Üniversite
Personelinin Zulme Varan Mağduriyeti ve Bedelli
Veysi ERKEN
Merhum Fuzuli “Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil” diyor da biz fuzuli
olarak mı yazıyoruz? Sesimizi yükseltmeye çalışıyoruz.
Evet, aziz dostlar. Bedelli konusunda
yüzlerce yazı yazdım. Durmak yok yazmaya devam diyorum. İnşallah neticeye
ulaşacağım.
Bilindiği üzere ülkemizin teknik donanımı
yüksek bir orduya ihtiyacı var. Bu gerçeği Genel Kurmay Başkanı Sayın Necdet
Özel de dile getirdi. Artık savaşların kalabalık ordularla değil, teknik ve elektronik
donanımı yüksek olan ordularla yapıldığını ifade etti.
Sayıları 750 bine yaklaşan bakaya veya asker
kaçağı kabul edilenlerle teknik donanımı yüksek bir askeri yapıyı
oluşturamayacağımızı cümle âlem biliyor. Artık donanımı yüksek olan bir askerlik
yapılanmasına gidilmesi gerekir. Bunun yolu da gönül travması (sarsıntı)
yaşayan gençleri rahatlatacak bir bedelliği çıkartmaktan geçmektedir. Bunu bütün
askeri yetkililer ve vekiller bilmektedir.
Seçimden önce konuştuğumuz bütün vekiller
seçimden sonra Nisan ayı içinde bu konunun halledileceğini söylediler. Seçim bitti sözler de bitti her halde.
Gelelim asıl konuya.
Üniversite personelinin yaşadığı zulme varan
mağduriyet konusuna.
Esasında bu konuya hiç girmek istemiyordum.
Özellikle üniversitedeki dostların ısrarlı talebi olunca bir nebze olsa da konuyla
ilgilenmek vacip oldu diye düşünüyorum.
Evet, aziz dostlar.
İstatistik
kurumunun resmi açıklamalarına göre Türkiye’de yoksulluk sınırı 3950 TL’ye
yükselmiş. Bir başka ifade ile aylık kazancı 3950 tl’nin altında olanlar
yoksulluk dairesindedir. Resmi açıklamalara göre aylık kazancı 2300 tl
civarında olan Araştırma Görevlisi, 2600 tl civarında olan Yardımcı Doçent ve
öğretim Görevlisi, 3100 TL civarında olan Doçent ve 4000 TL civarında olan
profesör yoksulluk dairesi içinde yer almaktadır. (Herhalde bunlara zekât
verilebilir. Bunu Diyanet açıklığa kavuştururun.)
Merak ediyorum üniversite mensubu iken vekil
seçilenler bu durumu bilmiyorlar mı?
Elbette ki, biliyorlar. Üniversiteliler
umurlarında değil.
Biliyorlar da diğer milletvekilleri gibi
kendileri ile ilgili konuları kale alıyorlar. Bütün düzenlemeler kendilerini
daha da zenginleştirecek şekilde yapıldığının farkındalar. Aylık geliri 15- 20
bin arasında olan vekil üniversite personelini düşünüp de ne yapacak?
İsim isim sayabilirim. Pek çok vekille
görüştüm. Dününüzü unutmayın diye. Ama şunu gördüm ki, parti fark etmiyor.
İster AK partili, ister MHP’li, ister CHP’li, ister HDP’li olsun üniversite hiçbir
vekilin umurunda değil. Hadi akademisyen vekilleri es geçelim.
Nabi Avcı da akademisyendir. Hem de Milli
Eğitim Bakanı. Hiç üniversitelerle ilgili çalışmasını gördünüz mü?
Vekiller (akademisyen vekiller dâhil) ancak
kazanılmış hakları ortadan kaldıracak düzenlemelerde ortada görünüyorlar her
halde. Son örneği, öğrencileri okullardan uzaklaştırmayı hedefleyen düzenleme
konusudur.
Umarım ki, vekiller izanla, insafla hareket
eder ve 2011’de yapılan ve okuldan atılmayı ortadan kaldıran düzenlemeyi iptal
ettirmezler. Kazanılmış ve doğru olan haktan geri dönüşü sağlamazlar.
Hâsılı kelam, dostların isteği ile üniversite
personelinin mağduriyetini dile getirmeye çalıştım.
Mağduriyet giderilir mi?
Ümitli miyim?
Hayır.
Başta akademisyen vekiller olmak üzere
vekillerin “asıl”ları düşündüğünü
zannetmiyorum ve beklemiyorum. Zira bu konu 15 yıldır gündemde. Merhum Özal
hariç akademisyenleri düşünen ve durumlarını iyileştirmeye çalışan yok.
Bilinmelidir ki, akademisyenler sadece
vekillerin değil, meslek örgütlerin ve sendikacıların da umurunda değil.
Vekiller, meslek örgütlerin yöneticileri ve
sendikacılar her halde akademisyenlerin cami önünde mendil sermelerini
bekliyorlardır?
Kısaca susmayalım dedik dostların ricasıyla.
En iyisi sizi fuzuli kelimelerle değil, merhum Fuzuli’nin dile getirdiği
meramımızla baş başa bırakayım.
“Beyhude gamlanma
divane gönül
Cümle âlemin rızkını veren vardır
Yaptığın hatayı görmüyor sanma
Kalpte gizli en derin sırları bilen vardır
Cümle âlemin rızkını veren vardır
Yaptığın hatayı görmüyor sanma
Kalpte gizli en derin sırları bilen vardır
Mal-ı emlakım var
deyu güvenme
Arkam var deyu dayanma
Sırt üstü insanı yere varan vardır
Beyhude gamlanma divane gönül
Cümle âlemin rızkını veren vardır
Arkam var deyu dayanma
Sırt üstü insanı yere varan vardır
Beyhude gamlanma divane gönül
Cümle âlemin rızkını veren vardır
Derdime vakıf değil
canan
Beni handan bilir
Hakkı vardır şad olanlar
Herkesi şadan bilir
Beni handan bilir
Hakkı vardır şad olanlar
Herkesi şadan bilir
Söylesem tesiri yok,
sussam gönül razı değil
Çektiğim alamı bir ben birde Allah’ım bilir.”
Çektiğim alamı bir ben birde Allah’ım bilir.”
Selam
ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?