İnsansız Toprak,
Topraksız İnsan
Veysi ERKEN
İslam coğrafyasında sergilenen
oyunların, yapılan katliamların, işlenen vahşetlerin dillendirilmesi yetmiyor.
Bunlar biliniyor da, arka planını,
felsefesini, gayesini, kullanılan yöntemleri ve bunlardan kurtulma çareleri
üzerinde tefekkür eden yok denecek kadar az.
Yarım yüzyıldır bu konular üzerinde
tefekkür etmeye ve hal çareleri üzerinde çalışıyorum.
Kanaatim şudur.
Maalesef Türkiye’de yaşayanların
ekseriyetinin zihni işgal altındadır. Tabii ki, zihinleri işgal altında dediğim
toplumu yönlendiren kesimdir. Kimisi gazeteci, bir kısmı akademisyen veya
politikacı kimlikli, bir kısmı sanatçı, zanaatçı, sanayici ve tüccar
kılıklıdır.
En hafif tabiri ile zihinleri işgal
altında olduğundan hep Siyonist haçlı zihniyetine hizmet ediyorlar.
Bilinmelidir ki, Siyonist haçlı zihniyetinin
temel hedefi, bütün İslam ve mazlum coğrafyalarda “topraksız insan, insansız toprak” emelini gerçekleştirmektir.
Bu temel hedef yeni değildir.
Müslümanların haçlı sürüleriyle
mülaki oldukları ilk günden beri vardır. Bütün katliamların, yıkımların,
vahşetlerin temelinde bu felsefe yatar.
İber yarımadasındaki katliam
(Endülüs Devleti), Amerika’daki ( onların ifadesiyle yerli ve Kızılderili katliamı)
Ruanda’da, Bosna’da, Kosova’da, Arakan’da, Çeçenistan’da, Türkistan’da, Libya’da,
Suriye’de vs. bütün coğrafyalardaki katliamın temelinde bu anlayış vardır.
Siyonist haçlı zihniyetinin temel
hedefi değişmedi ve değişmeyecek.
İnananlar bu gerçeği kabul edip buna
göre tedbir alırlarsa başarılı olur ve Siyonist haçlı zihniyetinin emelini boşa
çıkarır.
Bu gerçeği kabul etmeyenler veya
farkında olmayanlar onların emellerine bilerek veya bilmeyerek hizmet edebilir.
Etrafımıza baktığımızda Siyonist haçlı
zihniyeti ilk olarak Müslüman toplum içinden eleman devşirdiğini görüyoruz.
Suudi, BAE, Mısır, Suriye vs. yönetimleri devşirildi ve buralar tahrip edildi
ve ediliyor.
Dikkat ederseniz bunların yaptıkları
bölgeyi temizleme olduğunu görürsünüz.
Yani hedef, "topraksız insan, insansız toprak"tır.
Türkiye “one minute” ile bu oyunun farkına vardı diye düşünüyorum.
One
Minuteden sonra Siyonist haçlı zihniyeti bütün kinini ve imkânlarını kullanarak
Türkiye’yi yıkmaya yöneltmiştir.
Devşirdikleri kişilerle ülkemizdeki
her olumlu gelişme kötülenmeye ve durdurulmaya çalışılmış ve çalışılıyordur.
Sınırlarımızın içinde ve dışında
sürdürülen tahribat bunun göstergesidir.
Derinlemesine gitmeye gerek yok.
Gezi zekâlıların devreye sokulması,
yatırımlara cephe alınması ve 15 Temmuzda tepemize bomba yağdırılması bunun Siyonist
haçlı zihniyetinin emeline hizmetin göstergeleridir.
Bu kahpelik dün olduğu gibi bugün de
devam ediyor ve devam edecek.
Hiç de durmayacak.
Özellikle Siyonist haçlı
zihniyetinin uşakları ve veledi gayrı sahihleri olan pensilvanya şeytanlarının
daileri (propagandist) boş durmuyor.
Bunlar Siyonist haçlı zihniyeti için
kin kusuyor, nefret tohumu ekiyor ve toplumdaki ayrışmayı körüklüyor.
Bütün bunlar “topraksız insan, insansız toprak” hedefi için yapılıyor.
Onlar Grase Hassel’in ifadesiyle “Tanrıyı
Kıyamete Zorlamak”la meşguller ve içerdeki uşaklar bunlara zemin hazırlıyor.
Biz güçlü olmak ve etrafımıza sahip
çıkmak zorundayız. Bu i’la-yı Kelimetullah için elzemdir. Etrafımıza neden
sahip çıkmamızın gereğini geçmişte şu şekilde ifade etmiştim.
