31 Temmuz 2024 Çarşamba

ABD, İngiltere, İsrail Terör Örgütleri Yok Edilmelidir

 ABD, İngiltere, İsrail Terör Örgütleri Yok Edilmelidir

Veysi ERKEN Dr.

Dünyanın her yerini kana bulayan, coğrafyaları talan ve işgal eden, soykırımları yapan ABD, İngiltere, İsrail ve bütün Siyonist terör örgütleri yok edilmelidir ki dünya huzur bulsun.

Merhum Aliya İzzetbegoviç “bunu hiç unutma evlat. Batı hiçbir zaman medenî olmamıştır ve bugünkü refahı, devam ede gelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur"  diye Siyonistlerin vahşetini haykırıyor ve gereğini ifa etmeye çalışıyordu.

Evet.

ABD, İngiltere, İsrail terör örgütlerinin şimdiki hedefleri Gazze, Filistin, Doğu Türkistan, Afrika’dır.

Tabii ki aslı hedefleri Türkiye’dir.

İsmail Haniye bunun için şehid edilmiştir.

Diyoruz ki, Türkiye bir an önce harekete geçmeli ve bu ateş çemberini kırmalı İsrail terör örgütünü yok etmelidir.

Ateş her tarafımızı yakmak üzeredir.

Gecikmenin bedeli ağır olur.

Biliyoruz.

İçimizde Siyonistleşmiş ademler çoktur.

İsrail’e, ABD’ye ve İngilizlere uşaklıkta sınırları yoktur.

Hücrelerine kadar satılmışlardır.

Bütün İslam ve mazlum coğrafyalar bu terör örgütlerine karşı kıyamla mükelleftir.

Şimdi harekete geçme zamanıdır demiyorum, zaman geçmiştir.

Behemehâl bu terör örgütleri yok edilmelidir ki, taşeronları da ortadan kalksın.

Selam ve Sabırla… 31.07.2024

Moiz’in Torunları Güney Türkistan/Afganistan Düşmanları

 Moiz’in Torunları Güney Türkistan/Afganistan Düşmanları

Veysi ERKEN Dr.

Asırlarca milletimize başkentlik yapmış ve nüfusu Müslüman olan, aynı zamanda ekseriyeti de Türk olan Afganistan'da Taliban yönetimi ele geçiripbu coğrafyanın insanlarına hizmet etmeye başlayınca moiz’in torunları düşmanlıklarını arttırmışlardır. Esasında hep düşmanlık yapmışlardır ve yapmaya devam ediyorlar. Hem de Türkçü kılığına bürünerek şeytanlıklarını devam ettiriyorlar.

Bilhassa Taliban yönetimi ele geçirip Siyonist haçlı zihniyetinin elemanları olan ABD, İngiltere gibi katiller sürüsünü ülkeden kovunca, Moiz’in torunlarının kuduruklukları artmış ve Afganlı düşmanlığı dillerine pelesenk olmuştur.

Bilinmelidir ki, her Afganlı kardeşimiz ve Afganistan vatanımızdır.

Sahip çıkmak her mümin müslüman'ın görevidir ve insanımız sahip çıkmaya çalışıyor.

Sahip çıkmaya çalışanların Afganistan’ı değerlendirmeleri gayet olumludur.

Taliban döneminde düzelmeler artmış, adalet daha fazla sağlanmaya başlanmıştır.

“Kısaca Afganistan'ı genel bir değerlendirme yapacak olursak; Afganistan'ı Taliban öncesi ile görmek tanımak gerekirse baştan sona tamamen çürümüş bir yapı ile karşılaştırırız

Bu yapı devlet ciddiyetinin dışında gayrimeşru yasal olmayan her suçun işlendiği ve parası olanın da bu halkı dilediği gibi kullanmaya hak sahibi olduğu bir ülke durumundaydı

Cumhurbaşkanından, genelkurmay başkanı ve üst düzey general ve subay kadrolarını kadar, milletvekillerinden, valilerine kadar tüm yetkililer yasal olmayan tüm kirli işlere başta uluslararası oluşturup ticareti olmak üzere bulaşmış, gelen uluslararası yardım yardımlar yine zirvede buhar olmuş Afganistan Orta Çağ görüntüsünden kurtulamamıştır

