İmam Hatipler ve İmam Hatiplik Şuuru
Veysi ERKEN
MEB Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif
Yılmaz beyefendiyi dinledik.
“2023 Vizyonu ve Din Öğretiminin Güncel Meseleleri” başlıklı bir
sunum yaptı. Hem Genel Müdüre hem de bu toplantıyı tertipleyerek bizi davet
edenlere teşekkür ediyorum.
Gerçekten müstefit oldum.
Hatıralar canlandı ve gelinen durum
hakkında bilgi sahibi oldum.
İmam Hatip denilince gönlümde
fırtınalar kopuyor.
Ben İmam Hatip mekteplerinin
sancısını, katkılarını, hangi engellerle karşılaştıklarını, İmam Hatip mekteplerine
düşman olanların neden düşman olduklarını, içinde bulunmuş ve birinin kurucu
öğretmenleri arasında yer almış biri olarak iyi bildiğimi zannediyorum.
Muallimliğimin stajyerlik dönemi
bitmeden görev aldım İmam Hatip mekteplerinde.
Bilenler bilir. Bilmeyenler öğrenmiş
olur.
Beş senem geçti “Ankara Solfasol İmam hatip Lisesi”nde. Şimdiki adı Hacı Bayram
olan İmam-Hatip.
Solfasol.
Maalesef Ankara’da “Zulfazıl” kelimesi ilga edilerek
yerine konulmuş bir kavram.
Nota dizisi gibi.
Okul 12 Eylül darbesinin hemen öncesinde
kurulmasına karar verilen –hatırımda kaldığı kadarıyla- 36 İmam Hatip mektebinden biri.
12 Eylül darbesinden sonra ilk
öğrencilerini aldığımız için kapatılamayan nadir okullardan biri.
Solfasol İmam Hatibin o günleri
mutlaka yazılmalı.
Mümkünse romanlaştırılmalıdır.
O yıllarda bir destan yazmıştır Solfasol İmam
hatip mektebi.
Tabii kolay olmamıştır bugünlere
gelmek.
İmam-Hatiplerin tarihi sürecini
yazacak değilim.
Fakat şu bilinmelidir ki, kuruluşundan
beri ülkemde İmam Hatip mektepleri düşmanlığı vardır.
Ben bunu özellikle 12 Eylül ve 28
Şubat darbelerinde çok iyi görmüş ve yaşamış biriyim.
Tarihi süreç içinde İmam Hatipler
çok budanmış ve birkaç sefer kurulmuştur diyebilirim. Son kuruluş 2014’ten
sonradır diyebilirim.
Nazif Yılmaz Bey son kuruluşta yer
almış bir genel müdür.
Nazif Bey İmam Hatip mekteplerinin
serencamını ve gelinen durumu bizlere geniş bir şekilde izah etti.
Her şeyi yazacak değilim. Yazı
amacını aşar.
Sunumdan öğrendiğim ve özellikle
üzerinde ehemmiyetle durulması gereken birkaç hususu irdelemek istiyorum.
Bu hususlar Türkiye’nin maarif
davasını çözebilecek yol haritası olabilir.
Bilindiği üzere Maarif iki kanatlıdır.
Talim
ve Terbiye.
Talim bilgi, beceri, maharet, hüner
kazandırma sürecini oluştururken, terbiye ahlak ve değer kazandırmayı ifade
eder.
Din öğretimi yeni bir ufuk ve amaçla
İmam Hatip mekteplerinde hayatın gereği ihtiyaç duyulan bilgi, beceri, maharet
ve hünerleri kazandırmak üzere “talim”
programı çeşitliliğine gitmiş.
İmam Hatip mekteplerinde Fen ve
Sosyal Bilimler liseleri seviyesinde programların yanında, Dil (muhtelif
diller), Uluslar arası, Sanat (Musiki, Hat, Tezhib vs) Spor alanlarında da
okullar açılmış.
Bu fevkalade bir gelişimdir. Daha
fazla çeşitlendirilmelidir.
Yakın zamanda aileler ve çocuklar bu
okulları büyük oranda tercih edeceklerinden şüphem yoktur.
Benim kanaatime göre en kısa zamanda
teknoloji/ yazılım, tıp ve aromatik bitkiler gibi programlar da ilave
edilmelidir.
İmam Hatip mekteplerinde uygulanmaya
başlanan program çeşitliliği bu okulları iki kanatlı hale getirecektir
inşallah. ( Yüksek Din Eğitimi verdiği Kabul Edilen Fakültelerde de benzer
çeşitliliğe gidilmelidir)
Sunumda dikkatimi çeken önemli
hususlardan biride “okul öncesi din
eğitimi” program çalışmasıdır. Geç kalınmış bir programdır. İnşallah kısa
zamanda hayata geçirilir. Burada DİB ve STK’lara da büyük vazifeler düşüyor. Bu
konuda “Camilerde Anaokulları açılsın”
başlığı ile bir yazı yazmış ve bu konuda olumlu dönüşler almıştım. İsteyenler
yazımı aşağıdaki linklerden okuyabilir.
