22 Ekim 2020 Perşembe

Aileye Yapılan Her Saldırı İnsanlığa Yapılmış Saldırıdır

 

     Aileye Yapılan Her Saldırı İnsanlığa Yapılmış Saldırıdır

 Veysi Erken

      Sayın Cumhurbaşkanı eğitim ile ilgili daha önce yaptığı konuşmalar gibi dün de bir konuşma yaptı.

  Muhteva olarak güzel olmakla birlikte icraata yansımadığını o konuşmayı naklederek yazımda belirttim.

   Maalesef icra makamlarını işgal edenler başkanın bu konuşmalarını boşa çıkarmaktadır.

  Eğitim konusunda olduğu gibi aile konusunda da söylenenleri bürokrasi boşa çıkarmaktadır.

   Misal olarak yıllar önce 02.01.2013 tarihinde aile ile ilgili yapılan bir konuşmayı hatırlatayım.

   Konuşma

“Uluslararası Aile ve Sosyal Politikalar Zirvesi”nin açılışında yapıldı. İşte o konuşmanın önemli ifadeler. “Aile var oldukça, millet var oldukça devlet var olur. Aile var oldukça sağlıklı nesiller var olacak, iyilik var olacaktır. Aileye yönelik her saldırıyı doğrudan insanlığa bir saldırı olarak görüyor, hiçbir şekilde müsamaha göstermiyoruz” Erdoğan, Hazreti Âdem ile Hazreti Havva ile başlayan aile kurumunun, insani değerlerin nesilden nesile aktarılmasına zemin teşkil ettiğini belirtti. Ailenin her zaman bireyleri ve toplumu bir arada tuttuğunu ifade eden Erdoğan, ailenin donanımsız halde dünyaya gelen çocukların hayatta kalmasını sağladığını, insan neslinin ayakta durabilmesinin zemini olduğunu belirtti. Başbakan Erdoğan, ailenin bir okul gibi olduğunu ve kötülüklerin dışarıda tutulmasını sağladığını ifade ederek “Aile var oldukça, millet var oldukça, devlet var olur. Aile var oldukça sağlıklı nesiller var olacak, iyilik var olacaktır. Aileye yönelik her saldırıyı doğrudan insanlığa bir saldırı olarak görüyor, hiçbir şekilde müsamaha göstermiyoruz” dedi. Tarihte aileyi yok etmeye, işlevsiz hale getirmeye yönelik girişimler olduğunu, ancak bunların başarısız kaldığını, bunu deneyen devlet ve toplumların yok olduğunu kaydeden Erdoğan, ailenin, mekanik ve teknik şekli bir yapıya sahip olmadığını söyledi.

 

“İnsan nasıl sadece fiziki bir bedenden oluşmuyorsa, bir makine, bilgisayar, robot değilse, insan nasıl ki ruh ve bedenin bir uyumuysa, aynı şekilde ailede maneviyatın uyumudur” diyen Başbakan Erdoğan, ailenin kutsiyetin şuuru olduğunu belirtti. Başbakan Erdoğan, aile kurmanın, yuva oluşturmaktan öte, maneviyatın çatısını çatmayı, sevgiyi ve muhabbetin nesiller boyunca yaşatması olduğunu kaydetti, ailenin sadece şeklen var olmasının maneviyata yayılmamasının tehlikeli olduğunu, kutsiyetini kaybetmiş bir ailenin yok hükmünde bulunduğunu sözlerine ekledi. Sosyal şartların özellikle toplumsal çürümenin nüfuz ettiği ailenin yok olmaya yüz tutacağını ifade eden Erdoğan, “Yola çıkarken biz muhafazakâr demokrat olduğumuzu ilan ettik Hedefimize aileyi koyduk. Hem parti hem de hükümet olarak aileyi toplumun temel taşı olarak gördük. 10 yıldır aileyi güçlendirmek, korumak için yoğun bir gayret içerisindeyiz. Güçlü bir millet olacaksak, güçlü ailelere sahip olmak zorundayız. Aileyi tehdit eden her sorunun üzerine tam bir kararlılıkla gidiyor, tüm imkânlarımızı seferber ediyoruz. Maddi sorunların aile üzerinde baskı oluşturmaması için tedbirleri hayata geçirdik. Gıda ihtiyacı olanlara gıda, yakacak ihtiyacı olanlara yakacak yardımı yaptık”

 Erdoğan, kadını yücelten makamın anne olduğuna itibar ettiklerini, cennetin annenin ayakları altında olduğunu belirtti. ”

https://www.milliyet.com.tr/siyaset/erdogan-neden-3-cocuk-istedigini-acikladi-1650260

   Bu ifadelerin doğru olduğunu kabul etmeyen yoktur diye düşünüyorum.

