29 Mayıs 2019 Çarşamba

Kastamonu Üniversitesinde Yeni Dönem


Kastamonu Üniversitesinde Yeni Dönem

Veysi ERKEN

            Yaklaşık yedi buçuk senedir Kastamonu Üniversitesinde görev yapmaktayım. 2006 yılında Kurulan üniversitede 2011’in ikinci yarısına kadar ciddi bir gelişme olmadığı gibi gerileme olduğu söz konusudur.
            Sayın Seyit Aydın beyin rektör olarak atanmasından sonra üniversitede ciddi bir gelişim söz konusu olmuştur. Aynı dönemde kurulan üniversitelerle mukayese edilemeyecek kadar gelişim ve pozitif yönde değişim olmuştur.
            Bu dönemde 66 olan öğretim üyesi sayısı dört yüzü bulmuş, toplam akademik personel sayısı 820’ye ulaşmıştır.
            Aynı dönem içerisinde fakülte sayısı üçten on üçe, yüksek okul ve enstitü sayısı  ikiden üçe, meslek yüksek okulu yediden on üçe baliğ olmuştur.
            Yine bu dönemde öğrenci sayısında büyük artış olmuş ve altı bin civarında olan öğrenci sayısında toplamda 33163’e ulaşılmıştır. Bu artış beş kat civarındadır
            Tabii ki, bunun yanında fiziki gerçekleşmeler olmuştur.
            Bütün bunların yanında elbette ki, noksanlıklar da söz konusudur. Zira yönetim faaliyetlerinin olduğu her yerde eksiklikler de olacaktır.
            Sayın Seyit Aydın döneminde Kastamonulu holding sahiplerinin üniversiteye sahip ve destek çıkmadıklarını hep müşahede ettim.
            Belki daha çok iş yapılabilirdi.
            Umarım ki, yeni rektör Sayın Ahmet Hamdi Topal döneminde üniversitenin gelişimi hızlanarak devam eder ve üniversite “yeryüzü üniversitesi” sıfatıyla hakkıyla topluma ve insanlığa hizmet eder.
            Bunun için yapılması gereken ilk işin Kastamonulu zenginlerin kısa sürede yardımda bulunması ihtiyaç duyulan fiziki yatırımların gerçekleştirilmesinin sağlanmasıdır.
            Teknokennt, fakülte binaları, yurtlar, personel için TOKİ marifetiyle konut ilk akla gelen yatırımlardır.
            Umarım ki, bu yatırımlar yeni rektör Ahmet Hamdi Topal bey döneminde Kastamonulu zenginlerin katkısıyla kısa sürede hayata geçer.
            Hasılı kelam;
            Kastamonu Üniversitesine başladığımda meramımı şu şekilde ifade etmiştim.
            “Kastamonu Üniversitesi Her yerde, Her yer Kastamonu Üniversitesinde”
            Bu hayalim kısmi olarak gerçekleşti ve özellikle farklı ülkelerden Kastamonu Üniversitesine yüzlerce öğrenci ve öğretim üyesi geldi.
            Evet,
            Kastamonu Üniversitesinde yeni bir dönem başladı.
            Yeni Rektörümüze cenabı Allah’tan muvaffakiyetler diliyorum.
            İnşallah başarı çıtasını yüksek tutar ve üniversitenin ”yeryüzü” nde öğrencisine kazandırdığı bilgi, beceri ve ahlaki faziletleriyle bir numara haline getirir.
            Selam ve Sabırla…

