30 Ocak 2019 Çarşamba

Yazıyı Okumayın


Yazıyı Okumayın

Veysi ERKEN

            Atalarımız
            “Evvela Selam, Sonra Kelam
            Evvela Refik, Sonra Tarik” diye bizlere tembih etti.
            Kelam etmeden emniyeti ve emanı belirten SELAM ile başlamak hepimizin görevidir. Aynı tavsiyede önce arkadaşımızı seçmemizin gereği anlatılır.
            Arkadaşını iyi seçememişseniz, sizi yarı yolda bırakabilir veya yoldan saptırabilirler.
            Atsızın ifadesiyle “halbuki yoldaşını bırakıp kaçanların değişilir topu da bir sokak kaltağına”
            Bu anlamda kimseyi yolda bırakmadığıma, saf değiştirmediğime, cenabı Allah’ın birliği ve Hz. Peygamberin risaletinin dışında her şeyin tartışılabileceğine inanıyorum.
            Yazı yazarken de bu minvalde düşünüyorum.
            Hiç kimseye yazılarımı okutma çabasına girmedim.
Girmem de.
            İsteyenler veya ihtiyaç duyanlar okusunlar.
            Bunun için toplu olarak yazılarımın linkini e-posta ortamında göndermedim. E-postamın altında mail almak istemeyenlere yazı gönderilmez diye yazar.
e- postanın yerini tutan watsapp denilen iletişim grubu kurmadım. Grup oluşturanlara beni de ilave edin demedim. Onlarca dost grubuna üye yaptı. O gruplarda tanımadığım yüzlerce insan var.
            Çoğu beni tanımaz.
            Gruplardan yazı gelir ve ben de yazılarımı paylaşırım. Bazen de bilgilendirme amaçlı yazı paylaşırım. Hepsine katıldığım anlamına gelmez.
            Paylaşma bilgimizi arttıracağına inanıyorum.
            Yazılarım geçmişte onlarca sitede yayınlanıyordu.
            Fi sebilillah yazdığımı bazılarına anlatamadığımdan artık yazılarım sadece kendi blogumda ve doğduğum ilçenin bir mahalli sitesinde yayınlanıyor. İsteyenler oralardan okur. Şükür binlerce okuyucum var.
            Gruplara ekleyenlerden isteyen beni gruptan çıkarabilir.
Kimseye kırılmam.
            Dostlara tavsiyem rahatsızlık duyuyorsanız, kendinize eziyet etmeyiniz. Yazılarımı ve paylaşımlarımı okumayın.
            Çok arzu ediyorsanız bilgilerinizle veya bilgisizliğinizle baş başa kalınız.
            Özellikle son yazılarımda savrulan dostlardan bahsettim.
            Buna alınan çok oldu.
            Ünlü Türk büyükleri(!) diyorum bunlara.
            70 yıllardan beri savrulan çok kişi biliyorum.
            Yol arkadaşlığı yaptığımız insanların bir kısmı heva, heves, şöhret, makam, mevki ve servetin kurbanı olmuş olduklarını görüyoruz.
            Dün ilke ve ülkü eri olduğunu ifade edip bugün “halka rağmen halk için” diyen zihniyete doğru savrulanları görünce üzülüyorum.
            Her şeye rağmen CHP zihniyetinin bu ülkeye bir hayrının olmadığını düşünüyorum ve görüyorum.
            Çok eskilere gitmiyorum.
            Yaşım gereği 1973, 1978, 1989, 91 ve en son 1999’daki CHP zihniyetinin iktidarındaki ülkemizin yaşadığı felaketleri, yokluğu ve kıtlığı biliyorum.
            Dün bu zihniyetten ülkeye hayır gelmediği gibi bugün de gelmeyeceğine inanıyorum.
            Dostları bunun için uyarmaya çalışıyorum.
            Bizler “tebliğ”le görevliyiz, “hidayet”le  değil.
            “Emr-i bil’maruf”un gereğidir yaptığım.
            Son aday tercihleri de beni doğrular niteliktedir.
            CHP’lilere tavsiyem şudur. Partinizi feshedin ve milleti rahatlatın. Arama motoruna sorarsanız yıllar öncesinden de çağrıda bulunduğumu görürsünüz.
            Bu kadar laf yeter.
            Gruplarda yer alan ve okumadan rahatsızlık duyanlara tavsiyem şudur. Linki tıklamayın.
            Okumayın.
            Ben cenabı Allah’ın vahyini anlamaya ve yaşamaya çalışıyorum.
“Ey iman edenler sadık (doğru) olanlarla olunuz”
Siz istediklerinizle olunuz.
Ben tebliğ görevimi yaptım ve yapıyorum. Gerisi sizin bileceğiniz iş.
Selam ve Sabırla…