   Tabii ki, insanlıktan nasibini almış olanlar için söylüyorum.

   Ama icraat tam zıttı ile vaki oldu maalesef.

   Yedi yıl sonrasına, yani günümüze baktığımızda ailenin neredeyse darmadağın olduğunu görüyoruz.

   Boşanmalar, cinayetler ve diğer olumsuzluklar artmıştır.

   Bırakın üç çocuk evlenmeler azalıyor.

   Ailenin dağılma nedenlerinin başında çıkarılmış olan mevzuattır.

   Sayın Cumhurbaşkanı ne diyorsa bürokrasi ve etrafındaki kişiler tersini yapıyor.

   Temennimiz aile ile ilgili 2013 yılında yapılmış konuşmanın icraatta dönüşmesidir.

   Bilinmelidir ve unutulmamalıdır aile ve eğitimimiz iflas noktasındadır.

   Mevcut kadro ile düzelmenin olması mümkün görülmemektedir.

   Selam ve sabırla... 22.10.2020

Eğitim ve Kültür Alanında mesafe alınmadığı gibi kayıp arttı

 

Eğitim ve Kültür Alanında mesafe alınmadığı gibi kayıp arttı

 Veysi Erken

     İbn Haldun üniversitesinin açılışında konuşan başkan Recep Tayyip Erdoğan maarif, kültür  ve aile dünyamızda yaşanan tahribatı dile getirmiştir.

İlave edilecek bir şey yok.

  Okuyalım ve kendilerinden hala ,craat beklediğimizi ifade edelim.

İşte konuşmanın ilgili bölümü.

"Yaşadığımız her hadise geçmişi anlamadan geleceği kavramanın mümkün olmadığını hatırlatıyor. Mesele siyasi ve ekonomik taraflarını bir kenara bırakıp, sadece ilmi yönüyle bakacak olursak batı dünyası ilhamını bizim köklerimizden almıştır. Biz kendi köklerimizi unutarak veya dışlayarak onun türevlerini esas alarak kendimize yol ve yön bulmaya çalışıyoruz. Fikri bir buhranın içinde çırpınıyoruz. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e ülkemizin yaşadığı bu tartışmaların temelinde geleceğimizi nerede arayacağımız olmuştur.

 

Ülke ve millet olarak kendimizi kontrolsüz bir batılılaşma fırtınası içinde bulduk. Aklı hür, fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirilmek üzere çıkılan yolun batı taklitçiliğine dönüşmüş olması en büyük kayıptır. Türkiye'nin siyasi, ekonomik, askeri olarak yeniden kendine güvenini kazandığı son dönem, bu tür tartışmaların daha adil şartlarda yürümesine de imkan vermiştir. Türkiye bu fikri tartışma zenginliğini hayırlı bir inkişafla neticelendirecektir.

 

Hükümet olmakla muktedir olmak, muktedir olmakla iktidar olmak arasındaki farkı iyi biliyorsunuz. Gerçek iktidarın fikri iktidar olduğunu iyi biliyoruz. Tek tek bireylerden başlayarak, toplumun tamamına uzanan fikri iktidar yolu zor ve zahmetli bir süreçtir. Kendimi bu konuda mahzun hissediyorum. 18 yılda her alanda tarihi eserlere ve hizmetlere imza attığımızı eğitim, kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı düşünüyorum.

 

Genç bir nüfusa sahibiz ama medeniyet tasavvurumuzu hayata geçiremiyoruz. Medyamız bizim sesimizi ve nefesimizi yansıtmıyor. ilimde, sanatta, kültürde benzer sıkıntılarla karşı karşıyayız. Dünyaya kendimizi anlatamıyoruz. Bunun için de fikri iktidarımızı da hala tesis edemediğimiz kanaatindeyim. Hiç kimsenin bu arayıştan rahatsız olmaması gerekir.

 

Taklitçilik mevcudun ardından girmek demektir. Bize lazım olan ilhamını gelenekten alan yenilikçiliktir. İletişim mecralarının böylesine geliştiği günümüzde başka türlü hareket etmenin mümkün olmadığını biliyoruz. Günlük hayatımızda otomobili bırakıp atı ulaşım aracı olarak görme gibi şey yok. Bizim derdimiz arayışımız başka. Dünyadaki hakim fikri anlayışın ve fiili düzenin ardından giderek kendimize çok daha iyi bir medeniyet inşa edemeyeceğimize inanıyorum. Tek vazgeçilmezimiz inancımızın naslarıdır. Onun dışındaki her şeyi yeniden yorumlamak, üretmek mümkündür. Ne insanlığın milletimizin ve inancımızın binlerce yıllık birikimine sırtımızı döneceğiz, ne de modern dünya imkanlarını reddedeceğiz. İnsanoğlu kimi zaman iyi yönde, kimi zaman kötü yönde kendisini yenileyen bir varlıktır. Biz her alanda olduğu gibi fikri alanda da üretici olma peşindeyiz.

