Denetim ve Demokrasi
Veysi ERKEN
Bir
kuruluşun demokratikliğinden bahsedebilmenin temel ve vazgeçilmez koşulları
yönetimin seçimle oluşması ve seçimle nihayetlenmesi yanında yönetimin
yönetilenlerce denetlenebilirliliğidir.
Seçim
ve denetim demokratik düşüncenin vazgeçilmezleridir ve yönetimin ilahlaşmasının
engelleridir.
Yönetim
yapımıza bu açıdan baktığımızda demokratik olmadığını görürüz. Evimizden tutun
devlet organizasyonuna kadar bütün yönetim alanlarında seçimsizliğin ve denetimsizliğin
cazibesiyle karşılaşırız. Herhangi bir kuruluşta yönetime gelenleri en çok
cezbeden husus ‘seçimsizlik’ ve “denetimsizlik”tir.
Kendini
“la yüs’el” olarak görmeye başlayan
yönetici yönetilenlerden gelebilecek her türlü seçim isteklerini geçiştirmeye
ve denetim yollarını kapalı tutmaya çalışır. Bu zihniyetin Türkiye’deki bütün
yöneticilerde varit olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Hiçbir
yönetici yönettiği veya yönetimiyle ilgili olan kişiler tarafından seçilmeyi ve
denetlenmeyi istememektedir. Demokratik olmayan bu zihniyet asırlardır
benliğimizi kemirmekte ve yönetilenlerin huzurunu ortadan kaldırmaktadır.
Denetimsizlik
bir cazibedir demokrasiden nasibini almayan yöneticiler için. Bu cazibe
nedeniyledir ki, demokrat kılığına girmiş despot yöneticiler her türlü “munker”i işleyebilmektedirler.
Koltukların ve makamların işgaliyle bağış kılıfına büründürülmüş soygunlar,
makam aracı saltanatı, lojman vazgeçilmezliği ve dokunulmazlık bu cazibenin
tezahürüdür.
Esasında
bizim kültürümüzde demokrasinin vazgeçilmezleri olan seçim ve denetim iyiliği
emretme kötülükleri nehyetme ilkesi ile mevcuttu bir zamanlar. Yönetimlerimiz
biat (sözleşme) ile seçilir ve biatsizlikle uzaklaştırılırdı bir zamanlar. Bu
ilke aynı zamanda yönetilenlere denetim hakkı tanımaktaydı.
Kurum
ve kuruluşlarda pisliklerin üstünü örtmenin en kestirme yolu yönetilenlerin “denetim” hakkını ortadan kaldırmaktan
geçer. Hatta yönetilenlerden denetim yapmak isteyenleri hainlikle suçlayarak
ortalığı güllük gülistanlık göstermek de işin cabası.
Denetimsizliğin
ve seçimsizliğin cazibesi yöneticilerimizi o kadar sarmış ki, bunu bir ilke
olarak görmeye başladılar. Hatta utanmasalar “demokrasi”nin bir ilkesi olduğunu ileri sürecekler. Denetimsizlik
ve seçimsizlik hastalığı tavandan tabana kadar bütün yönetim kademeleri için
geçerlidir.
Öğrencilerinden
para isteyen bir okul müdürüne paranın nereye harcanacağı suali yöneltilemez.
Velinin böyle bir hakkı(!) yoktur. Aidat ödeyen bir dernek, sendika veya vakıf
üyesi yönetimin icraatlarını denetleyemez, aksi takdirde hemen ihraç edilir.
Denetimsizlik sadece yukarıda sayılan resmi veya gönüllü kuruluşlarda mı?
Elbette
ki hayır...
Demokrasinin
vazgeçilmezleri sayılan partiler için de geçerlidir bu ilke. Yöneticiyi seçimle
belirlemeye ve onu denetlemeye çalışan üyenin kellesi istenir. En kestirme yol
ihraçtır seçilmiş diktatörler için.
Denetimsizliğin
en cazip olduğu alan hiç şüphesiz kamu hizmetinin gerçekleştirildiği
alanlardır. Bakmayın "kamu hizmet
alanları"dendiğine. Güzel ülkemde kamu hizmet alanları kamuya
kapalıdır. En azında kapalı tutulmaya çalışılır atanmış diktatörlerce.
Kamu
hizmet alanlarında yöneticilik yapanların tamamı kendilerini “la yüs’el” olarak görür. Denetimsizlik
giriş kapısında başlar. Buradan geçemezsin sesi yükseldiğinde her şey durur.
Neden
geçemezmişim sorusunun bir tek cevabı vardır o kapıda. Geçemezsin dedik ya
hemşerim. Evet, yönetilen geçemez ve neden geçemediğini bilemez. Bilmeye ve
kapıdakini denetlemeye çalıştığında en hafifiyle memura hakaretten kendini
mahkemede bulur.
Yönetim
kademeleri yükseldikçe seçimsizlik ve denetimsizlik oranı paralel bir şekilde
artar. Üst katmanlarda her şey kapalı kapılar ardında gerçekleştirilir.
Yönetimde halk yoktur. Soygunlar, hırsızlıklar, ihale yolsuzlukları,
hortumlamalar ve mafyavarî ilişkiler hep kapalı kapılar ardında
gerçekleştirilir. Halk soramaz yöneticilere nelerin yapıldığını. Sormaya
kalkışanlara hemen “hadd”
bildirilir.
“Âli menfaat” teranesi hep ileri sürülür denetimsizliği sağlamak
için. Hep “büyüklerimiz bilir”
yutturmacası yutturulur yönetilenlere milletin mallarını höpürdetmek için.
Evet.....
Denetimsizlik
ve seçimsizlik cazibeli bir hastalıktır halkın ve demokrasinin olmadığı yerlerde.
Her türlü hortumlama ve soygun “âli
menfaat” örtüsüyle kaçırılır halkın denetiminden “tapınak şövalyeleri” tarafından.
Çare
var mıdır bu hastalığın.
Elbette.
Çare,
her kademede ve her yerde “birey”in
kendi hakkını savunması ve ilişkili olmak zorunda olduğu alandaki yöneticileri seçmesi,
denetlemesi ve sorgulamasıdır.
Çare, denetimsizliği oluşturan ilkeleri
ortadan kaldırmaktır.
Çare, yöneticileri “la yüs’el” olmaktan çıkarmaktır.
Selam ve Sabırla........ 0303.2012 tarihinde
ikinci sefer yayınlanmış idi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?