27 Ocak 2012 Cuma

S. Ahmet Arvasi Kronolojisi*

S. Ahmet Arvasi Kronolojisi*
Veysi ERKEN
Siyasi ve sosyal hareketlerde fikir ve sanat adamlarının büyük tesirleri vardır. Bu gerçeği merhum S. Ahmet Arvasi “ bugün ne pahasına olursa olsun genç nesiller ve aydın kadrolar tam bir aşk ve romantizmle kendilerini Türk-İslam medeniyetinin dirilişine adamalıdırlar.
Şairle, romancılar, hikâyeciler, mimarlar, musikişinaslar, ressamlar, nakkaşlar, hattatlar, oymacılar, tezhipçiler tam bir cihad ruhu ile ayağa kalkmalıdırlar.
Şanlı peygamberimizin ‘hasmınızla silahı ile mukabele ediniz’ emrine uyarak yeni eserler ve hamlelerle milli ve mukaddes şahsiyet çizgimizde ‘yeniden diriliş hamlemizi’ desteklemelidirler.
Böyle bir kadronun doğuşu mutlaka ama mutlaka bizim zaferimiz demektir” biçiminde dile getirir.
Merhum S. Ahmet Arvasi yazdığını yaşayan bir muallim, mütefekkir, cehd ve dava adamıdır. Çağımızın Yesevi'si ve Alperenidir.
Medeniyetimizin yeniden inşasında bir mihenktir. Yazdıklarıyla rahmet-i rahmana kavuşmasından sonra da etkisini sürdürmektedir.
Hayatı ve eserleri her daim tetkik edilmeli ve genç nesillere aktarılmalıdır.
İşte bu vazifeyi yüklenenlerden birisi Hüdavendigar Onur Bey olmuştur. Hüdavendigar Onur vefalı ve azimli bir dost olduğunu göstermiştir.
Hüdavendigar bey ARVASİ HOCA’yla BAŞBAŞA ve ASRIN YESEVİSİ kitaplarından sonra S. AHMET ARVASİ KRONOLOJİSİ isimli eserini milletimize kazandırarak vefasını konuşturmuştur.
S. AHMET ARVASİ KRONOLOJİSİ isimli çalışma temel olarak iki bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölümde merhum hocamızın hayat çizgisindeki hadiseleri ve çalışmalarını tarihi akış içinde sıralanmış, ikinci bölümde ise vefatından sonra günümüze kadar hocamızla ilgili yapılan ve gerçekleştirilen faaliyetlerin sıralaması yapılmıştır.
Bu tür çalışmaların devam ettirilmesi Türk-İslam medeniyetinin inşasında önemli bir yer tuttuğunu düşünüyorum.
S. Ahmet Arvasi’nin dediği gibi köklerimizden kopmadan, kendi değerlerimize yabancılaşmadan asra ve asırlara damgamızı vurmak istiyorsak mihenk değerlerimizi bilmek ve tanımak zorundayız.
Kendi değerlerini, âlimlerini, ediplerini ve mütefekkirlerini bilmeyen veya unutan milletlerin iflahı zordur.
Hüdavendigar bey ARVASİ HOCA’yla BAŞBAŞA, ASRIN YESEVİSİ ve S. AHMET ARVASİ KRONOLOJİSİ unutanlardan olmadığını göstermiştir.
Darısı medeniyetimizi ihya iddiasında olan okuyucularda olur inşallah.
Selam ve Sabırla.
Temin Adresi :
Marifet Yayınları Çatalçeşme Sokak Defne Han Kat 3
Cağaloğlu/ İstandul
Tel: (0212) 526 22 70 – (0212)513 92 25

23 Ocak 2012 Pazartesi

Böyle Muhalefet Varken

Böyle Muhalefet Varken
Veysi ERKEN
12 Haziran 2011 seçimleri sonrasında AK Parti iktidarı hızlı bir şekilde Ankaralılaşmaya ve halktan kopmaya başladı. Ustalık dönemi hiç işe yaramadı.
Bunun göstergeleri o kadar çok ki, saymakla bitmez.
Birkaç misal verecek olursak.
Bedelli olarak ifade edilen kanunla kendilerine oy verenlerin çocuklarına set çektiler, gönülleri yaraladılar ve bir avuç insana hizmet ettiler.
Vicdani ret konusunu unutturup AİHM’den Türkiye aleyhine daha fazla kararın çıkmasına vesile oldular, oluyorlar.
Şikeyi teşvik ettiler.
Vekillere fazlaca zam geri kalanlara yokluğu esas aldılar.
Profesyonel orduya geçişi sağlayacak çalışmaları unuttular.
Bürokratlara sağlanan lojman, makam aracı ve diğer imtiyazları ortadan kaldıracaklarına daha da lüksleştirdiler.
Bürokratların lale devri saltanatlarını tahkim ettiler.
Uludere’deki katliam gibi olayları bir türlü çözemez hale düştüler. Ceylan Önkol’u unutturdular.
Hele hele Anayasa çalışmalarına hiç zaman ayıramadılar. Bir metin ortaya koyamadılar.
AK Parti Ankaralılaşırken neden hala güçlü görünüyor.
İşte asıl sorun burada başlıyor.
Muhalefete bakıyoruz.
Gerçekten hiçbir muhalefet partisi AK Partiye karşı halktan ve milletten yana bir tavır geliştirdiği yok. Aksine AK Partinin dümen suyuna takıldılar.
Vekillere sağlanan imtiyazlarda AK Partiye destek verdiler.
Şike kanununa dördü birden el kaldırdılar.
Katsayı zulmünün sürmesi için itiraz ettiler.
Çetelere destekleri malum.
İşte pejmürde muhalefet ve işte Ankaralılaşan iktidar.
Sayın Erdoğan haklı.
Böyle muhalefet var oldukça daha fazla enerji toplarlar.
Yakınmaya gerek yok.
Halktan kopuk bu muhalefet oldukça örtüsünden ve inancını kamilen yaşama çabasından dolayı hayatın her alanından dışlanmaya devam edilen ve halinden memnun(!) olan vatandaş mevcut muhalefet yüzünden iktidara daha çok dua eder.
Ankaralılaşan AK Parti böylece muktedir olamadan iktidarına devam eder.
Selam ve Sabırla… 23.01.2012