 

Türkiye kuru kuruya batıcılık saplantısı yanında, pek çok sapkın ideoloji ve akımın zehrine de maruz kalmış bir ülkedir. Fikri iktidarımızı bize ait olmayan bir medeniyete kaptırmamızın nedeni, bu sapkın akımların önlerinin bilinçli şekilde açılmasıdır. Amorf bir nesil yetiştirme gayreti oldukça pahalıya mal olmuştur. Döktüğümüz nice gözyaşların, acıların gerisinde kuşaklar boyunca maruz kaldığımız fikri irtica vardır. Yapmamız gereken kendi medeniyet birimimize uygun nesiller yetiştirmektir.

 

Türkiye'nin 2053 vizyonunun ana fikrini bu vizyon oluşturmalıdır. Ülkemizin geçmişten bugüne eğitim öğretim sistemi çocuklarımıza maddi bilgi yükleme üzerine kuruludur. Eğitim kısmı ihmal edilmiştir. Medyanın etkisiyle geleneksel eğitim öğretimin gücü azalırken yenisi konulamamıştır. Zihinler popüler kültür ve sapkın hezeyanlarla doldurulmuştur. Önceliğimiz aileden başlayarak çocuklarımızı hakkıyla yetiştirmek şarttır. Bu topyekun eğitim-öğretim reformu gerektirir. Tek ihtiyacımız olan değerlerini iyi bilen, kültürüne, tarihine sahip çıkan insanlar yetiştirmektir. Diğer hususlar için endişe etmeye gerek yoktur. Onlara sahip olabilmeleri için yeterli eğitim-öğretim hayatı vardır."

 

https://m.haberturk.com/cumhurbaskani-erdogan-dan-son-dakika-aciklamasi-flas-egitim-reformu-cikisi-haberler-2840210 "

   Tespit doğru.

   Teşhis doğru.

  İcraat tersine işliyor.

   MEB ve YÖK yönetimi doğru iş yapmıyor.

Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve kültür kurulu iş yapmıyor.

   Kısaca başkan konuşuyor, bürokrasi tersini yapıyor.

  Rabbulalemin sonumuzu hayr eyleye.

  Selam ve sabırla. 19.10.2020

Maalesef Eğitimin Çarkı Tersine işliyor

 

Maalesef Eğitimin Çarkı Tersine işliyor

 Veysi Erken

      Sayın Cumhurbaşkanı eğitimin amacı ve hedefleri ile ilgili doğru mesajlar verdiği halde işleyiş maalesef tersine oluyor.

   Bugün yaptığı konuşmada "Gözden asla kaçırmamız gereken hayati bir husus var. Çocuklarımızı geleceğe hazırlamak için onların gönül dünyalarını da zenginleştirmeliyiz. Dünyada maddi zenginlikte çok ileri gittiği halde manevi çöküşte olan toplumlar var. Türkiye'yi böyle bir tehlikeyle yüz yüze bırakmayacağız. Maziden atiye kurduğumuz köprünün zenginliklerinin tamamına sahip çıkacağız. Bu topraklarda doğup büyüyen her evladımız tarihini, kültürünü en iyi şekilde bilmeli ve uygulamalıdır.

 

Hedeflerimize ancak bilimin ve teknolojinin tüm dallarında en ileri seviyeye ulaşmak için çalışan ve tarihinin, kültürünün temel bilgilerine vakıf nesillerle ulaşabiliriz. Ruhsuz bir beden ceset, maneviyattan yoksun bir zihin de robottur. Biz insani kamili yetiştirmenin peşinde olmalıyız. Bunun yolu da kendi varlığından başlayarak her şeyi sorgulayan, araştıran nesiller yetiştirmekten geçiyor. Hem aile eğitimi, hem mektep eğitimi bağlamında bu konuda ciddi eksiklilerimiz olduğuna inanıyorum. Öncelikli çözmemiz gereken yolumuzun başında bu husus geliyor. Üniversitelerimizden öncülük ve destek bekliyoruz.

 

https://m.haberturk.com/flas-cumhurbaskani-erdogan-dan-son-dakika-erken-secim-aciklamasi-haberler-2836467 " ifadelerini kullandı.

   Bunlara katılmamak mümkün mü?

