20 Ağustos 2015 Perşembe

Yeni Seçim Yine Seçim



Yeni Seçim Yine Seçim

Veysi ERKEN

            Yeni seçimi doğru okuyabilmek için 7 Haziran seçimlerinin öncesini ve sonrasını iyi tahlil etmek gerekir.
            Aksi takdirde ülkemiz daha fazla zarar görür.
            Artık gizlenemez bir gerçek durum vardır.
            Bazıları anlamasa veya anlamak istemezse de ülkemiz büyük bir saldırı altındadır. Kültürel olarak işgal ettikleri ülkemizi fiilen de işgal etmek, çökertmek ve bölmek için şer güçler ittifaklarını kuvvetlendirmişlerdir. Başta İsrail, İngiltere, Amerika, Almanya, Fransa olmak üzere irili ufaklı şer güçler ülkemizdeki şerlerini çoğaltmışlardır.
            Bundan asla şüphem yoktur.
            Özellikle “one minute” ve bunu takip eden “mavi Marmara” hadiselerinden sonra düşmanca faaliyetler arttırılmıştır.
            Şer kuvvetler içerideki uzantıları olan politikacıları, iş adamlarını, sanayicileri, tüccarları, bürokratları ve STK görünümlüleri devreye sokmuşlardır.
            Gezi Vandallığı, 17/25 Aralık, Hakan Fidan olayı bunların belirli sonuçlarıdır.
            Kısaca, 7 Haziran seçimleri öncesinde bir kargaşa ortamı oluşturmak için habire gayret sarf edilmiştir.
            Özellikle mecliste yer alan dört partinin seçim öncesi ve sonrası politikalarını bu bağlamda tahlil edildiğinde sonuca daha kolay ulaşırız.
            Seçim öncesi AK parti sürekli kalkınma ve gelişme üzerinde vurgu yapmış, kendisine yöneltilen yolsuzluk ve hırsızlık konusuna yeterli cevap verememiştir. İlave olarak “çözüm süreci” etkilenmesin diye bazı bölgelerimizde oluşturulan korku, şiddet, tehdit ve şantaj ortamına göz yummuştur. İlave olarak aday tespitindeki yanlışlıklar mevcut sonucu ortaya çıkarmıştır.
            Diğer üç parti bütün politikalarını Recep Tayyip Erdoğan “karşıt”lığı üzerinde kurgulamıştır.
            Ülkeye hiçbir vaatleri olmadığı gibi birbirlerini kollar pozisyonda olmuşlardır. Kanaatimce onları yönlendirenler böyle bir pozisyonu istemişlerdir.
            Bunu birkaç misalle izah etmek zor olmasa gerek.
            Mesela HDP sürekli olarak “seni başkan yaptırmayacağız” ifadesini kullanmış, şiddet ve silahla arasına mesafe koyamamıştır.
            Bir başka deyişle “Türkiye” partisi olmak istememiştir.
            CHP’ye gelince sürekli olarak yolsuzluktan, hırsızlıktan dem vurmuş ve yeni bir şey vaat etmemiştir. Kendi içindeki ve belediyelerindeki yolsuzluklar yüzünden onların ifadesiyle saray karşıtlığı onları iktidara taşımamıştır.
            MHP tamamen anlaşılmaz bir tavır içine girmiştir. Tabanını çok iyi tanıdığım bu yapının politikaların kestirmek cidden anlaşılmaz boyuttadır. “Türkiye yürü bizimle” demekle Türkiye’nin kendileriyle yürümeyeceklerini bildikleri halde Türkiye’nin tamamına hitap etme politikasını gütmemişlerdir. Vaatlerinde alternatif olabilecek hiçbir ifade olmamıştır.
            7 Haziran seçimleri öncesi manzara-i umumiye böyle idi.
            Ya sonrası
            Sonrası da fecaattir. Kargaşa ve korku ortamı hortlatılmış. Dış senaryo oyunlaştırılmaya ve piyonlar devreye sokulmaya devam edilmiştir. Benzemez zannedilenler “kargaşa” ve karşıtlık” paydasında bir araya getirilmiştir.
            Seçimin akabinde üç parti başkalarına akıl verme yarışına girmiş adeta.
            MHP seçimin hemen akabinde bölücü olarak nitelendirdiği iki partinin iktidar olmasını talep ediyor. AK Parti-HDP koalisyon kursun. Yetmedi AK Parti, CHP-HDP koalisyon kursun. Millet bize muhalefet görevini verdi. Kısaca MHP demek sorumluluktan kaçınmak demek istiyorlar herhalde.
            CHP ilk etapta %60’lık blok kavramını gündeme getiriyor. Sanki MHP, HDP ve CHP seçmeni aynı şeyi istiyormuş gibi bir hava estirmeye çalışıyor.
 Olmuyor.
%60’lık blok kavramı tutmayınca kendilerine görev verenlerce iktidar parçası olmanın derdine düşüyor. Tabii ki bu da tutmuyor.
            HDP’ye gelince keşke Türkiye’nin renkleri olabilselerdi. Keşke şiddete, korkuya, silaha hayır diyebilselerdi. Keşke özgürlükler ortak paydasında Türkiye’nin süper güç olması sevdasındayız, sorumluluk yüklenmeye hazırız diye bilselerdi. Diyemediler. AK Parti-CHP koalisyon kursun ve “Seni başkan yaptırmayacağız” söyleminden başka bir şey söyleyemediler.
            Kısaca üç parti de seçim sonrasında sağlıklı bir yapının oluşmasına katkı sağlamadılar.
            Kim bilir belki kendilerine yüklenilen görev bu minvaldedir.
            Tabi ki, bu kargaşanın oluşumunda malum göbeklerinden, fikirlerinden, zihinlerinden ve eylemlerinden dışa bağımlı olan kuş, böcek ve cemadat-ı haşhaşiyun medyasının ve elemanlarının rolü küçümsenemez.
            Yeni seçim çalışmaları bu gerçekler ışığında olmalıdır. Bütün partilere çağrımız vesayetten kurtulmaları ve Türkiye partilerine dönüşmesidir.
            Bütün partilere çağrımız Türkiye partisi olunuz. “Karşıt”lık üzerinde politika olmaz. Yapacaklarını vaat ediniz.
            Yaptırmayacağız, ettirmeyeceğiz, cumhurbaşkanı ile görüşmeyeceğiz gibi ifadeler politika değildir, çözüm değildir.
            Hâsılı kelam “yeni seçim” korkunun, şiddetin olmadığı bir ortamda gerçekleştirilmelidir ki, halkın iradesi sandığa yansısın.
            Seçime kadar hükümet olacaklar bunu sağlamakla mükelleftir.
            Silahsız, şiddetsiz, korkusuz bir ortam sağlanabilirse yerli olmayanların oyunu bozulur. Amerika, İsrail, Almanya, İngiltere ve bunların uzantıları çöker. Partilerimiz vesayetten kurtulur.
            Türkiye süper güç olur ve kimseye boyun eğmez.
            Yeni seçim ülkemize hayırlara vesile olsun.
            Selam ve Sabırla…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?