9 Ocak 2012 Pazartesi

İslam’da Kadına Yönelik Ayrımcılık Yasağı

İslam’da Kadına Yönelik Ayrımcılık Yasağı*
Veysi ERKEN
“Bütün kitaplar bir kitabı anlamak için yazılır” ifadesini duymayanımız yoktur herhalde.
Bizler kâinat düzleminde/kitabında hayatı anlamaya, yorumlamaya ve anlamlandırmaya çalışırız. Bunun için bize bir “mihenk taşı” lazım.
İnancımıza göre hayatın anlaşılması ve anlamlandırılması Kur’an-ı Kerim’le mümkündür. Kur’an-ı Kerim ilahi bir mesaj olup insan-insan, İnsan-Allah, İnsan-Çevre ilişkisinin anlaşılması ve anlamlandırılmasında bir mihenk taşı mesabesindedir.
İnsan- İnsan ilişkisini Kur’an-ı Kerime göre düzenlemeyenler başka ilkeleri tanzimin mihenk taşı haline getirirler.
Ülkemizde insan-insan ilişkisinin mihenk taşı kaybolmuş durumdadır.
Onun içindir ki, gücü eline geçirmiş olanların “zalimlik” damarı kabarmış ve hayatı çekilmez hale getirmiştir.
Özellikle kadınlara yönelik “ayrımcılık” bunun tezahürüdür. “En kısa ve yalın haliyle ayrımcılık: Aynı durumdaki bireylere farklı, farklı durumdaki bireylere aynı muamele yapmaktır. http://www.ayrimciligionle.org/tr/ayrimcilik-nedir-2”
Aynı durumdaki bireylere farklı muamelenin revaçta olduğu bir dönemde M. Arif Koçer bu konuyu irdelemiş ve “İslâm’da Kadına Yönelik Ayrımcılık Yasağı” başlığı altında kitaplaştırmıştır.
Kitap aslında daha geniş içerikli olup bir bölümünü ad olarak öne çıkarmıştır.
İnsan haklarını benimsediği ifade eden veya kendini insan hakları aktivisti olarak gören herkesin okuması gereken bir kitap konumunda olan bu çalışma kadınlara yönelik yanlış algılamaların izale edilmesine katkı sağlayacaktır.
Bilindiği üzere kendilerini ülkenin sahipleri görenler -kendilerini halktan ayrı göstermek amacıyla beyaz Türk, kırmızı Türk veya başka yaftalarla yaftalananlar- haklar konusu oldu mu İslam’ın umdelerine saldırmayı marifet olarak sunarlar.
Medyadaki konumlarıyla kendini Müslüman olarak ifade edenlerin beyinlerini iğfal ederler.
İşte bu yanlış algılamaları bertaraf etmek ve İslami hayatta kadının konumunu doğru algılamak babında kitabın okunması gerekir
İslam nazarında kadınlara yönelik ayrımcılık yasağının olduğunu görmek için yazar, “konunun özellikle kadınlara yönelik temel hakların, ayrımcılık ile ihlal edilmesi boyutuna gelecek olursak, Kur’an-ı Kerim’i Peygamber (a.s.)’e indiren Allah, kadını asırlar boyu karşı karşıya bırakıldığı aşağılanmalardan kurtarmış ve ona, insan olarak toplum içindeki şeref ve itibarını iade etmiştir. Ancak Müslümanlar, Peygamber (a.s.)’den sonra yabancı kültürlerle ve bilhassa Yunan kültürüyle temasa geçmelerinden dolayı, bu kültürlerin etkisinde kalarak Kur’an-ı Kerim’den bu anlamda kopma yaşamışlar ve kadını aşağılayıcı birçok görüş İslam düşünce ve toplum hayatına girebilmiştir. Dolayısıyla günümüzde insan haklarını temellendirmeye yönelik çabalar öncelikle Kur’an ve sahih sünneti esas alarak yapılmalıdır. S.38” tespitinde bulunur.
Yazarın tespiti yerindedir.
Esas sorunumuz Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmaması ve hayatın onunla yorumlanmamasıdır.
Kitap insan haklarının anlaşılmasına katkı sağlamıştır.
Arif Koçer beyi bu çalışmasından dolayı tebrik ediyorum. Yeni çalışmalarını bekliyoruz.
Selam ve Sabırla.
*İslam’da Kadına Yönelik Ayrımcılık Yasağı, Arifi Koçer, Gündönümü Yayınları, İstanbul 2010.