İllerde valiler STK'lara gözdağı vermekte hiçbir sakınca görmeden yardımlarını kendilerine ulaştırılmasını isteyecek kadar işe çığırından çıkartmışlardır

Zengin ailelerin çocuklarını kaçırıp para istemek, henüz çocuk sayılacak gelişme yaşlarındaki kız çocuklarını ama zengin, ama resmi görevlerin tecavüzlerini sıradanlaştığı hatta para varsa işin içinde suç bile sayılmadığı pek çok olayın görgü tanıkları, şahitleri vardır

Taliban yönetiminden sonra kadın hakları ihlallerinin dışında bu saydığımız olaylar başta uyuşturucu olmak üzere sıfır noktasında doğru gerilemiştir

Böyle bir ülkede yarınları karanlık görünen gençlerin parayı en kısa yoldan bulma girişimlindeki davranışları da, gerek sürekli savaşlar, işgaller ve yönetim zafiyetlerinden dolayı pek de hor görmek doğru olmaz.

Başta ABD olmak üzere pek çok emperyal ülke hala bu coğrafya üzerinde bir hesap sahibi olup Taliban yönetimini yoklukla imtihana tabi tutarak bezdirme gayretleri ile geri dönüş hazırlığı içindedirler Bu hesabı ülkemiz yakın takibe almak zorundadır

İşte böyle bir ülkede yarıya yakın nüfusun Türk olduğunu düşünürsek Güney Türkistan diyenlere de bir cevap vermiş oluruz. Afganistan’da Türklük, Yayına Hazırlayan Erhan Öztunç, KYDD, İstanbul-2023,  S.10-11”

Evet.

Müslüman ülkeler Siyonist haçlı zihniyetinin etkisinden kurtulmalı, Taliban yönetimini desteklemeli ve Afganistan’ın güçlü bir İslam ülkesi olmasına katkı sağlamalıdır.

Bu görevin önderliğini Türkiye yapmalıdır ve yapmakla mükelleftir.

İçimizdeki Moizlerin torunlarına rağmen bu vazife başarılmalıdır.

Selam ve Sabırla… 31.07.2024

Ülkeyi geri bırakan İmam hatip düşmanlarıdır

Ülkeyi geri bırakan İmam hatip düşmanlarıdır

Veysi Erken Dr.

Ülkeyi geri bırakan, gelişmesini durduran Siyonist haçlı zihniyetinin elemanları ve onların uşakları İslam ve Müslüman düşmanlarıdır.

Yıllardır ülkenin yönetimini ele geçirmiş bir avuç Siyonist haçlı zihniyetli “azgın azınlık” daim olarak İslam, Müslüman ve ülke düşmanlığı yapıyor.

Hem düşman hem de sürekli zihinleri bulandıran kavramları piyasaya sürüyor.

Ahlaksız ve şerefsizdirler.

Maalesef kendini milliyetçi zanneden bir taife, ülkemizi geri bıraktıranların İslâm, Müslüman ve imam hatip düşmanlarının olduğunu ya bilmiyorlar, gafildirler veya o hainlere teşne olmuş, onların elemanlığına dönüşmüş ademlerdir.

Onların sözlerini tekrarlayan papağanlardır, tuti-i garbiyuna dönüşmüşlerdir.

Azıcık beyin olsa araştırırlardı. Sonra kelam eder zırvalamalardan vazgeçerlerdi.

Ama niyetleri bozuk ve gaflete yuvarlanmışlardır.

Türkiye’deki bütün yatırımlar Müslümanlar ve imam hatiplileri sevenler tarafından gerçekleştirilmiştir ve gerçekleştiril iliyor. Bu gerçeği Siyonistler ve onların ağzıyla konuşan Müslüman görünümlü münafıklar örtmeye çalışıyor.

Bilindiği üzere lanetli İttihatçı zihniyetinin mensupları ve iltisaklıları asırlardır hep engellemiş ve durdurmuşlardır.

Umarım ki kendini milliyetçi, milli görüşçü, mukaddesatçı diye ifade eden kitleler titrer, kendine ve İslam’a döner, hakikati haykırır.

