Siyaset Niçin Yapılır
Veysi ERKEN
Siyaset ne için yapılır sorusunun
doğru cevabı halk için, millet için olduğu ifade edilir.
Gerçekte böyle midir?
Bana sorarsanız hayır derim.
Rivayet üzere ülkemiz demokratik
sosyal hukuk devletidir.
Gerçek böyle olsaydı elbette ki,
siyaset halk için yapılıyor denilebilirdi.
Ülkemizde cari olan “denetimsiz” ve “halksız” yönetimin cazibeliğidir.
Bilindiği üzere “demokratik sosyal hukuk” devletlerinde yasama, yürütme ve yargı
denetimsiz değildir. Hesap verebilirlilik esastır.
Ülkemizde ise bu üç alan da denetim
dışıdır. Hâlbuki demokratik sosyal hukuk devletlerinde her alan kendi
faaliyetlerinden dolayı denetlenir ve yaptıklarından sorumlu tutulur.
Kısaca demokratik sosyal hukuk
devletlerinde “bağımsız denetim”
başta yürütme olmak üzere yasama ve yargı alanlarında karşımıza çıkar.
Ülkemizde yasama, yürütme ve yargı da
denetimsizliğin cazibesine kapıldığından siyaset insan için yapılmıyor.
Bu durumu hukuk diye çıkarılan
kanunlardan, kanunların uygulanmasından ve uygulayıcıların eylemlerinden
anlayabiliyoruz.
Üç alanda da bütün faaliyetler ve
düzenlemeler halka rağmen gerçekleştiriliyor. Halkın talep ve beklentileri
dikkate alınmıyor.
Birkaç misalle halksız yapıyı şu
şekilde izah edebiliriz. Mesela vergi adı altındaki düzenlemeler yapılırken
hiçbir zaman halkın gelir yapısı ve alım gücü dikkate alınmaz. Halka sorulmaz,
geçici çıkarılan vergiler bile “kepçeyle
algı”ya dönüştürülür
Bürokratik düzenlemelerde de halkın
görüşü sorulmaz. Vekillerin, bürokrasinin maaşlarını, imkânlarını,
lojmanlarını, makam araçlarını, örtülü ödeneklerini ve diğer sosyal tesislerini
tahkim etmede halka hiç danışılmaz. Çünkü “halk” onlar için vardır. Kendileri
halk için değillerdir.
Kendini “la yüs’el” olarak gören bürokrasiye ve yargıya dokunulmaz. Ebedi
memuriyet anlayışı asla sonlandırılmaya çalışılmaz.
Sendikalar, kanunla kurulmuş odalar
ve barolar denetlenmez ve hesap sorulmaz.
Anlayacağınız üzere yasama, yürütme
ve yargı alanları “halk”sız bir yönetim anlayışından yanadır. Siyaset ülkemde
halk için yapılmaz.
Bunun en yakın misali Numan
Kurtulmuş beyin ifadesidir. Numan Bey BEDELLİ askerlik için “Milli Savunma Bakanlığımız bu konuyu bizim
gibi siyasiler gibi takip ediyor. Bedelli askerlik ihtiyacının toplumda olduğu
biliniyor ama bu konuda böyle bir çalışma şuanda yok. http://timeturk.com/tr/2014/06/30/numan-kurtulmus-tan-bedelli-askerlik-aciklamasi.html#.U7Eeu7H3mp0”
Numan beyin bu ifadesi bile siyasetin
“halksız” olduğunu göstermeye yeter. Araştırırsanız meclisteki partilerin
yöneticilerinin kendileri ve yakınları ya kısa dönem askerlik yapmışlardır veya
hiç yapmamışlardır. Durum bu minvalde olduğundan Numan Beyin bu ifadesiyle sayıları
milyona yaklaşan bu mağdurların mazlumiyetine bigâne kalmak ancak “halksız” siyasetin göstergeci olur.
Herkesin malumudur ki, bu konu 30
Mart seçimlerinden sonra çözüme kavuşturulacaktı.
Yukarıda ifade ettiğim gidi ülkemde “halksız” ve “denetimsiz” bir yönetim anlayışı hâkim olduğundan bu konuyu hiçbir
muhalefet zannedilen parti bile dile getirmiyor.
Merhum Fuzuli “Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil” diyor da biz fuzuli
olarak mı yazıyoruz? Sesimizi yükseltmeye çalışıyoruz. Denetimli günler olsun
diye haykırıyoruz.
Toplumun talepleri, istekleri ve beklentileri
öncelikli olsun istiyoruz.
Cumhurbaşkanlığı
seçimi “halk”lı ve “denetim”li bir siyaset ve yönetim anlayışının başlangıcı ve
başlatıcısı olabilecek mi?
Hiç
sanmam.
Bekleyip
göreceğiz.
Selam
ve Sabırla. 30.06.2014