VAHİY KÜLTÜRÜ*
Veysi Erken Dr. -1993
Kendini karmaşık bir hayat dokusu içinde bulan insan, yaşayışını bir akım kanun, kural, ilke ve prensiplerine göre tanzim etme durumundadır. İnsanın hayatının tanziminde esas olarak kabul edilen değerler, "KÜLTÜR" ün oluşumunu sağlar.
Kültür yaşama tarzıdır. Hem ferdin hem de toplumun yaşama tarzının ifadesidir. Kültür, maddi ve manevi hayatı kuşatır. Manâ ve maddeye şekil verir.
Manevi olarak sosyal dokuyu oluştururken maddi olarak san'atı, edebiyatı, musiki'yi v.s şekillendirir.
Kültür, yaşama tarzı olduğuna göre dayandığı temel dinamikler ehemmiyet kazanır. Dinamikler (Kanun, kural, ilke, prensip) ferdin ve toplumun deruni ve içtimai hayatını şekillendirir.
Yaşayış tarzının, yani kültürün temel dinamikleri ferdin veya toplumun benimsemiş olduğu dinlere göre farklılaşır. Farklı inançlar farklı yaşamları ortaya çıkarır. Buradan hareketle Müslüman olan fert ve toplumların yaşayış tarzlarının da benimsemiş oldukları İslâmi prensiplerden kaynaklandığı gerçeği ortaya çıkar.
İslam'a teslim olmuş ve iman etmiş fert ve toplumların yaşamlarının belirleyici ilkeleri Kur'an ve sünnettir. Ancak yaşayış tarzındaki şekillenme Kur'an ve sünnet'in anlaşılması ve hayata tatbik edilmesi ile doğru orantılıdır.
Kur’an ve sünneti esas kabul eden fert ve toplumların kültürü "Vahiy kültürü" olarak vasıflandırılır (1).
Vahiy kültürünün oluşumu "Kur'an'ın dediği doğru, Hz Muhammed (S.A.V.)'in sözleri (Hadisleri) doğru, benim alışkanlıklarım doğru değil, yaşayışım benliğimle uyuşmuyor"(2) gerçeğinin kabulü ile başlar.
Vahyin prensiplerini kabul eden fert ve toplumların yaşayış tarzlarında inkilâb meydana gelir. Büyük değişmelere uğrarlar. Değişme, gelişme şeklinde tezahür eder. Fert ve toplum Rahman ve Rahim olan Allah'ın (CC) vazetmiş olduğu esasları ve onun rahmet Peygamberinin tebliğini kabul etmekle tekâmüle başlar. Tekâmül tevhidi sağlar, fert ve toplumu şirkten uzaklaştırır.
Vahiy kültürünün dayandığı prensiplerin fert ve toplum açısından ayrı ayrı tasnif edilmesi konuya daha da açıklık getirir.
Sosyal yapı vahiy kültürünün ilkelerine dayandırıldığında "Tevhid" gerçekleşir. Temel dayanak "Ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım dileriz Fatiha-4” ayeti olunca toplum hürriyetine kavuşur. Toplumda görülebilecek her türlü zorbalık, tasallut ve putlaştırma ortadan kalkar. İnananların birliği sağlanır.
“Müminler (dinde) ancak kardeştirler. Onun için (ihtilaf ettikleri zaman) iki kardeşinizin aralarını düzeltin ve (Allah'ın emrine muhalefet etmekten) sakının ki, merhamet olunasınız. Hucurat- 10”
İnananların kardeşliğinin hâkim olduğu toplumlarda huzur ve adalet gerçekleşir. Çünkü kardeşlik adaleti gerektirir. Adalet öyle bir özelliktir ki, toplumları ayakta tutar ve güçlendirir. Adalet "hakka riayetkârlıktır" (3).
Adaletin temel ilke kabul edildiği toplumlarda: fertlerin inancı ne olursa olsun hakları kendilerine teslim edilir. Adalet gerçeklerden sapmayı engeller. Vahyin ilkesi olan adalet hakkın teslimini gerektirir. Bu durum “Ey mü’minler! Allah için hakkı ayakta tutan ve adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletsizliğe götürmesin. Adalet yapın ki, o takvaya en çok yakın olandır. Allah'tan korkun. Çünkü Allah yaptıklarınızdan haberdardır." Maide-8” ayeti ile ortaya konulmuştur.