İlave olarak İmam hatip okullarının müfredatını öğrenir ve İslam’a düşmanlıkları sona erer.

Bilinmelidir ki İmam hatip müfredatı yeterli olmamakla birlikte bütün okul türlerine yaygınlaştırılması gerekir ki bir nebze de olsa ahlaksızlıkların azalmasına sebep olunsun.

Maalesef nesiller imha ediliyor ve kendini milliyetçi diye gösteren taife bu durumdan bizar olmuyor. Siyonist kafalılar gibi İmam Hatip, Diyanet, İlahiyat düşmanlığı yapıyor.

Gaflet çukurunda debeleniyor.

İslam insanı tefekküre, taakküle davet ettikçe, kendini milliyetçi zanneden bir kısım adem şeytanlara uymayı tercih ediyor ve imam hatip düşmanlığı kisvesiyle İslâm ve Müslüman ve İslam düşmanı olmaya devam ediyor.

Rabbulalemin hepimize akıl, feraset ve iman nasip etsin inşallah.

Selam ve sabırla... 31.07.2024

 

30 Temmuz 2024 Salı

Bedel Ödemeyin Müslümanlara Bedel Ödetiyoruz Diyenleri Boykot zamanı

 Bedel Ödemeyin Müslümanlara Bedel Ödetiyoruz Diyenleri Boykot zamanı

Veysi ERKEN Dr.

Siyonist haçlı zihniyetinin uşaklığını yapan Türkiye’deki şirketler, Siyonistlerin şirketlerinin ürettiği malları bir alana bir bedava diye pazarlıyor, taşıma için bedel ödemeyin reklamı yaparak Müslümanlara bedel ödetmeye çalışıyor.

Hakikatte Siyonistleri, Siyonistlerin mallarını, üretimlerini, her şeylerini ve bunlara aracılık yapanları, şirketleri boykot etmek Müslüman için farz, insan olan herkes için görevdir.

Dolayısıyla Mümin Müslüman olumsuzluğa, küfre, düşman olana karşı daim olarak cihad/ Boykot Şuuru”na sahip olması, bedel ödemeyin diyen şirketlere BEDEL ödetmesi gerekir.

Evet,  BOYKOT şuuruna sahip olanlar, Allah’ın vahyini şuurlu bir şekilde yaşayanlar gevşemeden zalimlerle, müfsitlere, kâfirlere, münafıklara karşı durmak ve her türlü ilişkilerini kesmekle, onlara bedel ödetmekle mükelleftir.

Ayette; “(Ey inananlar zalimlere, yeryüzünde fesat çıkaranlara karşı) gevşemeyin, (yaptıklarından dolayı da) üzülmeyin! Eğer (gerçekten) mü'minseniz mutlaka onlara galip geleceksiniz (ve inandığınız sürece de galip gelmeye/üstün olmaya devam edeceksiniz). Âl-i İmrân-139”

Üstün olmak, izzetli ve şerefli hayat sürmek isteyenler Allah'ın düşmanlarını, zalimleri, katilleri, soykırımcıları ademiyete terk etmenin her yöntemini kullanır.

Hâsılı kelâm şimdi gevşememe, direnme, Siyonistlere, uşaklarına bedel ödetme ve onlara karşı cihad etme zamanıdır.

Zalimlere boykotla diz çöktürme ve bedel ödetme zamanıdır.

Evet,

Unutmayalım ve unutturmayalım.

BOYKOT hayattır.

Boykot izzettir.

Boykot şereftir.

Boykot namustur.

Boykot kurtuluş yoludur.

Boykot direniştir.

Boykot sabırdır.

Boykot topyekûn Allah’ın ipine sarılmadır.

Boykot zalimlerin ateşini söndürmedir, ondan korunmadır.

BOYKOT cihadtır.

Selam ve Sabırla… 30.07.2024

Borçlar- Vergi Borçları/ Belediyelerin Borçları

 Borçlar- Vergi Borçları/ Belediyelerin Borçları

Veysi ERKEN Dr.

“İnsanı yaşat ki DEVLET yaşasın” anlayışını ve yaşayışını kaybettiğimizden, terk ettiğimizden beri insanımız mutsuz, devletimiz güvensiz olmaya başlamıştır.

