Sayın Cumhurbaşkanı Etrafınızın Bir kısmı Sizi Yanıltmaya Çalışıyor
Veysi ERKEN
Bir dönem merhum Muhsin Yazıcıoğlu
döneminde partinin genel yönetim kurulu üyeliği ve yüksek istişare kurulu başkanlığı görevinde bulundum.
O dönemde “etraf”ın bir başkan için
ne kadar önemli olduğunu veya “etraf”ın başkanı nasıl yanılttığını daha iyi
gözlemledim.
Bu konuda merhum başka “lider, etraf
ve teşkilat” başlığı ile bir rapor sundum. Ayrıca benzer yazıları yayınladım.
Buradan hareketle diyorum ki Sayın
Cumhurbaşkanını en çok yanıltmaya çalışan veya yanıltan “etraf”ıdır.
Özellikle en yakınında bulunan “danışman”
ve “metin yazarları” arasında kendisini yanıltmaya çalışanların olduğunu
düşünüyorum.
Sayın Cumhurbaşkanının kullandığı
ifadelerden ve bürokrasinin
icraatlarından bunu anlamak mümkündür.
Mesela “fetönün akıllıları yurt dışına kaçtı”,” şehirlere ihanet ettik”
gibi ifadeler ile “MTV”, “Cam Filmi”,
Yrd. Doçent”lik gibi konular örnek verilebilir.
Bilinmelidir ki, bu ifadeleri
kullandıran veya icraatları yapanlar Erdoğan’a zarar veriyor.
Bu ifadeler üzerinde fetö tipi
ihanet şebekeleri toplumun zihnini iğfal etmek için “algı operasyonlarını” hemen başlatıyorlar.
Sayın Cumhurbaşkanı “etraf”ınızı yeniden tanzim ediniz. Dış
mihrakların ajanı, uşağı, piyonu ve müptezeli olanlar boş durmuyor. Bürokrat,
teknokrat, gazeteci, yazar, akademisyen, politikacı kimlikli piyonlar
kullandığınız ifadeleri aleyhinize kullanmaktan geri durmuyorlar. Bürokratların
toplumu geren icraatları da size fatura ediliyor.
Belki faydası olur diye 2003 yılında
merhum Yazıcıoğlu’nu intibaha davet babında bu konu ile ilgili yazdığım
yazılarda birini tekrar yayınlıyorum. Umulur ki, okuma imkanınız olur.
“ Etraf ve Gizli Görevliler
Yönetim birimleri zifiri karanlık bölgeleri mi?
Yoksa görünmeyen “devletlu”ler
her tarafı karartabiliyorlar mı?
Yöneticilerimiz bunun için mi bol bol
“Her yer karanlık.....” şarkısını söylemekte.
Esasında yöneticilerimize birer nazar boncuğunun takılması gerekir diye
düşünüyorum. O kadar açık, berrak ve şeffaftırlar(!) ki, zifiri karanlıkları
aydınlatmaktalar maşallah. Nazar değmesin. Zifiri karanlıkları aydınlatmak için
bildiklerini halkla ve kendileriyle beraber olanlarla paylaşmayı(!) pek
severler(!).
Yöneticilerimizin bu özelliği dillere destandır maşallah.
Söylediklerinin arkasında durmayı ve onu halka izah etmeyi pek severler(!). Dün
“kontr-gerilla”dan bahseden yönetici
bugün “gizli görevli”lerden
bahsetmektedir. Ne hikmetse zılgıtlandığında dün olduğu gibi bugün de
hafızasını kaybederek sözünden çark etmekte.
Sahi ülkemizi zifiri karanlıklara gömen “Gizli Görevli”ler var mı? Varsa bunları tespit etmeye çalışan
birimlerimiz mevcut mu? Legal yönetim organlarımız ülkeyi babalarının çiftliği olarak
gören ve ortalığı karıştıran “Gizli
Görevli”ler için ne düşünüyor, ne yapıyor ve hangi tedbirleri alıyor?
Yoksa yöneticinin bahsettiği “Gizli
Görevli”ler Eymür’ün bahsettiği Beyaz Kuvvetler mi? Eymür’ün :“ Yaygın olarak Özel Harp diye bildiğimiz
Özel Kuvvetler Komutanlığının, asker gücünün yanı sıra, ülke çapına yayılmış olan ve ‘Beyaz Kuvvetler’ diye
bilinen sivil unsurları var. Bunlar muhtelif meslek gruplarından kimseler.
