15 Mayıs 2021 Cumartesi

Ah Kudüs Vah Türkistan, Arakan ve Yeryüzünün Her Yeri

 Ah Kudüs Vah Türkistan, Arakan ve Yeryüzünün Her Yeri

 Veysi Erken

               Habil ve Kabil tavırları fıtraten var ve olacaktır.

            Her Müslüman mumin Kabil ruhlulara karşı Habil’ce tavır sergilemeye çalışmalıdır gücü nispetinde .

            Rabbulalemin kişiye kaldıramayacağı yükü yüklemez.

            Cehd güç nispetinde olur.

            Kimi eliyle, kimi malıyla, kimi kalemiyle vs.

            Ama her Müslüman mumin cehd ve cihadtan sorumludur. Cehd ve cihad olmazsa Kudüs konusu, Türkistan dramı, Arakan’daki katliamlar ve dünyanın her karışındaki zulümler bitmez.

            Önemli olan Habil’ce tavır sergileyebilmek ve ayrılığa düşmeden Hanzala karakteri gibi direnmektir.

            Bilen bilir. Bilmeyen öğrensin. “Hanzala 10 yaşında ve ülkesi özgür oluncaya kadar büyümeyen ayakkabısı bile olmayan yüzü ülkesine dönük olduğu için sadece sırtı dönük, saçları diken gibi olan bir karakter.” Hanzala, benim imzam. Nereye gitsem, insanlar bana hep onu soruyor. Ben bu çocuğu Kuveyt’te dünyaya getirdim ve insanlara armağan ettim. Hanzala, insanlara hep kendi olarak kalma sözü vermiş bir çocuk. Ben onu pek de güzel olmayan bir çocuk şeklinde çizdim. Saçları, dikenlerini silah olarak kullanan bir kirpiyi andırıyor. Hanzala iyi beslenmiş, mutlu, rahat veya şımartılmış bir çocuk değil. O, mülteci kampındaki bütün çocuklar gibi yalınayak. Hanzala, aynı zamanda, beni yanlışlar yapmaktan koruyan bir sembol. Kaba bir çocuk olmasına rağmen, kokusu amber gibi. Elleri ise, bize dışarıdan sürekli dayatılan çözüm önerilerini reddettiğinin bir simgesi olarak, arkasında bağlı. Hanzala, 10 yaşında olarak doğdu ve her zaman da 10 yaşında kalacak. Tam da, benim vatanımı terk etmek durumunda kaldığım yaşta. Ne zaman vatanımıza dönebilirsek, Hanzala da o zaman normale dönecek ve büyümeye başlayacak. https://www.yenisafak.com/yazarlar/taha-kilinc/hanzalanin-yuzu-2052189

            Bir gün inşallah yeryüzü özgür olur, Kudüs, Urumçi, Kaşgar, Keşmir, Irak, Suriye ve dünyanın her karışı azad olur bizler de yüzümüzü çevirir ve görünür oluruz.

            Ama bugün bu durumda değiliz. Her tarafta zulüm var. Her taraf ızdırap dolu. .Şevket Özsoy Izdırap dolu Kudüs’ü şöyle tarif eder.

“Kudüs mukaddes şehir

Sanki nurdan bir nehir

Ve tam elli senedir

Düşman elinde esir

Ocaklarda kaynayan

Yalnız acı ve zehir

Kalplerde merhamet yok

Sinmiş karanlık ve kir

 

Kudüs ümmetin yarası

Ve maalesef yüz karası

Ya KUDDÜS yardım eyle

Dinsin ümmetin yası

 

Mekke, Medine, Kudüs

Onlar yeryüzünde süs

Onlar şehr-i mukaddes

Onlar gönüllerde ses

O ses yankılanmalı

Aksâ nefes almalı

Aksâ cihadın adı

Ümmetin imtihanı”

            Elbette ki, zulüm yeni başlamış değil, Selçuklu, Osmanlı ne zaman kaybetmiş veya Müslümanlar birbirine düşmüşse  o coğrafyada zulüm artmış.

            Allah ” Ey iman edenler! Bir düşman birliği ile çatıştığınız vakit sebat ediniz ve Allah’ı çokça anınız ki zafer sizin olsun.  Allah ve resulüne itaat edin, birbirinize düşmeyin, sonra zayıflarsınız ve zaferi elden kaçırırsınız. Sabredin, kuşkusuz Allah sabredenlerle beraberdir. Enfal 45-46” https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Enf%C3%A2l-suresi/1205/45-46-ayet-tefsiri

            Siyonist haçlı zihniyeti bizi hep birbirimize düşürmeye çalışıyor. Şeytanın yolunda olanlar içimizden piyon devşiriyor.