Mevcudu anlamak için sadece ilgili bakanlığın ve Başkan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ödenmeyen vergi borçları, belediyelerin ödemediği, belki ödemeyi düşünmedikleri vergi borçları ile alakalı açıklamaları yeterlidir.

Belediyelerin vergi borçları 100 milyar liraya yaklaşmış.

Kaç yıldır vergi ödemiyorlarmış.

Borcun %70’i CHP’li belediyelerinmiş.

CHP’liler bilerek ödemiyorlar sonucu ortaya çıkıyor herhalde.

Soruyorum bu güne kadar neden beklediniz.

Kapitalistle ve Belediyelere yönelik vergi afları adı altında uygulamaları neden devreye soktunuz ve sokuyorsunuz.

Vatandaşa vergi adı altında habire bindirmelerde bulunurken neden Belediyelere müsamahakâr davrandınız, davranıyorsunuz.

Vergisini geciktiren şahısları ihaleye sokmazken Belediye şirketlerine neden aynı muameleyi yapmadınız, yapmıyorsunuz.

Onlar şirket değil mi?

Neden farklı davranıyorsunuz?

İhtiyaç olmayan alanlarda kurulan şirketlere ve istihdam dışı personel alımlarına neden göz yumdunuz, yumuyorsunuz.

Bizler samimiyet arıyoruz. Yönetimden ve meclisten samimi davranış bekliyoruz.

Samimiyseniz meclis tatile girmesin ve tutarlı bir şekilde biriken borçları tahsil ediniz. Ödemeyen Belediyelerin yönetimlerine el koyunuz. İMF’den, Dünya Bankasından borçlanmayın.

Hiçbir kişi, belediye ayrıcalıklı olmasın.

Vatandaşı rahatlatın.

Belediyeler marifetiyle oluşan, oluşturulan israf ve talanı ortadan kaldırınız.

Kepçeleri vatandaşın cebine değil vergisini ödemeyen sömürücü şirketlerin ve belediyelerin ceplerine daldırınız.

Yakınmak samimiyetsizliğin bir göstergesidir.

Evet.

Vergileri tahsil ediniz ve insanımız daha müreffeh yaşamasına vesile olunuz.

Ve başta hatırlattığımız sözü tekrar hatırlatalım.

“İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın.

Selam ve Sabırla… 30.07.2024

29 Temmuz 2024 Pazartesi

Gazze’ye, Filistin’e Asker Gönderilmelidir

 Gazze’ye, Filistin’e Asker Gönderilmelidir

Veysi ERKEN Dr.

Evet.

Gazze’ye asker gönderilmeli, “Filistin denizden nehir'e kadar” özgür olmalıdır. Başkan Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN "Biz nasıl Karabağ'a girdiysek, nasıl Libya'ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız. Yapmamak için hiçbir şey yok. Sadece biz güçlü olmalıyız ki bu adımları da ne yapalım? Atalım. Eğer biz bugün İsrail'e karşı önümüze gelen evelallah lafları yapıyorsak, onlarla bütün ticareti kestiysek, ilişkilerimizi kestiysek. https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/2807202415

Aynen katılıyorum. Gazze’ye, Filistin’e ordu gönderilmeli, Türkiye kendi göbek bağını kendi kesmeli ve toprağımız, vatanımız olan Filistin’i özgürleştirmelidir.

Siyonist katiller başka dilden anlamaz.

Aynı talebi yıllar önce de dile getirmiştik. İnanmış bir dava adamı olan başkanımız merhum Muhsin Yazıcıoğlu adımıza “Filistin’e asker gönderilmeli” diyordu. Hepimizin talebiydi ve bugün de geçerlidir.

Milletimiz adına yerinde ve doğru bir tespit yapmıştı yol ve dava arkadaşım merhum Muhsin Başkanımız.

Diyorum ki Gazze, Filistin Türkiye’ye bağlanmalı ve muhafaza altına alınmalıdır. Denizden nehir'e kadar özgürleştirilmeli ve soykırım durdurulmalıdır.

