31 Mart 2017 Cuma

Hayırsızlardan Olmayın



Hayırsızlardan Olmayın

Veysi ERKEN

            Halk oylamasına 15 gün kaldı.
            Bu yazı sizlere ulaşır mı?
            Bilemem.
            Ulaşırsa dikkate alır mısınız?
            Onu da bilemem.
            Bildiğim bir şey varsa aramızdaki kardeşlik hukukunun olduğudur.
            “Kardeşlik hukuku”
            Muazzam farkındalık.
            İnsanlar birbiriyle vedalaşırken kardeşlik hukuku gereğince “asr” suresini tavsiye ederlermiş birbirine.
            Tabiki, kardeşlik hukuku gereğince.
            Kardeşlik hukukumuz gereğince bizler ya “ademiyet”ten, ya “sıhriyet”ten ya da “inanç”tan kardeşlik bağıyla bağlıyızdır.
            İnanıyorum ki, aramızda “ademiyet ve inançtan” dolayı kardeşlik hukuku vardır.
            Bu hukuk gereğince yazıyorum.
            Gelin vakit varken hayırsızlardan olmayın.
            Biliyoruz ve inanıyoruz gündeme getirilen değişiklik teklifi mükemmel değildir .
            Bunu defalarca yazdım ve ilave ettim.
            Tekliflerinizle gelin ki, tenkit hakkınız olsun.
            Bunu yapmadınız.
            Bilesiniz ki, her şeye hayır ittihatçı zihniyetin kalıntısıdır.
            İttihatçıların ülkeyi ne hale düşürdüğünü bilmeyenimiz yoktur.
            İttihatçılar vatanı ve vatandaşı perişan etmiştir.
            Sizler oyuna düşmeyin ve zaman varken değişikliğe EVET değin.
            Geçenlerde saadet partisinin kitapçığını okudum.
            Değişiklikleri reddedemedikleri için yumuşak hayır diyeceklermiş.
            Yol varken Temel Karamollaoğlu ve yönetimindeki arkadaşlarına sesleniyorum.
            Geliniz değişikliğe evet deyiniz ve yeni bir anayasa metnini gündeme getiriniz.
            Ya siz.  Devlet Bahçelinin muhalifleri.
            Sizin teklifiniz nerede?
            Teklifiniz var mı?
            Bilelim.
            Yoksa savrulduğunuz yeri fark etmiyor musunuz?
            Sizleri pohpohlayan medya patronlarını hiç mi görmüyorsunuz?
            Ya size kılavuzluk eden köşebende dönmüş köşe taşlarını hiç mi fark etmiyorsunuz.
            Biliyorsunuz ki, algı operasyonu Devlet Bahçeli ve Recep Tayyip Erdoğan üzerinden yürütülüyor ve sizler buna teşne ediliyorsunuz.
            Basiretiniz bu kadar mı bağlandı?
            Gün düşünme günüdür.
            Gün hayırsızlardan olmama günüdür.
            Gün haşhaşilerin yöntemlerini kullanan güruha dersini verme günüdür.
            Hepiniz biliyorsunuz ki, 16 Nisan günü bir seçim günü değildir.
            Bir halk oylaması günüdür ve sadece kısmi Anayasa değişiklikleriyle sınırlıdır.
            Özellikle saadetçilere, halk partililere ve Devlet Bahçelinin muhaliflerine son sözüm şudur. Tuttuğunuz yol yol değil, mihmandarlarınız zeki değil.
            Bilesiniz ki, “yol O’nun, varlık O’nun gerisi hep angarya”
            Hâsılı kelam “hatadan dönmek fazilet”tir düsturunu “kardeşlik hukuku” gereğince bir defa daha hatırlatmış olalım.
            Selam ve Sabırla…
           

