindeki tecrübesizliğini artı hanesine yazmıştı.  2019 yılının 20 Mayıs'ında yüzde 73,2'lik ezici bir seçim zaferiyle Ukrayna devlet başkanı oldu. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-60521754

Ülkelerde senaryo oyunlaştırılırken şöyle bir yol izleniyor.

Etkili bir Siyonist olan Haim Saban “Amerikan siyasetinde başarılı olmanın ‘üç yolu şunlar,’ demişti:

Siyasi partilere bağış yap,

Düşünce kuruluşları kur

Ve Medya pazarını kontrol et. Göçebe Kimlik, s.204

Tabii ki, bu yol ve yöntemler sadece ABD, İngiltere, diğer batılı denilen ülkelerde değil bütün dünyada uygulanmaya, piyonlar satın alınmaya, uşak yetiştirilmeye ve iktidar ele geçirilmeye çalışılıyor.

Kan gölüne çevrilen Ukrayna’da takip edilen yol ve uygulanan yöntem budur. Filistin’de de aynı senaryo uygulanmış “Hamas” bunu kırmıştır.

Türkiye’de bu senaryo kırılmaya çalışılıyor. Bilinmelidir ve unutulmamalıdır ki, Türkiye’de “soykırım dini”nin müntesibi Siyonist haçlı kölesi eleman çoktur. Umulmadık kişiler onların elemanı çıkabiliyor. Yüzyıllardır devam ettirilen bir yöntemle köleleştirilen, mankurtlaştırılan ve “soykırım dini”ne mensup kılınan elemanlar çoktur.

Ukrayna bir misaldir dedik.

Ukrayna ile ilgili daha önce şunu yazmıştım.

“Ukrayna’da İnsanlık ölüyor deniliyor. İnsanlığın öldürülmediği, katledilmediği bir yer mi var?

Türkistan’da, Arakan’da, Bosna’da, Filistin’de, Suriye’de, Sudan’da, Libya’da, Gana’da, Mali’de ve adlarını sayamadığımız bütün coğrafyalarda insanlık ölmüyor mu?

Vahşet ve katliam devam etmiyor mu?

Katliam ve vahşet Siyonist haçlıların temel zihniyetidir.

Bu böyle biline.

Evet, Ukrayna topraklarında insanlık ölüyor doğru da insanlık tarih boyunca savaşlar ve katliamlarla imha edilmeye çalışılmıştır.

Bilhassa Müslüman Türklerin haçlı zihniyetiyle mülaki olmalarından sonra savaş ve katliamlar artmıştır. Siyonist haçlı zihniyetinin tek gayesi olmuş ve olmaya devam etmektedir.

İnsanları katletmek ve insanlığı yok etmek.

Bunun temel sebebi hayata, insanlığa ve insana bakış tarzında yatmaktadır.

İslam anlayışında Varın(Allah) var ettiği( halk ettiği) değerlidir ve fıtratına uygun kullanılmalıdır.

Siyonist haçlı anlayışı ise yıkıcılığa, talana, katliama dayalıdır.

Zihniyet farklılığını iki kelime ile özetleyebiliriz.

İslam anlayışı “merhamet”e, Siyonist haçlı anlayışı “vahşet”e istinat eder.

Bu sebeple haçlılar İslam ve mazlum coğrafyalara karşı “vahşet” tarzıyla yaklaşmış, mal, mülk, toprak, insan ne varsa talan etmeye çalışmıştır.

Bu yıkım hareketi farklı şekillerde tezahür etmekle birlikte hiç değişmemiş, azalmamış ve gittikçe azgınlaşmıştır.

Ukrayna’da devam eden savaşın temel mantığı budur.

Güçle dünyayı yakmak ve yıkmak.

İnsanları ve insanlığı yok etmek.

Bugün Suriye’de, Libya’da, Filistin’de, Bosna’da, Afrika’nın her yerinde, Türkistan’da, Arakan’da gördüğümüz vahşet aynıdır.

Bu vahşet mazlum ve mağdur topraklardan uzaklaştırılmalıdır.

Vahşet Amerika ve batının diğer coğrafyalarına sirayet etmelidir ki, batının insanı uyanabilsin.

Başka bir yolla insanların uyanması mümkün görünmemektedir.

Batı uyanmalıdır ki, vahşet ve zulüm bitsin.

Küresel haydutların haydutlukları bitirilsin.

Silah ve ilaç(!) tüccarları tükensin.

Bizim anlayışımız merhamete dayalıdır.

Her işimize rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla başlamak burumundayız. Bir nefsi haksızca katletmenin insanlığı katletme ile eşdeğer olduğuna inanırız.

Bu inanç gönüllere ve zihinlere hâkim olmalıdır ki, Ukrayna’da ve yeryüzünün her yerinde katliam ve vahşet bitirilebilsin.

Bu anlayış gönüllere hâkim olmadıkça vahşet ve katliam devam eder.

Geliniz ey insanlar.

Doğulu, batılı, Kuzeyli, Güneyli, İngiliz, Alman, Arap, Kürt, Türk fark etmez. Ne olursanız olun.

Merhamet medeniyetini inşa edelim.

Vahşeti her yerde sonlandıralım.

Sadece Ukrayna’da insanlık ölüyor demeyelim, insanlık hiçbir yerde ölmemelidir diyelim. Beraber haykıralım insanlık için. Beraber çare üretelim insanlık için.”

Yazı bu idi. 2022’den beri değişen bir durum var mı?

Var Ukrayna’ya Gazze ilave edildi.

Selam ve Sabırla…28.08.2024