Kalem
Deyip Geçme
Veysi ERKEN
Acaba “kalem gibi” olabiliyor muyuz?
Geçenlerde bana bir mail geldi.
Bir kalem hikâyesi.
Sizlerle paylaşmak ve hikayeyi tahlil etmek
istedim.
İşte o hikâye:
“Ninesini bir mektup yazarken izleyen çocuk
sordu: - "Yaşadıklarımız için bir
hikâye mi yazıyorsun? Yoksa benim hakkımda mı?"
Ninesi yazmayı kesti ve torununa şöyle dedi:
- "Aslında, senin hakkında yazıyorum. Fakat kelimelerden daha önemlisi, kullandığım Kurşun Kalem. Umarım büyüdüğünde sen de bu kurşun kalem gibi olursun."
Çocuk merakla kurşun kaleme baktı.
Özel bir kalem gibi görünmüyordu.
"Fakat daha önce gördüğüm diğer kurşun kalemler ile aynı!"
"Bu, senin nasıl baktığın ile alakalı. Kurşun Kalemin 5 önemli özelliği vardır ki sen onlara sıkıca tutunduğunda ömrün huzur içinde geçecektir."
Birinci özellik:
Harika şeyler yapabilirsin ama attığın adımları yönlendiren bir el olduğunu asla unutma. Bizim için bu el “Allah”dır ve her zaman kendi kudretiyle bizi O yönlendirir.
İkinci özellik:
Zaman zaman her ne yazıyorsam durmam ve kalemin ucunu açmam gerekir. Bu kaleme biraz acı çektirse de sonuçta daha sivri olmasını sağlar. Bu yüzden bazı acılara göğüs germeyi öğrenmelisin, bu acılar seni daha iyi bir insan yapar.
Üçüncü özellik:
Kurşun kalem, yanlış bir şey yazdığında bunu bir silgiyle silmene her zaman imkân tanır. Yaptığımız bir şeyi sonradan düzeltmenin kötu bir şey olmadığını anlamalısın, aksine bu bizi adalet yolunda tutmaya yarayan en önemli şeylerden biridir.
Dördüncü özellik:
Kurşun kalemin en önemli kısmı, kalemin yapıldığı ahşabı ya da dışarı yansıyan şekli değil, içerisinde yer alan kurşunudur. O yüzden her zaman kendi içine bakmalı, en çok onu korumalısın.
Beşinci özelliği ise her zaman bir iz bırakmasıdır.
Ayni şekilde sen de hayatta yaptığın her şeyin bir iz bırakacağını bilmeli ve her hareketinin farkında olmalısın...”
Ninesi yazmayı kesti ve torununa şöyle dedi:
- "Aslında, senin hakkında yazıyorum. Fakat kelimelerden daha önemlisi, kullandığım Kurşun Kalem. Umarım büyüdüğünde sen de bu kurşun kalem gibi olursun."
Çocuk merakla kurşun kaleme baktı.
Özel bir kalem gibi görünmüyordu.
"Fakat daha önce gördüğüm diğer kurşun kalemler ile aynı!"
"Bu, senin nasıl baktığın ile alakalı. Kurşun Kalemin 5 önemli özelliği vardır ki sen onlara sıkıca tutunduğunda ömrün huzur içinde geçecektir."
Birinci özellik:
Harika şeyler yapabilirsin ama attığın adımları yönlendiren bir el olduğunu asla unutma. Bizim için bu el “Allah”dır ve her zaman kendi kudretiyle bizi O yönlendirir.
İkinci özellik:
Zaman zaman her ne yazıyorsam durmam ve kalemin ucunu açmam gerekir. Bu kaleme biraz acı çektirse de sonuçta daha sivri olmasını sağlar. Bu yüzden bazı acılara göğüs germeyi öğrenmelisin, bu acılar seni daha iyi bir insan yapar.
Üçüncü özellik:
Kurşun kalem, yanlış bir şey yazdığında bunu bir silgiyle silmene her zaman imkân tanır. Yaptığımız bir şeyi sonradan düzeltmenin kötu bir şey olmadığını anlamalısın, aksine bu bizi adalet yolunda tutmaya yarayan en önemli şeylerden biridir.
Dördüncü özellik:
Kurşun kalemin en önemli kısmı, kalemin yapıldığı ahşabı ya da dışarı yansıyan şekli değil, içerisinde yer alan kurşunudur. O yüzden her zaman kendi içine bakmalı, en çok onu korumalısın.
Beşinci özelliği ise her zaman bir iz bırakmasıdır.
Ayni şekilde sen de hayatta yaptığın her şeyin bir iz bırakacağını bilmeli ve her hareketinin farkında olmalısın...”
Hikâyeden çıkardığım sonuçları şu
şekilde özetleyebilirim.
Birincisi kalem gibi, elif gibi dik
durabilmek ve Cenabı Allah’a dayanmak. O mutlak anlamda bizim muallimimiz,
mürebbimiz, müeddebimiz ve müderrisimizdir. Başka sığınağımız yoktur. Hududunda
kaldığımız müddetçe koruyucumuzdur.
Kalemimizin ucunu yenilerken onun
emir ve yasaklarının hudutları ihatasında yapmamızın gerekliliğini anlıyorum
hikâyeden.
Fiil
ve eylemlerimizde hataya ve günaha yönelebiliriz. Tövbe ile hata ve
günahlarımızı silme gibi bir fırsatın insanoğluna verildiğini aklımızdan
çıkarmamamız gerekir. Aklımızla sorgulamak ve hatalardan uzaklaşmak müminin bir
vasfıdır. Hikaye bunu da hatırlatır.
Kalemin içi önemli olduğu gibi
insanın da içi dışından önemlidir. Aklı, tefekkürü ve tezekkürü neye dayanırsa
o dışına yansır. Bilinen bir husustur. Beslendiğimiz şey dışımıza yansır.
Zihnimizi ne ile besliyorsak o aklımıza, fikrimize ve düşünüşümüze şekil verir.
Aslolan Kur’an'la beslenmek ve onu hayatımıza yansıtmaktır.
Velhasıl hepimiz beslendiklerimizle “iz” bırakırız. Ya Hz. Muhammed
(s.a.v.) gibi veya nemrutvari.
Hikâyeden anladığım bu.
Seçim sizin.
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?