24 Ocak 2019 Perşembe

Saldırıların ve İhanetlerin Sebebi, “Hayır Diyebilen Türkiye* ”dir


Kahpeliklerin, saldırıların ve İhanetlerin Sebebi, “Hayır Diyebilen Türkiye* ”dir

Veysi ERKEN

Venezuela’da Maduruyo   darbe ile başkanlıktan uzaklaştırmaya çalışan Siyonist haçlı zihniyeti başarılı olamayacaktır inşallah. Aynı zihniyet uşakları, köleleri ve piyonları vasıtasıyla aynı oyunu Türkiye’de de oynamaya çalışıyor.
Özellikle Venezuela’da darbecileri alkışlayan şerefsiz, haysiyetsiz ve köle piyonlar Türkiye’de de Erdoğan’ın sonunun aynı olmasını istiyorlar.
Kısaca Siyonist haçlı zihniyetinin köpekliğini yapan fetö haşhaşi şeytanları pisliklerini kusmaya devam ediyor.
Mahalli seçimler için kustukları bunun göstergesidir.
Hedef Hayır Diyen Türkiye’yi çökertmektir.
Milletimiz bu alçak yalan, hırsızlık, şerefsizlik dolu tezviratı boşa çıkaracak ve inşallah Türkiye Siyonist haçlı zihniyetine hayır diyerek mazlum ve mağdur coğrafyaların ümidi olmaya devam edecektir.
Neyse.
Hayır diyen Türkiye ile ilgili yazımla sizi baş başa bırakayım.
“Hadiselere günlük bakmamak gerekir. Günlük bakılırsa olay ve olgular doğru anlaşılmaz.
            Türkiye’ye karşı kahpelikler, hainlikler, şerefsizlikler ve saldırılar artmıştır. Saldıranları bu ifadelerle nitelemek kolaycılıktır.
            Elbette ki, bu saldırılar kahpecedir, haincedir, kalleşçedir ve şerefsizcedir. Önemli olan bu şerefsizliklerin sebeplerini ve müsebbiplerini bilmek ve bunları yaptıranların ellerini kırmak ve beyinlerini dağıtmaktır.
            Aksi takdirde bu hainliklerin önü alınamaz.
            Alınamaz diyorum çünkü bu hainlikleri yaptıran güçler maşa ve piyon kullanmaktadır.
            Bu hainliklerin tek sebebi vardır “Hayır Diyebilen Türkiye”in önünü kesmektir. Bilinmelidir ki, Tapınakçıların ve Siyonistlerin tek hedefi ve gayesi vardır.
            Bunların hedef ve gayeleri “Türkiye”ye diz çöktürmektir. “Hayır Diyebilen Türkiye”yi engellemektir.
            Osmanlı öncesinden de bu böyledir.
            Osmanlı zamanında da bu böyle olmuştur.
            Bugün de niyet aynıdır. Tapınakçılar şiddeti arttırmıştır.
            Yıllar önce diplomat ve bakan olarak görev almış Kâmran İnan bu gerçeği kitaplaştırmıştı.
            “Hayır Diyebilen Türkiye”.
            Sadece şu ifadeler meramımızı anlatmaya yeterdir.
            “İnsanımız, Türkiye’nin gür sesini duymaya hasret kaldı…. Dış güçler bu cesareti, Ankara’nın teslimiyetinden, EVET EFENDİMciliğinden almaktadır. Milli menfaat sınırı aşıldığı, hatta Devlet onuruna dokunulduğu hallerde dahi, hükümetler tepkisiz kalmaktadır. HAYIR diyebilenleri az olmuştur.
            Dış güçlerin bazıları, Osmanlı İmparatorluğu son dönemindeki uygulama ve alışkanlıkları devam ettirmekte, baskı politikası takip etmektedir s.5”   Şerefsizliklerin ve kahpeliklerin haddi yoktur. Hendekler bunun için kazdırılmakta, tuzaklar bunun için kurulmakta ve saldırılar bunun için yapılmaktadır.
            Hayır diyebilen bir Türkiye’nin önünü kesmek için her daim taşeronlar ve piyonlar kullanılmıştır ve kullanılmaktadır.
            Türkiye’de ve İslam coğrafyasının genelindeki örgütlerin adı, sıfatı ve sanı ne olursa olsun tamamı taşerondur ve piyondur. Örgütler piyon olmasalardı halka veya Müslüman’a saldırmazdı.
            Halka saldıran, Müslüman’ı fakirleştiren ve milleti zaafa uğratan her örgüt piyondur, taşerondur ve maşadır.
