Allah’a iman ve Teslimiyet Zaferin Yoludur
Veysi ERKEN Dr.
Allah’a kâmilen bir iman ve teslimiyet cihad edenleri zafere ulaştırır. Tarihin sayfaları bununla doludur. Allah ayetlerinde “…Kendisi ve onunla beraber inananlar nehri geçince “Bugün Câlût’a ve askerlerine karşı bizim gücümüz yok” dediler. Allah’a kavuşacaklarını umanlar ise, “Nice az birlik vardır ki, Allah’ın izniyle sayıca çok birliği yenmişlerdir, Allah sabredenlerle beraberdir” dediler. Câlût ve askerlerinin karşısına çıkınca da “Rabbimiz! Bizi sabırla donat, bize sebat ver ve inkârcı topluluğa karşı bize yardım et!” diye niyazda bulundular. Bakara, 249-250” şeklinde vahyetmiştir.
İman, sebat, sabır, teslimiyet ve cihad ZAFER’i muştular.
Nedvi* “Mü’min imanı kaybederse, Allah’a güveni kaybederse, Allah’ın kendisini değerli kılmasını sağlayan ve diğer ümmetlerden ayrı olarak sadece ona özel kıldığı özelliklerinden soyutlanırsa, diğer insanlar gibi olur. Hatta bazen onlardan da daha aşağı ve zayıf duruma düşer.….
Müslüman Allah’tan bir şey ümit etmezse şu maddecilerin derecesinde olur. Hatta bu dünya üzerinde uzun emellere ve beklentilere sahip olan bu kişilerden daha da aşağıya düşerler.
…. Gerçek şu ki dediğim gibi düşmanlarımız titizlik, ciddiyet, hazırlık, güç hazırlama, uyum, birlik konusunda bizden üstündürler.
Müslümanlar rakiplerine, çağdaş halklara karşı imanlarıyla, ahlaklarıyla, dünyaya değer vermemeleriyle, süsleri ve görüntüleri önemsememeleriyle, şehadet arzularıyla, gayb âlemine özlem duymalarıyla, Allah yolunda ölmeyi lezzetler ve arzular içinde yaşamaya tercih etmeleriyle üstün geliyorlardı.
Bir tarafta krallar için savaşan ordular olurdu. Savaş alanına zorla getirirlerdi. Çarpışma alanına toplanırlardı. Savaş onlar için zorunlu hale gelirdi. İsteksiz bir şekilde zorla çarpıştırılırlardı. O gasp edici zalim yönetimleri lanetler ama istemeyerek de olsa, kendi iradesine rağmen çarpışırlardı.
Müslümanlar ise şehadet nimetine, dünya ve ahret sevabına kavuşmak için çarpışırlardı. Hayatı isteyen, ölümden hoşlanmayan ve kurtuluş yolu arayan ile her nerede bulsa ölümü arayan, elde edebileceği yer olsa da olmasa de onu arayan bir olmaz.
Ey kardeşler, zaferin tek yolu gerçek Müslümanlar olmamız ve gönüllerimizi alevlendiren iman korunu taşımamızdır. Bu kor, iman koru, hayatın ışığı geri gelirse tüm dünyayı yakması, tarihi geri getirmesi mümkündür.
Geçmişte İslam için samimiyet gösterdiğimizde, İslam’la bütünleştiğimizde cahiliye ilkelerinden olan her ilkeden soyutlandığımızda ve ellerimizde İslam’ın kandilini taşıdığımızda âlemin efendileri olduk. Yeryüzünün mamur, meskûn olan bölgelerinin en büyük kısmına hükmettik. İnancımız, medeniyetimiz, edebiyatımız, ahlakımız, ilimlerimiz, dilimiz gündüzün ışığının yayılması gibi yayıldı. S. 86-88”* ifadeleriyle izah eder.
Gazze’deki Kassam mücahidleri bunun destanını yazıyorlar. Güçlerimi Allah’a imanlarından alıyorlar, Siyonist beşerin her türlü maddi üstünlüğüne rağmen tarihin altın sayfalarına zafer muştusunu kazıyorlar. Çünkü onlar “şehadet nimetine, dünya ve ahret sevabına kavuşmak için çarpışıyorlar” ve onlar ölümü öldürmek için direniyorlar.
Ve onlar “zaferin tek yolu gerçek Müslümanlar olmamız ve gönüllerimizi alevlendiren iman korunu taşımamızdır. Bu kor, iman koru, hayatın ışığı geri gelirse tüm dünyayı yakması, tarihi geri getirmesi mümkündür” diyorlar ve bunun için cehd ve gayret ediyorlar.
Allah’ın emrettiği gibi yaşayanlara, cihad edenlere selam olusun.
Selam ve Sabırla… 16.11.2024
*Müslümanlar ve Filistin Davası, Ebu’l Hasen Ali En-Nedvi, ter. Ahmet Varol, Asalet Yayınları, 7.. Baskı, Kasım-2023- İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?