Ölü Bizim Değil ve Cenaze Namazı
Veysi ERKEN Dr.
Ömrü İslâm’a, İslâmî bir şekilde yaşamaya çalışanlarla savaşmaya adamış Müslüman görünümlü münafıkların öldükten sonra camilere götürülmelerini ve cenaze namazı kılınmasını hiçbir şekilde doğru bulmuyorum. Bunun için cenaze namazı ile direnişin olmasını düşünüyorum ve bunu 2006 yılında yazmış idim. Kanaatim değişmedi ve bu tiplerin cenaze namazları kılınmaması gerekir. Zira “Cenaze Namazı İle Direniş Aynı Zamanda Diriliştir” diyorum. Bu bağlamda Osmaniye Bahçe’den Hacı Bekir Özkan Bey, bunun gerekçesini şu şekilde şiirleştirmiş; Birkaç dörtlük.
ÖLÜ BİZİM ÖLÜ DEĞİL
Cenazeye gidelim de
Ölü bizim ölü değil
Hayırla yâd edelim de
Ölü bizim ölü değil
………..
Kalemine namlu taktı
Elli yıl İslam'a sıktı
Baktım, kaydı bizde yoktu
Ölü bizim ölü değil
Cami avlusuna varın
Siyah gözlüğü çıkarın
Namazına sizler durun
Ölü bizim ölü değil
…………………….”
Şairin dediği gibi ölü bizim değilse cenaze namazını niye kılalım. Diline ve Kalemine sağlık Bekir Bey diyorum.
Evet, ömrü İslam ve Müslüman’a saldırı ile geçmiş olanların cenaze namazları kılınmamalı ve İslamî olan hiçbir eylemi yapmamak gerekir.
Zira ”İslam, hayatın bütününü kuşatır. Müslüman bireyin ve toplumun bütün eylem ve söylemlerinin kaynağını oluşturur. Birey, başkalarına karşı davranışlarını oluşturmasında “İslam”ın kaynaklarını mehaz alırsa hem kendisinin, hem de toplumun hayatı daha anlamlı olur. Hatta toplumda görülen olumsuz davranışların bir kısmının izale edilmesinde büyük rol oynar.
Bunu “namaz”la misallendirebiliriz.
Bilindiği üzere namazın hem bireysel hem de toplumsal faydaları var. Gerçek anlamda kılınan namaz, insanı Allah’a yakınlaştırır. Bireyin iradesini ve ruhunu kuvvetlendirir, ona üstünlük sağlar, onu dünyevileşmekten korur. Ona şehevî ve dünyevî arzularını yerinde kullandırır, böylece onu rahatlatır.
Toplumsal açıdan bakıldığında namaz, bireyi topluma karşı işleyeceği kötülüklerden alı kor. Nitekim bu durum “Namazı kıl. Çünkü namaz, fuhuştan ve kötülüklerden alı kor. Ankebut 45” ayetiyle belirtilmiştir.
Her halükârda denilebilir ki, namaz birey ve toplum için bir diriliş eylemidir.
Namaz bir diriliş eylemi olduğu kadar, aynı zamanda bir çeşidiyle de “direniş” eylemidir de.
Özellikle “cenaze namazı” bir direniş eylemidir denilebilir. Cenaze namazı toplumda yer alanlara ve İslamî hayatı olmayanlara karşı bir direniş eylemidir. Bunu ayetten anlıyoruz.
Bilindiği üzere cenaze namazı farz-ı kifayedir.
Toplum fertlerinin bir kısmının edâsı ile farz yerine gelmiş olur.
İşte sorun ve direniş burada başlıyor.
Bilindiği üzere toplumumuzda ömrü boyunca İslâm’a ve Müslümanlara saldırmayı marifet olarak gören, hayatı boyunca İslâm dışı yaşayan bireylerin ölüsü camiye getirilir ve şuursuz Müslümanlar bunların namazını kılar.
Bu durum kötülerin kötülüklerini sürdürmesine zemin hazırlar.
Hâlbuki Cenabı-ı Allah bu tiplerin namazının kılınmamasını emretmektedir. Ayette “Onlardan ölenlerin hiç biri üzerine asla cenaze namazı kılma. Tevbe-84” denilmektedir.
Şuurlu olan Müslüman her önüne konulanın namazını kılmaz. Cenazeyi getirenlerin kenarda beklemeleri karşısında farz-ı kifayedir deyip saf’ta yer almaz. Bilir ki, şuursuz davranışlar topluma bir kötülüktür.
Kısaca;
Cenaze sahiplerinin safta yer almaması karşısında şuurlu Müslümanlar tarafından bir tepki gösterilip cenaze namazı kılınmazsa cenaze sahiplerinin ekseriyeti belki bu tepkiden ibret alarak İslam’a rucu eder ve normal davranış sergiler ve Müslümanlaşırlar. Bunun örnekleri çoktur.
Konuya bu bağlamda bakıldığında namaz bir diriliş eylemi olduğu gibi, dirilişe vesile olacak bir “direniş Eylemi”dir aynı zamanda.
Buradan hareketle diyebiliriz ki, haydin namazla şuurlanmaya, direnmeye, dirilmeye ve topluma iyilik etmeye.
Selam ve Sabırla… 16.12.2006”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?