27 Mayıs 2019 Pazartesi

Pensilvanya Şeytanları Seçim Çalışmalarını Algı Yönetimi İle Yürütüyor


Pensilvanya Şeytanları Seçim Çalışmalarını Algı Yönetimi İle Yürütüyor

Veysi ERKEN

            31 Mart seçimleri öncesinde de ifade etmiştim. Tekrar ediyorum. Mart seçimleri öncesinde olduğu gibi 23 Haziran seçimleri öncesinde en iyi organize edilmiş yapı Siyonist haçlı zihniyetinin taşeronu ve uşağı olan pensilvanya şeytanlarıdır.
            Bu lanetli yapı seçimleri yönlendirmek için her türlü yalanı, iftirayı, inkârı, ahlaksızlığı yapmaktan ve bu yöntemlerle vatandaşın idrak( algı) edişi tarzını yöneterek değiştirmekten vazgeçmiyor.
            Bunların temel özelliği yalan uydurmak ve yalanı tekrar etmekle mahir oluşlarıdır. Tabii ki, olanı inkâr etmek veya unutturmak temel düsturlarıdır.
            Bu yapı gerek sosyal medya gerekse bire bir yöntemlerle insanımızı yönlendirmeye devam ediyor.
            Ankara ve İstanbul ile ilgili olanlardan hareketle meramımı anlatayım.
            Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanlığına Seçilen Mansur Yavaş Melih Gökçek döneminde 1 milyona yapılan ihaleyi 188 bine ihale ettim açıklamasını yapıyor ve bu açıklama pensilvanya şeytanları tarafından yayılıyor. Buna cevap veren Melih Gökçek’in açıklaması görmezlikten geliniyor.
            Melih Gökçek diyor ki, senin yaptığın ihale benim yaptığım ihaleden ucuzsa ben her şeyi bırakırım, yoksa sen başkanlıktan istifa et.
            Pensilvanya şeytanlarından ses yok. Köpürttükleri konuyu yaymaya devam. Melihin açıklamasını yok saymaya devam.
            Bir başka örnek.
            Mansur Yavaş, seçimlerden önce hafriyattan 5 milyar gelir elde edileceğini ifade etmişti. Şimdi soruluyor. Cevap ticari sır.
            Buradan Mansur Yavaş’a sesleniyorum.
            Önceki dönemlerde var olduğunu ifade ettiğin usulsüzlüklerin tekrarlanmaması için “doğrudan alım” konusu olan her şeyi şeffaf bir şekilde gerçekleştir. Alımlarda üç kişiyi kapalı kapılar ardında çağırma, alımları medya, sosyal medya aracılığı ile duyur ve isteyen herkesin teklif vermesini sağla.
            Artık millet şeffaflık ve dürüstlük istiyor.
            Gelelim İstanbul örneğine.
            Önümüzde bir Ekrem Var.
            Vatandaşı bu konuda o kadar çok yanıltmaya çalışıyorlar ki, vatandaşın fikri allak bullak edilmiş oluyor.
            Sanki Ekrem CHP’in adayı değil. Hatta denilebilir ki, moda tabirle sağ seçmenin adayı.
            Bütün bunlar pensilvanya şeytanlarının algı yönetimi ile gerçekleştiriliyor.
            Mesela seçimden sonra arzı endam eden Canan Kaftancıoğlu nerede diye soruyoruz.
            El cevap. Onu açmayalım.
            Neden unutturulmaya çalışılıyor.
            Cevap gayet basit. Canan hem domuz etini yiyenlerin görüntüsünü paylaşacak, gelsin inandığınız Allah sizi kurtarsın diyecek kadar inancımızdan kopukluğunu ifşa edecek ve sağ seçmenleri yönlendirmek için “takiye” yaptık diyecek kadar cüretkâr.
            İşte bu cananın zihniyeti Ekrem’de yokmuş gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor.
            Peki, sadece Canan konusu mu?
            Elbette ki hayır.
            Sera Kadıgil var ondan da bahsedilmiyor.
            Hani şu ezanın ebedi susmasını isteyen Sera.
            Şimdi unutturma zamanı.
            Ya Sezai denilen vatandaşı nereye koyacaksınız. Hani Ekrem ile Mansur’a bizim oylarımızla seçildiklerini bilecekler, ona göre davranacaklar diyen arzı mev'udçu Sezai.
            Hatırlarsınız Sezai, Urfa’da yaptığı konuşmada “burası Arzı Mev’ud. Türkler buraya geldiler burayı kirlettiler” demişti ya.
            Bunları hepsi unutturuluyor. Sanki Ekrem bunlarla değilmiş gibi.
            Bunlar yetmezmiş gibi Ekrem’in icraatları da unutturuluyor.
            Mesela iptal edilen seçimde sonra ilk icraatı denizden haç çıkarma törenine iştirak olmuştu ya.
            Tabii ki, sadece bu değil.
            İlk önemli icraatlarından birisi 37 yıldır devam eden kitap fuarını yasaklamak olmuştu.
            Bunlar da unutturuluyor.
            Yetmedi, İstanbul’u bir yunanlı kazandı diyen yunanlılara neden tepki göstermiyorsun denildiğinde sessizlik hâkim.
            Kaç AVM’ de ortaklığın var denildiğinde cevap yok.
            Tabii ki, bu konuları unutturmak, inkâr etmek, üstünü örtmek pensilvanya şeytanlarının görevi.
            Çünkü efendileri bunu istiyor onlardan.
            Neyi sorsak, neyi dillendirsek “tutiyi garbiyun” bildiklerini ve kendilerine ezberletilenlerden başkasını söylemiyorlar.
            Esasında yazılacak çok şey var ama.
            Durum bu.
            Özellikle 23 Haziran seçimleri öncesinde pensilvanya şeytanlarını algı operasyonu mutlaka deşifre edilerek yok edilmesi gerekir.
            Bu yapılamazsa vaad edilen hizmetlerin işe yaramayacağını görmek gerekir.
            Umarım ki, seçime katılan ve adına cumhur ittifakı denilen yapı pensilvanya şeytanlarının oyununu ve algı yönetimini boşa çıkarır.
            Ve seçimi kazanır.
            Selam ve Sabırla…