“Suriyeliler
Cümlesine Suriyeliler diye
başlayanların ekseriyetinin zihni işgal altındadır.
Bunların pek çoğunun cümlelerine
neden böyle başladığından haberleri yok diye düşünüyorum.
Bir kısmının ise art niyetli
olduğundan hiç şüphem yok.
Evet, ülkemize iltica etmek
mecburiyetinde kalan milyonlarca insan var. Ekseriyeti Suriyelidir.
Bu da doğrudur.
Ben ülkemize sığınmış herkesin kardeşimiz
olduğuna inanıyorum. Çünkü bizler “din
kardeşi”yiz.
Çünkü bizler Müslüman’ız.
Bizler Müslüman isek aşımızı ve
işimizi bize sığınanlarla paylaşmakla mükellefiz.
Tıpkı
muhacirlere ensar olanlar gibi.
Hadiseye bu şekilde bakıyorum.
Unutulmamalıdır ki, Türkiye İslam ve
mazlum coğrafyaların “kalbi” ve “beyni” durumundadır. Bu açıdan
sorumluluklarımız ve yükümlülüklerimiz çoktur.
Ülkesinden hicret etmek
mecburiyetinde kalanların iltica etmek istedikleri ilk yer ülkemizdir, Türkiye’dir.
Yakın tarihte 1991’de Irak’tan, 1989’da
Bulgaristan’dan gelenlere kapınızı açtık. Tıpkı bin sekizlerde Balkanlardan,
Kafkaslardan gelenlere açtığımız gibi.
Dolayısıyla tarihi süreç göçün ve
ilticanın hep kalbe ve beyne doğru olduğunu göstermiştir. Hepimizin gelenlere
Çorumlular gibi ensar olmamız gerekir.( Bakınız http://veysierken.blogspot.com/2019/07/corumlunun-yaptgn-kimse-yapamaz.html )
Bu bizim hem İslami hem de insani vazifemizdir.
Gelelim işin diğer tarafına.
Benim gönlüm ülkemize ilticaen gelenlerin
terk ettikleri topraklarına ve yurtlarına tekrar dönmesinden yanadır. Bu ister
Suriyeli, Arakanlı, ister Türkistanlı, Balkanlı, Kafkaslı veya Afrikalı olsun
fark etmez.
Bu cenabı Allah’ın emridir. “Onları (size karşı savaşanları)
yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Bakara
191” diye bizlere emrediyor.
Bir başka ayette “Allah, sizi ancak, sizinle din konusunda
savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için destek verenleri dost
edinmekten men eder. Kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin ta
kendileridir. Mümtehine 9” diye emretmektedir.
Bu emirler ortada iken topraklarını
ve yurtlarını terk etmek mecburiyetinde kalanların yurtlarına ve topraklarına
tekrar dönmeleri için çabalamaları gerekmektedir. Mümin ve muvahhid olan herkes
buna inanır ve kabul eder.
Bizim için bağlayıcı olan budur.
Böyle bir politika güdülürse
Siyonist haçlı zihniyetinin oyunu bozulur. Bilindiği üzere Siyonist haçlı
zihniyetinin felsefesi “topraksız insan,
insansız toprak” anlayışına dayanmaktadır. Bu anlayış bütün coğrafyalar
için geçerlidir. Amerika’daki Kızılderili (onların tabiridir) katliamı ve
Afrika’dan koparılıp Amerika’da köleleştirilen insanlar (onların ifadesi zenci)
hep bu sapık anlayışın tezahürüdür.
Dün sapık zihniyet ne ise bugün de
aynıdır. Değişen bir şey yok.
Önemli olan bizlerin bu tuzağa
düşmememizdir.
Kötü niyetli olanları, haşhaşi anlayışı
benimsemiş sapıkları hiç kale almıyorum. Onlar zaten sapıktırlar. Siyonist
haçlı zihniyetinin taşeronu ve uşağıdırlar.
Önemli olan ümmetin ve bu milletin
sevdalısı olanların uyanıklığıdır. Bizler uyanık olursak içimize sokulmak
istenen fitneyi boşa çıkarır ve böylelikle Siyonist haçlı zihniyetinin “topraksız insan, insansız toprak”
hedefini tarumar ederiz.
Bizler
dünyanın neresinden olursa olsun bize iltica olanı kardeş bilir ve onlara ensar
oluruz. Mümkün olduğu kadar da onlara
kendi topraklarında ensar oluruz, olmalıyız.”
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?