Dün olduğu gibi bugün de aynı senaryo ve oyunlar. Kudüs’ün bu hale düşmemesi için 30’lu yıllarda da ülkemizden yardım istenmiş. Çünkü ülkemiz hep ümmetin “beyni” ve kalbi” olmuştur ve hep böyle kabul ediliyor. “Belge, o senelerde Kudüs’ün Büyük Müftüsü, yani Sünnîler’in dinî lideri ve Mescid-i Aksa’nın en kıdemli idarecisi olan Emin el-Hüseynî’nin 19 Temmuz 1937’de Atatürk’e gönderdiği bir mektup ve Büyük Müftü’nün Kudüs konusunda bundan 84 sene önceki kehaneti andıran ifadeleri ile dolu! https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/3072468-kudus-buyuk-muftusunun-ataturke-bundan-84-yil-once-yazdigi-kehaneti-andiran-mektup

            Değişen bir şey yok. Daha önce yazmıştım. İşte o ifadeler.

Türkiye “kamet” ve “istikamet”ini muhafaza ettikçe içimizdekiler dâhil tüm Siyonist haçlı zihniyetinin kurgucuları, piyonları, uşakları ve maşaları diz çökecek ve yok olacaklardır.

            Buna inanıyorum.

            O zaman dünyanın beşten büyük” olduğu tescil edilmiş olacaktır.

            Evet,

            Yeryüzünü sömüren küresel haydutlara dur demenin, onları geriletmenin ve bütün insanlığın gözü önünde rezil etmenin zamanı geçmiştir.

Artık bu haydutluk bitirilmeli ve Mocada’nın ifadesiyle  "DÜNYA SATILIK DEĞİL ABD" denilmelidir.

 O konuşmadan bir paragraf: “BM'deki oylamadan önce konuşma yapan Venezuela BM Daimi Temsilcisi Moncada, Filistin'e sahip çıktı ve ABD'nin sözünden çıkmayan bazı sözde Müslüman liderlere ders niteliğinde konuşma yaptı. Moncada, "Buradan ABD hükümetine sesleniyorum. Dünya satılık değildir, dünya satılık değildir. Artık Birleşmiş Milletleri provoke etmeyi sonlandır" ifadelerini kullandı.” https://www.f5haber.com/dunya/bm-de-abd-ye-bu-sozlerle-meydan-okudu-haberi-992885/

            Şimdi hareketi hızlandırma zamanıdır.

            “One minute” Siyonist haçlı zihniyetini kudurtmuştur.

            O kudurukluk ile ülkemize topyekun saldırı başlatılmıştır. Bütün hassas coğrafyamızda kan gölleri oluşturulmuştur.

            Türkistan’da, Kafkaslarda, Balkanlarda, Arakan’da, Afrika’da, Filistin’de ve özellikle Kudüs’teki işkenceler, katliamlar ve yıkımlar Türkiye’nin direncini kırmak içindir.

            Bu böyle biline.

            Aliya İzzet Begoviç bize seslenirken ne diyordu.

            Neyi haykırıyordu.

            “Unutmayın siz varsanız biz varır. Onun için var olmak mecburiyetindesiniz” diye feryad ediyordu.

            Evet,

            Siyonist haçlı zihniyetinin küresel haydutlarına dur diyebilmek için bütün coğrafyalarda var olmak durumundayız.

            Teknolojimizle, yardımlarımızla ve İslam’ın şekillendirdiği bakışımızla Bolivya’da, Arakan’da, Venezuella’da kısaca bütün zalimlere karşı direnenlerle olmak durumundayız.

            Kılıçaslanlar gibi, Selahaddin Eyyubiler gibi Kudüs ün muhafızı, Fahrettin Paşalar gibi Medine’nin müdafii, Şeyh Şamiller gibi Kafkasların kartalı, Aliyalar gibi balkanların savunucusu olmak durumundayız.

            Nizam-ı âlemi tahayyül edenler, İlayı kelimetullahı ülkü edinenlerin başka düşüncesi yoktur.

            İnanıyorsak biliyoruz ki, “yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya”

            Evet,

            Sakarya ayağa kalkacak biiznillah.

            Türkiye’nin “kamet” ve “istikamet”i ile dünya beşten büyük olduğunu gösterecek.

            Kudüs ve mazlum coğrafyalar kurtularak huzur bulacak, gönüllerin ve yüreklerin fethi başlayacak.

            Son karar bir başlangıç olsun. Gayret bizden Tevfik Allah’tandır.

            Gönülleri ve yürekleri “adalet”te birleşenlere selam olsun.

            Kudüs’e ve bütün mazlum coğrafyalara binlerce, milyonlarca selam olsun.

            Dünya ve dünyalık peşinde olmayıp, gönülleri fethetme gayretinde olanlara selam olsun.”

            Yüzümüzü dönebileceğimiz özgür gün ve ortamlarda buluşmak temennisiyle.

            Selam ve Sabırla…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?