25 Mayıs 2019 Cumartesi

Nasıl Bir İnsan? Kamil ve Salih mi, Yoksa?


Nasıl Bir İnsan? Kamil ve Salih mi, Yoksa?

Veysi ERKEN

            Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk eğitim ile ilgili yeni düzenlemelerin yapılacağını açıkladı.
            Düzenlemelerle ders sayısının azaltılacağını, geçiş sınavlarının şeklilin değişeceğini vs. ifade etti.
            Yıllardır eğitim sistemi başlığı adı altında işler ve düzenlemeler yapılmakta, nicelik olarak iyileştirmeler söz konusu olmaktadır.
            Elbette ki, bunları küçümseyecek değiliz.
            Bütün bu düzenlemelerin sonucunda daha nitelikli ve ahlaklı insan yetiştirdiğimizi kimse iddia edemez.
            Bunun temel sebebi nasıl bir insan yetiştireceğimize dair bir kararımızın, hedefimizin ve amacımızın olmayışından kaynaklanmaktadır.
            Bunu Başkan Recep Tayyip Erdoğan dile getirmiştir. Erdoğan bizim medeniyetimizin eğitiminin amacı SALİH İNSAN YETİŞTİRMEKTİR diye özetledi.
            Buna katılmamak mümkün değil.
            Evet, medeniyetimizin maarifinde böyle bir amaç var.
            Doğrudur.
            Ama günümüzün Türkiye’sinde böyle bir amaç yok.
            Varsa biri bize izah etsin.
 Bilakis bunu tam tersi hakimdir.
Zihnimizi ve kurumlarımızı işgal ve ifsad eden yapı  Salih insan yetiştirmeyi ortadan kaldırmıştır.
“Salih insan” yetiştirmeyi hedefleyen herkesi kötülemeyi, hatta yok etmeyi iman halile getirmiştir diyebilirim.
            Kırk yıldır maarifle ilgili tefekkür ediyorum, ders veriyorum, yazı yazıyorum, konuşuyorum ve ilgililere fikirlerimi aktarıyorum.
            “Hatta Nasıl Bir İnsan?” isimli kitap yayınladım 2000 yılında değişen bir şey yok.
            Çünkü bu ahlaksız yapı zihnimizi ve kurumlarımızı işgal etmiş, sağlıklı düşünmemizi engellemiş ve engellemektedir.
            Zihinler o kadar işgal edilmiştir ki, Müslüman dediğimiz kişiler bile böyle bir yapının parçası olabiliyor.
            Her şeye rağmen, malumunuzdur ki, bizim medeniyetimiz Kur’an-ı Kerim ve Cami merkezlidir.
            Eğitiminizi bu merkezi esas alarak düzenlemezseniz ahlaklı, faziletli ve müspet nitelikli insan yetiştiremezsiniz. Hatta eğittiğinizi düşündüğünüz insanı ahlaksızlığa itmiş olabilirsiniz.
            Toplumumuzdaki bozulma ve yozlaşma bunun en belirgin delilidir.
            Bunun için diyoruz ki, maarif ile ilgili düzenlemeler yapılacaksa Kur’an eksenli düşünüp nasıl bir insan yetiştireceğimize karar vermemiz gerekir.