            Piyonluk, taşeronluk ve maşalık mebzuldür coğrafyamızda. Gazeteci kılıklı, akademisyen kimlikli, bürokrat yaftalı, sanayici, tüccar veya başka sıfatla sıfatlandırılmış olabilir. Eylemlerine, söylemlerine, yazdıklarına veya yaydıklarına bakınız bunları anlarsınız. Cemadatın, kuşların ve türevleri medya bunun göstergesidir.
            Piyonların, taşeronları ve maşaların tek dertleri efendilerine hizmet etmek ve “Hayır Diyebilen Türkiye”nin oluşumunu engellemektir.
            Saldırılar, kahpelikler ve hainlikler karşısında sus pus olanlar efendileri olanların sesi olmaya devam ediyor.
            Taşeronlar ve piyonlar marifetiyle yedi düvel değil bir”LEŞ”miş (M)illetler Türkiye’ye savaş açmıştır. Tapınakçı zihniyet piyonlarına “saldır co” derken oyalama taktiğini de ihmal etmemektedir.
            Bombaları masumların üzerine boşaltılırken, kol bacak havada uçuşurken, topraklar insansızlaştırılırken, insanlar topraksızlaştırılırken tapınakçılar “kına”makla vakit geçiriyorlar.
            Bilinmelidir ki, tapınakçılar masumların, mazlumları ve mağdurların kanları ve canları üzerinde tepinmekte ve “kına”lanmakla vakit geçirmektedir.
            Piyonları ve taşeronları marifetiyle ayağa kalkmaya, ayakları üzerinde durmaya ve mazlum milletlere önderlik etmeğe çalışan “Hayır Diyebilen Türkiye”in önünü kesmeye çalışmaktadırlar.
            Türkiye cenabı Allah’ın izni, keremi, lütfü ve merhameti ile bu oyunu bozacaktır.
            “Türkiye ayağa kalkmalıdır. Kalktığı zaman, karşısındakilerin daha uzun boylu olmadığını görecektir; şimdiye kadar, arka arkaya sıraladığı EVETlerden üzülecektir; başını dik tuttuğunda HAYIR demenin zor olmadığını görecektir; ufku genişleyecek, büyük Türk dünyasını görebilecektir, tarihi ile barışacak, içindeki küllenmiş heyecan dışarıya vuracak, üzerindeki ürkekliği atacak, güven kazanacaktır.
            Türkiye’nin, kendini bulması için şok tedavisine ihtiyaç var. 60 (bugün 80) milyon olarak, hep beraber, çığlık attığımızda, pek çok çığ başlatacağımızdan eminim. S.93”
            Evet,
            Türkiye ayağa kalkacaktır ve tapınakçıların maşası olan bir”LEŞ”miş (M)illetlere boyun eğdirecektir. Taşeronlarına ve piyonlarına kan kusturacaktır inşallah.
            Yeter ki, “mefkûremiz göklerde dalgalanan bir sancak Allah’ın huzurunda eğiliriz biz ancak” diyelim.
            Biliyorum Türkiye’nin işi kolay değildir. Bilinmelidir ki, biz zaferle değil seferle memuruz.
Zafer HAYIR demeyi gerektirir.
            “Hayır diyebilmek şahsiyet ve cesaret ister; hoş gelmeyen, işiteni rahatsız eden bir kelimedir. Menfi bir tutumu ortaya koyar. Güçlülerin duymaya pek alışkın olmadığı bu kelime, güçsüzlerin adeta günlük gıdasıdır; ilişkileri zorlaştırır, sahibinin görüntüsünü zedeler. Menfaatin, bazı hallerde onurun koruyucusudur. HAYIR diyebilmek bir olaydır. Makbul olmasa, menfi bir ruh halini sergilese dahi, içinde bir cevher, güç vardır. Bilhassa güçlüye karşı HAYIR diyebilmek herkesin harcı değildir. S.8”
            Hayır diyebilmek herkesin harcı olmayabilir.
            Bilinmelidir ki, HAYIR diyebilmek Türkiye’nin harcıdır.
            “ÖZGÜRLÜK” bedel ister.
            ŞEREF ve HAYSİYET bedel ister.
            HAYIR diyerek tapınakçılara karşı özgürlüğümüzü, haysiyetimizi, şerefimizi ve tüm mazlumların hakkını koruyacağız inşallah.
            BEDELİ ne olursa olsun.”
            Selam ve Sabırla…

*Kâmran İnan, HAYIR DİYEBİLEN TÜRKİYE, Timaş Yayınları, İstanbul 1996.
           

