Sivil Örgütler ve Bayiler
Veysi ERKEN
“Halkın yıldızı yöneticilerinin
başarısı nispetinde parlar veya söner”
Şunu
hep düşünmüşümdür.
Ülkemizde
gerçekten sivil örgütlenme mevcut mudur?
Mevzuatımız
bu tür örgütlenmelere müsait midir?
Son yıllarda ve özellikle son günlerde cereyan
eden hadiseler ülkemizde sivil örgütlenmenin ve sivil medyanın yok denecek
kadar az olduğu gerçeğini bir kere daha bariz bir şekilde ortaya çıkarmıştır.
Ülkenin
sathında olup bitenlerin karşısında sergilenen tutumların ve yazılanların
tamamı bu kanaatimizi doğrular durumdadır.
Evet.
Ülkemizde
sivil örgüt ve medya yok denilecek kadar azdır. Gerçek sivil örgütler seslerini
duyurmakta zorluk çekmekteler. Güdümlü medya şeytanları vasıtasıyla sivillerin sesleri
kısılmakta.
Ülkemizdeki sivil örgüt zannedilen kuruluşların
tamamına yakını sivil olmadığından “bayilik”
sistemi ile çalıştıkları görülür. Partilere yaşatılan karmaşa bunun açık
göstergesidir.
Denilebilir ki, her parti ve sivil
zannedilen örgütte (vakıf, dernek, sendika vs. ) delegeler içinde “görevli”ler
vardır ve bunlar saf ve temiz olanları yönlendirmektedir.
Hülasa hemen hemen örgütlerin tamamının
içinde şövalyelerin oluşturduğu büyük tapınağın “bayii”
bulunmaktadır.
Bayiler
örgütlerin içinde sadece bir üye değil, “karar
Süreci”nin başlatıcısıdırlar.
Bayi
sistemi ile çalışan örgüt ve medya sivil olmadıklarından sadece piyonluk rolünü
yerine getirebilir. Bir gecede fakirleştirilen ve açlığa mahkum edilen halkın
feryatlarının duyulmaması, yazılmaması ve şartların güllük gülistanlık
gösterilmesi bayilik sisteminin göstergesidir.
Medya denilen müsveddelere ve
kanalizasyonlara baktığımızda ülkede olumsuz sayılabilecek hiçbir şey yoktur.
Biraz daha kemerin sıkılması ve insanların ölüme terk edilmesi ülkenin
kurtuluşunun bir göstergesidir. Tapınaklarına mensup olanlar hariç herkes “âli menfaatler” için sıkılan kemerlere
dayanmalıdır. Tıpkı Nasrettin Hocanın eşeği gibi.
Olan
bitenleri bu mantıkla tahlil ettiğimizde medyanın yanında “sivil örgüt(!)ler”in neden bu kadar sessiz kaldığını daha iyi bir
şekilde anlarız.
“Sivil(!) örgütler”
tıpkı medya gibi “Tapınak” denilen
merkezin uzantıları durumunda olmaları hasebiyle olan biten için ses çıkaramazlar.
Ses çıkardıkları takdirde tapınak tarafından cezalandırılacaklarını bilirler.
Hepimiz biliriz ki, bir şirket
başkalarına “bayi”lik tahsis ederken
politikalarını sürdürecek olanları tercih eder. Şirket yönetimine “aykırı” tutum ve tavır sergileyenlerin
bayilikleri sona erdirilir. Tapınakçılar da böyledir.
Yönetimi
kuşatan tapınakçı zihniyet tıpkı bir ticari kuruluş gibi hareket etmekte ve
kuralları kendi çıkarları doğrultusunda belirlemektedir. Kendi politikalarını
devam ettirmek için “sivil(!) örgütler”
kurdurmakta ve gerçek anlamda sivil örgütleri kapatma cihetine gitmektedir.
Kendine hizmet etmeyen sivil örgüt konumundaki
dernek, vakıf ve sendikalara “hadd”
bildirmekte ve elemanları vasıtasıyla sonlarını hazırlamaktadır.
Yönetimi
kuşatan zihniyetin merkezi “dönme”
ve “boğazdaki aşiret”in oluşturduğu “Tapınak Şövalyeleri”dir. Sivil
örgütler bu gerçeğin farkına varmaları “bayilik”lerin
sonu ve toplumun kurtuluşunun başlangıcı anlamına gelir.
Farkına varamamak sömürünün, fakirliğin,
sıkıntının ve yokluğun devamı demektir.
Olup
bitenin farkında olmak yönetimin “karar süreci”nde yer almak demektir. Farkında
olmak ülke yönetiminin ticarî bir şirket yönetimi olmadığı demektir. Farkında
olmak “Tapınak Şövalyeleri”nin
tapınaklarının çökmesi demektir.
Ve…
Ve farkında olmak bayilikten kurtulup “âli menfaat(!)” yutturmacasıyla bizi
söğüşleyen şövalyelerin hakimiyetinin kırılmasıdır.
Selam
ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?