            Kur’an bize hem bilgi ve beceri hem de ahlaklı bir insan yetiştirmemizi emreder.
            Yani hem talim hem de terbiye boyutuyla insanı düşünmemiz gerekir.
            Elhamdülillah Müslüman toplumuz diyoruz. O zaman maarif sistemimizi buna göre düşünmek mecburiyetindeyiz.
            Aksi takdirde bilgili ve becerikli hainler, şerefsizler, katiller, hırsızlar yetiştirmiş olabiliriz.
            Toplumdaki suç ve ihanet oranlarının artması bunu göstermektedir.
            Hasını kelam “kem alât ile kemalâtın olmayacağı” gerçeğini kabullenmemiz başlangıç noktası olacaktır.
            “Yiğit düştüğü yerde ayağa kalkar” gerçeğinden hareketle düştüğümüz yerde ayağa kalkabiliriz.
            Bunun için Camilerde Ana Okullarının açılması gerekir. Hepimiz biliyoruz ki, ahlaki davranışlar iki üç yaşından itibaren gelişmeye başlar. Bugünkü eğitim sistemimizi çocuklara yönelik böyle bir amacı ve ortamı yoktur.
            Bunları geniş bir şekilde projelendirmek mümkündür.
            Tabii ki, konu sadece camilerde anaokulu açma konusu değildir.
            Okullarda hedef sadece bilgi ve beceri kazandırma şeklinde olmamalıdır. İslami ahlak ve yaşayışı gerçekleştirme hedefi de olmalıdır. Bilgi ve beceri talimin konusu olup, talim herkese açık olmalıdır.
            Bir başka ifade ile sınırsız ve sınavsız okul anlayışı benimsenmeli ve görev buna göre ifa edilmelidir. Bunu gerçekleştirmek için devletin bir tek görevi vardır. Kapasite ve kalite oluşturmaktır.
            Özetle medeniyetimizin eğitimle ilgili amacını gerçekleştirmek istiyorsak, bir başka deyişle kâmil ve Salih insan yetiştirmek istiyorsak işe doğru yerden başlamak gerekir.
            Doğru amaca göre şekillenmiş hedefler, bu hedefleri gerçekleştirecek program, programda kullanılacak doğru yöntemler ve insanı etkileyen nitelikli vasat (ortam). Zeminimizi doğru önermelerle oluşturmadığımız müddetçe insanımızı garbın sapık anlayış ve yaşayışından kurtaramayız.
            Sodom ve Gomor zihniyeti maalesef günümüzde de etkisini sürdürmekte ve bünyemizi tahrip etmektedir.
            Bu talebim bütün yetkili kurumlardandır.
Umarım ki, cumhurbaşkanlığı bünyesinde kurulmuş olan eğitim ve kültür politikaları kurulu bunu tefekkür eder, programlaştırır ve hayata geçirerek bünyemizi kemiren ve bizi çürüten yapının bitirilmesini sağlar.
            Sayın Başkan Recep Tayyip Erdoğan bu konuya acilen el atmalıdır ki, ifade ettiği “Salih insan” yetişsin ve yetiştirilebilsin.
            Selam ve Sabırla…