Medeniyetimizin Kanayan Ufku: DOĞU TÜRKİSTAN
Veysi ERKEN Dr.
Doğu Türkistan medeniyetimizin tohumudur. Filizlendiği, büyüdüğü ve adalet dallarının yeryüzünün her tarafına yayıldığı coğrafyadır.
Doğu Türkistan bugün soykırımın, vahşetin, işgalin, sömürünün sürdürüldüğü yerdir.
Mir Kamil Kaşgarlı Doğu Türkistan’ın mağduriyetini, mazlumiyetini dile getiriyor ve çıkış yolu göstermeye çalışıyor.
Hem Doğu Türkistan’ın dışında yaşamaya mecbur kalanlara hem de insan olan herkesin yapması gerekenleri şöyle özetliyor.
“Doğu Türkistan, sadece bir mağduriyet coğrafyası değildir. Doğu Türkistan, Çin’in totaliter selini binlerce yıldır Avrasya steplerinde tutan kadim bir "Medeniyet Duvarı"dır. Eğer bu duvar yıkılırsa, ortaya çıkacak olan tufan sadece Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini değil, küresel düzeni yutacak bir karanlığı da beraberinde getirecektir.
Bu yüzden, yetmiş yıllık "mağduriyet ilanı" paradigmasını terk ediyor; yerine "Aktif Stratejik Savunma", "Çok Katmanlı Mukavemet" ve "Nihai Muvazene" üzerine kurulu yeni bir Kurtuluş Doktrini ikame etmeliyiz.
Türk devlet aklına ve İslam dünyasının vicdanına 6 maddelik stratejik manifestomuzu arz ediyorum:
1. Ontolojik Sıçrama: Dernek Zihniyetinden Devlet Aklına Geçiş
Uluslararası sistem, derneklerle veya sivil toplumla değil; egemen aktörlerle masaya oturur. Bizim ilk hamlemiz, diasporadaki dağınık ve şahsi çekişmelerle enerjisini tüketen yapıyı lağvetmektir. Bunun yerine, uluslararası hukuk nezdinde bir özne haline gelecek, liyakate dayalı, teknokrat kadrolardan oluşan "Tek ve Meşru Bir Siyasi İrade"yi (Sürgünde Temsil Heyetini) tesis etmeliyiz. Bu irade, sıradan bir yardım kuruluşu gibi değil, bir "devlet aklı" mantığıyla hareket etmeli; dünyadan sadaka değil, siyasi ittifaklar talep etmelidir.
2. Adalet Hafızası Merkezleri Kurmak:
Soykırımın en büyük hedeflerinden biri de hafızayı yok etmektir. Buna karşı Türkiye’nin öncülüğünde, uluslararası standartlarda bir "Doğu Türkistan Soykırımı Adalet ve Hafıza Merkezi" kurulmalıdır. Bu merkez, yaşanan zulmü delilleriyle kayıt altına alan, tanıklıkları hukuki bir formata dönüştüren ve gelecekteki Lahey yargılamaları için bir iddianame arşivi oluşturan bilimsel bir kurum olmalıdır. Bu, feryadı delile, acıyı ise hukuki bir davaya dönüştürecek en stratejik adımlardan biridir.
3. Hukuki Taarruz: "İşgal Altındaki Toprak" Statüsü
Çin’in en büyük zırhı, işlediği soykırıma "iç meselesi" diyerek çektiği egemenlik perdesidir. Bizim görevimiz bu perdeyi yırtmaktır. Doğu Türkistan meselesini diplomatik lügatte "insan hakları ihlali" parantezinden çıkarıp; uluslararası hukuk terminolojisinde "Gasbedilmiş Vatan" ve "İşgal Altındaki Toprak" statüsünde tescil ettirmeliyiz. Bu statü, Pekin’in "terörle mücadele" yalanını hukuken dinamitleyecek ve Çin’in bölgedeki her eylemini gayrimeşru ilan edecek yegâne yoldur.