Sunumda dikkatimi çeken önemli bir
husus da İmam-Hatip modelini yerelden
evrensele taşıma çalışmasıdır.
Gerçekten çok önemsediğim bir
ufuktur. Zira Türkiye bütün coğrafyaların “beyni”
ve “kalbi” durumundadır. Mazlumlar ve mağdurlar bizden çok şey
beklemektedir.
Eğitimde
de model olmak bizim ahlaki ve insani görevimizdir.
Bütün bu çalışmalar beraberinde şuur
ihyasını getirecektir inşallah. Yeter ki
yılmayalım, bıkmayalım ve yorulmayalım.
Unutulmamalıdır
ki, merhum Aliya’nın ifadesiyle “yenilgi düşmana benzemekle olur.”
Maalesef
yenilen ve gayrı Müslimlere benzeyerek İmam Hatiplere düşman olanlar
çoğalmıştır. İçimizdeki beyinsizleri üzülerek de olsa görmek durumundayız. İlahiyat
veya İmama Hatip mezunları arasında bile İmam- Hatib mekteplerine düşmanlık
edenler vardır. Özellikle Haşhaşi Pensilvanya şeytanlarının etkisinde kalarak
bilerek veya bilmeyerek düşmanlık edenler bulunmaktadır.
Düşmanlığı bertaraf etmenin şekli ve
şemailini bulmak durumundayız. Kanaatime göre İmam-Hatip düşmanlığını
etkisizleştirmenin iki yolu vardır.
Birisi
İmam- Hatiplik zihniyet ve şuurunu diri tutmak, diğeri İmam- Hatip mekteplerini
ve programlarının tanıtımdır.
Karaman
“İmam-Hatipli olmak bir zihniyettir, imandır. O halde biz, İmam-Hatipliği,
takip kaidesine göre, belli bir zihniyeti, imanı taşıyanların bir resmi, bir
sembolü olara kullanıyoruz. Bizde İmam- Hatip bir diplomayı ifade etmiyor hatta
şöyle diyebilirim; İmam- Hatipli’nin zihniyet ve imanını paylaşmayanlar, o
mektebin diplomasını taşısalar da İmam-Hatipli değildirler. Bunun zıddı da
doğrudur. İmam-Hatib’i okumamış ama aynı zihniyet ve imanı, aynı çalışma
programını benimsemiş olan insanlar ise İmam- Hatiplidirler. Onlar bu diplomayı
taşımadıkları halde İmam- Hatiplidirler. O halde bizde bu İmam-Hatiplik bir
zihniyetin ve imanın sembolik ifadesidir, bir diploma meselesi değildir,
kucaklayıcıdır. Hayreddin Karaman,
İmam-Hatip Şuuru, Ensar Yayınları, İstanbul 2011, S.24-25”
Evet, İmam-Hatiplik bir zihniyet ve
şuur meselesidir ve evrensel değerde ve çapta kucaklayıcıdır.
Sunumdan öğrendiğim bir husus da
İmam-Hatip mekteplerinin vizyonu, misyonu ve programlarının tanıtılamayışı ile
ilgilidir. Bu konuda büyük bir nakısa vardır.
Özellikle tanıtım için sosyal medya dâhil
bütün yöntem ve araçlardan faydalanılması, STK’lar ve şuurlu İmam- Hatip
sevdalılarından faydalanılmalıdır. Bunlar gerçekleştirilirse İmam-Hatipler için
büyük bir talep olacağından hiç şüphem yok.
Sadece 28 Şubat darbesi öncesini
hatırlayanlar bilir. Misal olarak ifade edecek olursam. Solfasol İmam- Hatibin
kapasitesi 200 bile değilken binlerce talep vardı. Hedef o günleri tekrar
yaşamak olmalıdır.
Böyle bir anlayış İmam Hatiplerde
kalite ve kapasiteyi etkileyecek ve buranın mezunları dünya lideri olacak
Türkiye’nin inşasında yerini yetiştireceği “Salih
İnsan”la alacaktır. Unutulmamalıdır ki, eğitimin gayesi “Salih İnsan” yetirmek olmak
mecburiyetindedir. Okumak için: http://veysierken.blogspot.com/2019/04/egitimin-gayesi-salih-insan.html
MEB Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif
Yılmazı ve bize bu imkânı sağlayan MİHVAK yetkililerini bir daha tebrik
ediyorum ve yalnız bırakılmamaları hususunda şuurlu olan herkesi göreve davet
ediyorum.
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?