Daha önceden de belirttiğim Filistin toprağımız ve vatanımızdır.

Siyonist haçlının bizden hilelerle, katliamlarla ve içimizdeki uşaklarıyla çaldıkları vatan parçasıdır Filistin.

Karabağ’da, Libya’da sergilenen kararlı ve haklı duruş Filistin’de de sergilenmelidir.

Müslüman inanmış hiçbir fert katliamı, şiddeti, soykırımı maç seyreder gibi seyredemez, seyretmemelidir.

İlayı Kelimetullah davası olan sessiz kalamaz. Yöneticiler ve sorumlular hiç seyredemez, kâfirlerden, münafıklardan ve hainlerden medet bekleyemez.

Ülkemiz kendi göbeğini kendi kesmeli ve dünyaya nizam vermelidir.

Bilindiği üzere inancımıza göre “hayat iman ve cihad”tan ibarettir. Buna iman etmiş olanlar sahada olur.

Olmazları olduran Allah’a imanı tamdır davası olanın.

İnanıyorsanız üstün olan sizsiniz inancına sahiptir mümin ve mücahit/alperen ruhlular.

Az kişiyle galebe çalanın zaferleriyle doludur inanmışların tarihi.

Sadece Çirmen Zaferi, Malazgirt savaşı, Kafkaslarda Şeyh Şamil’in başarısı ve Karabağ zaferi buna birer misaldir.

Dört yüz çadırlık inanmışların cihan devletine giden zaferlerini hatırlayınız.

Yeter ki inanalım.

Cihad edelim.

İman varsa imkân vardır diyebilelim ve gereğini yapalım.

Evet.

"Biz nasıl Karabağ'a girdiysek, nasıl Libya'ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız. Yapmamak için hiçbir şey yok” sözünün gereğini yapalım.

Filistin’i “denizden nehir'e kadar” özgürleştirelim, Türkiye himaye etmeli, korumalı ve bize bağlanmalıdır.

En kısa zamanda askerimizle oraları himaye altına alınarak vahşet ve zulüm durdurulmalıdır. Siyonist haçlı zihniyetinin bütün unsurlarını Filistin’den, Akdeniz’den, Kafkaslardan, Balkanlar’dan ve dahi zulüm altındaki bütün coğrafyalardan defetmelidir.

Bilinmelidir ki,“Nasrun minellah ve fethun karib” iman edenlerin tesbihatıdır.

Selam ve Sabırla… 29.07.2024

28 Temmuz 2024 Pazar

Herkes Yine Kendi Aklını Beğenmiş, Almış

 Herkes Yine Kendi Aklını Beğenmiş, Almış

Veysi ERKEN Dr.

“Akılları Pazara Çıkarmışlar, Herkes Yine Kendi Aklını Almış”.

Bilindiği üzere akıl; tefekkür, tedebbür, tezekkür etme, düşünme, kavrama ve anlama kabiliyeti, bazen de hafıza anlamında kullanılır.

Akıl bu tariften anlaşılacağı üzere bir araçtır.

“A-kıllılar sadece kendi akıllarını beğenir, onu kutsar ve putlaştırır. “Akıl”lılar ise onun sadece bir araç olduğunu bilir ve onu yerinde kullanmaya çalışır, akıllı oldukları için başkalarına müşavere etmeye çalışır.

Buradan hareketle Akılları Pazara Çıkarmışlar, Herkes Yine Kendi Aklını Almış” sözü “a-KIL”lılar için geçerlidir.

Akıllı olan yaşayışını inancının ilkeleriyle şekillendirmeye ve o ilkeler gereğince aklını kullanarak tefekkür etmeye ve hayatını idame etmeye çalışır.

Bilindiği üzere yaşayış tarzının, yani kültürün temel dinamikleri ferdin veya toplumun benimsemiş olduğu dinlere göre farklılaşır. Farklı inançlar farklı yaşamları ortaya çıkarır.

Buradan hareketle Müslüman olan fert ve toplumların yaşayış tarzlarının da benimsemiş oldukları İslâmi prensiplerden kaynaklandığı gerçeği ortaya çıkar.

İslam'a teslim olmuş ve iman etmiş fert ve toplumların yaşamlarının belirleyici ilkeleri Kur'an ve sünnettir.

