Suç Ortaklığı Asla Bitmez
Veysi ERKEN
Türkiye’de olanı biteni yorumlayan arkadaşların gözden kaçırdıkları pekçok hususlar vardır diye düşünüyorum.
Özellikle falanların feşmekanlara sahip çıkmalarını bir türlü anlayamıyorum diyenlere verilecek cevap çok kolay. Bilindiği üzere “Her türlü ortaklık biter, suç ortaklığı asla.” Bunu bir yere kaydedin.
Evet…
Türkiye’de olup biteni bu mantıkla değerlendirdiğimizde falanların feşmekanlara neden sahip çıktığını, neden aday göstermeye çalıştığını, avukatlığını yaptığını, aklama dizilerini yayınladığını, finanse ettiğini çok kolay bir şekilde anlarız.
Unutulmamalıdır ki, adı ne olursa olsun “derin çete”nin her kesimde, her partide ve güçlü olan veya görünen sivil toplum kuruluşlarında uzantıları vardır. Çetenin uzantıları her daim birbirini kollamakta ve desteklemektedir.
Tuncay Güney bir röportajda kendisine sorulan sorulara verdiği cevapta suç ortaklarını “kolektif devlet” olarak tanımlar. İşte o cevap:
“Türkiye'deki en önemli operasyonlardan biri de bankalara yönelikti... Bu operasyonları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye'de bankalar operasyonu hiç irdelenmedi. Bankaları hortumlayanların ellerinde yüzde 20 para kaldı. Çünkü bankaları iflasa götürenler sadece aracıydı. Bankalar iflas ettikten sonra onlara yüzde 20 pay verildi. Bu “Temiz” bir operasyondu.
Bu operasyonda kimler vardı?
İş dünyası, siyaset, mafya ve gizli ordunun iç içe kesiştiği kollektif devlet... "Kollektif devlet"te kara para ile oynamayan kaç banka vardı. Bankalarda biriken fonlar kimindi.
Çürüyen, zor ayakta duran 12 Eylül döneminin yarattığı mafya ile büyük Türk basınının ilişkileri neydi? Devlet ihalelerinde şantaj, tehdit rüşvet- asparagas haber yapan kaç basın patronunun şirketi vardı. Bir gecede banka hortumlanması nedir. Ve üstü zamanla örtülen sorunlar. Batık bankaların parası Ankara'da paylaşıldı ve yurt dışına aktarıldı. http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/01/21/diplomatlarin_katili_asala_degil_susurluk_353011138961”
Yine Haziran seçimlerine yönelik senaryolara baktığımızda “kollektif devlet” olarak nitelendirilen suç ortaklarının birbirlerini ne kadar koruduklarını görürüz. Mesela birbirinden farklı olduklarını düşündüğümüz üç partiye dikkat edin. Bu partilere aynı el(derin çete) mimlenmiş, deşifre olmuş veya tutuklanmış elemanlarını yerleştirerek vekillikle hem kurtarmak hem de zenginleştirmek istiyor.
Aynı şekilde kurum ve kuruluşlardaki uzantılar içinde yer aldıkları kurum ve kuruluşların yöneticileri konumunda iseler kitlelerini kolay kandırırlar. Şayet uzantılar yönetici konumunda değillerse yöneticileri vasıtasıyla kitlelerini çetenin hizmetine yönlendirmeye çalışırlar.
Maalesef manzara bundan ibarettir.
Bu manzaraya baktığımızda yerden fışkıran silahların, çürüyen cesetlerin, faili malum meçhullerin neden çözülemediği anlarız.
Bilinmelidir ki suç ortaklığına dönüşmüş “derin çeten”in medyada, bürokraside, yargıda, sınaî ve ticari faaliyetler içinde ortakları vardır. Kimi holding sahibi, kimi medya patronu, kimi fabrikatör, kimi tüccar görümündedir.
Dolayısıyla derin çetenin deşifresi için her kesimdeki suç ortaklarına el atmak gerekir. Sadece tetikçilerle uğraşmak yetmez. Ülkemiz ve ülkemizin insanı rahatlamaz.
Aksi takdirde daha çok bekleriz.
Umarım ki, “derin çete”nin bütün unsurlarıyla birlikte çözülmesi yakın zamanda gerçekleşir. Ülkemizin insanı rahatlar ve huzur içinde yaşar.
Ve
Başta söylediğimizi sonda tekrarlayalım.
“Her türlü ortaklık biter, suç ortaklığı asla.”
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?