1 Aralık 2025 Pazartesi

MEDENİYETİMİZİN KANAYAN UFKU VE MESULİYETİMİZ-1

MEDENİYETİMİZİN KANAYAN UFKU VE MESULİYETİMİZ-1

Veysi ERKEN Dr.

“MEDENİYETİMİZİN KANAYAN UFKU VE MESULİYETİMİZ” konuşması ve çözüm için teklifleri Mir Kamil KAŞGARLI’ya aittir. Muvafakati ile Doğu Türkistan’a ve Doğu Türkistanlılara katkısı olur ümidiyle 6 Bölüm halinde yayınlanmaktadır. (v.e.)

“Sebilürreşad Vakfı’nın muhterem yöneticileri, ilim ve fikir dünyamızın seçkin temsilcileri, kalemiyle ve kelamıyla hakikatin nöbetini tutan aziz dostlar,

Sizleri; İslam’ın doğudaki son kalesi ve ilk kapısı, Doğu Türkistan’ın kederli başkenti Kaşgar’dan getirdiğim selamla; hürmetle ve muhabbetle selamlıyorum.

Bugün burada, Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un “Doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp ilhamı, / Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam'ı” düsturunu şiar edinmiş, Sebilürreşad gibi bir mektebin çatısı altındayız. Bu çatı, sadece bir vakıf binası değil; İslam coğrafyasının dertleriyle dertlenen, "Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim" diyen bir vicdanın kurumsallaşmış halidir.

Bu sebeple bugün burada yapacağım konuşma, şahsi bir mağduriyetin ifşası değil; bir medeniyet havzasının, sistematik bir yok oluşa karşı verdiği varoluş mücadelesinin, sizlerin vicdanına ve entelektüel birikimine arzıdır.

İsmim Mir Kamil, Kaşgarlı. Soyadım, benim için biyolojik bir aidiyetten öte, ağır bir tarihsel mirası temsil etmektedir.

Kıymetli Hazirun,

Doğu Türkistan meselesini anlamak için önce şu soruya cevap vermeliyiz: "Bizim tarihsel ve kültürel kodlarımız nerede yazıldı?"

Bizim tarihimiz, Malazgirt Ovası'nda at koşturmakla başlamaz. Hele 1923'te kurulan Cumhuriyetle hiç başlamaz. Bizim köklerimiz, devletimizin tapu senedi olan o tarihten çok daha derinlerdedir. 1071 Malazgirt Ovası'na atları süren iradenin, o kılıçları kuşanan imanın doğduğu bir ana rahmi vardır. İşte o ana rahmi, Doğu Türkistan’dır. Anadolu bir çınar ise, Doğu Türkistan onun tohumudur.

Bu bağ sadece manevi bir bağ da değildir. Bu, kan bağıdır, can bağıdır. Sultan Alparslan’ın oğlu Melikşah’ın, Karahanlılar melikesi Türkan Hatun ile evlenmesi, sadece siyasi bir evlilik değil, aynı zamanda Batı Türkleri ile Doğu Türklerinin kaderini birbirine mühürleyen sarsılmaz bir ahittir.

Ata yurdumuz Doğu Türkistan toprakları, İslam’dan önce de Gök Tanrı inancıyla semaya el açan Göktürklerin, şehirler kuran, medeniyet inşa eden Uygur Kağanlığının yurdudur. Yani burası, binlerce yıldır Türk’ün öz be öz vatanıdır.

Peki, Anadolu’yu bizlere vatan kılan o kutlu ruh nerede doğdu? O ruh, 751 yılında, Talas Nehri kenarında, tarihin bir kader anında doğdu. Bir yanda İslam orduları, diğer yanda Çin’in zalim orduları karşı karşıya geldiğinde, savaşın kaderini değiştirenler, bizim atalarımız olan Karluk Türkleri oldu. Atalarımız, o gün Çin yayılmacılığına karşı İslam ordularının yanında saf tutarak sadece bir savaşı kazanmadı; Türk dünyasının manevi kıblesini, ebedi istikametini de belirledi. O gün, Türk ile İslam’ın kalbi ilk kez birlikte attı ve bir daha asla ayrılmadı.

Ve takvimler 10. yüzyılı gösterdiğinde, tarihin akışını değiştiren o kutlu hadise yaşandı. Tıpkı güneşin doğudan yükselmesi gibi, İslam’ın nuru da Türk dünyasını bizim topraklarımızdan aydınlattı. Karahanlı Devleti'nin hakanı Satuk Buğra Han, 934 yılında İslam’ı devlet dini olarak kabul etti. O, sadece bir din seçmedi; milletine yeni bir ruh, yeni bir ufuk ve ölümsüz bir kimlik hediye etti. Onun öncülüğünde, tarihçilerin kaydettiği üzere, iki yüz bin çadırlık Türk boyunun Kelime-i Şehadet getirerek İslam’la şereflenmesi, sadece bir din değiştirme olayı değildir. Bu, Doğu Türkistan’ın, İslam’ın Doğu’daki Sancaktarı ve yıkılmaz Kalesi olduğunun, tarihin mahkemesi huzurunda ilanıdır.   DEVAMI- 2

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?