   Elbette değil.

  Daha önce eğitimin gayesinin sâlih insan yetiştirme olduğunu beyan etmiş idi.

  O zaman da konuyu tahlil etmeye çalışmıştım.

   Elbette ifadeler doğrudur.

   Ama eğitimin kurumsal işleyişine baktığımızda bunun tersi olduğunu görüyoruz.

   İşleyiş ana sınıfı seviyesinden doktora programına kadar sakattır.

   Başkanın ifadesiyle ruhsuz bir yapıya sahip olup, adeta ceset yetiştirilmektedir.

   Konuşmada belirtilen hedefin gerçekleşebilmesi için maarif konusunun amaç,hedef, program ve eğiticiler yönünden kısa sürede düzeltilmesi gerekir.

   Aksi takdirde fiziki büyüme ile övünme işe yaramaz.

   Umarım ki, konuşmanın gereği yapılır.

  Selam ve sabırla... 15.10.2020

Havanda Su Dövmek veya Bir Dirhem Bal İçin Bir Çeki Odun Yenmez

 

Havanda Su Dövmek veya Bir Dirhem Bal İçin Bir Çeki Odun Yenmez 

 Veysi Erken 

     Ata sözleri ciltlerle anlatılacak bir olay veya olguyu izaha yeterli olabiliyor. 

  Toplumunun temel taşı olarak kabul edilen ailenin içine düşürüldüğü badireden ve acıklı durumdan kurtarmak için sarf edilen gayret takdire şayandır. 

   Buna rağmen takip edilen yöntemle yanlışlık yapılıyor diye düşünüyorum. 

  Bu durumu izah eden iki ata sözünü esas alarak ve geçmişte yaptığım iki çalışmadan bahsederek meramımı izah etmeye çalışayım.    Başlık iki atasözünden oluşuyor. 

    "Havanda Su Dövmek" ve "Bir Dirhem Bal İçin Bir Çeki Odun Yenmez "    Bu iki atasözü bir konuda sarf edilen çabanın boşa olduğunu, zaman kaybına emek israfına yol açtığını izah ediyor.   Kanaatime göre aile ile ilgili sarf edilen çabalar, gösterilen gayretler ve yapılan çalışmalarda yöntem hatası yüzünden zaman zaman kaybı oluyor. 

   Benim görüşüme göre yöntemi değiştirmek gerekir.

   Geçmişte ve günümüzde ben şu yöntemi takip ettim ve ediyorum. 

Şayet hayatımızı tanzim etmede kullanılan mevzuatı yanlış bulmuş veya buluyorsam onun yerine ikame edilecek bir metin teklif ettim ve ediyorum. 

   Mesela anayasanın bizim yapımıza uygun olmadığını düşündüğüm için 8 maddelik bir taslak hazırlayarak tartışmaya açtım. İlk önce o zaman içinde yer aldığım partide tartışıldı. Sonra yayınladım. O metin epey tartışıldı ve faydası görüldü. Bugün bile onun etkisini görüyoruz.

  Bir diğer çalışma özellikle eğitim hakları gasp edilmiş gençler için hazırladığım metinler ve dilekçeler kitap haline getirildi. İçindeki dilekçe örnekleri kullanıldı ve işe yaradı. 

  İsteyenler "hak arama kılavuzu" ve "topyekûn öğrenim özgürlüğü" isimli kitaplarıma bakabilir. 

 Velhasıl, toplumun tamamını ilgilendiren, kangrene dönüşen ve çözüm bekleyen pek çok konuda çalışmam oldu ve oluyor. 

   Buradan hareketle diyorum ki, ailenin yıkımını durdurmak isteyenler öncelikle aileyi ifsad ve tahrip ettiklerini düşündükleri mevzuatı teşhir etmeleri ve yerine ikame edilebilecek kısa, anlaşılır bir mevzuatı hazırlamaları ve tartışmaya açmaları gerekir.

  Aksi takdirde ata  sözlerinde belirtildiği gibi "havanda su dövmek"ten ve "bir dirhem bal için bir çeki odun yemek" ten kurtulamayız.

   Aileyi ifsad ve tahribattan kurtarmaya öncülük edenlere çağrım şudur. 

  Hadi ikame edilecek mevzuatı gündeme getirin. Halkın ve yönetimin gündemine sokun.

   Şu maddeyi, o maddeyi değiştirin demekten vazgeçin. Topyekûn çözüm teklif edin.

   Çözüm için metin ortaya koyun. Metin gündem oluştursun.

   Metinsiz gayret ve çabalarla sonuç alınamaz.

  Bu hakikat unutulmamalıdır.

   Selam ve sabırla...21.10.2020