           

23 Ocak 2019 Çarşamba

Mahalli Seçimlerde CHP’yi Kimse İktidara Taşımamalıdır


Mahalli Seçimlerde CHP’yi Kimse İktidara Taşımamalıdır

Veysi ERKEN

Geçenlerde “ Yavaş Yavaş Nereye”  başlıklı bir yazı yazdım.
Ünlü Türk büyükleri(!) buna çok bozuldu. Özellikle MHP’yi karıştırmak isteyenlerle, merhum Muhsin Yazıcıoğlunun arkasında iş çeviren ünlü Türk Büyükleri(!)
Yahu derdiniz ne, bir anlayalım.
Görevli misiniz yoksa.
Fikriniz, zikriniz bu kadar mı savruk.
Hani ilkeleriniz ve ülküleriniz vardı.
Yoksa “Çağrımız İslam’da dirilişedir” derken sahtekâr mıydınız?
Tamam, anladık iktidarın ve MHP’nin icraatlarından hazzetmiyorsunuz.
Bu sizin en tabii hakkınız.
Bizim hakkımız.
Bizde rahatsızız.
Unutmayın haksızlığa karşı çıkmak yalanın, beceriksizliğin ve değerlerimizin düşmanı olan zihniyetle beraber olmayı meşru kılmaz.
Kendiniz olun, projelerinizle iktidara talip olun, sizi alkışlayalım.
Ama siz samimi değilsiniz, göreviniz milleti CHP’nin zihniyetine taşımaktır.
Görevlendirildiniz.
Milletimiz biliyor.
CHP Jön Türklerin ve İttihatçıların devamı ve ruhunun yaşatıcısıdır.
Jön Türkleri bu millete anlatacak veya anlatması gerekenler tarihçilerdir.
Sadece şunu ifade edebilirim.
Bu millet geleneksel olarak Jön Türklerin yapılarını, faaliyetlerini ve ihanetlerini bilmektedir.
Babalar ve Analar bildiklerini evlatlarına aktarmaktadır.
Onun için millet CHP’yi iktidarda görmek istemiyor.
Millet istemiyor ama CHP iktidara “yama”lamaya çalışılıyor.
Kim CHP’yi yama yapmak istiyor.
Mahalli idarelerin yönetimleri ezandan, camiden, çocuklarımızın İslam’ı öğrenmelerinden rahatsız olanlara mı teslim edilecek?
CHP’ye iktidarı kimler teslim etmek istiyor.
Hiç düşündünüz mü?
Size biçilen rol nedir?
Söyleyeyim
Yerli olmayan sermaye grupları, yerli olmayan neşriyatın sahipleri, yerli olmayan partiler, STK diye yutturulan Oda, Baro ve Sendikalar.
Kısaca millete rağmen hareket edenler.
Sadece bu görünüme bakarak diyorum ki, CHP ile ittifak kurmayınız. Kendiniz olmaya çalışınız.
Projelerinize ve millete güveniyorsanız adaylarınızla mahalli idarelere talip olunuz.
Oynanan oyun açıktır ve millet bu rezil oyunu fark etmektedir.
Tedhiş ve korku ile CHP iktidara taşınmak istenmektedir.
Malum mihraklar bunun için bütün maşalarını harekete geçirmiştir. Kargaşa ve korku ortamını arttırmıştır.
Oyun bozulmalıdır. Oyuna alet olmayınız.
Mahalli seçim korkusuz ve şiddetsiz bir ortamda gerçekleştirilmelidir.
Pensilvanya şeytanlarının alet, maşası ve tezviratçısı olmayın ey ünlü Türk büyükleri(!).
Ey eski dostlar.
Hakkı ve hakikati savununuz.
Rezidans kraliçelerini, su hırsızlarını, domuz severleri, ezandan rahatsız olanları, müftülere nikâh yetkisini veren kanundan rahatsız olanları unutmayınız. Onların parçası ve destekçisi olmayınız.
Selam ve Sabırla…