Adalet, zulmetmeyi ve zulme boyun eğmeyi (inzilamı) reddeder. Toplum hayatında ifrat ve tefriti kaldırır. Adalet vasatı Sağlar. Çünkü adalet vasattır.(4)
Adaletin hâkim olduğu toplumlarda dayanışma ve yardımlaşma olur. Zira vahyin ilkeleri fertlere dayanışmayı ve yardımlaşmayı telkin eder. Kuran’ı Kerim'de bu ilke "....iyilik etmek fenalıktan sakınmak hususunda yardımlaşın, günah işlemek ve haddi aşmak üzerinde yardımlaşmayı... Maide- 2” biçiminde ifade edilmiştir.
Yardımlaşmanın sınırları açık bir şekilde ortaya konulmuştur. Yardımlaşma “iyilik etme ve fenalıktan sakındırma" şeklinde iki boyutlu olarak tahdit edilmiştir. Yardımlaşma bu perspektif içinde toplumun bütün katmanlarım kuşatacak biçimde ifade edildiği “Allah'a ibadet edin ve ona hiç bir şeyi ortak koşmayın. Sonra anaya ve babaya iyilik edin, akrabaya da, öksüzlere de yoksullara da yakın komşuya da, yakın arkadaşa da, yolda kalmışa da, ellerinizin altında bulunanlara da. Allah kurumlu ve böbürlenen kimseleri sevmez. Nisa,36” ayetinden anlaşılmaktadır.
Toplumun düzeni, iyiliğin, doğruluğun adaletin devamı ile mümkündür. Fertlere iyiliğin emredilmesi ve onların kötülüklerden sakındırılmaları gerekir. Ayette “mü'nin ve mü’mineler birbirlerinin yardımcılarıdır: İyiliği emrederler fenalıktan alıkoyarlar. Namazı gereği üzere kılarlar. Zekâtı verirler. Allah'a ve Resulüne itaat ederler, işte bunları muhakkak surette Allah Rahmeti ile bağışlayacaktır. Gerçekten Allah Azizdir, Halimdir. Tevbe,71”
Toplum düzeninin devamının bir ilkesi de servetlerin, belirli ellerde toplanmamasıdır. Zira Servetin belirli ellerde toplanması toplum içinde olumsuz duyguların artmasına vesile olur. Kin, nefret, kıskançlık gibi olumsuz duyguların hâkim olduğu toplumlarda huzur ortadan kalkar. Bu sebeple vahiy kültürü "Onların mallarında fakir ve yoksulun hakkı vardır". Zariyat,19” ilkesi ile olumsuz duyguların önüne set çekmeye çalışmış ve "Zekâtını veren kurtulmuştur. Ala,14” Ayeti ile de servetin dağılmasını teşvik etmiştir.
Vahiy kültürü emanetlerin ehline verilmesi ilkesini kabul etmiştir. Ayette "Gerçekten. Allah. Size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hüküm vermenize emreder. Nisa,58”
Emanetin ehline verilmesi sosyal hayat yönünden önemli bir ilkedir. Özellikle idari emanet söz konusu olunca bu ehemmiyet artar. Zira: ancak ehil idare adaleti sağlar. Ehil idareye toplum hayatı için gereklidir. "Ey iman edenler! Allah'a itaat eden peygambere ve sizden idarecilere de itaat edin. Sonra bir şey hakkında çekiştiniz mi hemen onu Allah'a ve Resulüne arz ediniz, eğer Allah'a ve Ahiret gününe inanıyorsanız. Bu müracaat hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir." Nisa,59”
Yöneticiye itaat vahiy kültüründe bir prensip olduğu gibi müşavere de bir prensiptir. Yönetici, yönetmekte olduğu topluma danışacak. Ayette "....iş hususunda fikirlerini al, müşavere et, müşavereden sonrada bir şey yapmaya karar verdin mi artık Allah'a güven ve dayan. Gerçekten, Allah tevekkül edenleri sever. Ali İmran 159”
Toplum fertleri arasında ihtilaf konularının çözümünde kıstas olarak Kur’an ve sünnet belirtilmiş olduğu yukarıdaki ayetten anlaşılır Müşavere eden ehil idareciler belirtilen kıstaslarla toplumun huzurunu sağlayabilirler.