Ancak yaşayış tarzındaki şekillenme Kur'an ve sünnet'in anlaşılması ve hayata tatbik edilmesi ile doğru orantılıdır.

Kur’an ve sünneti esas kabul eden fert ve toplumların kültürü "Vahiy kültürü", “yaşayışı” olarak vasıflandırılır.

 Vahiy kültürünün/yaşayışının oluşumu "Kur'an'ın dediği doğru, Hz Muhammed (S.A.V.)'in sözleri (Hadisleri) doğru, benim alışkanlıklarım doğru değil, yaşayışım benliğimle uyuşmuyor" gerçeğinin kabulü ile başlar.

Vahyin prensiplerini kabul eden fert ve toplumların yaşayış tarzlarında inkilâb meydana gelir. Büyük değişmelere uğrarlar. Değişme, gelişme şeklinde tezahür eder. Fert ve toplum Rahman ve Rahim olan Allah'ın (CC) vazetmiş olduğu esasları ve onun rahmet Peygamberinin tebliğini kabul etmekle tekâmüle başlar. Tekâmül tevhidi sağlar, fert ve toplumu şirkten uzaklaştırır.

Vahiy kültürünün dayandığı prensiplerin fert ve toplum açısından ayrı ayrı tasnif edilmesi konuya daha da açıklık getirir.

Sosyal yapı vahiy kültürünün ilkelerine dayandırıldığında "Tevhid" gerçekleşir. Temel dayanak "Ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım dileriz Fatiha-4” ayeti olunca toplum hürriyetine kavuşur. Toplumda görülebilecek her türlü zorbalık, tasallut ve putlaştırma ortadan kalkar. İnananların birliği sağlanır.

“Müminler (dinde) ancak kardeştirler. Onun için (ihtilaf ettikleri zaman) iki kardeşinizin aralarını düzeltin ve (Allah'ın emrine muhalefet etmekten) sakının ki, merhamet olunasınız. Hucurat- 10”

İnananların kardeşliğinin hâkim olduğu toplumlarda huzur ve adalet gerçekleşir. A-KILLIK” biter. Çünkü kardeşlik adaleti gerektirir. Adalet öyle bir özelliktir ki, toplumları ayakta tutar ve güçlendirir. 

Hâsılı kelam. Akıllı olanlar, akıllarını kullanarak hayat tarzlarını Kur’an ve uygulaması olan sünnete göre şekillendirmeye çalışır. “A-KIL”lı olanlar ise sadece kendi akıllarını beğenerek her cümlelerine “bana göre” veya “falana göre” ile başlar ve pazardan sadece kendi aklını beğenir, alır.

Akıllılar bu a-Kıllı olanlardan uzak durmaya çalışır.

Rabbulalemin bizleri “a-KIL”LI olanların şerrinden muhafaza etsin. İnşallah.

Selam ve Sabırla… 28.07.2024

27 Temmuz 2024 Cumartesi

MHP'yi Töhmet Altında Bırakmaya Çalışan 154 Kişi

 

MHP'yi Töhmet Altında Bırakmaya Çalışan 154 Kişi

 

Veysi ERKEN Dr.

 

Merhum Sinan Ateş’in bir cinayete kurban edildiği kesin.

Tıpkı merhum Muhsin Yazıcıoğlunun cinayetle şehit edildiği gibi.

Umarım ki bu iki cinayet çözülür ve gerçek planlayıcılar, azmettirenler ortaya çıkar.

Merhum Muhsin Yazıcıoğlunun cinayeti gibi Sinan Ateş’in cinayeti de sulandırılıyor ve MHP ile Ülkü Ocakları suçlu gösterilmeye çalışılıyor.

Devlet Bahçeli mahkeme başlamadan önce “kim ne biliyorsa açıklasın, kimin elinde belge varsa ortaya çıksın, kel görünsün, herkesin ensesi görünsün” mealinde açıklamada bulundu.

Bu kadar sarih açıklamaya rağmen cinayet üzerinde tepinerek MHP’yi ve Ülkü Ocaklarını suçlamaya devam eden 154 kişiden bahsediliyor.