Bu yüzden Türkiye, sadece bir devlet olmanın ötesinde, tarihin kendisine yüklediği adalet sancağını eline almalı; Doğu Türkistan’ın bir "iç mesele" değil, gasp edilmiş bir vatan, yani uluslararası hukuk önünde bir "İşgal Altındaki Toprak" olduğunu tüm dünyaya ilan ettirmenin öncesi olmalı. Bu kutlu kararın sesini önce Anadolu'nun en ücra köşesindeki ilçe belediye meclislerinden, sonra il meclislerinden yükseltmeliyiz. Ta ki bu ses sonunda büyük millet Meclisimizin kürsüsünden, tüm mazlum milletlere umut olacak bir karar olarak yankılanana dek. Bu, sadece bir yalanı parçalamak değil, hakikatin ve adaletin onurunu kurtarmak için atılacak en şerefli adımdır.”
4. Entelektüel Harp ve İstihbarat Savaşı: Düşmanı Tanımak
Biz yıllarca dünyaya "Çin bize ne yapıyor?" sorusunun cevabını anlattık. Artık "Çin'in zafiyetleri nelerdir?" sorusuna odaklanmalıyız.
Türkiye’de kurulacak bağımsız Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Çin’in ekonomik balonlarını, demografik krizlerini ve "Bir Kuşak Bir Yol" projesinin kırılganlıklarını analiz etmelidir. Karar alıcılara "Siyah Raporlar" (Black Papers) sunarak, bilgiyi düşmana karşı stratejik bir silaha dönüştürmelidir.
Çin'in 2017 yılında yürürlüğe koyduğu Ulusal İstihbarat Yasası’nın 7. Maddesi açıkça şöyler der: 'Her kurum ve vatandaş, devletin istihbarat çalışmalarını desteklemek, yardım etmek ve onlarla işbirliği yapmak zorundadır.' Bu yasa, sivil ile askeri, tüccar ile casus arasındaki sınırı ortadan kaldırmıştır. Yani bugün dünyanın herhangi bir yerindeki Çinli bir şirketin veya vatandaşın, Pekin’den gelen 'verileri bize aktar' emrine direnme şansı hukuken yoktur. Biz dünyaya şunu anlatmalıyız: Doğu Türkistan'daki gözetleme sistemleri (Panoptikon), bu yasanın bir parçasıdır ve yarın Londra'nın, İstanbul'un, Kahire'nin sokaklarına kurulacak bir distopyanın provasıdır. Bizim mücadelemiz, sadece Uygur'un değil, hür dünyanın mahremiyet mücadelesidir.
5. Ekonomik Bağımsızlık: Sadaka Değil, Milli Sermaye
Bizi siyaseten rehin alan, sesimizi kısan "sadaka psikolojisini" reddetmeliyiz.
Milli Kalkınma Kooperatifleri kurmalıyız, İsrail'in Kibbutz modelinden veya Ağa Han'ın kalkınma ağlarından ilhamla; diasporada her 10-20 aileyi birleştiren kooperatifler kurmalıyız. Halkımızı yardım kolisine muhtaç mülteciler olmaktan çıkarıp; vergi veren, istihdam sağlayan, bulunduğu ülkelerde siyasi nüfuz sahibi olan "hissedarlar"a dönüştürmeliyiz. Kendi ayakları üzerinde duramayan bir millet, bağımsızlığını finanse edemez.
6. Asimetrik Caydırıcılık ve Real politik
En büyük stratejik tabumuzla yüzleşmeliyiz. Masada elinizde caydırıcı bir kart yoksa, diplomaside sadece "ricacı" olursunuz.
Dünyanın dört bir yanına dağılmış, vatanı için her türlü fedakârlığı yapmaya hazır, çelik gibi iradeye sahip on binlerce insan potansiyelimiz var. Onlar "radikalizm" veya ‘’terör’’ yaftasıyla ötekileştirilecek bir unsur değildir. Bu potansiyel, meşru siyasi iradenin kontrolünde, diplomatik masada elimizi güçlendirecek bir "Asimetrik Caydırıcılık Unsuru"dur. Çin’in "güvenlik" endielerini, ancak masada bir güvenlik kozumuz varsa yönetebiliriz. Çin’in kara propagandasına ve güvenlik tezlerine karşı; kalem ile kılıç, diplomasi ile saha hâkimiyeti bizim çıkış yolumuzdur.”
Bu teklifler hayat bulur mu?
Selam ve Sabırla… 02.12.2025
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?