Türk’e Tapmak*
Veysi ERKEN
Malum olduğu üzere hayatımızı Kur’an-i
Kerim’in ahkâmı ile tanzim etmemiz gerekir. Ben de bunun gayretinde ve
gayesinde olduğumu düşünüyorum. Yazılarımın ulaştığı herkesten ricam ve
beklentim şudur.
Dua edin. Cenabı Allah ilmimi
arttırsın. Bilirsiniz ki, ayetlerden birinde “De ki, Rabbim. İlmimi arttır. Ta-Ha 114” denilmektedir.
İlmin artması için okumak,
araştırmak, tefekkür, tedebbür, taalum, taakkul etmek gerek bunun için “okumak” şarttır. Bunun içindir ki,
medeniyet tasavvurumuzun kaynağı olan Kur’an-ı Kerimin ilk inzal olan ayetleri “Yaratan rabbinin adıyla oku! O, insanı
alaktan (asılıp tutunan zigottan) yaratmıştır. Oku! Kalemle (yazmayı) öğreten,(böylece)
insana bilmediğini bildiren rabbin sonsuz kerem sahibidir. Alak 1-5” dir.
İlmimiz ve
düşünüş zeminimiz sağlam olsun diye okumaya ve öğrendiklerimizi dostlarla
paylaşmaya çalışıyoruz.
Umanım ki,
dostlar da okur ve hep birlikte hayatımızı cenabı Allah’ın vahyinde insanoğlu
için belirlediği "hudud" dâhilinde
yaşarız.
Yeni
okumaya başladığım kitaplardan biri de Onur
Atalay tarafından hazırlanan doktora tezinin bir bölümünün
kitaplaştırılmasından ortaya çıkan “Türk’e
Tapmak” ismini taşımaktadır.
Kitabı
tavsiye eden dostuma teşekkür borçluyum.
Kitap “dini anlamda” bir dönüşümü ortaya
koymaktadır. Daha doğrusu hayatımızın zihnen,
fikren boyutlarıyla İslam’dan koparılışını ortaya koyuyor.
Kitap "on bir" bölümden
oluşuyor.
Tabii ki, Batıda siyasetin
kutsallaştırılması ve dinleştirilmesi süreci kitabın ilk bölümünü oluşturuyor.
Maalesef aynı süreç ülkemize de
yaşatılmış ve yaşatılmaya devam edilmektedir.
Kitabın alt başlığı “Seküler Din ve İki Savaş Arası Kemalizm”
başlığını taşıyor ve ülkemiz de İslami kutsallar yerine seküler bir
kutsallaştırmanın nasıl gerçekleştirildiğini izah ediyor.2018 yılında ilk
baskısı çıkan kitabın dördüncü baskısı yapılmış vaziyettedir.
Kitabın arka
kapağında yer alan yazıda kitap bizlere “Türk’e
Tapmak, geleneksel dinin evreninden (İslam dini (v.e.) Kemalist kavramlara
doğru yaşanan ‘kutsiyet nakli’nin nihayetinde Kemalizm’in bir sivil din, hatta
yarım kalmış bir siyasal din olarak ayakları üzerinde yükselişinin anlatısı…
Medeniyet, bilim, millet ve sonunda şef kavramlarının kutsallık halesiyle nasıl
çevrildiğini, Cumhuriyet’in ‘yeni insan’ının onlar vasıtasıyla nasıl
mayalandığını, Osmanlı’dan ve geleneksel inanç sisteminden kopuşun yarattığı
manevi boşluk duygusunun farklı bir tarzda nasıl ikame edildiğini anlatan
Atalay, din-siyaset ilişkisine dair zengin kaynak kullanımı ve titiz
araştırmacılığıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin sadece ilk yıllarını değil bugününü
de anlamaya yönelik yeni bir çerçeve öneriyor “ biçiminde tanıtılıyor.
Gerçekten
kitap tahrip edilmiş zihin dünyamızı ortaya koyuyor. Denilebilir ki, her satırı
belgelere istinad ettirilmiştir.
En önemli
husus bu kitabı okumaya başladığımda tahribatın bütün şiddetiyle devam
ettirildiğini bir kez daha fark etmiş oluyorum.
Hem de
tahribat bazılarının yaftalamasıyla “Muhafazakâr”
denilenlerin marifetiyle sürdürülüyor.
(Beni
bilerler bilir. Mümkün olduğu kadar batılıların ve batılılaşmışların bizlere
dayattığı kavramlarla düşünmemeye çalışıyorum. Bu açıdan sağcı- solcu, muhafazakâr
ve olmayan gibi ayrımları kullanmamaya çalışıyorum. Hayatımı “Cenabı Allah’ın birliği ve Hz. Peygamberin
Risaleti” ekseninde tanzim etmeye çalışıyorum. Tabii ki hatalarım ve
kusurlarım var. Hata ve kusurlarımdan dolayı da Rabbimden af ve mağfiret
diliyorum.)
Parantez
içindeki bu açıklamadan sonra yazar zihin ve yaşayışımızdaki tahribatın kâr
peşindeki “muhafaza kâr”lar
tarafından nasıl sürdürüldüğünü şu şeklide
ortaya koyuyor.
“Bununla beraber özellikle 90’lı yıllar ile
beraber bu kutsallaşmanın üretici motoru, yaşanan bir dizi travmatik olayın da
neticesinde, devlet olmaktan çok sivil toplum olmaya başlamıştır. Bugün de Kemalizm, devletin dayattığı bir iman
olmaktan çıkmakta ama sivil toplum tarafından bir kutsallık halesiyle
üretilmeye devam etmektedir.
Yine de denilebilir ki Kemalizm dar manasıyla bugün artık
miadını doldurmuş bir ideolojidir. Fakat farklı bir açıdan bakıldığında, son on
yılda muhafazakârların Kemalizm’in temel umdelerini daha önce hiç olmadığı
kadar candan benimsendiğini, devletle ve onun ürettiği popülist milliyetçi
söylemle kendini tamamen özdeş kıldığını, yeni otoriter kalkınmacı ideolojinin
büründüğü yeni şekliyle belki de ikinci baharını yaşadığını söylemek de yanlış
olmaz. S. 14-15”
Teşekkürler Onur Atalay Bey.
Emeğinize ve kaleminize sağlık
Bizim zihnimizin açılmasına katkı
sağladığın için teşekkürler. Cenabı
Allah seninde zihnini daim açık etsin.
Aziz
okuyucular!
Okumak
bilgilenmektir. Okumaktan ve bilgilenmekten korkmamalıyız. Okumak ilgilenmektir.
İlgi, bilgi
ve tefekkür. Sonuç inanç ilkelerinizle değerlenmektir.
İnanç
ilkelerinizi bilmiyorsanız sonuç savrulmaktır.
Ülkemizde
ve bireysel olarak insanımızdaki savruluşu anlamak için “Türk’e Tapmak” kitabını ve benzerlerini okumanızı tavsiye ediyorum.
İyi
okumalar.
Selam ve
Sabırla…
*Türk’e Tapmak, Onur Atalay, İletişim Yayınları, Araştırma-İnceleme
Dizisi, 4. Baskı, İstanbul-2019.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?