10 Mayıs 2016 Salı

İKTİDAR



İKTİDAR*

Veysi ERKEN

Bir ayet: Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Eğer Allah seni bir zarar uğratırsa, onu kendisinden başka giderecek yoktur. Ve eğer sana bir hayır verirse, (bunu da geri alacak yoktur). Şüphesiz O her şeye kadirdir.” (En’âm, 17)


            Ahmet Davutoğlu “iktidar”ı terk etti. Görünmeyen veya bizlerce bilinmeyen yüzlerce “sebep” sıralanabilir.
            Özellikle “dış mihrak”ların piyonu ve maşası olan yerli görünümlüler devreye girmiş olabilir.
            Bütün bu sebepler üzerinde durulabilir.
            Benim üzerinde duracağım şeyler değildir. Zira bu tür sebepleri piyasaya süren ve yorumlayan yüzlerce “satılmış gazeteci”, “yazar müsveddesi” ve “piyon yorumcu” mebzul miktarda mevcuttur.
            Benim üzerinde duracağım şey bugünkü anayasanın bir hükmü ve bunun sonucunda oluşan  “ iktidar” anlayışıdır.
            Hatırlanacağı üzere Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanlığına seçilirsem yetkilerimi kullanacağım mealinde bir ifade kullanmış ve bu ifade üzerine yüzlerce yorum yapılmıştı.
            Yorum yapanlar Recep Tayyip Erdoğan’ı “Çankaya Köşkü”ne mahkum etmek peşinde olanlardı.
            Yetki kullanmak da ne oluyordu?
            Piyonlar ve maşalar oturan ve hiçbir şeye karışmayan bir cumhurbaşkanı istiyordu. Öyle alıştırılmışlardı efendilerince.
            Recep Tayyip Erdoğan yetkilerimi kullanacağım derken gayet net mesaj veriyordu aslında.
            Zira cumhurbaşkanının yürütme, yasama ve yargı organları ile ilgili yetkileri açık idi ve “başkanlık” kavramından bile kapsayıcı idi.
            Özellikle “yürütme” organı ile ilgili anayasanın 104.maddesindeki “gerekli gördüğünde Bakanlar Kurulu'na Başkanlık etmek ya da Bakanlar Kurulu'nu Başkanlığı altında toplantıya çağırmak” yetkisi çok genişti.
            Seçimden önce karşı çıkanlara şunu sormuştum.
            Sahi Bakanlar Kurulu niçin toplanır?
            Niçin toplantıya çağırılır?
            Niçin Bakanlar Kuruluna başkanlık edilir?
            Tabi ki, piyonlar ve maşalar gayet iyi biliyorlardı ki, Bakanlar Kurulu çay içmek için toplanmıyordu. Bakanlar Kuruluna kahve ikram edilsin diye başkanlık edilmiyordu.
            Bakanlar kurulu karar vermek ve İKTİDAR için toplanırdı.
            İşte sorun buradadır.
            Recep Tayyip Erdoğan her daim bu iktidarı kullanacağını deklere etmişti ve bugün bunu gerçekleştirmeye çalışıyor.
            Doğru yanlış ayrıca tartışılabilir.
            Artık bu gerçek kabul edilmelidir.
            Bilinmelidir ki, anayasa değişikliği yapılamazsa bile bundan sonra seçilecek cumhurbaşkanı aynı şeyi yapacak.
            Zira Adolf A. Berle’nin ifadesiyle  “İKTİDAR:
            İstisnasız, cemiyet teşkilatındaki bir boşluğu doldurur,
            İstisnasız şahsidir,
            İstisnasız, müesseseler kanalı ile yürütülür ve müesseselere dayanır,
            İstisnasız, bir fikir ve felsefe sistemine dayanır,
            İstisnasız, bir sorumluluk sahası ile karşı karşıya kalır ve bu saha içinde hareket eder. S.10”
            Artık Türkiye böyle bir iktidar anlayışına doğru gidiyor. İktidar tecezziyi kabul etmiyor.
            Kısaca bugünkü farklılaşmayı doğru okumak için Berle’nin şu tespitini doğru okumak gerekir.
            “Bir müessesenin başındaki iktidar sahibi ile bu müesseseyi ayakta tutan sisteme sadık insanlar arasında bir ölçüde gerginlik her zaman görülür. Zaman gelir, mecburen yapılması istenen şeyin fikir sistemiyle bağdaşamayacağı bir durum ortaya çıkar. Ve yine mecburen, iktidardaki insanlar, her şeyden önce, bir iktidar cihazı olan teşkilatın çıkarlarını –ve kendi durumlarını- düşünmek zorunda kalırlar. Kendi cihazlarının etkinliğinden fedakarlık pahasına felsefeye ayak uydurmak ile, kendi prestijlerini ve mekanizmanın durumunu kuvvetlendirmek arasında bir tercih yapmakla karşı karşıya kaldıkları zaman, ikinci yola gidilmesi için kuvvetli bir baskıya maruz kalırlar. Bu çatışma, ne göründüğü kadar kaba ne de gayri samimidir. s.76”
            Son tahlilde Türkiye eviriliyor.
            Türkiye gelişiyor.
            Türkiye’yi efendilerine ram etmek isteyen piyonlara ve maşalara rağmen hata ve kusurlarıyla daha iyiye eviriliyor diyebilirim.
            Ahmet Davutoğlu iktidar mücadelesinden kırmadan dökmeden ayrıldı. İktidarın Başkanlık kavramında toplanmasına katkı sağladı.
            Buna rağmen bugünkü manzara daha farklı olabilirdi.
            Ahmet Davutoğlu iktidar mücadelesinden farklı bir tarzda çekilebilirdi.
            İktidar tahkimi başka mecrada olabilirdi diye düşünüyorum.
            Selam ve Sabırla.

Hamiş: Rasûlullah (sav) buyurdular: “Bismillâh! Allâh’a tevekkül ettim. Allâh’ım! Dalâlete düşmekten ve başkaları tarafından dalâlete sürüklenmekten, kaymaktan ve kaydırılmaktan, haksızlık yapmaktan ve haksızlığa uğramaktan, câhilce davranmaktan ve câhillerin davranışlarına muhâtap olmaktan Sana sığınırım.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 102-103/5094; Tirmizî, Deavât, 35)

·        İKTİDAR, Adolf A. Berle, çev. Nejat Muallimoğlu, Tur Yayınları, İstanbul-1980.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?