Türkiye’nin her bölgesinden belediye başkanı, doktor, esnaf, muhtar, aşiret
reisi gibi çeşitli meslek gruplarından, seçilmiş, güvenilir kişiler...
ABD’nin desteğiyle kurulan ve Avrupa’da
kardeş teşkilatları olduğunu belirten Eymür bu teşkilatın “Türkiye’de ilk
olarak 1952 yılında Seferberlik Tetkik Kurulu adıyla kurulan bu teşkilat, daha
sonra Özel Harp Dairesi ve son olarak da Özel Kuvvetler Komutanlığı adını aldı.
Günümüzde, daha ziyade rütbeli görevlilerden oluşan bu teşkilatta erat sayısı
çok az” (Yeni
Şafak 06.01.2001, s.17) dediği kuvvetler “Gizli
Görevli”leri mi ifade etmektedir.
Gizli Görevlilerden bahseden yöneticiler
sıkıştığında neden çark etmektedir? Yoksa Gizli Görevli olup başka ülkelerin
menfaatine çalışan Beyaz Kuvvetler mi onları tehdit etmekte?
Sahi
Beyaz Kuvvet denilen kişilere hangi dernekler, sendikalar, partiler, şirketler,
holdingler ve vakıflar kurdurulmuştur ve kurdurulmaya devam edilmektedir? Mantar gibi kurulan dernekler ve yüz binlerce
basılıp bedava dağıtılan gazete ve dergiler beyaz kuvvetlere mi ait?
Pıtrak gibi ülkenin her tarafında başlatılan kargaşa ve kanlı
saldırılarda beyaz kuvvetlerin rolü ne?
Hangi kurumlarda “etraf”ı
oluşturmaktalar?
Hangi alanlar “Beyaz Kuvvet”in
kollarına havale edilmiştir. Birbirine düşman gibi görünenlerin ortak
iktidarlarının arkasında “Beyaz Kuvvet”ler
mi var?
Mantar gibi ortaya çıkan derneklerin yöneticileri kimler tarafından
beslenmektedir? Hangi holdinglerin patronları “Gizli Görevli”dirler?
Oluşturdukları ağ Tapınak Şövalyeleri ağı mıdır? Şebeke kurumları nasıl
sarmaktadır? Bazı isimler nasıl palazlandırılmaktadır? Kurumlarda “etraf”a nasıl sokulmaktadır?
İşte bu sorulara yöneticilerin açık bir şekilde cevap vermeleri gerekir
ki, halk “Dönme” ve “Boğazdaki Aşiret”ten oluşan Tapınak
Şövalyelerini hayatından ve teşkilatlarından çıkarabilsin.
Bize kalırsa yönetici konumuna gelen
kişiler en ufak rüzgar esintisi karşısında eğilmeye devam ettiği müddetçe “etraf”larını düzgün oluşturmaları ve
tapınakları çözmeleri söz konusu olamaz.
Korkutulan yöneticiler ve lider zannedilenler işbaşında olduğu müddetçe
öğütme kurumlarına dönüşen müesseselerimiz, başlarındaki tapınak şövalyeleri
vasıtasıyla bireylerimizi ezmeye devam edeceklerdir. Aynı şekilde dernek,vakıf veya parti adı
altındaki merkezleriyle de halkımızı, holdingleriyle ve medyalarıyla bütün
toplumumuzu ezmeye devam edeceklerdir.
Çözüm...
Ümit kaynağı olmak isteyen teşkilat ve onların liderlerinden beklenen
tek şey ülkeyi korku mekânı olmaktan çıkaracak ve Tapınak Şövalyelerinin kirli
oyunlarını bozacak adımları atılmalarıdır. Bu adımlar atılmadıkça varlığı
yıllardır değişik adlarla dillendirilen güç odakları efendilerinin emri
doğrultusunda hayatımızı karartmaya ve toplumumuzu sömürmeye devam
edeceklerdir.
Netice olarak İlayı Kelimetullahı şiar edinenleri en kısa zamanda bu
adımları atmalıdır. Özellikle de liderler “etraf”larını
oluştururken gizli görevlilere dikkat etmelidir. “Etraf”larını temizlemelidir.
Unutulmamalıdır ki,
saniyelik kayıplar bile büyük kayıplardır. Bu adımlar atılmadığı ve “etraf” temizlenmediği takdirde ülkenin içine sürüklendiği zifiri karanlıktan
kurtulması mümkün olamaz.
Vebal alp-erenlik
iddiasında olan herkesin omzundadır.
Selam ve Sabırla... 11.09.2003
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?