MHP haklı olarak suçlamadan dolayı zarar gördüğünü, suçlayanların tutarsız, ahlaksız olduğunu ifade ettiği halde davaya müdahilliği kabul edilmiyor ve suçlamalar, iftiralar devam ettiriliyor.

Gerçekten ortada bir garabet vardır.

MHP’nin müdahillik isteği umarım ki gelecek celsede kabul edilir ve 154 kişinin bilgilerine başvurulur, davet edilir ve ellerindeki belgeleri sunmalarına imkân sağlanır.

İlave olarak tetikçi Sinan Ateşin kendi silahından çıkan mermilerle değil, yanındaki iki kişinin silahından çıkan mermilerle öldüğünü ifade etti. Umarım ki, cinayetin bu yönü de araştırılır, o iki kişi de sorgulanır.

Evet.

Sinan Ateşin cinayeti merhum Muhsin Yazıcıoğlunun cinayeti gibi karartılmamalıdır.

Bilindiği üzere merhum Muhsin başkanın cinayeti üzerinden 15 yıl geçti ve karartılan bilgiler, raporlar yeni yeni ortaya çıkarılıyor.

Bunun için diyorum ki Sinan Ateş’in cinayeti ile ilgili MHP’nin müdahilliği kabul edilmeli ve 154 kişinin ellerindeki bilgi ve belgeler istenmelidir.

Böyle bir yöntem izlenmezse gerçek suçlular ortaya çıkmaz ve MHP ve Ülkü Ocaklarına yönelik fetövari ithamlar, iftiralar ve suçlamalar ahlaksızca devam eder.

154 kişiye sesleniyorum.

Kendi isteğinizle mahkemeye gidin ve ifadenizi verin.

Selam ve Sabırla… 27.07.2024

26 Temmuz 2024 Cuma

Siyonist Şeytanlar Toplantısı

 Siyonist Şeytanlar Toplantısı

Veysi ERKEN Dr.

Selçuk Bayraktar "Şeytan ve aveneleri yere inip ayin yapsa; bu kadar cüretkâr olamazlardı.

4 milyar yıllık dünya, 200 bin yıllık insanoğlunun varoluş serüveninde, bu kadar kozmik bir sefalete şahit olunmamıştır." https://www.patronlardunyasi.com/selcuk-bayraktar-seytan-ve-avaneleri-yere-inip-ayin-yapsa-bu-kadar-curetkar-olamazlardi diye açıklamada bulunmuş.

Esasında şeytanların yeryüzünde bulunduğunu ve her gün melanetlerini işlediklerini bilir.

Bizler inanıyoruz ki, “ins” ve “cin” şeytanları vardır.

“İnsan şeytanları” ve aveneleri olanlar Siyonistlerin ta kendileridir.

Bu kadar cüretkâr olmalarının sebebi bizdeki “iman” zafiyetidir.

Bizler gerçek anlamda iman edip cehd etseydik Siyonist şeytanlar bu kadar cüretkâr olamazlardı.

Buna rağmen Selçuk Bayraktar’ı tebrik ediyorum.

Çünkü tevhide inanıyor ve işinin gereğini yapıyor, kâmilen cihad ediyor, Sihaları, tihaları, Kızılelmaları imal ediyor ki Siyonistlerin tepelerine ebabil kuşları gibi binsin ve zulümleri bitsin.

Siyonist haçlı şeytanlarının bir daha böyle cüretkâr davranmasını istemiyorsak iman edip Salih amel işleyip el birlik mazlumların ve mağdurların yanında cihad etmemiz gerekir.

Aksi takdirde şeytanların şeytanlıklar, cüretkâr toplantıları, alkışları, zulüm ve vahşetleri bitmez.

Bilinmelidir ki, Allah “Size ne oldu da Allah yolunda ve “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diyen çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz? İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inanmayanlar ise bâtıl dava uğrunda savaşırlar. Şu halde şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphe yok ki şeytanın planı (tuzağı) daima zayıftır. Nisâ 75-76” diye mümin, Müslüman ve insan olanı ikaz ediyor, cehd edin diyor.

Evet.

