Kavramların Esiri Bedeviler…
Veysi ERKEN Dr.
İnsanın fıtratı icabı yeni “şey”leri icad eder.
İnsanın yaratılış niteliği, onu diğer “mahlûk”lardan farklılaştırmıştır. Akıl ile donatılmış olan İnsan, bu niteliği ile icat ettiği “şey”lerden birisi de Kur’an-ı Kerim’e istinad etmeyen kavramlardır.
Allah, insana “eşya”nın yani şeylerin isimleri öğretilmiştir ve bu öğretilme ile icat yapabilmektedir. Allah “Ve Adem'e bütün isimleri öğretti, sonra eşyayı meleklere gösterdi. "Eğer sözünüzde samimi iseniz bunların isimlerini bana söyleyin" dedi. Bakara-31” Öğreten (Allah) “eşya”nın isimlerini kodlamış ve insan onları bulmakla meşgul edilmiştir.
Eşya’nın isimlerini bulma, şeyleri (eşya) bulma bazen bulunulanın putlaştırılmasına kadar uzanır. Meşhur sözdür.
“Kendi yapar, kendi tapar”.
Kur’anla ilgisi olmayan İnsanoğlu bulduğu isimleri Kur’an-ı Kerim’deki kavramların dışında kavramlaştırarak hayatını devam ettirir ve bazen bu kavramlara tapar hale gelir.
Esasında insan kavramlara esir olmamalı, bir başka ifadeyle “put” kırıcılığı görevini yerine getirmelidir. Böyle bir görev gelişimin önünü açar. Aksi takdirde “kavram”ların mahkûmu oluruz.
Ülkemizde mahkûmu olduğumuz ve edildiğimiz kavramlardan bazıları “çağdaş, “uygarlık”, “uygar”, “irtica” biçiminde sıralanabilir. Bu kavramlara kendini hapsedenlerin zihinlerinin dumura uğradığını hep birlikte müşahede etmekteyiz. Dünya, medya denilen ucubenin marifetiyle “beyni” ve “zihni” dumura uğramış ve kavramın esiri olmuş iki ayaklılarla doludur.
Esasında, kavramlar insanlar için gereklidir. Ama onların esiri olunmadan.
Medeniyet kavramı da diğer kavramlar gibi bize lazımdır ve doğru kullanılmalıdır. Batılıların “sivil” kavramına tekabül eden “medeniyet” hem şehirliliği, hem de askeri olmayanı ifade eder.
Bedevilikten kurtulamayan, bir başka ifade ile zihnen şehirleşemeyen ve sivilleşemeyen milyonlarca insanımızın varlığını hepimiz görüyoruz.
Sıkıştıkça “askeri” mantığa sarılan milyonlarca sivil görünümlü birey vardır.
Bunların birer bedevi olduğunu, kendilerine “çağdaş”, “uygar” vs. sıfatları yakıştırmalarının onları medenileştiremediğini ifade etmek durumundayız.
Zihinleri “badiye”de olan bu tür “mahlûk”ları, üniversitede, medya’da, bürokrasi’de, ticari ve sınaî alanda görmek mümkündür.
Ürettikleri veya ithal ettikleri kavramların esiri olup bedevilikten kurtulamayan bu mahlûkların iç yüzünü topluma anlatmak her medeninin görevidir.
Bedevilerden kurtulmanın başka yolu yoktur.
Umulur ki, batının papazlığına soyunan bu bedevi “mahlûk”lar deşifre edilsin. Aksi takdirde bunların zararı giderilemez.
Her medeniyi göreve çağırıyorum.
Selam ve Sabırla… 28.11.2006
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?