Galip Erdem ağabeyi yâd ederken
Veysi ERKEN
12 Mart denilince 1971 darbesi gelir akıllara.
Benim aklıma ise merhum Galip Erdem ağabeyimiz ve İstiklal Marşımızın kabulü gelir. Merhum ile az da olsa tanışıklığımız vardı. Niğde yurdunda ve başka yerlerde özel sohbetlerinde bulunmuşumdur.
O kararlı bir duruşun ifadesiydi.
Sevgi üzerinde çok dururdu. O, “En büyük eksikliğimiz hâlâ birbirimizi yeterince sevmeyi öğrenememiş olmamızdır” derdi.
Tabii ki, bizim için sevgi Allah’ın rızasını kazanmak içindir. Ölçü bellidir. İ’lay-ı Kelimetullahı ülkü edinenin sevgisi ve çilesi Allah içindir.
O, ülkücünün hayatını çileli görür. Ülkücü rahatına düşkün değildir ve olamaz.
En iyisi ülkücünün çilesini ve Galip ERDEM ağabeyimizi anlamak ve rahmetle anmak için “ülkücünün Çilesi”ni bir daha tefekkür edelim.
“Gün olur, ülküsüz insanlara gıpta ile bakasınız gelir. Rahat yaşarlar.
Tıpkı Şairin söylediği gibi: “Akl-ı şuur”ları vardır, güzel severler. “Bade” içerler ve nihayet göçüp giderler.
Ülkücülerin hayatı bambaşkadır. Sözlüklerinde rahatlık kelimesinin yeri yoktur. Daimi bir mücadele içinde ömür tüketirler. Hemen herkesle, her şeyle zaman zaman çatıştıkları görülür. Arkadaşları ile aileleri ile hatta sevdikleri ile… Belli bir ülkünün esaslarından ziyade politikanın değişen icaplarına uymayı tercih eden kudret sahipleri ile de sık sık ihtilafa düşerler. Çok defa, başları belaya girer; gene de sinmezler. Bu halleri “kalabalık”a göre, uslanmamaktır; kendilerine göre de, yılmamak.
Ülkücü dünya nimetlerinden yana nasipsizdir. Gözü yoktur ki, nasibi olsun. Bir lokma, bir hırka ona yeter. Paraya karşı o kadar müstağnidir ki, halkın hayretine sebep olur. Herkesin istediğini istemez, ne istediğini de herkes anlayamaz. Kendi zevkleri dışında zevk tanımayanların gözünde “zevksiz” bir adamdır! Küçümserler onu, hayatı anlamamakla, üç günlük dünyanın hakkını vermemekle itham ederler. Böyle davranışlara hiç önem vermez. Elverir ki, inandığına dokunulmasın!
Kalabalığın nazarında o,
zavallı bir hayalperesttir. Olmayacak fikirlerin rüyasına dalmış öylece uyumakta,
başkalarını da uyumaya teşvik etmekte…
Bir gün fikirlerinin gerçekleştiği görülse bile, O’na hiç kimse “aferin” demez. Üstelik
“böyle olacağı zaten belli
idi” buyurulur.
Ülkücünün, ülküsü ile münasebeti, hakiki bir aşkta sevenle ‘sevgili’nin münasebetine benzer. Hep verir, hiç almaz. ‘Sevgili’ nazlıdır, sitemi eksik etmez, incinmeğe de hiç gelemez. Diğer sahalarda umumiyetle dikkatsiz hareket eden ülkücü, ‘sevgili’ bahis konusu oldu mu baştanbaşa haysiyet kesilir. Şahsına fenalık yapanlara pek aldırmaz ama ülküsüne yan gözle bakanlara tahammülü yoktur. Sadakati için karşılık beklemez, mükafaat istemez, bir garip kişidir… Ülküsüne hizmet edenlere son derece hürmetkârdır. Gerçek âşıklar gibidir; kıskanmaz. ‘Sevgili’sinin sevildikçe güzelleşeceğini bilir. Sevmenin gururu yegâne süsüdür.
Ülkücünün en çok dinlediği “nasihat”tir. “Yapma” derler, “Hayatını heba etme” derler, “Gününü gün et” derler. O kadar çok şey söylerler ki, hiç bitmez. O hepsini dinler, ama hiçbirini tutmaz, gene bildiği gibi yaşar.
Ülkücülerin en amansız düşmanları “eyyamperest”lerdir. Menfaatlerine tapan bu adamlar, daha çok kazanmalarına, daha rahat yaşamalarına mani olacak sanırlar da, ülkücüleri ezmeğe çalışırlar! Ne garip tecellidir ki, ülkücünün gayretlerinden en çok faydalananlar da “eyyamperest”lerdir.
Gün gelir, ecel hükmünü icra eder, ülkücü dünyasını değiştirir. “Kalabalık” ona acır, daha iyi yaşamış olmasını temenni eder. Hâlbuki o, inançları uğrunda yaşamanın hazzını tadamadıkları için ömrü boyunca “kalabalık”a acımıştır.”
Bugün 12 Mart 22.
Bugün Galip ERDEM ağabeyimizi rahmetle yâd etme günüdür.
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?