Ekranların (olayların) Arkasında
Kimler Var?
Veysi ERKEN
Güzel
söz Allah’a yükselir. (35)Fatır-10
Güzel bir söz kökü yerde sabit dalları
havada güzel bir ağaca benzer. O Rabbinin izni
ile her zaman meyvesini verir (14)
İbrahim-24
Esasında “özgürleştirme veya köleleştirme aracı olarak dil ve edebiyat” başlıklı
bir yazı yazmaya başlamıştım.
Şunu fark ettim ki, yazı aynı
zamanda son olaylarla da irtibatlandırılabilir.
Evet dostlar;
Türkiye İslam coğrafyasının
beynidir.
Kafasıdır.
Tarih
boyunca bu beyni dağıtmaya çalışan topluluklar, gruplar olmuştur.
Bu
topluluklara meydan okuyan ve onları bertaraf eden Kılıçarslanlar, Selahaddin
Eyyubiler, Fatihler olmuştur.
Ülkemize
ve ülkemizin insanına kinle, hınçla saldıranlar içten piyonlar da bulmuşlardır.
Bugün olduğu gibi.
Gezi,
Aralık ve en son Kobani bahanesiyle gerçekleştirilmek istenen kalkışmalar bunun
örnekleridir.
Türkiye’nin
baş olmasını istemeyenler hep ekranın ardında olmuş ve piyon kullanmıştır.
Piyonları
vasıtasıyla toplumun dimağını da iğfal etmeye çalışmıştır. Yüzlerce kılığa
girmiş, bin bir suratlı olmuştur.
En
kirli yüzü derviş kılığındakidir.
Son
hadiseleri göremediğimiz yüzlerle okumaya çalışalım lütfen.
O
göremediğimiz yüzlerin dil ve edebiyatla zihin dünyamızı nasıl tahrip
ettiklerini, sadece zihin dünyamızı değil etrafımızı nasıl yakıp yıktıklarını
anlamak için başladığım yazıyı sizlerle paylaşayım.
“İnsanın
zihnini şekillendirmede dil ve edebiyat her zaman bir vasıta olarak kullanılmış
ve kullanılmaya devam edilmektedir. Zira insanlar konuşa konuşa etkileşir ve
anlaşır. Özellikle dil ve edebiyat kitle iletişim araçları ile daha etkili hale
gelmiştir denilebilir.
Bu durum “Ekranların
Arkasında Kimler Var” isimli makalede nefis bir şekilde tasvir edilmiştir.
Okuyalım: “Dünya tarihinde hiçbir iktidar sahibi, bugün Amerikan kitle iletişim
araçlarını yönlendiren bir avuç kişinin sahip olduğu imkânlara sahip
olmamıştır. Üstelik bu iktidar, hiçte öyle soyut bir ‘iktidar’ değil; bu
iktidar, elle tutulur, gözle görülür bir biçimde evlere giriyor, çoluk çocuk
dinlemeden milyonlarca insanın zihnini denetim altında tutuyor.
Kitle iletişim araçlarıyla, önce bir dünya
imajı çiziliyor, ardından da, çizilen bu imaj hakkında ne düşünülmesi gerektiği
kitlelere empoze ediliyor. Bir başka deyişle, üzerinde düşünülecek dünya da, bu
dünya hakkında düşünülebilecek şeyler ve düşünme biçimleri de, bu bir avuç
insan tarafından tayin ediliyor.
Kendi yakın çevremiz ve yüz yüze iletişimde
bulunduğumuz insanlar hakkında sahip olduğumuz bilgiler dışında, dünya hakkında
bütün bildiklerimiz veya bildiğimizi sandıklarımız bize günlük gazeteler,
haftalık dergiler, radyolar ve televizyonlar gibi kitle iletişim araçlarından
aktarılıyor, benimsetiliyor.
Hangi
haberlerin bize ulaştırılması gerektiğine, hangi sırayla ulaştırılacağına ve
dünya imajımızın hangi kelimelerle çizileceğine hep bizim dışımızda yüzlerini
bile görmediğimiz bu insanlar karar veriyorlar. Bununla da yetinmiyorlar, bize
ulaştırdıkları bu haberleri, ayrıca tahlil de ediyorlar: Böylece neyi nasıl
düşüneceğimizi de bu insanlardan öğreniyoruz.
Nabi Avcı, Kitle Kültürü Enformatik Cehalet, Rehber Yayınları, Ankara 1990. 170-171”
Medya ile ilgili yapılan bu
tespitler bütün alanlar için tıpatıp olup “Beyni ve kafayı (Türkiye) ortadan
kaldırmak için ülkemizde ve İslam dünyasında sergilenen vahşeti anlatıyor mu?
Biraz tefekkür lütfen.
Selam
ve Sabırla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?