23 Mart 2017 Perşembe

DİK DURAN MUHSİN YAZICIOĞLU’NUN NAMAZ HASSASİYETİ



DİK DURAN MUHSİN YAZICIOĞLU’NUN NAMAZ HASSASİYETİ

Veysi ERKEN

            25 Mart 2009 bir şahadetin günü. Yıllar geçti. Dünyevi adalet tecelli etmedi.
            O günden beri inanmışımdır ki, bu şahadet bir cinayetin ve suikastın sonucudur.
            Aynı şekilde inanmışımdır ki, vadesi dolan ölür. Kimi Halik-i mutlak cenabı Allah’a kavuşur, kimi ise cehenneme layık olur.
            Muhsin Başkanın cenabı Allah’ın nimetlendirdiği şahsiyetlerdendir inşallah. O Hz. Peygamber’in ravzasındadır inşallah.
            Onunla beraber olduğumuzda “Çağrımız İslam’da Dirilişedir” çağrısından hiç taviz vermediğini ve “Allah’ın Birliği ve Hz. Peygamberin Risaleti Dışında Tartışılmazımız yoktur” ilkesini benimsediğine şahid olmuşumdur.
Bu ilke milli mutabakat çağrısında ifade edilmiştir.  http://gonullerdebirlikvakfi.org.tr/?p=1068  Aynı anlayış çağrının okunmasından sonraki konuşmada da görülür. Muhsin Başkanın salon konuşmasından bir kesit: https://www.youtube.com/watch?v=W5yXJ4T_rJE Fırıldak olmaya gerek yok https://www.youtube.com/watch?v=VeoquioRK6c  Bizler hak peşinde koştuk. Başkan bunu şu şekilde dillendiriyordu adımıza: Muhsin nerede biz orada değil, hak nerede biz orada: https://www.youtube.com/watch?v=CO08ViPyWts
Bunlar benimsediğimiz ortak özellikler. Ve bu konularda hep hassas olmuşuzdur. Fırıldak olunmamıştır. İşte bu hassasiyetlerden birini sizlerle paylaşayım. Dostum Mustafa beyin paylaştığı MUHSİN YAZICIOĞLU'nun hayatından bir kesit:
Gardiyanların ayak sesleri koğuşun kapısında son buldu, getirdikleri genç bir mahkumu bıraktılar ve gittiler. Yeni gelen genç içeridekilere selam verdi ve kendisine gösterilen boş yere oturdu. Koğuştakiler ona hoş geldin, geçmiş olsun dediler. İçlerinden en yaşlı ve olgun olanı gencin yanına yaklaştı ve ona ilgi gösterdi, bir anlamda sahiplendi. Çünkü selam verişinden ve simasından bu gencin nasıl biri olduğunu hemen anlamıştı.
Genç oldukça yorgun ve bitkin görünüyordu, epeyce bir müddet konuşmadı. Daha sonra yaşlı adamdan bir seccade istedi ve kıblenin ne taraf olduğunu sordu. Sonra kalktı ve yavaş yavaş ikindi namazını kıldı. Yaşlı adam gencin namazını bitirmesini bekliyordu, onunla enine boyuna tanışmak istiyordu. Fakat genç ikindi namazını bitirdiği halde daha namaz kılmaya devam ediyordu, sonunda bitirdi ve yerine geçip oturdu. Yaşlı adam biraz daha yanına yaklaştı.
-Nedir o fazladan kıldığın namaz? Biliyorsun ikindi namazından sonra kılınan nafile bir namaz yoktur? Delikanlı bir müddet cevap vermedi, daha sonra sakin bir sesle:
-Kaza namazı dedi.
-Ne zaman kazaya bırakmıştın? dedi yaşlı adam.
-Gözaltındayken, dedi. Çok yavaş bir şekilde söyledi bunu, daha sonra da gözleri uzaklara dalıp gitti. Yaşlı adam onu konuşturarak ve bir şeyleri hatırlatarak üzmek istemiyordu. Fakat yine de kendine hakim olamadı.
-Ne kadar tuttular göz altında?
-Yirmi dokuz gün.
-Allah Allah, yirmi dokuz gün öyle mi?
-Evet, yirmi dokuz gün. O yirmi dokuz günlük namazımı kaza edeceğim.
-Kılamamışsındır, kıldırmamışlardır herhalde? Delikanlı bir müddet sustu ve sonra yaşlı adama döndü:
-Aslında namazlarımı kıldım, bir tek vaktimi bile kaçırmadım fakat…
 -Fakat ne?
-Fakat namazın şartlarını yerine getiremedim, hep eksikti. Çoğu zaman abdest alamadım, teyemmüm ettim.
-Olsun, teyemmümle olsun, kabul değil mi?
-Fakat toprak bulamadım teyemmüm edecek, bazen beton duvara, bazen de demir kapıya ellerimi sürerek teyemmüm ettim, kabul olur mu?
-Ne demek kabul olmaz, elbette olur.
-Kıbleyi de bilmiyordum, rica ettim söylemediler. Hem bu arada namazın diğer rükünlerini de yerine getiremiyordum, askıdaydım, hem ellerim hem ayaklarım bağlıydı, çoğu zaman zorla rukuya gidebiliyordum, hele hiç secde yapamıyordum.
-Olsun, olsun yine de kabuldür senin kıldığın bu namaz, dedi yaşlı adam. Fakat ses tonu gittikçe değişiyor, ağlamaklı bir hal alıyordu.
-Sen öyle hep kabul kabul diyorsun ama… dedi ve bir müddet sustu genç adam. Daha sonra değişik bir ses tonuyla devam etti.
-Biliyor musun, gözaltında bulunduğum o yirmi dokuz günün on beş günü anadan üryandım, çırılçıplaktım, soymuşlardı beni. Yalvarıyordum onlara, ne olur Allah için bir tek külotumu bana verin, hiç olmazsa namaz kılacağım vakit verin diyordum, fakat vermiyorlardı. İşte o şekilde kıldım namazlarımı. Mümkün olduğu kadar toparlanıp avret yerlerimi örtmeye çalışıyordum. Fakat bazen onu da yapamıyordum, bu şekilde namaz kılıyordum…
Ortalığı epeyce bir müddet sessizlik kaplamıştı, delikanlı yaşlı adamdan cevap bekliyordu, bu namazları kaza etmesi gerekmiyor muydu? Yaşlı adam kafasını kaldırdığında gözyaşlarının baştan sona yüzünü ıslattığını gördü, ağlıyordu, ağlıyordu. Sonra birden doğruldu ve delikanlının omuzlarından kuvvetlice tuttu ve kendine çekti:
-Bana bak delikanlı! Anlıyor musun, o namazları asla kaza etmeyeceksin. O namazları alıp Allah’ın huzuruna varacaksın. “ Allah’ım, sana bunları getirdim.” diyeceksin. Biliyor musun, belki hayatında kıldığın en önemli namazlar, senin bu namazların olacak.”
Umarım yaşanmış bu okuduklarınız sizde namaz ve İlayı Kelimetullah doğrultusunda Nizam-ı Âlem konusunda farklı bir hassasiyet geliştirir…
Mekânın cennettir inşallah kıymetli şehid.
Selam ve Sabırla…

