Küresel Vahşet Yerine Küresel Şefkat
İkame Edilebilir mi?
Veysi ERKEN
İnsanın fıtratında “Habil”lik ve “Kabil”lik olduğu için birey, hem kendi iç dünyasında hem de
toplumsal hayatında “vahşet”e veya “şefkat”e yönelebilir.
Kabul ettiği ve inandığı değerler insanı şekillendirir. Ona göre
bir “medeniyet” tasavvuruna sahip
olur. Ve medeniyet inşa etmeye çalışır.
Hasretini hissettiğimiz elbette ki,
şefkat medeniyetinin oluşması ve bunun küreselleşmesidir.
Bu bir temennidir.
Gerçeklik ise zihinlerimizin iğfal
edilmiş ve hayatı batılıların anlayışıyla okunmasıdır.
Bugün batı anlayışı sadece “vahşet”i üretmektedir. Çünkü bütün “değer”leri Allah’tan kopuk bir şekilde
“madde” üzerinde inşa edilmiştir.
Her şey “madde” üzerine inşa edilince “bütün
yollar mubah” olarak görülür.
İslam coğrafyasında olan biten budur.
Batı okumaları ve anlayışıyla “vahşet” had safhaya ulaşmıştır.
Tabii ki, batı anlayışının ikamesi
bir gün, bir yıl gibi zaman diliminde inşa edilmiş değildir.
Bu batıl anlayış asırları kapsayan
bir süreç içinde ikame edilmiş ve “gönüllü
köleler” yetiştirilmiştir.
İslam coğrafyasının kan gölüne
çevrilmesinin bu kadar kolay olmasının nedenlerinden birisi de “gönüllü köleler”dir.
Batının anlayışında rahmet, merhamet,
adalet, infak, yardımlaşma vs. olmadığından “küreselleşme”si değersizdir.
Değeri olmadığı için “vahşet”i üretmektedir.
Hâlbuki bizim küreselleşme
anlayışımızda rahmet, merhamet, adalet, infak, yardımlaşma, hak ve hukuk
vardır. Nizam-ı âlem bu değerler üzerinde inşa edilmeye çalışılmış ve bir dönem
becerilmiştir.
Dolayısıyla bizim küreselleşmemiz “şefkat İklimi”ni oluşturmuş, yürek
fethini beraberinde getirmiştir.
Dünden bugüne değişen bir şey yok.
Dün Afrika’yı işgal eden batılıların
vahşetini yerliler “beyazlar geldiler
elimize incili verim toprağımızı aldılar” sözleriyle açıklarken, şefkat
medeniyetinin çocukları karşılıksız olarak sömürülen insanlara yardım elini
uzatmaktalar.
Batı anlayışının rahatsızlığı
bundandır.
O vahşetini devam ettirmek isterken
karşısına şefkatle yaklaşan, adalet ve merhametle muamele eden bir anlayışı
istememektedir.
Mücadelenin temeli aynıdır.
Bu bir zihniyet mücadelesidir.
Habillik mi?
Kabillik mi?
İçimizdeki kabilleri çözebilirsek
batılı kabilleri hayatımızdan çıkarmak kolay olacak ve böylece şefkat
medeniyetimizi daha kolay bir şekilde inşa edebileceğiz.
Şefkat medeniyetinin inşa edilecek
temel ilkelere birkaç ayeti (meal Ahmet Tekin) misal vererek yazıyı
bitiriyorum.
Allah adaletli, mûtedil davranmayı, adâleti gerçekleştiren,
hak sahibine hakkını sağlayan, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî bir düzen
kurmayı, iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini
devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan,
samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye
örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan,
hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan Müslüman önderler, idareciler, askerî
erkân ve Müslümanlar olmayı, akrabaya yardım etmeyi emreder. Meşrû olmayan
şehevî fiilleri, gayri meşrû ilişkileri, zinayı, haddi aşmayı, cimriliği,
ahlâksızlığı, şeriatın suç saydığı ve haram kıldığı, kamu vicdanının tasvip
etmediği şeyleri, haksızlığı, saldırıyı, baskı ve zulmü, bozgunculuğu, şeriata
karşı çıkmayı, kural tanımamayı, bunların savunuculuğunu, sözcülüğünü yapmayı
yasaklayarak, önleyici tedbirler alarak kamu güvenliği sağlar. Size, düşünüp
ibret almanıza vesile olur diye öğüt veriyor, sorumluluklarınızı hatırlatıyor,
uyarıyor. Nahl-90
“Göklerdeki varlıkların ve imkânların ve yerdeki
varlıkların ve imkânların mülkiyeti ve tasarrufu kendisine ait olan Allah’ın
yolunu gösteriyorsun. Unutmayın, bütün planların icra edilerek sonuçlandırıldığı,
bütün icraatların, amellerin hesabının sorulduğu tek merci Allah’tır. Şura- 53
Sevdiğiniz değerli şeylerden Allah yolunda karşılık
beklemeden, gönüllü harcamadıkça, gerçek iyiliğe, hakiki Müslümanlığa, kâmil,
yiğit insan olma (fütüvvet) derecesine eremezsiniz. Yolunda karşılık
beklemeden, gönüllü harcadığınız her şeyi Allah bilir, karşılıksız bırakmaz.
Âli İmran-92
“Ey iman edenler, bedel ödeyerek kendinizi kurtaracak
pazarlığın olmayacağı, dostluğun ve şefaatin fayda sağlamayacağı bir günün
gelmesinden önce, Allah’ın size verdiği rızık ve servetin bir kısmını Allah
yolunda karşılık beklemeden, gönüllü harcayın. Nankörlük ederek fukara hakkını
esirgeyenler, işte onlar kendilerine yazık eden zalimlerdir. Bakara-254
“Mallarını Allah yolunda, İslâm uğrunda karşılık beklemeden,
gönüllü harcayanların durumu, bir taneden yedi başak bitiren, her başakta yüz
tane ürün veren, bire yedi yüz verimli bir taneye benzer. Allah sünnetine,
düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve
sorumlu kimselere kat kat fazlasını verir. Allah’ın lütfü, rahmeti geniştir,
her şeyi bilir. Bakara-261
'Hak yoldan uzaklaşarak, başına buyruk yaşayanların,
dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih edenlerin dışında kim Rabbinin
rahmetinden ümit kesebilir?' dedi. Hicr-56”
Küresel
şefkat medeniyetinin inşası için seferde olanlara selam olsun.
Selam
ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?