Toplum hayatında ihtilafların büyük bir bölümünün maddi meselelerden kaynaklandığı sosyal bir realitedir. Vahiy kültürü bütün konularda olduğu gibi maddi meselelerde de hakkaniyet ilkesini vazeder. Adaletin olmadığı hallerde fesadın olacağı belirtilir. Ayette "....Ölçekte ve tartıda adaleti yerine getirin. İnsanların mallarını eksiltmeyin ve yeryüzünde fesad çıkararak fenalık etmeyin. Hud,85” buyurulur.
Vahiy kültürü toplumlararası münasebetleri de belirtilen ilkeler çerçevesinde ele almıştır. Toplumlararası görülen farklılıklar doğrudan üstünlük kaynağı değildir. "Üstünlük ancak takva iledir. Hucurat,13”.
Sosyal hayata vahiy kültürü hâkim olduğunda toplumu nasıl şekillendiriyorsa, fert bazında da aynı şekillenmelere sebep olur. Vahiy kültürü ilkeleri ile kültürlenmiş fert, yaptığının farkına varır. Vahiy ilkelerini benimsem iş fert yaptıklarını "Allah için sevgi Allah için nefret" ilkesine dayandırır. Yaratılanlarla münasebeti vahiy ilkelerinden kaynaklanır.
Fent, infakı, ihsan' ve cihadı yaşar. Kin, böbürlenme, kıskançlık gibi duygulardan kurtulur. Zira Şuurlu ve bilgiye dayalı kabul edilmiş vahiy ilkeleri ferdi kötülüklerden uzaklaştırır. Onu mükemmel şahsiyet haline getirir.
"Sana vahyedilen Kur'anı oku ve namazı kıl. Gerçekten namaz, kötü işten ve uygunsuzluktan alı kor. Muhakkak ki Allah'ı zikretmek daha büyüktür. Allah her ne yaparsanız onu bilir. Ankebut,18”
Tahkiki iman sahibi mümin şuur sahibi olup namazı ile fahşiyattan uzaklaşır. Namazından habersiz değildir. Şuursuz namaz fonksiyonel değildir. Namazı gereği gibi kılmayanlar için. "Artık şiddetli azab olsun (Nifak sureti ile) namaz kılanlara ki, onlar namazlarından gafildirler. Onlar (namazlarıyla insanlara )gösteriş yaparlar ve iyiliği engellerler. Maun,4-7”.
Gaflet, benimsenilmiş farz edilen ilkelerin farkında olmama halidir. Mü'min ise benimsemiş olduğu ilkelerin farkındadır. Başkaları tarafından yerine getirilmesini istediği şeyleri başta kendisi yapar. Kendisini unutmaz. Başkalarına iyiliği emredip de kendini unutanlar. "insanlara emreder de kendinizi unutur musunuz?" Bakara,44” ayeti ile uyarılmaktadır.
Vahiy kültürü ilkelerini şuurlu benimseyen fert söylediğini yapar, yapmayacağı şeyi söylemekten sakınır. "Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyi söylersiniz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz. Allah katında buğz bakımından çok büyüktür. Saff, 23”
Vahyi temel alan fertler ".... Kusurlu mazisini bıraktı; ilahın tek, Hz. Muhammed (S.A.V.)'inde o ilahın elçisi olduğunu benimseyip ilan etti. Böylece islamı din olarak seçti. Daha sonra böyle insanların hayatları başkalarına örnek oldu: Haydutlar, acıyan insan, zulmedenler adalet dağıtanlar, hırsızlar mali hukuka riayet karlar, faizci ve rüşvetçiler haklarına razı olanlar, hainler eminler kısaca yüz kızartıcı hayatı yaşayanlar, yüz ağartan yaşamın öğreticisi ve örneği oldular" (5).
Sonuç olarak vahyin ilke ve prensiplerini temel kabul eden bir yaşayış tarzı, fert ve toplumların hayatlarında büyük değişme ve gelişmeye sebep olur. Vahiy kültürü olarak nitelendirilen böyle bir yaşayış tarzı fert ve toplumların yegâne huzur kaynağıdır. Adaletin hâkim kılınabileceği tek alternatiftir.
Dipnot
*Özcan, Ruhi. Vahiy Kültürü, İstanbul- 1992
Özcan, R. A.g.e. s-15
Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Lügat
Kınalızade Ali Efendi, Ahlak, Ç. Algül, Hüseyin, İstanbul s.135
Özcan, R. A.g.e. s-15
Bizim Dergâh,Aylık Fikir Dergisi, Yıl- 6, Sayı. 57, Ocak-1993, Ankara
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?