22 Mart 2017 Çarşamba

Hayırsızların Dili



Hayırsızların Dili

Veysi ERKEN

            Yirmi küsur yıldır köşe yazıları yazıyorum.
            Yazılarımı takip edenler bilir.
            Ülkemiz üzerine çullanmak isteyen Siyonist haçlı ittifakının her daim piyon ve maşa kullandığını defalarca belgeleriyle yazdım.
            Kirli ittifakın hempaları Selçuklu, Osmanlı, Babür, Memluk vb. dönemlerin tamamında olduğu gibi Cumhuriyet döneminde de var olagelmiştir.
            Özellikle ülkemiz ne zaman kendi değerleriyle buluşup her yönü ile bağımsızlığını arttırmaya başlasa hempalar hemen devreye sokulur.
            Son dönemde de sergilenen oyun aynıdır.
            Özellikle “one minute” sonrasının bütün eylemlerine bakın hempaları, piyonları, maşaları ön planda görürsünüz.
            Gezi zekâlılar her zaman devreye sokulmuştur.
            Son yıllarımız bu hempa ve uşaklarla mücadele ile geçmiştir.
            Siyonist haçlı ittifakı “Hilal”e olan kini bitmiş değildir.
            Bunun için son yıllarda hep haşhaşi taktiği uygulanmıştır.
            Haşhaşilerin genel taktiklerinden biri kim ne söylerse söylesin kendilerine ezberletilenlerin dışında ifade kullanmamalarıdır.
            Bugün de taktik aynıdır.
            Anayasa değişiklik metnini mevcut metinle mukayesesini yaparak karar verelim dediğimizde hemen “tek adam” diktatör” gibi ifadeleri söylerler. Bunun dışında hiçbir lafları yoktur.
            Yalan, dolan, takiyye, iftira gibi sıfatlar onların vazgeçilmezleri olduğundan kırık plak misali aynı şeyi tekrarlamaktan vazgeçmezler, vazgeçemezler.
            Çünkü onları kurgulayan efendileri bunu istemektedir.
            Değerli dostlar hayır kampanyasını yürüten hayırsızlara bakınız. Hepsinin dilindeki kelimelere aynıdır.
            Niyetleri efendilerinin niyeti olduğu için yalan ve takiyye onlar için mubahtır, hatta gereklidir.
            Bu gerçeklikten hareketle bütün okuyucularıma tavsiyem şudur.
            Aklınızı kullanarak hareket ediniz ve oylamada bulununuz.
            Bilmeliyiz ki, Aklını kullanmayan pislik içindedir.
            Bizler taakkul, tezekkür ve tefekkürle mükellefiz.
            Yalan ve takiyye üzerine sizlere çağrıda bulunanlara itibar etmeniz halinde pislik çukuruna yuvarlanırsınız.
            Bilmeliyiz ki, Anayasa değişiklik teklifi sadece maddelerde iyileştirici ifadeler mevcuttur. Daha iyisi olabilirdi. Olmalıdır da.
            Benim kanaati şu yöndedir.
            16 Nisan halk oylamasında çıkacak EVET’ten sonra bu anayasa tamamen milli ve yerli değerler esasa alınarak topyekûn değiştirilmelidir.
            Bu gerçekleşir mi?
            Bir reklam ifadesiyle söyleyeyim.
            “Sen yeter ki hayal et”
            Hâsılı kelam herkese tavsiyem yıkıcı dil kullanan hempaların tuzağına düşmeden “hepimiz aynı kilimin desenleriyiz” mantığı ile kuvvetli EVET mührünü vurma yönündedir..
            Haydi, bir daha bir daha
            EVET mührü.
            Bu mührün sesi ülkemizi karıştıran bütün Siyonist haçlı ittifakının ve hempalarının kalplerine korku salsın. Pensilvanya’dan, Berlin’den, Hollanda’dan velhasıl her yerden duyulsun.
            Çağrım bütün partilere gönül veren akıllılaradır.

            Selam ve Sabırla…