Politikada dürüst ve namuslu olmak zor kalabilmek daha zordur
Veysi ERKEN
Toplumsal yapımızı incelediğimizde kırıntı biçiminde kalan İslamî değerlere dayalı temizliğin, dürüstlüğün hâlâ prim yaptığı anlaşılacaktır. İnsanlar, kendileri dürüst olmasalar bile, başlarında dürüst ve temiz idareciler görmek isterler.
Bu sevindirici bir durumdur, tam çürüme olmadığından belki ihya mümkün olur.
Bu nitelikten dolayı toplum paranın, makamın, mevkiinin, şanın, şöhretin ve her türlü kirli çıkar ilişkileri karşısında eğilmeyen, bükülmeyen, dik durabilen kadroları bugün dünden daha çok arar oldu.
Ülkemiz, adeta yolsuzlukların, çalmaların-çırpmaların, hortumlamaların, gizli çıkar ilişkilerinin merkezi haline geldi. Son birkaç yıldır da bu durum çok daha açık ve görünür oldu. Artık gizlenemez hale geldi. Toplum bunaldı. Yolsuzluk ve hırsızlık bilhassa yönetme gücünü eline geçirenlerin ayrılmaz bir vasfına dönüştü.
Bu yüzden herkes her alanda ve seviyede
dürüst, güvenilir kadrolar arıyor. İşte, ticarette, sanayide ve özellikle
yönetimde arayış daha fazla hızlandı. Bu arayış yeni bir yönetimi getirecektir
gibi görünüyor. Zira bunalım toplumu toplumsal cinnete dönüştürmüş. Adeta her
yerde ve her alanda cinneti yaşayan bireylere dönüştük.
Peki, toplum nasıl bir dürüstlüğü arıyor. Dürüstlüğü ve güveni elbette sadece
dilde kalan bir olgu olarak anlamıyor. Toplumun beklediği dürüstlük ve güven
olgusu insanların hayatında açık ve şeffaf bir biçimde kendinde tezahür ve
tecelli ettiği olgudur.
Artık toplum, hırsızlık, yolsuzluk yaptığı aleniyete dökülen birisinin veya
birilerinin bu fiillerden yakınması, dürüstlük edebiyatı yapmasını inandırıcı
bulmuyor. Denilebilir ki, toplum insanları ve özellikle yöneticileri söylediklerinden
ziyade yaptıkları ile değerlendirmek durumundadır. Toplum Hz. Peygamberin
ahlakını ve yönetme erkini kullanmadaki niteliklerini arıyor.
Peki, bu niteliklerle donanmış yöneticilere sahip olmak kolay mı? Kanaatime göre zor. Çünkü ülkemizde dürüst, temiz, namuslu ve vicdan sahibi insanların idari mevkilerde kalması çok zordur. Güçtür. Yönetim ilke ve ortamı insanı bozacak şekilde tanzim edilmiş ve edilmeye devam ediliyor.
Buna rağmen imkânsız değildir. Çünkü dürüstlerin arkalarında halkın gerçek ve samimi desteği bütün oldu-bittilere rağmen vardır. Bu destek, halkla iletişim, diyalog arttıkça büyüyecektir. Yeter ki dürüst kalmasını becerebilen kadrolar halkın desteğine ciddi manada talip olsunlar, halka güven ve heyecan verebilsinler.
Yönetime talip olan dürüst ve ahlaklı olanlar
halkla münasebetlerini artırsınlar ve kendi içlerinde güven kırıcı davranış,
fiil ve eylemlerde bulunmasınlar. Bu yeter.
Bilindiği üzere dürüstlük, ahlaklılık şeffaflık, temizlik para, mal, mülk ile
satın alınacak bir sermaye değildir. İnanç ve itikat ilkelerine dayanır. Kazanmak
ve bunları muhafaza etmek zordur. Hele hele kaybedildikten sonra kazanmak
imkânsız gibidir. Hani meşhur sözlerimiz vardır. Hayâ perdesi yırtıldıktan
sonra tamiri mümkün değildir ve hayâsı olmayandan her şeyi bekleyebilirsin.
Eğer hayâ ortadan kalkmışsa özellikle yönetme gücünü elinde bulunduranlardan
her şeyi beklemek mümkündür.
Unutulmamalıdır ki, para, mal ve mülk harcandıkça azalır, tükenir. Dürüstlük,
ahlaklılık ve namusluluk yaşandıkça ve yaşayışa dönüştürüldükçe artar. Kısaca dürüstlük,
ahlaklılık ve namuslulukla kazanılamayacak, çözülemeyecek bir sorun yoktur.
Haydi, yeniden iman tazelemeye ve bu niteliklerimizle atalarımız gibi dünyaya ilayı kelimetullah doğrultusunda nizam vermeye.
Selam ve Sabırla…
Not: Bu yazı 28.08. 2001 tarihinde yazılmıştır. Merak ediyorum değişen bir şey var mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?