Allah’ın emrini yerine getirirsek Siyonist şeytanlar böyle cüretken bir şekilde katil ve zalimleri alkışlayamaz.

Tebrik ediyorum Selçuk Bayraktar’ı.

Açıklaması ile belki imanımızı tazeleriz.

Selam ve Sabırla… 26.07.2024

Yetkilerin Tek Elde Toplanması / Muhtarın Çakmağı ve Denetim

 Yetkilerin Tek Elde Toplanması / Muhtarın Çakmağı ve Denetim

Veysi ERKEN Dr.

 

Yetkilerin tek elde olması ve denetimsizlik yönetimleri felce uğratır, despotizmin/ la yüs'elliğin mikrop gibi yayılmasına vesile olur.

Bunu anlatan güzel bir hikâye var.

Hikâyeyi bilmeyenleriniz olabilir. İbret alınmasında fayda var.

“MUHTAR ÇAKMAĞININ HİKÂYESİ

“Köyün birine zamanın birinde bir çakmak getirmişler. Çakmak o kadar kıymetli ki, sağı-solu yakmaması, yanlış işlerde kullanılmaması için “güvenilir biri”ne teslim etmesi gerekiyormuş.

Köylüler toplanıp bu ateş yakma aletini kime verelim, teslim edelim diye birbirleriyle konuşmuşlar. Nihayette köylüler muhtara verelim demişler. “İhtiyaç duydukça alır, ateşimizi yakarız” demişler.

Muhtar çakmağı alınca -ateşin sahibi olarak- giderek saygınlığı artmış, etrafında dalkavuklar, yağcılar toplanmaya başlamış. Saygı arttıkça muhtarın kibri de artmış/büyümüş.

Muhtar, etrafından daha çok saygı, daha çok korku beklemeye başlamış.

Ateşi kendine verenin köylüler olduğunu unutmuş. Dalkavukların da tahrikleri ile ateşi köylülere baskı kurmak ve korkutmak için kullanmaya başlamış, kiminin evini, kiminin tarlasını yakmış.

Tarlalar sürülemez, evler yaşanamaz hale gelmiş.

Muhtarın baskısından köylüler yavaş yavaş köyden başka köylere gitmeye başlamışlar. Ticaret durmuş, köye gelen çerçicilerin ayağı kesilmiş, çevre köyler gelişirken muhtarın köyü giderek gerilemiş.

Muhtarın köylüleri gerilerken, çevre köylerin niçin geliştiğini merak edip çevre köylerden birine bir köylü gitmiş.

Oradaki zenginliği, bağı bahçeyi görünce sormuş; “Sizde çakmak yok mu?”

Köylüler; “Var” demişler,

“Peki, sizin köy böyle nasıl gelişti, bağınız, bahçeniz yanmadan nasıl böyle kaldı, yanıp kül olmadı da bizim köyde her şey tarumar oldu?”

Köylüler; “Yoksa siz çakmağı bir kişiye mi verdiniz?”

“Evet, muhtara verdik” diye cevap vermiş çakmaklı muhtarın köylüsü.

Komşu köylüler “Eyvah! büyük yanlış yapmışsınız, hiç çakmak bir kişiye verilir mi?”

“Siz öyle yapmadınız mı?” demiş.

“Hayır, biz öyle yapmadık, biz çakmağı bir kişiye verdik, çakmak taşını başka bir kişiye, benzinini başkasına verdik. Ateş yakmak için üçünün bir araya gelmesi gerekiyor. Biri yanlış bir şey yapmaya kalksa, ötekiler izin vermiyor. Üçü bir araya gelip karar verdiklerinde o kararlarını denetliyoruz, icraat ondan sonra oluyor” demişler.

Muhtarın köylüsü “Desenize biz hepsini bir kişiye vermekle kendi kendimizi yakmışız…!” demiş...

Evet, dostlar yetkilerin tek elde toplanması ve denetime tabi olmaması her yeri ve her şeyi tarumar edebilir, tahrip edebilir.

Sağlıklı yönetimin oluşması için tek elcilikten kaçınılması ve “emr-i bilmaruf ve nehyi an-il munker” gereği toplumun yönetimi denetlemesi gerekir.

Selam ve Sabırla… 26.07.2024