Tebliğde ( Siyasette, Politikada) Hâl ehli olmak
Veysi ERKEN
Tebliğ pek çok şekilde kullanılabildiği durumlar olduğu halde esasında “bir şeyi duyurmak ve benimsetmek için yapılan faaliyet”leri ifade eder.
İster talim terbiye konusunda olsun ister siyaset ve politika alanında veya başka alanlarda olsun fark etmez tebliğ esastır.
Günümüzde politikada tebliğde daha çok “algı/idrak” değiştirme, olgu yerine “algı”yı değiştirme esas alınır.
Son zamanlarda kullanılan bir cümle var. “Öyle bir yalan söyleyeceksin ki, hem küçük, hem basit hem de inandırıcı olsun.”
Evet, maalesef politik sahada “tebliğ” yalan ve dolan üzerine kurulmuş ve kitleler kandırılmaya çalışılmaktadır. Yalan, iftira, itham, inkâr üzere tebliğ etmek isteyen politikacı müsvettelerini her gün televizyonlarda seyretme veya internet ortamında okumak durumunda kalıyoruz maalesef.
Hâlbuki Allah “festakim kema umirte” ayetiyle dosdoğru olmamızı emreder. Ve yine iman edenlere “Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz?. Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında çok çirkin bir davranıştır. Saff- 2-3” yapmayacağımız şeyleri söylememizin gerekliliğini ortaya koyar.
Onun içindir ki, inanan Müslümanlar olarak diyoruz ki, her alanda sıratı Müstakim’de olalım ve bunu yaşayarak gösterelim ki, tebliğimiz dürüst olsun.
Ehl-i hâl olalım kısaca ehl-i kal değil.
“Ehl” isim kelimedir ve “Bir işte yetkili olan, bir işi yapan, erbap” anlamındadır. Bizler “kâl” yani lafazanlar, yalancılar, algıcılar safında değil, “hâl” yani yaptığını söyleyen, yapacağını vaat edenlerden olmak mecburiyetindeyiz. Bütün ihanet şebekelerinin “yalan, inkâr, iftira, itham vs.” yöntemlerine rağmen “ehl-i hâl” olmakla mükellefiz.
“Sırat- ı müstakim” üzere olmak böyle davranışı gerektirir.
Gördüğümüz manzara Türkiye’nin muhalifleri sürekli “kâl” halindedirler ve bunlar efendilerinin sesi ve papağanlarıdırlar. Bunlara kanmamak her Müslüman’ın vazifesidir, ahlakının icabıdır.
Bilindiği üzere şu tespitte bulundum ve bulunuyorum. “Türkiye’de muhalefet yok, Türkiye’ye muhalefet var”
Bu muhalefet iplerini elinde tutanların ifadelerini tekrarlamak ve emirlerini yerine getirmekle meşgul. Maalesef bu yerli olmayan “şerr” odaklar “algı” operasyonlarıyla mesafe kat ediyorlar.
İnanan Müslüman “bir delikten iki defa ısırılmaz” kuralı gereğince “politikacıların “Kâl”ine değil, “Hâl”ine bakmakla mükelleftir. Ülkemizde “dikili ağacı” olmayan, servetini “milletin malını” gasp ederek hayatı çekilmez hale getiren ve bunları inandırma aracı olarak kullanan tasmaları yabancıların elinde olanları iyi tanımak durumunda olunmalıdır ki, ısırmalarından uzak durulabilinsin.
En iyisi bir tasnife göre insanların hangi hallerde olabileceklerini izah eden bir tespitle bitirelim. İnsanlar:
“1–YÂL EHLİ; Yeme içme, eğlenme
derdinde ve helal-haram normal.
Hesap, çıkar, menfaat, şehvet vs tam tekmil.
2-KÂL EHLİ; İyiliğin ve Salih amellerin. Sadece lafını eder, konuşur ama yapmaz, teori sağlam ama pratik sıfır, yanıltması yalanı bol.
3-HÂL EHLİ; Ahlaklı, az yer, az konuşur, söylediğini yapar, Salih amellidir, insanlığın ve islâm'ın derdiyle dertlidir, adamdır.
4-MAL EHLİ; Helâl ve haram, hak ve hukuk fark etmeden; Biriktirmekten ve yığmaktan zevk alan, Dünyada çoğunlukla kendisi de o malından istifade edemeyecek, âhirette de hesabını veremeyecek kesim.
5-ŞÂL EHLİ; Kendi değer ve kıymetinin giydiklerinden veya
giymeyip açık
bıraktıklarından oluştuğunu düşünen elbise giydirilmiş kütükler. Altın
semerliler ve Giyinik çıplaklar.
6-LÂL EHLİ; Ağzı var dili yok sınıfındandır. Bunca zulme,
bunca tuğyana, bunca gafletlere, bunca hayâsızlık ve haksızlıklara rağmen;
bunların sesleri çıkmaz.
Uydum kalabalığa der, hakkı söylemez. Dilsiz şeytan olmuşlar.
7-DÂLL EHLİ; Haktan sapmış, dalâlet ehli insanlar. Batıya, batıla ve bid’âte uymuş olan; sapkın kalabalıklara uymuş ve uyumuş halde olan halk kesimi.
https://www.istiklal.com.tr/haber/insanlar-7-gruptur/632676 ”
Rabbulalemin bizleri sırat-ı müstakim” üzere olan “hâl” ehli olanlardan eylesin, “kâl” ve “dall” ehlinin şerrinden muhafaza etsin.
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?