Çanakkale
Yürüyüşü
Veysi ERKEN
Merhum Mehmet Akif
“Şu
Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.” diye tasvir ettiği boğaz harbinin cereyan ettiği yeri görmek, tanımak, yaşamak ve 57. Alayın yürüdüğü alanda düzenlenecek yürüyüşe katılmak için Kastamonu üniversitesi mensupları olarak Çanakkale’ye gittik. Etkinliğe değişik üniversitelerden binlerce öğrenci katıldı.
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.” diye tasvir ettiği boğaz harbinin cereyan ettiği yeri görmek, tanımak, yaşamak ve 57. Alayın yürüdüğü alanda düzenlenecek yürüyüşe katılmak için Kastamonu üniversitesi mensupları olarak Çanakkale’ye gittik. Etkinliğe değişik üniversitelerden binlerce öğrenci katıldı.
57. Alay yürüyüşü.
Tarihe damgasını vuran bir alayın adını taşıyan yürüyüş.
Tarihe damgasını vuran bir alayın torunları
olarak katıldık bu yürüyüşe.
“Yeryüzü üniversitesi” sloganı ile
tarihe damga vurmak isteyen Kastamonu üniversitesinin öğrencileriyle iştirak
ettim bu yürüyüşe.
Yürüyüş 25 Nisan
günü 57. Alayın toplu olarak sabah
namazını kıldığı alandan cemaatle Sabah namazının edasını takiben başladı.
Aynı güzergah ve
aynı patika yollardan.
Ben şahsen çok şey öğrendim.
Boğaz harbinin geçtiği
yerleri daha önce gezdiğim halde çok şey öğrendim. Gençliğin bu tür
etkinliklere ne kadar ihtiyacının olduğunu bir kez daha kavradım.
Gençliğin
ihtiyacı var bu tür etkinliklere. Doğuyu, Batıyı, Kuzeyi ve Güneyi anlamak ve
anlamlandırmak için Çanakkale’nin destanlaşan harbini bilmek lazım.
Avrupalının
vahşetine karşı milletimizin sevgisini, birliğini ve beraberliğini anlamak,
yaşamak ve yaşatmak için gereklidir bu etkinlikler.
Evet…
Akif’in “Ne
hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- "Bu bir Avrupalı!"
Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Nerde -gösterdiği vahşetle- "Bu bir Avrupalı!"
Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski
Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler
başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'ûna da zuldür bu rezil istilâ!” diye tasvir ettiği belayı savmak için İslam coğrafyasından gönül birliği eden “inançlı neslin” anlaşılması yeridir Çanakkale.
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'ûna da zuldür bu rezil istilâ!” diye tasvir ettiği belayı savmak için İslam coğrafyasından gönül birliği eden “inançlı neslin” anlaşılması yeridir Çanakkale.
Yürüyüş bunun sembolik
değeridir. Dünün birliğinin günümüze taşınmasıdır.
Aynı ruh ve heyecanı yaşamak
ve yaşatmak için dünü anlamak gerekir. “Farklılıkları
zenginlik kabul eden bir tevhit” anlayışının topraktan fışkırması ve
günümüzde hayat bulması için Çanakkale’yi bilmek gerekir. Kısaca kim olduğumuzu
ve nerden geldiğimizi bilirsek nereye gideceğimizi daha rahat kestiririz.
Akif: Sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.” diye tasvir ediyor kimliğimizi. Biz buyuz. Farklılıklarımızla tevhidi sağlıyoruz.
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.” diye tasvir ediyor kimliğimizi. Biz buyuz. Farklılıklarımızla tevhidi sağlıyoruz.
Gençlik bu tevhit kimliği
taşıyabilmelidir. Bu kimliği taşımanın yolu yaşamak ve yaşatmaktan geçiyor.
Kusurları ve eksikliklerine rağmen bu yürüyüşü
düzenleyenleri, katılanları ve oranın havasını teneffüs edenleri tebrik
ediyorum.
Cenabı Allah yaşananlardan
ibret almayı ve daha güzel ve inançlı günlere kavuşanlardan etsin bizleri.
Âmin.
Fatihalarımız ve dualarımız
şehitlerimizledir inşallah. Ruhunuz şad mekânınız cennettir inşallah.
Selam ve Sabırla.