İNSAN GELECEKTE YAŞAR*
Veysi ERKEN Dr.
Yaşananların
yazıya dökülmesi zor zanaattır.
Herkes
bunu başaramaz.
Herkesin
başarmasına da gerek yoktur diye düşünüyorum. Çünkü insanların çoğunun yaşayış
çizgisi birbirine benzer ve başkaları için “anlam” ifade etmez.
Ya
önderlik edenlerin hayatları.
Onların
ki, farklıdır.
İyilik veya kötülükte yol göstermişler veya
çığır açmışlar.
Bu
tür insanların hayatlarının bilinmesinde fayda vardır. Hele hele insanlara “usvetun hasenetun”
olarak gönderilen Hz. Muhammed(s.a.v.)i kendisine model alanların hayatlarının
bilinmesi daha elzemdir.
Bunun
için önderlik edenlerin hayat hikâyelerini yazmaları gerekir diye düşünüyorum.
Yazmak sorumluluk gerektirir.
Herkes
bu sorumluluğu yerine getiremeyebilir. Eli kalem tutanların bunu yapmaları
gerekir ki, yeni nesiller benzer hataları yapmasınlar veya önderlerin güzel
yönlerini devam ettirebilsinler.
İşte
sorumluluğunun bilincinde bir zat.
Adı
Turan Güven.
Ben
ağabey diyorum kendisine.
Tanışıklığımız
1974 yılına dayanır. Ama kendisi onu hatırlamaz. Ankara Atatürk Lisesinde
okurken liseden arkadaşım ve ülküdaşım Kayserili Erciş Gürbüz ile A. Ü. Fen
Fakültesindeki odasında ziyaret etmiştik.
O
bir asistandı.
Asistanlığının
ötesinde çile çekmiş ve “Yusufiye”lerde
talim görmüş bir büyüğümüzdü.
Ankara’ya
geldiğimin ilk aylarında bunları öğrenmiştim okul arkadaşım Erciş Gürbüz’den.
Bunları
öğrenmem gerekirdi. Çünkü ben buraya ülkücü olduğum için Gaziantep Lisesinde
uzaklaştırılmış olarak gelmiştim.
Bu
ayrı bir fasıl.
Gerçekten
insan güzel misal olmuşsa gelecekte de yaşar fikirleriyle, davranışlarıyla,
eylemleriyle. Hz. Muhammed’in, Fatihin, Yavuzun yaşadığı gibi.
Turan ağabey anaların,
sevgililerin, arkadaşların, dostların çilesini, aşkını, duygularını,
önderliğini, fakirliğini, inatçılığını, ülküsünü, aldanışlarını,
aldatılışlarını, safiyetini, çocukluğunu ve gençliğini doyasıya yaşayamayışını
ve önder olanların kofluğunu kitaplaştırdı.
Samimi
ve yaşanmış hadiselerin bir kesiti. Okurken benzer yönlerimiz gözümün önüne
geldi.
Farklı mekân ve zamanlarda benzer şeyleri ne
kadar çok yaşamışız.
Turan
ağabey ülkemizin karmaşaya sürüklendiği bir dönemin kahramanlarındandır.
O dönemi “Bizim
nesil, ideolojik ve silahlı savaşın içinde buldu kendisini... Üniversiteli
gençler olarak, bu savaşın birincil suçluları değildik; ama savaşın
sürdürülmesinde kullanılan önemli aktörlerdendik. Gençlik olarak bize verilen
rolü tam oynuyorduk. Rolümüzü çok ciddiye almıştık ve her şeyi kendi irademizle
yaptığımıza inandırılmıştık. Birileri tarafından kullanıldığımızı aklımızın
köşesinden bile geçirmiyorduk. Her şeyi kendi iradesi ile yaptığını sanarak,
hayatı boyunca birilerine hizmet eden nice insanlar gördük.” diye tasvir
eder.
Kitap
sadece çekişmeleri ortaya koymaz. Kadirlinin Sarı danışmanlı köyünde başlayan
ve halen Ankara’da devam bir hayatın hikâyesidir kitap.
Annesi
tarafından kaçırılan ve profesörlükle devam eden acı ve acı olduğu kadar gerçek
olan bir yaşayış çizgisinin hakikatidir bu eser.
Turan
ağabey Mersinde başlayan ilahi rızaya dayanan mahpushanelere, işkenceye ve
rezilliklere rağmen devam eden bir aşkı, bir sevdayı resmetmiştir kitabında.
Kitap bir ülkücünün
çilesi ve mücadelesidir aynı zamanda.
Saf
ve temiz bir aşkın hikâyesini bulursunuz sayfalarda. Altı yıl süren bekleyiş,
sıkıntılı günler, inanmışlık ve adanmışlık, Allah’a tevekkül ve teslimiyet; bu
aşkın veçheleri.
Kitabın
önemli bir yönü insanımızın çürümüşlüğünü ortaya koymasıdır.
Çürümüşlük
en az bir yüzyılın eseri.
Kitapta
resmedilir.
Özellikle sistemin
efendilerinin şerefsizliklerini, namussuzluklarını, ahlaksızlıklarını ve
kimliklerini ortaya koyması açısından önemlidir kitap.
Bu
kitap, gençlik üzerinde sürdürülen ve oyunlaştırılan senaryonun deşifresidir.
Velhasıl
bu kitap sınırlarımızı bilmemize yardımcı olur.
Tıpkı
Turan ağabeyin sınırlarının bilincine vardığı gibi.
“Hayatımın belirli bir
döneminden sonra, “insan”
olarak yaratılmanın bilincine eriştim. Bu bilinç düzeyine ulaştıktan sonra,
hayata ve olaylara daha geniş pencereden –ve hatta evrensel ölçekte- bakmaya
başladım. Kendi içimde bir dönüşüm yaşadım. Bu dönüşüm, dış dünyamda meydana
gelen tüm dönüşümlerden çok daha fazla etkiledi beni... İçimdeki bu büyük
dönüşüm, bende bir içi zenginliği yarattı ve ruh sağlığımı koruyarak yoluma
devam etmemi sağladı. Keşke bu bilince çok önceden ulaşsaydım; çünkü böyle bir
bilince eriştiğimde sıkıntılarımın çoğunu yaşayıp geçmiştim.
İnandığım, iman ettiğim ve hayatıma anlam kazandıran
değerleri ölünceye kadar savunacağım. Allah’ın ölçüleri içinde kalarak, gerçek
özgürlüğü yaşamak istiyorum. Allah’ın insan için koyduğu ölçüleri özgürlüğümün
sınırları olarak görüyorum. Öbür dünyada işime yarayacak kazanımlarımı, bu
dünyada hoyratta harcamayacağım" ifadesiyle ortaya koymaktadır.
Son
söz; bizden öncekilerin ve bizim neslin aldanışlarını yaşamamak, saf ve
samimiyetlerini öğrenmek için okumalıyız.
Allah
okuyanların ve gelecekte güzel yaşamak isteyenlerin yâr ve yardımcısı olsun. 16.11.2006
*Turan
Güven, İnsan Gelecekte Yaşar,
Bilgeoğuz Yayınları, Barbaros Bulvarı, İBA Blokları, 14/1 Kat: 3 Daire: 8,
Balmumcu, Beşiktaş/İstanbul
Tel:
0212 288 65 42